• Sonuç bulunamadı

2.3. Bir Kitle İletişim Aracı Olarak Televizyon

2.3.1. Televizyon ve Kültür

Televizyon ve kültür başlığı altında daha önce değinilen popüler kültür, kitle kültürü ve kültürün televizyon ile olan ilişkisine bakılacaktır.

Kitle iletişim araçlarının genel olarak kültürü yaydıkları ve gelişmesine bu şekilde katkıda bulundukları düşünülmektedir. Yıldız, (2006, s. 36) kültürün kendini sosyal alanda topluma ve bireylere verdiği mesajlarla devam ettirdiğini ve özellikle toplumsal alanda mesajın iletilmesi için medya ve kitle iletişim araçlarından faydalandığını belirtir. Fakat kitle iletişim araçları içerisinde televizyonun kültür ile olan ilişkisi diğerlerinden biraz farklıdır. Gazete vb. yazılı medya kültürü ileten ve kültür hakkında yazan kitle iletişim araçları olarak görülürken Televizyonun kendisi bir kültür aracı olarak düşünülmektedir. (Erdoğan & Alemdar: 2005, s.219) Bireyler ve toplumlar arası kültür alışverişini sağlayan kitle iletişim araçları, özellikle de televizyon bu iletişimi sağlarken kedine özgü bir kültür de oluşturmaktadır. Kızıldağ, (2001, s.34) televizyonun popüler kültür veya kitle kültürü olarak adlandırılan bu televizyona özgü kültürün ve pop müziğin en önemli taşıyıcısı olduğunu belirtir. Yumlu da, (1987, s.100) televizyonun kültürün temel taşıyıcısı olduğuna değinerek, televizyonun kendine özgü yapay bir gerçeklik yaratarak gerçek yaşamın gerçekliğini sembolik bir gerçekliğe dönüştürerek sunduğunu savunur. Televizyon bu yönüyle kültürü aktaran, fakat bu aktarım sürecinde kültürü ve gerçekliği kendine göre yorumlayan bir kitle iletişim aracıdır denilebilir. Çelenk, (2005, s.14) toplumda bir değer yitimi ve yozlaşmanın mevcut olduğunu, televizyonun ise aktardığı kendine özgü kültürel imgeler sayesinde bu durumu hızlandırdığını belirterek televizyonu ve kitle kültürünü eleştirir.

Televizyonun Türkiye’ye ilk geldiği yıllarda büyük bir eğitim aracı olarak görülmekteydi. Halkın çoğunluğunun cahil olduğu ve kalkınma çabalarının

gerçekleştirildiği bu dönemde televizyon, halkın büyük bir bölümüne ulaşmak için ideal bir kitle iletişim aracı olarak görülmekteydi. Mutlu, (2005, s. 76) bu süreçte televizyonun radyoya göre hem ses hem görüntüyü bir arada verebildiği için daha çok üstünlüğe sahip olduğunu ve eğitim oranı çok düşük olan ve çoğunluğu okuma yazma bilmeyen topluma televizyondan göstere göstere öğretmenin halkı eğitmede etkili bir yol olarak düşünüldüğünü belirtir. Oysa televizyon günümüzde bu eğitim işlevinden tamamen çıkmış ve popüler kültür eleştirilerinde önemli bir yer edinmiştir. Erdoğan, (2004) ticari kaygılarla üretilen popüler kültüre göre iyi olanın tüketime katılarak kitle kültürünün bir parçası olmak iken, kötü olanın tüketmeyerek (gereksiz yere) mal almayarak popüler kültürden uzak durmaya çalışmak olduğunu belirterek popüler kültürün oluşumunun günümüzde tamamen halkın kontrolünden çıktığını belirtir. Halkın büyük bir çoğunluğu dışlanmamak için popüler kültürün sunduğu imajları benimsemekte veya benimsemiş gibi görünerek toplum içindeki yerini korumaya çalışmaktadır.

Televizyonda ana ilke ele alınan popüler kültür ürününü olabilecek en geniş kitlenin beğenmesini ve o ürünü almasını sağlamaktır. Burada temel olan ürüne arz oluşmasını sağlamaktır ki bu da belli ürünlerin belli yaş gruplarına göre sunulmasını gerektirir. “Kuşkusuz, kitle iletişim araçları ve özellikle televizyon bir toplumda en

belli başlı kültürel kurumlardır. Bu nedenle Gerbner televizyonun kültürel çevre üzerindeki etkisini ölçmeye çalışır ve bunu Kültürel Göstergeler araştırmalarıyla yapar. Kitlesel olarak üretilen kültürün en popüler ürünleri toplumsal açıdan güçlü olan mesaj sistemlerinin incelenmesini sağlayacak özel fırsatlar ortaya koyar.” (Yumlu: 1987, s.121) Kitleleri etkilemek için televizyon programcıları uzun araştırma ve incelemeler yapmaktadırlar. Televizyonda program hazırlamanın en büyük zorluğu ise televizyonu farklı kültür, eğitim gruplarından bireylerin izlediği gerçeğidir ve buna dayalı olarak programların her kesimden insana hitap edecek ortak noktalar yakalaması beklenir. Fakat ortak ilgi alanları ve noktaları bulmak çoğu zaman en alttaki bireye bile ulaşama hesabı ile oldukça düşük kaliteli programlar ortaya çıkması sorununu doğurabilmektedir. Kitle kültürü eleştirisinin temelini de bu nokta oluşturmaktadır. Çok basit konuların abartılı ve önemli arz edilerek bireylere sunulması popüler kültürün halkın en alt tabakasına dahi ulaşması çabası sonucudur.

