• Sonuç bulunamadı

Teori-Model Ayrımında Açık Sistem Analizi

6. Bölüm Sonucu: Uluslaraşırılaşma ve Analitik Çerçeve Arayışları

1.1. Teori-Model Ayrımında Açık Sistem Analizi

Yunanca ‘theoreia’ sözcüğünden türetilen teori kelimesi ‘birşeye bakış’ anlamına gelmektedir. Günlük yaşamda ‘gerçekten arındırılmış’ olarak algılanan

242

Talcott Parsons, The Social System, New York: The Free Press, 1951; C. West Churchman, The

Systems Approach, New York: Delta, 1968; Morton A. Kaplan, System and Process in International Relations, 1975; Wallerstein, a.g.e., 1979; David Easton The Political System: An Inquiry into the State of Political Science, Chigago: The University of Chicago Press, 1981.

243

teori, kısaca, bir şeyin nasıl işlediğini algılamaya yarayan olgulardır.244 Diğer bir anlatımla, teori sistematik olarak birbirleriyle bağlantılı genellemelerdir. Teorinin temel amacı geliştirildiği alanı açıklamak ve geleceğine ilişkin öngörülerde bulunmaktır. Model ise teorilerin üretilmesinde yararlanılan bir araç konumundadır.245 Modelin temel amacı belirli bir olguyu ‘tanımlamak’tır. Bu noktada, teoriler genelgeçer bir içerime sahip olan olgular olmasına karşın, modeller bir takım sınırlılıklara sahiptir. Sözkonusu sınırlılıklar modellerin genelgeçer bir tanımlama yap(a)mamasını ve dolayısıyla tüm durumlara teşmil edilememesini gündeme getirmektedir.246 Başka bir anlatımla, bir model teori değildir, ancak teoriyi açıklamak için kullanılabilmektedir.

Örneğin, sendikacılıkta Đsveç modeli denildiğinde Đsveç sendikacılığının kendine özgü niteliğine gönderimde bulunulmaktadır. Sendikacılık teorisi denildiğinde ise belirli bir ülkede faaliyet gösteren sendikaların niteliğine değil, tüm ülkeler için geçerli olacak genel tanımlamalara vurgu yapılmaktadır. Daha açık bir anlatımla, sendikacılık modellerine değil, sendikacılığın nasıl işlediğine ilişkin tanımlamalara gönderimde bulunulmaktadır. Hiç şüphesiz, teorik olarak sendikacılığın nasıl işlediğinin açıklanması, sendikal modellerin kendine özgü niteliklerine tektipleştirici bir yaklaşım geliştirilmesi anlamına gelmemektedir Aksine, sendikacılık teorisi sendikal modellerin açıklanmasında temel alınacak prensipleri ortaya koymaktadır. Sendikal modeller ise sözkonusu prensiplerin ilgili sendikanın faaliyette bulunduğu ekonomi politik yapıya göre nasıl şekillendiğini aktarmaktadır. Teori-model ayrımında sendikacılık için ileri sürülen bu açıklamalar genel olarak endüstri ilişkileri sistemi açısından da geçerlilik kazanmaktadır.

Tablo 3.1’de görüldüğü gibi Amerikan endüstri ilişkilerinin akademik geleneği makro tahlillerden öte mikro ölçekle sınırlı kalmakta ve teoriden ziyade pratik (uygulama) üzerinde odaklanmaktadır. Avrupa’da ise makro teori üzerinde odaklanan çok disiplinli ve radikal bir yaklaşım dikkati çekmektedir. Buna mukabil, her iki gelenek açısından da, endüstri ilişkilerinde yaşanan uluslaraşırılaşma

244 Pamela J. Shoemaker et al., How to Build Social Science Theories, Thousands Oaks: Sage, 2004, pp. 5-6.

245 Shoemaker et al., a.g.e., p. 111-112. 246

süreçlerinin analizinde birtakım sınırlılıklar karşımıza çıkmaktadır. Bu sınırlılıklardan ilki her iki ekolünde genel geçer tanımlamalar yerine geliştirildikleri coğrafyada hakim olan endüstri ilişkileri pratiği üzerinde odaklanmalarından kaynaklanmaktadır (Bu durum, Amerikan ekolünde daha belirgindir). Böylece, örneğin Amerikan ekolünü temsil eden endüstri ilişkileri sistemi teorisi ve stratejik tercih teorisinin analitik parametrelerinin, Avrupa endüstri ilişkileri sistemlerini analiz etme noktasında kullanılmasında önemli güçlüklerle karşı karşıya kalınmaktadır.

Tablo 3.1. Avrupa ve Amerika Endüstri Đlişkileri Yaklaşımları Arasındaki Farklılıklar

Yaklaşım Ölçüt

Amerika Avrupa

Analiz Seviyesi Mikro Makro

Disiplin Dalları Psikoloji, ekonomi ve işletme bölümlerinde

Sosyoloji, tarih ve siyaset bilimi bölümlerinde

Yöntem Anket, gözlem, istatistik Saha çalışması, karşılaştırmalı analiz ve tarihi analiz

Đdeoloji Uyum temelli, muhafazakar Çatışma temelli, radikal

Temel Eğilimler Uygulama önemli Soyut teori önemli

Kaynak: Engin Yıldırım, Endüstri Đlişkileri Teorileri, Sakarya: Değişim Yayınları,

1997, s. 82.

