• Sonuç bulunamadı

1. MEHMET EMİN YURDAKUL

1.4. TESİRİ, HAKKINDAKİ ŞİİRLER VE FİKİRLER

Yurdakul`un Türkçe Şiirler`inden sonra hece vezni ve çok temiz Türkçe ile şiirler yazılmağa başlanılmıştır. A.Nihad`ın “Sılaya Giderken-yahud-Ana Evi”,

Hüseyin Avni`nin “Köye Giderken”, A.Nasih`in dörtlüklerle başlayan “Türkü” adlı şiirleri, Koca Bey`in kıtasıyla biten “Bir Köylü`nün Feryad-ı Aşıkanesi” bunlar arasındadır.

Görüldüğü gibi, Mehmet Emin “Türkçe Şiirler” kitabı yayımlandıktan sonra, bazı şairler halk edebiyatının etkisinde kalmış ve buna benzer eserler yazılmaya başlanılmıştır. Bazı şairler ise tamamen Yurdakul`un kendi üslubunu taklit etmiştir. Böyle eserler 1900`lı yılların başlanğıcında görülmüştür. Örneğin, Kemal Hüzni`nin “Bir Köylü Lisânından – Köy Düğünü” şiirinde Mehmet Emin`in tesiri kendini gösterir. A.Tevfik`in de aynı özellikleri taşıyan Sone`si, A.İsmet`in yine aynı tesir altında yazılmış ve “Türkçe Şiirler Şâir-i Muhteremi`ne” ithafı ile, “Yangın” manzum hikayesi vardır.

1909-1918 yılları Mehmet Emin Yurdakul`un şöhretinin zirveyi feth ettiği yıllardır. Bu yıllarda onun kişiliğini takip edenler çoğalmıştır. Örnek olarak Mehmed Lutfi`nin “Armağanlarım”, İbrahim Safa`nın “Yetim Çocuk, İlim ve Cehalet”, Mehmed Salih`in “Seyîs ile Çocuğu, Yemen`e Giderken, Kış, Bir Topal Çocuğun Duygusu” şiirlerini, aynı zamanda, A.Canib Yöntem`in “Kış Duâsı”, Alî Rızâ Seyfi`nin “Türk Seslerinden-Anadolu”, Süleyman Aktuğ`un “Turan Yolcuları`na”, Nâzım Hurrem`in “Âsî Evlâd”, Nâzmîye Kâmil`in “Hatırla ki”,

41

B.Mevlana Ataullah`ın “Öğüd” başlıklı şiirini ve M.Cemâleddin`in “Öc” adlı manzûmesii gösterebiliriz.

Türk Edebiyatı`nda yer edinmiş ediblerimizin Milli Şair hakkında farklı görüşleri vardır. Örnek olarak birkaç manzumesini sizinle paylaşalım:

Halide Edip Adıvar çocukluğuna ait bir hatırasında şöyle bahseder: “Mehmet Emin Beyin eseri bu sun`î bahçeden hakiki bir bahçeye açılmış bir pencere gibi geldi.” (Edebî Hareketler, Yeni Mecmua: No. 7); “Babamın dizinde okuduğum bu kitap, Kurandan, iyilikten, hayattan ve ölümden bahsediyordu. Hava, yeşillik, hayat hep Allahtan geliyordu. O kadar samimi ve basit idi. Bununla beraber, bu basitlik arkasında, insaniyetin ardından koştuğu bir ruh vardı.” “Emin Bey, Türk cereyânının en insanî ve en canlı sîmâlarından biridir. Kendisinin muâsırı olduğuma pek müftehirim.”

Abdülhak Hamid: “Şiiriniz okunurken, nezdimde bulunan yetmis yaşında bir ihtiyarın gözlerinden yaşlar akıyordu.”

Şemseddin Sami: “Farkında olmayanları müjdeleriz: Türkçe Şiirler adıyla çıkan kitapçık, herkesin dikkat nazarını çekecek, mislî görülmemiş bir eserdir. Sahibi Mehmet Emin Beyefendi, bu kitapta buluna 9 parça şiiri ile, bizim arzu ve tavsiye ettiğimiz çığırı açtı.”

