• Sonuç bulunamadı

H. SÖZLEŞMENİN GEÇERSİZLİĞİNİN SONUÇLARI

III. TEMSİL YETKİSİNİN VERİLMESİ

Acentenin üçüncü kişilerle temsil olunan ad ve hesabına hukukî işlem yapabilmesi için gerekli olan temsil yetkisinin verilmesi ile ilgili konuların, hangi statünün uygulama alanına girdiği hususu, tartışmalı konulardan bir başkasıdır.

Bu çerçevede, temsil yetkisinin nasıl verileceği acente iç ilişkisine uygulanacak hukukun uygulama alanında kalmaktadır138. Örneğin, temsil yetkisinin verilmesinde sadece acenteye bildirimin yeterli olup olmadığı, iç temsil olarak adlandırılan bu bildirimin nasıl yapılacağı, zımnî olarak yetkilendirmenin mümkün olup olmadığı, temsil olunan tarafından acente yanında üçüncü kişiye de bildirimde bulunmanın şart olup olmadığı (dış temsil) hususları, acente iç ilişkisi kapsamındadır139. Aynı şekilde, acentenin temsil olunanın hâl ve hareketlerinden yola çıkarak temsil yetkisine sahipmiş gibi davranmasının hukukî sonuçları, temsil

135 Nomer, s. 303; Uyanık Çavuşoğlu, s. 91. Nitekim La Haye Temsil Konvansiyonu md. 8/2(a), temsil yetkisinin kapsamı ile ilgili konuların temsil iç ilişkisi statüsüne tâbi tutulması gerektiğini hükme bağlamıştır: Kostromov, s. 118.

136 La Haye Temsil Konvansiyonu md. 8/2(a), temsil yetkisinin sınırlandırılması ile ilgili konuları, temsil iç ilişkisine uygulanacak hukuka tâbi tutmuştur: Verhagen, Agency, s. 299.

137 Temsil yetkisinin kapsamı hakkında ayrıntılı olarak bkz. Akyol, s. 101 vd.; İnceoğlu, s. 158 vd. 138

Temsil yetkisinin verilmesinde, temsil olunanın niyetinin açıkça ortaya konması gerekmektedir. Zira doktrinde de vurgulandığı üzere, temsil yetkisinin tereddütsüz olarak sınırlarının çizilmesi, yetkilendirme konusundaki muğlaklığın giderilmesi bakımından zorunludur: Badr, s. 59-60.

yetkisinin geciktirici ya da bozucu şarta bağlı olarak verilip verilemeyeceği140, temsil yetkisinin geri alınamayacak şekilde verilmesinin mümkün olup olmadığı141 gibi konular da acente sözleşmesi statüsüne tâbidir.

Temsil yetkisinin acenteye verilmesi çerçevesinde gündeme gelecek ihtilâfların tâbi olduğu statü konusunda görüş birliği yoktur. Doktrinde bir görüş, temsil yetkisinin verilmesiyle ilgili bütün ihtilâfların temsil statüsüne tâbi olduğunu ileri sürmektedir142. Görüşe göre, gerçek temsil yetkisi (actual authority)143, görünüşte temsil yetkisi (apparent authority)144, yetkiye icâzet ve temsil olunan ad ve hesabına hareket edildiğinin açıklanmaması gibi (undisclosed principal doctrine)

140 Temsil yetkisinin şarta bağlı olarak verilmesi mümkün görülmektedir. Zira doktrinde haklı olarak vurgulandığı üzere, temsil yetkisinin kullanılması, temsil olunanın sahip olduğu yenilik doğurucu bir hakkın kullanılması olmayıp, fiil ehliyeti bağlamında yaptığı bir işlemdir. Bu bakımdan, temsil yetkisinin geciktirici ya da bozucu şarta bağlı olarak verilmesi mümkün olmalıdır: Oğuzman/Öz, s. 225; İnceoğlu, s. 102.

