• Sonuç bulunamadı

Ortaya çıkışı bir devletin iç meselelerinden ya da uluslararası bir nedenden kaynaklanabilen terörizm ile ulusal ve uluslararası mücadele, özelikle 11 Eylül saldırılarının ardından, uluslararası ilişkiler alanında üstünde sıklıkla durulan bir konu olmuştur. Maddi kaynaklarını genel itibariyle kaçakçılık, uyuşturucu, haraç toplama gibi yöntemlerle elde eden bu örgütleri bazı devletlerin farklı ölçü ve amaçlarla desteklediği ya da bu örgütlerin faaliyetlerine göz yumduğu bilinmektedir. Global güç mücadelesi içinde olan devletler kendileri açısından stratejik gördükleri ülke ve bölgeleri kendi çıkarlarına uygun bir şekilde şekillendirebilmek amacıyla terörü bir araç olarak görebilmektedir. Bazı devletler terör örgütlerini ihtiyaç duydukları bölgeleri istikrarsızlaştırmak amacıyla kullanmaktadırlar. Bu çerçevede özellikle gelişmekte olan ve stratejik değere sahip olan devletlerin uluslararası güç mücadelesinde hangi tarafın yanında yer aldığı önem kazanmaktadır. Özellikle stratejik değere sahip olan devletlerin her bir güç mücadelesi tarafının çıkarlarına tam bir eşitlik ile cevap verebilmesi oldukça güçtür. Dolayısıyla çıkarlarıyla uyumlu hareket edilmeyen devletin hedefi haline gelinebilmektedir. Bu durum gelişmekte olan ve stratejik değeri bulunan devletlerin terör ile sıkıştırılmaya çalışılmasına neden olabilmektedir.

Türkiye ve Azerbaycan hem gelişmekte olan birer devlet olmaları hem de stratejik coğrafi konumlara sahip bulunmaları nedeniyle uluslararası dengelerin değişmesinde etki sahibi olabilecek devletlerdir. Bu durum her iki devletin gelişimi için önemli bir katkı sağlasa da, bu devletlerin, çıkarlarına aykırı hareket ettikleri odakların hedefi haline gelmelerine de neden olmaktadır. Bu kapsamda Türkiye ve Azerbaycan’ın terör bağlamında uyumlu hareket etmeleri her iki devletin bugünü ve geleceği açısından ciddi bir değere sahiptir.

Türkiye ve Azerbaycan’ı tehdit eden terörün temel aktörleri ASALA (Armenian Secret Army for the Liberation of the Armenia / Ermenistan’ın Özgürlüğü için Ermeni Gizli Ordusu) ve PKK (Partiya Karkeren Kurdistan / Kürdistan İşçi Partisi) ile bu örgütün İran uzantısı olan PJAK (Parti Jiyani Azadi Kurdistan / Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) terör örgütü olmuştur.

ASALA’nın kuruluşu ve eylemlerinde temel aktör Ermeniler olmuştur.

Ermenistan askeri güç bakımından önemli sayılabilecek bir konuma sahip bulunmamaktadır. Bu nedenle bölgesel ve tarihi amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla doğrudan bir saldırı gerçekleştirebilecek durumda değildir.

Ermenistan’ın ulaşmak istediği amaçlarla gücü arasındaki orantısızlık terörü bir araç olarak kullanmasına yol açmıştır. Bu çerçevede Ermeniler ASALA adında bir terör örgütü kurmuştur. 1973 ve 1994 yılları arasında eylemler gerçekleştiren ASALA, gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda 34 diplomatımızı şehit etmiş, 17 diplomatımızın da yaralanmasına neden olmuştur. Ayrıca ASALA’nın 1977 yılında Yeşilköy’de gerçekleştirdiği saldırıda 9 kişi ölmüş, 31 kişi yaralanmıştır. 1982 yılında gerçekleşen Ankara Esenboğa Baskını ve 1983 Paris Orly Baskını sonucunda ise 17 kişi ölmüş 138 kişi yaralanmıştır.60