Rıza Tevfik: “Siz Türklüğe hakkiyle âşinasınız. Türk olarak düşünüyorsunuz. Türk olarak yazıyorsunuz. Türk olanların cümlesi, sizin şiirlerinizde en mukaddes, en aziz, en samimi hissiyatlarının yankılarını buluyorlar. Hepsi memnun, hatta mağrur oluyorlar.”; “Gösterdiği yol, şiir-i millimiz için bir şâhrâh-ı terakkidir. Sizi o yolda takibedenler bulunur. Çünkü bizim saadetimizi temin uğrunda feda-yi can eden kardaşlarımızın yetimlerine hediye ettiğiniz bu şiirler, o yetimler hakkında

42

cümlemizin gönlünde mekin olan şefkat ve mahabbeti galeyana getirmekte herşeyden müessirdir.” (Yurdakul, Gökalp, Bölükbaşı, 1957: s.5)

Yusuf Ziya Ortaç: “Mehmet Emin Yurdakul, bahtiyar insandır. Büyük şair olduğuna inanarak yaşadı, Milli şair olduğuna inanarak öldü.”

Hüseyinzâde Ali Turanî: “Emin Bey, Yeni Turan`ın en büyük şairi olmak şerefini hâizdir.”

Akçuraoğlu Yusuf: “Mehmed Emin Bey, bütün Türklüğe ilk dil veren büyük Türk`dür.”

Mr.Gibb: “Siz geldiniz, ne Şarka ne de Garba bakarak endi vatandaşlarınızın gönlünü okudunuz. Ve bunların hislerini, kendi lisanları ile edibâne bir tarzda arzettiniz.”

Minorski: “Emin Bey`in, temiz lisan kullanmak, Türkçe şiiri kendisine uygun olmayan aruz vezninden kurtarmak, halkı sevmek, samimi ve insaniyetperver mevzular seçmek gibi kendine has ve unutulmayacak hizmetlerini hatırlayarak, temenni ediyoruz ki; Türk edebiyatınınbu sağlam ve taze şiir goncası, tamamen açılsın ve şairin çalışmaları uzun zamanlar sürsün.” (Yazıcı Y, 1976(b): s.66-67)

Gibb, “Osmanlı Şiirinin Tarihi” adlı eserinde Türk edebiyatına halk sesini ilk getiren insanın Mehmet Emin olduğunu belirtmiş ve ozanımıza yazdığı mektubunda demiştir: “....Sizi tebrik ederim. Türk edebiyatına pek büyük bir hizmet ettiniz. Nihayet, Türk milleti sizinle sedasını buldu. Bence Türk şiirinin doğru anlam ve kavramlariyle doğru anlatımını siz buldunuz. Sizi altı asır beklemiştir...” Maalesef, bu eser XV.Yüzyıldan sonra gelen Türk şairlerine ulaşamadan yazar vefat ettiğinden, Emin Bey ve eserleri ayrıntıları ile genişçe inceleyememiştir. Gibb`in Yurdakul`un

43

sanatı ile ilgili başka bir görüşünü de paylaşmakta yarar vardır: “Emin Bey`in temiz dili kullanmak, Türkçe şiiri kendisine uygun olmayan aruz bu sese uymamak mümkün değildi.. Mehmed Emin Bey`in halktan gördüğü rağbet de muhabbet işte bundan dolayıdır.” (Tevetoğlu, 1988(ç): s.126); ““Siz geldiniz ve ne şarka, ne garbe bakarak, kendi vatandaşlarınızın gönlünü okudunuz ve bunların hissiyatını kendi lisanlariyle edibâne bir tarzda azrettiniz. Fikr-i âcizânemce, Türk şiirinin doğru mazmunu ile doğru tarz-ı ifâdesini siz buldunuz.” (Oğuzkan, 1969(d): s.5)

Macar Türkoloğu Armin Vambery de Mehmet Emin`e gönderdiği bir mektupta Türkçe Şiirler`in sade ve temiz dilini alkışlamıştır.