141

Türk hukukunda geri alınamayacak şekilde temsil yetkisinin verilmesi kabul edilmemektedir. Temsil yetkisini geri alma hakkından önceden feragat geçersizdir, bunun aksi kararlaştırılamaz: Tekinalp, Temsil, s. 68. Dolayısıyla Türk hukukunda TBK md. 42/1 ve İsviçre Borçlar Kanunu (OR) md. 34/2’de benimsendiği üzere, temsil yetkisi, her zaman için geri alınabilir. Ancak Alman Medenî Kanunu (BGB) §168’e göre bazı hâllerde, temsil yetkisinin geri alınmasına istisna tanınmıştır. Buna göre, aradaki ilişki geri almaya engel olabilecek nitelikte ise ya da temsil yetkisi temsilci ya da üçüncü kişinin yararına verilmişse veya önemli sebepler varsa, temsil olunanın geri alma hakkından vazgeçmesi mümkündür: Esener, Temsil, s. 191 vd.

142

Schmitthoff, s. 177; Hay/Müller-Freienfels, s. 42; Dicey/Morris, s. 1479; Koppenol-Laforce, s. 160.

143 Gerçek temsil yetkisi, bir temsilcinin, temsil olunanın açık ya da zımnî izniyle yetkilendirilmesidir: Verhagen, Agency, s. 23. Amerikan hukukunda Restatement (Third) of Agency §2.01’de öngörülen tanım da aynı paraleldedir. Amerikan hukukundaki gerçek temsil yetkisi kavramı hakkında ayrıca bkz. Busch/Macgregor, s. 227 vd.

144 Görünüşte (zahirî) temsil yetkisi, bir temsilcinin, temsil olunanın açık ya da zımnî izni olmadığı hâlde güven ilkesi uyarınca yetkilendirilmiş sayılmasıdır: Verhagen, Agency, s. 23. Bir başka deyişle, görünüşte temsil yetkisi, temsil olunanın davranışlarından çıkarılan ve kanunen var sayılan temsil yetkisidir: Hay/Müller-Freienfels, s. 23. Böyle bir sonuçta, temsil olunanın temsilciye temsil yetkisi vermediği hâlde, aktif veya pasif davranışları ile üçüncü kişide, bu yetkinin verildiğine dair inanış yaratması etkili olmaktadır: Busch/Macgregor, s. 4 vd. Ancak unutulmamalıdır ki, temsil olunanın bazı fiil, işlem veya davranışlarıyla desteklenmedikçe, temsilcinin yetkilendirilmiş olması düşüncesine tek başına varılamaz. Buna göre, açık ya da zımnî bir yetkilendirmenin yokluğunda, üçüncü kişilerin görünüşe güvenerek ve temsilcinin de bu görünüşte yetkilendirmeye dayanarak hareket etmesi hâlinde, temsil olunan, sanki temsil yetki vermişçesine hukuken sorumlu tutulacaktır. Bununla birlikte, üçüncü kişi, temsilcinin yetkisinin bulunmadığını biliyorsa, temsil olunanın sorumluluğundan söz edilemez: Montrose, J. L.: “The Basis of The Power of an Agent in Cases of Actual and Apparent Authority”, Canadian Bar Review, Vol. 16, 1938, s. 764; Bowstead, s. 285 vd.; Schmitthoff, s. 133 vd.; Verhagen, Agency, s. 27 vd.; Stoljar, s. 25; Kostromov, s. 29 vd.; Fridman, s. 65-71; Busch/Macgregor, s. 195 vd. Bu bağlamda, Amerikan hukukunda görünüşte temsil yetkisi ile ilgili Restatement (Third) of Agency §2.03’de ve Avrupa Sözleşme Hukuku İlkeleri 3:201(3)’de öngörülen hükümler de aynı paraleldedir. Konu hakkında bkz. Busch/Macgregor, s. 228 vd., 347.

