• Sonuç bulunamadı

Sistem Teorisi ve Analitik Đçerimleri

6. Bölüm Sonucu: Uluslaraşırılaşma ve Analitik Çerçeve Arayışları

1.2. Sistem Teorisi ve Analitik Đçerimleri

Endüstri ilişkilerine yönelik geliştirilecek bir ‘sistem’, yaklaşımı sistem teorisinin temel önermelerini referans almalıdır. Bu bağlamda, çalışmanın bu altbölümünde sistem teorisinin temel önermeleri, endüstri ilişkilerine yönelik geliştirilecek bir sistem yaklaşımı doğrultusunda ele alınmaktadır.

Sistem, belirli fonksiyonları gerçekleştirmek için biraraya gelen ve birbirleriyle etkileşim içerisinde bulunan bileşenlerden oluşan bir bütündür.249 Sistemler, bir hiyerarşi içerisinde yer aldıkları üst sistemlerin parçasıdırlar. Alt sistemler üst sistemlere doğru evrilmekte, böylece sistem bir bütün halinde daha kompleks hale gelmektedir. Böylece, hiyerarşik bir düzen içerisinde daha küçük sistemler daha büyük ve daha kompleks sistemlere doğru genişlemektedir. Sistemler hiyerarşisinde, bir sistemin altında yer alan sistem alt sistem, üstünde yer alan sistem ise üst-sistem olarak adlandırılmaktadır.250

249 Churchman, a.g.e., p. 29.

250 Lars Skyttner, General Systems Theory: Problems, Perspectives, Practice, World Scientific: New Jersey, 2005, pp. 65-67.

A

Bir alt sistemin başka bir üst sistemle doğrudan etkileşimi

Farklı sistemlerin bileşenleri arasındaki

doğrudan etkileşim B Đki farklı sistemin alt sistemleri arasındaki etkileşim D D

New Jersey, 2005, p. 66'dan yararlanılarak oluşturulmuştur.

Kaynak: Lars Skyttner, General Systems Theory: Problems, Perspecitves, Practice, World Scientific: Şekil 3.1. Sistemler arası Hiyerarşi ve Etkileşim

olmayan doğrudan etkileşim Bileşenler arasında hiyerarşik

olmayan etkileşim Sistemler arasında hiyerarşik 1 2 6 4 5 3 1 3 2 4 5 1 7 4 2 5 3 E F C 6 1 3 2 3 1

Şekil 3.1.’de A, B, C, D ve E sistemleri arasındaki etkileşim ortaya konulmaktadır. A sistemi yatay olarak alt sistemi olmayan bir sistem iken, dikey olarak B ve D sistemlerinin üst sistemi konumundadır. B sistemi yatay olarak C’nin, dikey olarak ise D’nin üst sistemi olarak karşımıza çıkmaktadır. D sistemi ise dikey olarak A ve B’nin alt sistemi, yatay olarak ise E ve F’nin üst sistemidir. A sisteminin bileşenleri olan 1, 2 ve 3 arasında doğrudan bir etkileşim bulunmaktadır. Bununla birlikte, C sisteminin tüm bileşenleri arasında doğrudan bir etkileşim bulunmamaktadır. Örneğin, 1 ve 3 arasında doğrudan bir etkileşim bulunmasına rağmen, 4 ve 5 arasında doğrudan bir etkileşim bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bir sistemin tüm bileşenleri arasında doğrudan bir etkileşim olması zorunlu değildir. Önemli olan bir bileşenin sistem içerisinde fonksiyonunu yerine getirebilmesi için gerekli etkileşimlerde bulunmasıdır.

Öte yandan, A ile B gibi üst-sistemler arasındaki etkileşimin ötesinde A ile C gibi bir üst sistem ile farklı bir sistemin (B’nin) alt sistemi (C) arasında da bir etkileşim sözkonusu olabilmektedir. Ayrıca, A’nın 2 numaralı bileşeni ile C’nin 1

numaralı bileşeni arasında gerçekleştiği gibi, farklı alt veya üst sistemlerin bileşenleri arasında da etkileşim gerçekleşebilmektedir. Farklı sistemler veya bu sistemlerin bileşenleri arasındaki etkileşim sıralı bir hiyerarşi içerisinde gerçekleşmek zorunda değildir. Örneğin, A sistemiyle F sistemi arasında veya A’nın 3 numaralı bileşeniyle F’nin 5 numaralı bileşeni arasında doğrudan bir etkileşim sözkonusu olabilmektedir. Hiç şüphesiz, C ve E arasında olduğu gibi farklı üst sistemlerin alt sistemleri arasında da etkileşim gerçekleşebilmektedir. Görüldüğü gibi, sistemler hiyerarşisinde aşağıdaki etkileşim şekilleri gerçekleşebilmektedir.