ASALA bölgedeki hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla PKK ile de işbirliği içinde olmuştur. Bu iki terör örgütü arasındaki işbirliğinin göstergeleri olarak PKK’nın 24 Nisan’ı Ermenilerin katledilme günü olarak anması, 1980 yılında Türk Hava Yolları’nın Roma bürosuna ortak saldırıda bulunulması ve Abdullah Öcalan’ın Ermeni Yazarlar Birliği tarafından ödüle layık görülmesini ele almak mümkündür.61

ASALA-PKK ilişkisinde bu iki örgüt arasında 1987 yılında yapılan anlaşma önemli bir yere sahiptir. Bu anlaşmaya göre iki terör örgütü;

• Ermenilerin PKK içinde eğitim faaliyetlerinde bulunması,

• Ermenilerin her PKK’lı için yılda 5.000 ABD doları ödemesi,

60 Bilal N. Şimşir, Şehit Diplomatlarımız (1973-1994), 2. Kitap, Ankara, Bilgi Yayınevi, 2000, ss.

967-970.

61 “PKK-Ermeni İşbirliği”,

(Erişim) http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/teror/pkk.html, 6 Aralık 2008.

• Ermenilerin Türklere karşı girişilecek eylemlere destek vermesi konusunda uzlaşmaya varmıştır.62

Bu terör örgütleri arasında 1990 yılında yapılan toplantı sonucunda;

• PKK ve ASALA’nın ortak yönetilmesi,

• Kamp masraflarının %75’inin Ermeniler tarafından karşılanması,

• Ele geçirilecek toprakların eşit olarak paylaşılması kararı alınmıştır.63

Ermeniler ile PKK arasındaki bu bağlantı Türkiye ve Azerbaycan’ı doğrudan tehdit etmektedir. Her iki örgüt Türkiye topraklarının bölünmesi amacını taşımaktadır. Aynı zamanda Ermenistan’ın 1990’lı yıllarda Karabağ bölgesinde Azerbaycan sivillerine karşı giriştiği eylemlerde PKK teröristlerinden de yardım aldığı bilinmektedir.64 PKK’nın İran kolu olan PJAK’ın Güney Azerbaycan topraklarında hak iddiasında bulunması da Azerbaycan için tehdit oluşturmaktadır.

Türkiye ve Azerbaycan ortak tehdit olarak algıladıkları teröre karşı dayanışma içinde bulunmaktadır. Bu çerçevede atılan önemli adımlardan biri 2002 yılında, Terörizm, Örgütlü Suçlar ve Diğer Önemli Suçlarla Mücadelede İşbirliği Anlaşması’nın imzalanması olmuştur.

Azerbaycan, Türkiye’nin 2007 yılında aldığı PKK’ya yönelik sınır ötesi operasyon kararına destek vermiş hatta Türkiye’ye askeri destek verilmesi bile gündeme gelmiştir.65

Azerbaycan’ın Türkiye’ye yönelik desteğinin bir diğer göstergesi de Türkiye lehine yaptığı açıklamalardır. Azerbaycan Savunma Bakanlığı 2008 yılında yaptığı bir açıklama ile Ermenistan’ın PKK’ya 2 milyon dolar değerinde silah gönderdiğini iddia etmiştir. Bu tür açıklamalar, Türkiye’nin

62 “PKK-Ermeni İşbirliği”, a.g.i.k..

63 “PKK-Ermeni İşbirliği”, a.g.i.k..

64 “PKK-Ermeni İşbirliği”, a.g.i.k..

65 Cavid VELİEV: “Azerbaycan’dan Türkiye’ye Destek”,

(Erişim) http://www.turkocagi.org.tr/modules.php?name=Gundem&file=article&sid=1111, 20 Haziran 2008.

uluslararası hukuka dayanarak toprak bütünlüğünü korumak amacıyla mücadele ettiği PKK’ya verilen yabancı devlet desteğinin ortaya konması açısından da önem arzetmektedir.

Türkiye’nin Azerbaycan topraklarına yönelik hareketleri hoş karşılamadığı Yukarı Karabağ olayındaki tutumundan da bilinmektedir.

Dolayısıyla teröre karşı ortak duyarlılık ve işbirliği, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerindeki uyumun önemli bir boyutu olarak karşımıza çıkmaktadır.

VII. TÜRKİYE-AZERBAYCAN İLİŞKİLERİ’NİN GELİŞİMİNE KARŞI BÖLGE