gibi konular145, temsil statüsüne tâbi tutulmalıdır146. Bununla birlikte, bizim de katıldığımız diğer görüşe göre, acente iç ilişkisi içinde değerlendirilebilecek olan böyle bir yetkilendirme, acente iç ilişkisine uygulanacak hukukun uygulama alanında kabul edilmelidir147. Örneğin La Haye Temsil Konvansiyonu md. 8/2(a) da, temsilcinin yetkisinin kapsamı, varlığı, değiştirilmesi ve sınırlandırılmasına temsil iç ilişkisi statüsünün uygulanmasını öngörmüştür. Bu nedenle, temsil olunan ve acente arasındaki yetkilendirmenin hüküm, kapsam ve sınırlandırması, acente sözleşmesi statüsünce idare edilmelidir148. Kaldı ki, temsil yetkisinin acenteye verilmesinde açık ya da zımnî irade beyanının etkili olması, tâbi olunacak statüde bir değişiklik yaratmamalıdır. Zira temsil yetkisinin verilmesi, istisnaları olmakla birlikte hukuk düzenlerinde genellikle herhangi bir şekle tâbi tutulmamaktadır. Bazı hukuk düzenleri, temsil yetkisinin verilmesinde zımnî iradeye de etki tanımaktadır. Dolayısıyla, temsil olunan temsilciye açıkça temsil yetkisi verebileceği gibi, temsil olunanın hâl ve davranışlarından da temsil yetkisinin verildiği sonucuna ulaşılabilir. Örneğin, bir kimsenin kendi ad ve hesabına hareket edecek şekilde temsil yetkisi varmış gibi hareket edildiğini bilmesi ve buna rağmen bu konuda sessiz kalması, temsil yetkisinin zımnen verildiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, temsil yetkisinin verilmesine yönelik irade beyanlarının açık irade beyanıyla ya da zımnen olmasına bakılmaksızın yetkinin varlığı kabul edilir149.

Acentenin yetkilendirilmesinin üçüncü kişiye bildirilmesinden, bir diğer deyişle dış temsilden doğan uyuşmazlıkların tâbi olduğu statü konusunda da görüş birliği bulunmamaktadır. Bu kapsamda ileri sürülen görüşlerden birine göre, yetkilendirme temsil olunan ve üçüncü kişi arasında gerçekleşmişse, temsil yetkisinin verilmesiyle ilgili uyuşmazlıklar, temsil statüsünün uygulama alanına dâhil

145 Acentenin temsil olunan ad ve hesabına hareket ettiğini açıklamaksızın, üçüncü kişi ile yaptığı hukukî işlemin temsil olunanı sorumluluk altına sokup sokmadığı konusu, Amerikan içtihatlarında sıklıkla görülen temsil yetkisi uyuşmazlıklarındandır: Hay/Müller-Freienfels, s. 23.

146 Stone, Private, s. 330.

147 Verhagen, Agency, s. 304; Nomer, s. 303; Uyanık Çavuşoğlu, s. 91.

148 Genel olarak temsil yetkisi bakımından aynı paralelde bir görüş için bkz. Uyanık Çavuşoğlu, s. 91. Temsilcinin yetkilendirilmesinin ve bu yetkinin azil gibi nedenlerle sona ermesinin iç ilişki statüsüne tâbi olduğu hususundaki görüş için ayrıca bkz. Dicey/Morris, s. 1468.

149 Konu hakkında ayrıntılı olarak bkz. İKİNCİ BÖLÜM, TEMSİL YETKİSİNİN ŞEKLİ başlığı altında yapılan açıklamalar.

olmalıdır150. Nitekim La Haye Temsil Konvansiyonu md. 11’in düzenlemesi de aynı paraleldedir. Ancak kanımızca, nitelik olarak temsil yetkisinin verilmesi ile ilgili olduğundan, bu konu da iç ilişkiyi ilgilendirmektedir. Bu sebeple, üçüncü kişinin, acentenin yetkilendirilmesinden haberdar edilmesi ya da edilmemesinin, henüz temsilin hüküm ve sonuçlarının ortaya çıkmadığı bir anda temsil statüsüne tâbi tutulması doğru değildir. Örneğin, üçüncü kişinin, acentenin usulüne uygun olarak yetkilendirildiğini bilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin bir ihtilâf, acente sözleşmesi statüsünün uygulama alanı içinde kalmalıdır151.