Türkolog Vladimir-Minorsky, Türkçe Şiirler`i Rusçaya çevirdiği gibi bu 9 şiir üzerine de bir inceleme de yaparak Mehmet Emin Beyin Millî Şiirleri (1903) adı altında yayınlamıştı. Kitabı oluşturan 9 şiirde 41 Arapça, 50 Farsça ve 6 Rumca kelime bulup sayabilmiştir. Fakat bu yabancı kelimelerin de (şey, gayet, akıl, ateş, bağçe, kulübe, sınır) gibi büsbütün Türkçeleşmiş sözcükler olduğuna dikkati çekmiştir. (Tevetoğlu, 1988(d): s.127).Yazar, bu eserinde diyordu: “....Mehmet Emin Beyin temiz dil kullanmak, Türkçe şiiri kendisine uygun olmayan arûz ölçüsünen kurtarmak, halkı sevmek, içten ve insanlık sever konular seçmek gibi kendine özgü ve unutulmayacak yararlıklarını hatırlayarak dileriz ki Türk edebiyatının bu sağlam ve taze şiir koncası tamamen açılsın ve ozanın çalışması uzun zamanlar sürsün...”

Strassburg Üniversitesi profesörlerinden olan P.Horn da Çağdaş Türk Ozanları ve Edebiyatçıları (Geschicte der Türkischen Moderne) adındaki kitabında Mehmet Emin`in “Ben bir Türküm..” diye başlayan “Anadolu`dan Bir Ses” şiirini gerçel bir “halk ilâhisi” olarak görüyor ve ozanımızın dilini, Türklüğünü, memleketine ve milletine yaptığı büyük yararlığı belirtiyordu. (Gökşen, 1963(a):

s.14-15). Türk Müzik`nin ünlü sanatkarı Zekai Dede Efendi Yurdakul`un“Ben bir Türküm, dinim, cinsim uludur” şiirini, şairin ölümünden bir yıl önce, 1896 yılında

44

“Hicaz Aksak Vatan Şarkısı” olarak bestelenmiştir. Aynı eser, İzmir Hamidiye Sanayi Mektebi Müzik Öğretmeni Santo Şikari tarafından da “Gerdaniye Yürük Aksak Vatan Şarkısı” haline getirilmiştir. Mehmet Emin`in: “Buyurunuz kahvenizi! Baktım: Bir kız, köy kızı! - diye başlayan (Ahretlik) şiiri de, ünlü besteci Rauf Yekta Bey tarafından bestelenmiştir. (Östuna Y, 1976: s.456)

Doğan Yurdakul, Samet Ağaoğlu`nun Mehmet Emin`le ilgili anlattıkları şairi daha iyi tanımamıza yardım ediyor:

Doğan Yurdakul`un anıları: Mehmet Emin`le ilgili anlattıkları şairi daha iyi tanımamıza yardım ediyor: ““O, eşine güç rastlanır temizliği, sıcaklığı, samimiliği ile katıksız bir Türk`tü. O, bütün varlığını adadığı ulu vatana bağlılığını çok güzel belirten en uygun bir sözü kendisine soyadı seçmişti: Yurdakul!”. “O gün heykeltraş Kenan bulundu ve büyükbabamın maskı yapıldı. Bu mask, Hüseyin amcamdaydı. Şimdi herhalde oğullarındadır.” “Büyükbabam, Maçka Mezarlığına Şeyh Cemaleddin Afgani`nin yanına gömülmesini isterdi. Bunu her zaman söylerdi. Bu isteği Vali Kırdar`a aktarıldığında: Artık o mezarlığa kimse gömülmüyor, yakında burası başka yere kaldırılacak. Şimdi Maçka`ya defnedersek sonra mesele olur gibi cevaplar alınması üzerine, Zincirlikuyu`ya defnedilmişti. Halbuki Maçka mezarlığı hâlâ yerinde duruyor.” “Büyükbabamın bize mirası: Atatürk`ün büyükbabam İnebolu`ya çıktığında kendisine çekmiş olduğunu ve; “Sizi, milletimizin Mübarek Babası olarak selamlarım.” diye biten tarihi telgrafı. Bunun aslı son zamanlara kadar Türk Tarih Kurumu`ndaydı.” (Yeşilyurt, 2002(a): s.13- 16)

Mehmet Emin Yurdakul`dan bahsedilen kitaplar Babamın Arkadaşları – Samet Ağaoğlu, Portreler – Yusuf Ziya Ortaç; Milli Şair ve Mehmed Emin başlıklı yazılardır.