Örneğin, korporatist bir modelde işçi-işveren-devlet kurumları arasındaki etkileşimi Dunlop’un sistem teorisiyle analiz etmek mümkün görünmemektedir. Çünkü, Đskandinav modelinde siyasi partiler ve sendikalar arasındaki patronaj ilişkileri, tarihsel süreçte sistemin uzlaşı merkezli bir sosyal demokrat niteliğe sahip olmasını belirleyen temel etmenlerden birisidir.247 Bu anlamda, Dunlop’un Amerikan modelinde sistemin işleyişi açısından temel bir nitelik oluşturmayan siyasi parti- sendika arasındaki patronaj ilişkilerini veri almadan bir analiz çerçevesi geliştirmesi, sistem teorisinin sosyal demokrat modelin analizi açısından sınırlılıklarla karşılaşmasına neden olmaktadır.

Sözkonusu sınırlılıklardan ikincisi ise, çalışmanın ikinci bölümünde tartışıldığı üzere, her iki gelenekte de, endüstri ilişkilerinin bölgesel ve uluslararası çevresinin analize katılmamasıdır. Bu sınırlılıkları veri alan açık sistem analizinde; bölgesel ve

247 Chris Howell, “Social Democratic Parties and Trade Unions: A Rough Framework for

Analysis”, Paper Prepared for the Conference “The Left in a Post-It World”, Carleton University,

uluslararası ekonomi politiğin etkilerinin yarattığı yakınsama sürecini karşılama noktasında, ulusal endüstri ilişkileri sistemlerinin yerel niteliklerinin belirleyici olduğundan hareketle, sözkonusu yakınsamanın yoğunluğunun ulusal sistemler ekseninde farklılaştığı vurgulanmaktadır. Böylece uluslaraşırılaşma sürecini salt bir ülkenin endüstri ilişkileri sistemi açısından ele alarak model eksenli bir yaklaşım geliştirilmemektedir.

Endüstri ilişkileri sistemi çerçevesinde ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyleri (genel) sistem teorisinin analitik parametreleriyle analiz etmeyi hedefleyen açık sistem analizi, uluslaraşırı ölçekte bütünsel bir yaklaşım geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede, açık sistem analizinde tarihsel süreklilik temel referans noktası olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşımın benimsenmesinde, endüstri ilişkilerinin ekonomi politiğini salt günümüz koşulları çerçevesinde ele almanın tarihsel sürekliliğin gözden kaçırılmasına, dolayısıyla endüstri ilişkilerinin oluşum ve gelişim sürecindeki dinamikleri veri alarak günümüz koşullarını değerlendirmeyi imkansızlaştıracağına ilişkin öngörü belirleyici olmaktadır.248

Endüstri ilişkilerininin uluslaraşırılaşması yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası ölçeklerde yer alan aktörler arasında endüstri ilişkileri sistemi üzerinde sonuçlar üretecek etkileşimlerin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere uluslaraşırılaşma çok taraflı bir şekilde gerçekleşmektedir. Endüstri ilişkileri sistemini içeren süreçlerin çok taraflılığı günümüzde ortaya çıkan bir olgu değil, 19. yüzyıldan günümüze kadar devam eden bir sürekliliğin sonucudur. Sözkonusu çok taraflılık 19, 20 ve 21. yüzyılda kapitalist ekonomi politiğin değişen sosyal birikim süreçlerine paralel olarak bir dönüşüm yaşamıştır. 19. yüzyılda daha ziyade işverenler ve örgütlü işçiler arasında gelişen uluslaraşırılaşma süreci, 20. yüzyılın ilk yarısında devletlerin ve ikinci yarısından itibaren ise bölgesel ve uluslararası örgütlerin uluslararası ekonomi politik yapıdaki artan etkinliği nedeniyle çok taraflı bir yapıya kavuşmuştur. Böylece, endüstri ilişkileri sisteminin ulusal, bölgesel ve uluslararası ekonomi politikte meydana gelen gelişmelerden formel ve informel şekilerde etkilenen uluslaraşırı niteliği daha da belirginleşmiştir.

248 Immanuel Wallerstein, The Capitalist World-Economy, Cambridge: Cambridge University Press, 1979, pp. VI-XII (Wallerstein, bu tür bir yaklaşımı uluslararası ekonomi politik analizinde kullanmaktadır).

Uluslaraşırılaşmanın endüstri ilişkileri disiplini açısından en belirgin içerimi, geliştirilecek endüstri ilişkileri analizinin tüm bu düzeyleri ve etkileşim şekillerini bütünsel olarak ele alan bir niteliğe sahip olmasını zorunlu kılmasıdır. Çünkü, endüstri ilişkileri bir sistemdir ve bu sistemin yetkin bir şekilde analiz edilebilmesi, sistemin girdi-çıktı süreçlerinin bütünsel bir çerçevede alınmasıyla mümkün olabilecektir. Açık sistem analizinin temel amacı bu tür bir yaklaşımın geliştirilmesine katkıda bulunabilmektır. Bu doğrultuda, çalışmanın bu bölümünde açık sistem analizi ile genel bir teorik yaklaşımı önermekten ziyade, başta sistem teorisi olmak üzere endüstri ilişkilerinde yer alan mevcut teorilerin ortaya koyduğu analitik parametrelerden de yararlanarak bir çözümleme çerçevesinin geliştirilmesi hedeflenmektedir.