Bu konuda Kızıldağ, (2001, s.34) televizyonun bir çeşit öykü anlatarak pop sanatçılarının hayatlarını gösterişli bir şekilde topluma aktardığını ve kitlelerin gündemini bir anda değiştirerek yeni öykülerle insanlar üzerinde istediği etkiyi yaratabildiğini belirtir. Televizyonun topluma ilettiği kültürel imgeler toplumdan topluma da farklılık göstermektedir. Halkın beğeni seviyesini düşürdüğü ve olumsuz etkiler yarattığı belirtilen, popüler kültür imgeleri içeren programalrın televziyondan aktarımı bulunduğu toplumun modernlik seviyesine göre de farklılık göstermektedir. Yıldız, (2006, s.36) bu konuda Almanya örneğini vererek Almanya’da yayınlanan televizyon programlarının belgesel ve tartışma programları ağırlıklı olmasının kültürlü bir toplum imajı yarattığını, oysa Türkiye’de belgesel vb. programların az fakat magazin programlarının fazla oluşunun daha az seçici bir toplum imajı yansıttığını ileri sürmektedir. Kızıldağ da (2001, s. 35) toplumumuzun televizyonun da büyük etkisiyle, futbol, pop müzik, pop müzik şarkıcılarının yaşam tarzları gibi popüler imgeleri hayatın bir parçası olarak benimsediğini belirtir.

Kızıldağ (2001, s:32) türk toplumunun televizyondan ve televziyonun sunduğu popüler kültür öğelerinden etkilenme sürecini şu şekilde özetler:

“1960’lı yıllarda ise, hız kazanan göç özellikle metropollerde bir

yoğunlaşmaya neden olmuş, gecekondu sorunu, eski kentlilerle yeni kentliler (göçenler) arasındaki çatışmalar, kentle bütünleşme imkânlarının yetersizliği, geçim sıkıntıları ve eğitim imkânlarının eksikliği, köyle kent arasına sıkışmış insanımızda bir kimlik bunalımına ve arayışına sebep olarak, öncelikle bir alt kültür oluşturdu. 1970’li yıllarda, toplumsal değişmeler sonucunda ortaya çıkan karmaşık kültürel yapıda, kitle iletişim araçları da büyük bir rol onadı. Televizyon kanallarının artması, yeni gazete baskı tekniklerinin çıkması, reklam piyasasının canlanması, plak ve kaset sanayindeki gelişmeler, Türk toplumunun değişim sürecini hızlandırırken, bir yandan da, bugünün popüler kültürüne ulaşmamızı sağladılar.”

Üretim ve tüketime yönelik bu hızlı gelişmenin de popüler kültürü beraberinde getirdiği görülmektedir. Popüler kültürün temelinde hızlı bir değişim ve tüketim barındırmasından dolayı toplumun üzerinde kısa vadeli hafıza oluşturması hedeflenmektedir. Bu nedenle de popüler kültür gösteri, magazin ve basitliğe dayalı bir kültürdür. (Kızıldağ: 2001, s. 32) Popüler kültürün temelini eski eserleri düşünceleri basit indirgemek ve halka bu yolla kolaylaştırarak benimsetmek oluşturduğu için popüler kültür bu yönüyle Ortaçağ skolâstik felsefesine benzetilebilir. Skolâstik felsefenin de temel gayesi insanların daha kolay anlaması ve kolayca benimsemesi için summa’lar ile dini bilgileri daha basite indirgemekti. (Birsoy: 2003, s.57) Televizyon, yanıltmak, fantezi yaratmak ve simgeleri genelleştirmek gibi niteliklerinden dolayı popüler olarak nitelendirilmekte ve izleyenin üzerinde oluşturduğu etki ile verdiği her mesajın doğru olduğunu imajı yaratmaktadır. (Düzgün: 2004) Televizyonun gücü de bu inandırıcılığından kaynaklanmaktadır.

Televizyon ve onun yarattığı kültür üzerine tartışmaların Türkiye’de 1990’lı yıllardan sonra daha da arttığı görülmektedir. (Çelenk: 2005, s.13) Televziyonun elşetirilmesinin temel noktalarından biri de televizyonun reyting kaygısı ile maddi çıkar sağlamaya yönelik bir iletişim aracı olması ve bu nedenle kültür üzerindeki etkilerinin bu yönde bir çıkar doğrultusunda olacağına yönelik tespitlerdir. Yıldız, (2006, s.36) özel televizyonların ülkemizde yaklaşık 15 yıllık bir geçmişi oluğunu ve modernleşme sürecinde televizyon yayınlarının da istenilen bilinçli düzeye geleceğini, bu sürecin yaşanması gereken doğal bir süreç olduğunu belirtir.

2.3.2. Televizyonun Çocuklar Üzerine Etkileri ve Çocuklara Yönelik

Benzer Belgeler