45

Samet Ağaoğlu`nun anıları: “Samet Ağaoğlu, Behçet Kemal Çağlar, Hıfzı Oğuz Bekata “Genç Türk Birliği”ni yaşatmaya çalışıyorlardı. Mehmet Emin Yurdakul`dan yardım almak için yanına gittiler. Bu olaydan mutlu olan Yurdakul “bu gençliğin benim hizmetlerimi nihayet takdir edeceğini biliyordum. Bugün bana mukadderdi. İşte şimdi kuzularının başında mesud çoban gibiyim” söyleyerek sevinci ifade etmiştir.” (Yeşilyurt, 2002(b): s.17-20)

Mehmet Kaplan`nın Yurdakul`un şiir sanatıyla ilgili görüşleri: “Anadolu`dan Bir Ses” estetik bakımından güzel bir şiir denilemez. Fakat Mehmed Emin`in bu manzumesi ve onun içinde bulunduğu Türkçe Şiirler kitabı, basıldığı tarihte (1900) okuyuculara güzel değilse bile, yepyeni, Türk Milletinin asıl istediği şiir ve Mehmed Emin, Türklerin yüzyıllardan beri beklediği şair olarak gözükmüştür.

Türk Yurdu Mecmuası`nın 1914 tarihli 11.sayısında yer alan bu şiirle ilgili olarak Fevziye Abdullah Tansel, şunları yazmaktadır: “Ömer Seyfeddin`in 1914`den başlayarak yazdığı şiirlerin hepsinin mevzuu yukarıda kaydettiğimiz aşk mevzuunda birkaç şiiri ve kendi hayatını canlandırdığı Doğduğum Yer dışında millî ve ictimaîdir.” (Tansel, 1969(e): s.602)

“Anadolu`dan Bir Ses” şiirinde konuşan, savaşa giden bir Anadolu köylüsüdür. Mehmed Emin onu kendi dili ve vezni ile konuşturur. Bu şiirin içinde bulunduğu Türkçe Şiirler kitabını Saray ressamı Mösyö Zonaro süsler.

Türkçe Şiirler kitabında bulunan “Biz Nasıl Şiir İsteriz?” manzumesi Mehmed Emin`in bu dili ve şekli sosyal bir fikre dayanarak seçtiğini açıkça ortaya koyuyor. Anlayacağı bir dil kullanılmadan halka tesir edilemez. Mehmed Emin bu basit gerçeği anlamış ve tatbik etmişti.

“Bırak Beni Haykırayım” şiiri tam bir ihtilâlcı edası taşır. “Anadolu`dan Bir Ses” şiirinde konuşan sadece Mehmetçik değildir. Burada halktan gelen, dil ile

46

vezindir. Şiirin içini dolduran vatanperverlik duygusu Namık Kemal`e has bir karakter taşır. Asıl Mehmed Emin ve onu daha sonra büyük bir milli şair şöhretine ulaştıran ses birinci mısrada toplanmıştır: Ben bir Türküm dinim, cinsim uludur.

“Anadolu`dan Bir Ses” şiirinde, Mehmed Emin`in başka şiirlerinde bulunmayan bir ahenk vardır. Bu ahenk, Türk Halk edebiyatında en çok kullanılan 11 heceli vezin ile birbirine bağlı dörtlüklerden gelir. Diğer şiirlerinde Mehmed

Emin, hece sayılarını kendi zevkine göre hesaplar. Bu tarz manzumelerinde kulağa hoş gelen bir ahenk yoktur. Mehmed Emin`in kafiyeleri de fazla “kalıplı”dır. Halk şairleri kafiyelerinde bu kadar kaideci değillerdir. Mehmed Emin şiirlerinde kelimelerin ince ses ahenklerine önem vermez. Cenge Giderken şiirinde kalın sesler hakimdir.