(i) A, B ve D gibi farklı düzeylerde bulunan sistemler arasındaki dikey etkileşim.

(ii) Alt ve üst sistemler arasında yatay etkileşim (B ve C arasındaki durum). (iii) Bir sistemin alt sistemi ile farklı bir üst sistem arasında gerçekleşen

doğrudan etkileşim (A ile C arasındaki etkileşim).

(iv) Farklı üst sistemler içerisinde yer alan alt sistemler arasındaki doğrudan etkileşim (C ve F arasındaki etkileşim).

(v) Sistemlerin bileşenleri arasında, içerisinde bulundukları sistemlerin (bütünlerin) etkileşimi dolayısıyla oluşan, dolaylı etkileşim (C ve F sistemleri arasındaki etkileşim aynı zamanda bu sistemlerin bileşenleri arasındaki dolaylı etkileşimi ifade etmektedir).

(vi) Sistemlerin bileşenleri arasında içerisinde bulundukları sistemlerden (bütünlerden) bağımsız olarak doğrudan gerçekleşen etkileşim (A’nın 3 numaralı bileşeni ile F’nin 5 numaralı bileşeni arasındaki durum).

Tüm bu etkileşimlerin yer aldığı alt - üst sistem hiyerarşisinde, sistemler arası karşılıklı etkileşimin yarattığı bir bütünleşme ve her sistemin kendi otonomisini koruma eğiliminden kaynaklanan bir ayrışma özelliği bulunmaktadır. Bütünleşme- ayrışma eğilimleri sistemin bütünlüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Her sistem kendi otonomisini korumak için gerekli mekanizmaları geliştirebilir ancak diğer sistemlerle etkileşime girdiği müddetçe genel sistemin bütünlüğü bozulmayacaktır. Dolayısıyla önemli olan sistemler arasındaki ‘etkileşim’dir.

Sistemler ve bileşenleri arasındaki etkileşimler mutlaka bazı hedeflerin gerçekleştirilmesini veya dengelerin yaratılmasını amaçlamaktadır. Dolayısıyla, birbirleriyle etkileşimi ve ilgisi olmayan bileşenler bir sistem oluşturamazlar. Bileşenlerin birbirleriyle olan etkileşimleri sonucu oluşan sistem, kendisini oluşturan bileşenlerin toplamından daha fazladır.251 Bu anlamda, bileşenler sistem içerisindeki varlıklarıyla anlam kazanmakta ve her bir parçanın davranışı bütünün davranışı üzerinde bir etkide bulunmaktadır. Bileşenler arasındaki bu etkileşim karşılıklı bağımlılığa dayanan bir yapılanmaya sahiptir.252 Dolayısıyla, sistem analizinde bütünsellik önplana çıkmaktadır.

Bu çerçevede, sistemin bir bileşeninin sistem içerisindeki işlevinin tam olarak anlaşılabilmesi bu bileşenin sistemin diğer bileşenleri ile, alt sistemlerin üst sistemler içerisindeki işlevleri ise içerisinde yer aldıkları üst sistemlerle birlikte ele alınmalarıyla mümkün olabilecektir. Çünkü, sistemin işleyişine etki eden birtakım faktörlerin analiz dışı bırakılması (girdi olarak dikkate alınmaması), sistemin işleyiş sürecinin rasyonel bir şekilde ele alınmasını imkansızlaştırmaktadır. Bu durumda, sistemin çıktıları da rasyonel bir şekilde analiz edilemeyeceğinden sistemin (yeniden) düzenlenebilmesi için gerekli geri besleme mekanizmaları da tespit edilemeyecektir. Öte yandan, sistemlerin mikro-makro bileşenleri arasındaki ilişki ve etkileşimleri girdi-çıktı süreçleri çerçevesindeki gelişimi bütüncül niteliklerini pekiştirmektedir.