Bu çerçevede üzerinde durulması gereken hususlardan biri de görünüşte temsildir. Her ne kadar uygulamada acente ilişkisinde yetkilendirmenin yetki belgesinden kaynaklandığı görülmekle birlikte, yetkilendirmeyi yazılı şekil şartına tâbi tutmayan bazı hukuk düzenlerinde kabul edildiği gibi görünüşte temsil yetkisi ile acentenin yetkilendirilmiş olması muhtemeldir152. Yukarıda da ifade edildiği üzere, görünüşte temsilde, temsil olunanın temsilciye temsil yetkisi vermemiş olmasına rağmen, üçüncü kişide temsil olunanın hâl ve hareketlerinden dolayı bu yetkinin verildiği görünümü yaratılmaktadır153. Görünüşte temsil bakımından, iyiniyetli üçüncü kişide temsil ilişkisi inancı doğuran bazı bildirim ya da davranışların olması gerekmektedir154. Dolayısıyla yetkilendirme, hukukî bir görünüşe de dayansa, temsil yetkisinin verildiği varsayılmaktadır155. Bu şekilde, üçüncü kişi, görünüşteki temsil yetkisine güvenerek temsilci ile muamelede bulunmuşsa, yine doğrudan temsilin hüküm ve sonuçları doğacaktır156. Ancak temsil olunanın bazı fiil, işlem veya davranışlarıyla desteklenmedikçe, temsilcinin yetkilendirilmiş olması düşüncesine tek başına varılamaz. Buna göre, temsil olunan tarafından yapılmış açık ya da zımnî bir yetkilendirmenin yokluğunda, üçüncü kişinin görünüşe güvenerek, temsilcinin de

150 Verhagen, Agency, s. 307.

151 Aksi yönde görüş için bkz. Verhagen, Agency, s. 307.

152 Örneğin Amerikan hukukunda temsil yetkisinin verilmesinde şekil şartı öngörülmemiştir: Wright, s. 33.

153 Bowstead, s. 284; Busch/Macgregor, s. 231. Görünüşte temsil yetkisi hakkında ayrıntılı olarak bkz. BİRİNCİ BÖLÜM, dn. 144.

154

Mechem, F. R.: “The Nature and Extend of an Agent’s Authority”, Michigan Law Review, Vol. 4, 1905, s. 446; Busch/Macgregor, s. 21.

155 Busch/Macgregor, s. 188. 156 Schmitthoff, s. 180.

bu zahirî yetkilendirmeye dayanarak muamelede bulunması hâlinde de doğrudan temsilin hüküm ve sonuçları doğacaktır157.

Görünüşte temsil yetkisinin, gerçek temsil yetkisinden farkı, tâbi olunacak hukukun da birbirlerinden bağımsız olarak incelenmesini gerektirir158. Doktrinde bir görüş, görünüşte temsil yetkisinden kaynaklı uyuşmazlıklara, üçüncü kişiyle bağlantılı olmasından dolayı, temsil statüsünün uygulanması gerektiği yönündedir159. Temsil yetkisinin temsil olunan tarafından temsilciye açık irade beyanıyla ya da zımnî olarak verildiği iç temsilden farklı olarak, üçüncü kişinin devreye girmesi, uygulanacak hukuk konusunda temsil statüsünün tercih edilmesi konusunda önemli bir dayanak olarak görülmektedir. Görüşe göre, görünüşte temsilin şartları, örneğin üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmaması, üçüncü kişide yaratılmış olan görünüşün sonuçları, temsil olunanın sorumluluğu meseleleri, temsil statüsünün uygulama alanında kalmalıdır160. Ancak kanaatimizce, görünüşte temsil yetkisi konusunda bir ayrım yapılmalıdır. Görünüşte temsil yetkisi ile ilgili bir konu, temsilcinin yetkilendirilip yetkilendirilmediği konusunda ise, iç ilişkisi kapsamında ele alınıp, temsil iç ilişkisi statüsüne tâbi tutulmalıdır. Ancak böyle bir yetkilendirme neticesinde, üçüncü kişinin temsilciyle muamelede bulunması söz konusu ise, bunda temsil olunanın rolünün olup olmadığı incelenmelidir. Eğer yetkilendirmede temsil olunanın rolü varsa, temsil yetkisinin varlığından da şüphe olmayacağı için uyuşmazlık, temsil yetkisinin kullanılmasının hüküm ve sonuçları çerçevesinde temsil statüsüne dâhil edilmelidir. Aksi hâlde ise temsilcinin üçüncü kişi ile temsil