Mustafa Kemal Mehmet Emin Yurdakul`un sanatını seven, değer veren ilk isimler içerisinde yer alır. Atatürk`ün O`nu, Millî Mücâdele`ye katılışında gönderdiği telgrafla nasıl selamladığını belirtiyor ve şöyle diyorduk: “Bugün de Türk milleti: Tanrı benim ilerleyişimi daha çok yıllar sana göstersin! diyerek 70`inci yıldönümüne eren Millî Şâirini derin saygıyla selamlıyor.” (Tevetoğlu, 1988(e): s.78). Başka bir kaynakta da Atatürk`ün yazarımızı bir daha ne kadar takdir ettiğini de açıkça görüyoruz: “Türk milliyetperverliğinin ilâhi mübeşşiri (Tanrısal müjdecisi) olan şiirleriniz bugünkü mücahedemiizn (kutsal savaşımızın) ruh-i hamasetine (kahramanlık ruhuna) ufk-u tulû (doğuş ufku) olmuştur. Teşrifinizen duyduğum memnuniyeti beyan ile (bildirerek) sizi milletimizin mübarek babası olarak selâmlarım.” (Gökşen, 1963(b): s.11)

“Doğu” dergisini çıkaran Akın Tahir Karauğuz Türkçü dergisinin hemen her sayısında Mehmed Emin`e geniş yer ayırdı. “Doğu”nun 13-14-15`inci sayılarını bir arada olarak Yurdakul`un aziz hatırasında ayırmış, derginin kapağını, ünlü ressam Münif Fehim`in Yurdakul için yaptığı güzel portesiyle süslemişti. (Kopuz (İstanbul) 1939: Sayı 6, 209)

47

Ziya Gökalp, Mehmed Emin Yurdakul`a armağan ettiği (Kızılelma) adlı kitabında da şu manzum ithaf yazısını yazmışdı:

Altay`a çıkarak Tanrı`ya eren, Oğuz Han ağzından yasayı deren, Erfilin sazını alıp getiren,

Kavmine hem kitab, hem rübab veren, Ey Turan Yalvacı! Size bir bağban, Bu Kızılelma`yı eder armağan!

(24 Nisan 1330; Kopuz (İstanbul) 1939: Sayı 6, 209)

Ömer Seyfeddin 1920 yılında “Mehmed Emin” başlıklı şiiri vardır:

Bütün Turan karanlıkta şuursuz bir taş gibi Uyuyordu.. Lisan yoktu, sanat yoktu, zevk yoktu.

Olsa herşey Türk değildi, Türk ruhuna bir oktu... Bilmiyordu kimse, nedir bu uykunun sebebi! Arap, Acem afyoncusu Türk-ilinde pek çoktu; Türklük yoktu! Tarih denen hâilenin içinde

Sönüyordu bir milletinin onbin yıllık varlığı, İniyordu şan üstünde kan renginde bir perde.

Kalmamıştı hiçbir Türk`ün milletine yârlığı.

(Ziya Gökalp, Türk Yurdu Mecmuası, 1914: C.IV, Nu. 11) (...)

Fâzıl Ahmed`in de “Mehmed Emin Bey” başlıklı şiiri vardır:

48

Yazıyordum: Gerçi yoktu okuyan Yazıyordum: Ağlıyordu Hamdullah Yazıyordum: Gülüyordu her duyan

Üstünde, âh, ne çiçek var, ne de yeşil bir yaprak Agu almış içerisine ulu ağaç kütüğün Nece kişi ister şimdi başcağızın okutmak

Ey milletimin, yok mu senin bir Pabucu-Büyük`ün? (Fâzıl, 1934: s.47)

(...)

Fâzıl Ahmed`in bu şiiri gibi, yine mizâhi mâhiyette, İbrahim Alaaddin Gövsa`nın bir manzumesi vardır:

Bir yıldır ki Altaylar`ın türküsünü çağırdım, Bangır bangır bağırdım.

Homer oldum, saz elinde dört bucağı dolaştım, Çoban oldum, yol açarak dağ başına ulaştım.

Hani benim çığırım, Kuzum, keçim, sığırım? ( İbrâhim,: s.59)

49

İKİNCİ BÖLÜM