Bir oluşumun sistem olarak tanımlanabilmesi için sürekliliğe sahip olması gerekmektedir. Süreklilik, sistemler için durağanlık anlamına gelmemektedir. Aksine, sistemin uzun vadeli yönelimi içerisinde sistemin aktörleri, çevresi, güç ilişkileri vb. parametreler değişime uğrayabilmektedir. Bu aşamada önem kazanan nokta sistemin varlığını muhafaza etmesidir. Sistemin A veya B aktörünün hedefleri doğrultusunda gelişmesi ve dolayısıyla farklı sonuçlar üretmesi, sistemin yaşadığı değişimi göstermektedir. Dolayısıyla sistemde yaşanan dönüşüm, değişim, daralma ve kriz gibi faktörler, sistemin sürekliliğini ortadan kaldırmamaktadır. Bütün sistemler bazı ortak noktalara sahiptir ve bu noktalar tanımlanması zor da olsa evrensel olarak genelleştirilebilir bir nitelik taşımaktadır. Sözkonusu ortak noktalar

251 Ludwig von Buertalanffy, General System Theory: Foundations, Development, Applications, George Braziller: New York, 1988, p. 18.

252

sistemlerin işleyiş mekanizmalarıyla bağıntılıdır. Bu çerçevede her sistem girdi- süreç-çıktı ve bu işleyişin sürekliliğini sağlayan bir geri besleme mekanizmasıyla anlam kazanmaktadır.253 Bununla birlikte, bütün alt sistemler kendilerine özgü niteliklere sahiptir. Bu nedenle, her sistemin içerdiği bileşenler nedeniyle diğerlerinden farklılaştığı noktalar bulunmaktadır.254 Çünkü, her bir sisteme sağlanılan girdiler, bu girdiler arasındaki etkileşim süreci ve dolayısıyla çıktılar diğerlerinkinden farklılık göstermektedir.

Şekil 3.2. Sistemin Đşleyişi ve Geri Besleme Mekanizması

Perspectives, Practice, World Scientific, New Jersey, 2005, pp. 80-82 (Şekil 2.8 ve 2.10'dan uyarlanmıştır).

Geri Besleme

Kaynak: Lars Skyttner, General Systems Theory: Problems, Girdi Süreç Hedef Çıktı

Bir sistemin amacı yaptığı şeydir.255 Bu anlamda sistem, amacına ulaşması için sağlanılan girdilerin çıktılara dönüştüğü bir süreçtir. Girdiler sistemin yönelimini belirleyen etkenler olarak anlam kazanmaktadır. Girdiler bir sistemin kendi aktörleri tarafından üretilebileceği gibi diğer sistemlerin aktörleri tarafından da üretilebilir. Diğer bir anlatımla, içsel-dışsal girdilerden bahsetmek mümkündür. Süreç, girdiler arasında ‘etkileşim’in gerçekleştiği yapılanmayı ifade etmektedir. Sistemin işleyiş hedefinin gerçekleşme düzeyi ise ‘reel’ sonuçlarla ölçülmektedir. Bu anlamda, sistemin işleyişini belirleyen, bileşenler arasında sistemin süreç (işleyiş) döneminde gerçekleşen ektileşimlerin ürettiği reel sonuçlardır. Sözkonusu sonuçlar sistemin

253 Bertalanffy, “General Systems Theory”, Main Currents in Modern Thought, Vol: 71, No: 5, 1955 ve Joseph Litterer, Organizations: Systems, Control and Adaptation, New York: John Wiley, 1969; aktaran Skyttner, a.g.e., pp. 53-54.

254 Downing Bowler, General Systems Thinking, North Holland, New York, 1981; aktaran Skyttner,

a.g.e., pp. 51-52.

255

çıktıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu doğrultuda, çıktıları, aktörler arasındaki etkileşim sonucunda ortaya çıkan faktörler olarak tanımlamak mümkündür.256

B Sistemi

Girdi Çıktı

Dışsal Geri Besleme

Problems, Perspectives, Practice, World Scientific New Jersey, 2005, p. 88.