157 Wilken, S.: Wilken and Villiers The Law of Waiver, Variation and Estoppel, New York 2002, s. 355 vd.; Schmitthoff, s. 133 vd.; Verhagen, Agency, s. 27 vd.; Stoljar, s. 25; Kostromov, s. 29 vd.; Bowstead, s. 285 vd.; Montrose, s. 764.

158

Doktrinde kanunlar ihtilâfı çerçevesinde, temsil yetkisi bakımından gerçek temsil yetkisi/görünüşte temsil yetkisi ayrımının yapılmasının zor olduğu, dolayısıyla bu yönde bir ayrıma göre uygulama alanının belirlenmesinin doğru olmayacağı savunulmaktadır: Verhagen, Agency, s. 301.

159 Schmitthoff, s. 180; Verhagen, Agency, s. 304. Bu paralelde, gerçek temsil yetkisini iç ilişki statüsüne, görünüşte temsil yetkisini, temsil statüsüne tâbi tutan birçok İngiliz mahkeme kararı bulunmaktadır. Örnek bir karar için bkz. Britannia Steamship Insurance Association Ltd. v. Ausonia Assicurazioni S.p.A. [1984] 2 Lloyd’s LR 98 (CA): Verhagen, Agency, s. 303. Görünüşte temsil yetkisi bakımından, üçüncü kişinin devreye girmesiyle, konunun temsil statüsünün uygulama alanında kalması gerektiği, La Haye Temsil Konvansiyonu tasarısının hazırlık aşamasında Komisyonda da ortaya atılmıştır: Verhagen, Agency, s. 299.

160 İsviçre hukuk doktrininde Kropholler tarafından da savunulan görüş için bkz. Uyanık Çavuşoğlu, s. 94.

olunan ad ve hesabına muamelede bulunması, yetkisiz temsil olarak kabul edilerek, yine temsil statüsüne tâbi tutulmalıdır.

IV. TEMSİL YETKİSİ VERİLİRKEN MEYDANA GELEN İRADE SAKATLIKLARI

Acente ilişkisinde, acenteye temsil yetkisi verilirken temsil olunanın iradesinde sakatlıkların meydana gelmesi mümkündür. Temsil yetkisinin verilmesinde ortaya çıkan irade sakatlıklarının hangi statünün uygulama alanı içinde kaldığı konusu, tartışmalıdır. Bu tartışma, özellikle yetkilendirmenin temsil olunan tarafından üçüncü kişiye karşı yapıldığı durumda gündeme gelmektedir161.

Kanımızca temsil yetkisi verilirken meydana gelen irade sakatlıkları, acente sözleşmesi statüsünün uygulama alanı içinde kabul edilmelidir. Bu yönde bir kabulde, hukukî işleme ilişkin bütün irade sakatlıklarının, söz konusu hukukî ilişkinin tâbi olduğu statüye dâhil edilmesi düşüncesi etkili olmaktadır162. Ancak doktrinde ileri sürülen aksi görüşe göre, temsil yetkisinin verilmesi konusunda güven ilkesi dikkate alınması gerektiğinden, konunun temsil statüsüne tâbi olması daha uygundur163.