Şekil 3.3. Dışsal Geribesleme

Kaynak: Lars Skyttner, General Systems Theory, A Sistemi

Sistemin işleyiş süreci çıktıların sistemin yeni girdileri üzerinde etkili olmasını sağlayan geri besleme süreciyle süreklilik kazanmaktadır. Geri besleme süreçleri sistemin kendini yeniden düzenleyebilmesi için gerekli olan bir kontrol aracı olarak işlerlik kazanmaktadır.257 Sistemin yeniden düzenlenmesi aynı zamanda sistemin sürekliliğinin sağlanmasını da beraberinde getirmektedir. Dışsal geri besleme, Şekil 3.3’de görüldüğü gibi sistemin girdi ve çıktılarının dışsal (f)aktörler tarafından etkilenerek tekrar sisteme dahil olmasını ifade etmektedir. Đçsel geri besleme ise aynı sonucun sistemin kendi işleyişi içerisindeki devinimine vurgu yapmaktadır (bkz.

Şekil 3.2). Đçsel geri beslemede, sistemin belirli bir dönemdeki işleyiş süreci sonucunda oluşan çıktılar, sistemin aktörlerinin bu çıktılar doğrultusunda yeni hedefler belirlemesini ve bu hedeflere göre sisteme yeni girdiler sağlamasını gündeme getirmektedir. Dolayısıyla geri besleme mekanizması vasıtasıyla, sistemin çıktıları yeni hedeflere, yeni hedefler ise yeni girdilere dönüşmektedir.

Sistemler bir çevre içerisinde varlık göstermektedirler. Bir sistemin çevresi üst sistemin çevresinden sistemin kendisinin çıkarılmasıyla bulunmaktadır. Böylece,

256 Churchman, a.g.e., pp. 30-32. 257

bütünsel bir yaklaşımla ele alındığında, çevre, sistemin kendisi ve kendisini kapsayan üst sistemlerin bütününden oluşmaktadır. Bu çerçevede sistemler kapalı ve açık sistemler olarak sınıflandırılabilir. Kapalı sistemler, diğer sistemlerle etkileşim içerisinde olmayan sistemlerdir. Açık sistemler ise, kendileri dışındaki sistemlerle etkileşim içerisinde olan sistemlerdir.258 Açık sistemler, alt sistemlerin karşılıklı etkileşime girdikleri bir çevreyle anlam kazanmaktadır. Açık sistemin bu çevresi genişledikçe daha kompleks bir yapıya kavuşmaktadır. Kapalı sistemler de açık sistemler gibi alt sistemlerin karşılıklı etkileşime girdikleri bir çevreye sahiptir ancak bu çevre sınırlı bir içerime sahiptir. Diğer bir anlatımla, kapalı sistemlerin çevreleri sabittir ve diğer sistemlerden gelen etkilere açık değildir. Böylece kapalı sistemlerin çevre unsurları bir noktaya ulaştıktan sonra durağanlaşmaktadır. Açık sistemler ise halihazırda çok sayıda sistemin etkileşime girdikleri bir çevreye sahip olmakta, ayrıca bu çevre potansiyel olarak genişleme ve büyüme eğilimi göstermektedir.259

Şekil 3.3’de görüldüğü gibi A sistemi, B sisteminin bileşenlerinin ürettiği girdiler tarafından etkilenmektedir. Bu doğrultuda, A ve B sistemleri arasında bir etkileşim olduğu görülmektedir. A’nın B’ye sağladığı bu girdiler ‘dışsal’ girdilerdir. Ayrıca, Şekil 3.1’de alt – üst sistem çerçevesinde yapılan değerlendirmelerde açık – kapalı sistem analizi açısından ele alınabilir. Şekil 3.1’de görüldüğü A, B ve D sistemleri hiyerarşik olarak farklı bir yapıya sahiptirler. Bu doğrultuda A, B veya D’yi girdi-süreç-çıktı ve geribesleme mekanizmaları açısından kendi iç işleyişleri çerçevesine ele almak ‘kapalı’ bir sistem analizi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kapalı sistem analizinde hiyerarşik olarak üst sistem konumunda bulunmak (A sistemi gibi) durumu değiştirmemektedir. Ancak, A, B ve D sistemleri birbirleriyle olan etkileşimleri açısından (her bir sistemi diğerleriyle olan etkileşimi açısından) ele alındığında ‘açık’ bir sistem analizi gerçekleştirilmiş olmaktadır. Bu durumda açık sistemler açısından önem kazanan nokta sistemler arası etkileşimin analize katılmasıdır.

258 Bertalanffy, a.g.e, pp. 39-42.

259 Kenneth E. Boulding,”General Systems Theory: The Skeleton of Science”, Management Science, Vol:2, No: 3, 1956, pp. 203-204.