• Sonuç bulunamadı

Kültür ve iletişim kavramları birbirleri ile çok yakından ilgilidir. Kültürün aktarımı ve üretimi iletişim ile mümkündür ve iletişim içinde bulunduğu kültürü yansıtır. (Erdoğan ve Alemdar: 2005, s.218) İletişimin büyük bir kısmı ise kitle iletişim araçları sayesinde gerçekleşmektedir. Kitle iletişim araçları “haber verme,

eğitim, propaganda, reklam gibi çok değişik işlevler üstlenen (radyo, televizyon, gazete, dergi v.b.) araçların geneline verilen isimdir.” (Kızıldağ: 2001, s.20) Erdoğan ve Alemdar, (2005, s.17) kitle iletişim araçlarını: ‘kitle iletişim olgusunu

gerçekleştiren teknolojik araçlar’ olarak tanımlar. Yumlu, (1987, s.58) toplumun bireye aktardığı değer, yargı ve kuralların aktarıcısı olarak kitle iletişim araçlarının önemli bir rol üstlendiğini belirterek kitle iletişim araçları içerisinde televizyonun önemine dikkat çeker ve kitle iletişim araçlarını “kültürün temel taşıyıcıları” olarak niteler. Kızıldağ, (2001, s.18) bireyin toplumsallaşma süreci içinde bütün değerleri, yargıları ve iyi kötü kavramlarını öğrendiği kurum olarak kitle iletişim araçlarının aile, eğitim, din ve mesleki kuruluşlardan sonra geldiğini belirtir. Kitle iletişim araçları toplumsal yapı ve kültürle yakından ilgili görülmektedir ve kitle iletişim araçlarını incelemek kültürel yapılanmaları anlama konusunda yardımcı olacaktır. McLuhan ve Fiore (2005, s.8) kitle iletişim araçlarının hayatımızdaki etkisine, alfabenin çocukluktan itibaren özümsenen ve neyi nasıl düşüneceğimize ve nasıl davranışlar geliştireceğimize dair bize ilk bilgileri kazandıran bir teknoloji olduğunu ve günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte hızlı ve yoğun bir bilgi akışına maruz kaldığımız için kitle iletişim araçlarına dair bilgilenmemiz gerektiği şeklinde değinir.

Kitle iletişim araçları medya olarak da nitelendirilebilir. Kitle iletişim araçları İngilizce “Mass Media” terimine karşılık gelmektedir ve yazılı, sesli ve görüntülü iletişim araçlarını kapsamaktadır. (Asgarnia: 1989, s.11) Kitle iletişim araçları denilince kitap, gazete, dergi gibi yazılı basını temsil eden araçlarla; radyo, televizyon, sinema, ses bandı, video, kablolu TV, telefaks, internet gibi sesli ve

görüntülü haberleşme ve iletişim sağlayan araçlar akla gelmektedir. (Asgarnia: 1989, s.11; Erdoğan ve Alemdar: 2005, s.17)

Günümüzde kitle iletişim araçları çok hızlı bir yayılma göstermektedirler. Kitle iletişim araçları içerisinde özellikle televizyon en fazla kullanılan ve takip edilen iletişim aracı olması nedeni ile öne çıkmaktadır. Bu konuda Uluç, (2002, s.205) radyo istasyonlarının tüm dünyada yaygınlaşmasının ancak 1980 sonlarına dayanmasına rağmen televizyonun günümüzde en fakir ülkelere dahi ulaştığını, sayısal olarak ise küresel dağılım göz önüne alındığında 1965’te 192 milyon olan televizyon alıcısı sayısının 1986’da 710 milyon civarına geldiğini belirterek televizyonun çok hızlı bir yayılma gösterdiğini destekler.

Kitle iletişimi yazının bulunması ile başlar ve iletişimin ve iletişim araçlarının toplum ve birey üzerine etkileri olması kaçınılmazdır. Bu bölümde kitle iletişim araçlarının etkilerine genel olarak değinilecektir.

Kitle iletişim araçları her tür bilginin (enformasyonun) iletilmesi ve biriktirilmesi aşamasında bireylere kolaylık sağlamaları bakımından giderek daha yaygın hale gelmektedir ve bu da kitle iletişim araçlarının toplumsal etkisinin güçlenmesine neden olmuştur. (Yetik: 1991, s.10) Kitle iletişim araçlarının etkileri konusundaki ilk çalışmalar dayanıklı tüketim malları ile birlikte sinemanın toplumda yaygınlaşmaya başladığı 1920’li yıllara dayanmaktadır. (Mutlu: 2005, s. 60) Sinemanın toplum hayatında önemli bir yer almaya başlaması ile birlikte sinema filmlerinin bireyler ve özellikle de çocuklar üzerindeki etkileri de tartışılmaya başlanmış ve bu konuda özel bir vakfın da (Payne Fund) desteğiyle sinemanın çocuklar üzerinde ki etkilerini araştırmak amacı ile daha sonraki çalışmalar da kaynaklık eden on üç adet kapsamlı araştırma yapıldı. (Mutlu: 2005, s. 60) Bu araştırmalar kitle iletişiminin etkileri üzerine daha sonra yapılan çalışmalara da kaynak olmaları bakımından önemlidirler.

Kitle iletişim araçları bireylerin tek başlarına elde edemeyecekleri bilgilerin onlara ulaşmasında önemli rol oynar ve bireylerin dış dünya üzerine bilgilerinin

artmasına yardımcı olurlar. Fakat kitle iletişim araçlarının dış dünya üzerine bireye sağladığı bilgiler gerçeklikle bağlantı kurulamadığı için yani sanal olarak algılandıkları için bireylere temel sorunları açıklamakta yetersiz kaldığı gibi onlara yeni bakış açıları da kazandıramamaktadır. (Mills: 1974, Ulutak: 1988, s.6’daki alıntı.) Kitle iletişim araçlarının gerçeklikle bağlantı kuramamalarının temel nedenlerinden birisi gerçekliğin ses ve görüntüye dayalı soyutlamalarını kullanarak “gerçekliği kendisinden bağımsız bir mesaja” dönüştürmesindedir. (Güneş: 2001, s.97) Bu nedenle kitle iletişim araçlarının etkileri çok değişkendir. Çünkü bireyin kitle iletişim araçlarından etkilenmeleri sürecinde pek çok değişken devreye girerek verilen soyut mesajların birey tarafından çözümlenmesinde farklılıklar ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle kitle iletişim araçlarının etkileri iletişim araştırmalarına göre ‘sınırlı etki modeli’ olarak adlandırılır. (Mutlu: 2005, s.58) Birey üzerinde oluşan etkiler bireyin algıdaki farklılıklarına göre çeşitlilik gösterir. Kitle iletişim araçlarından gönderilen mesajların algılanması sürecinde bireyin algılamasındaki varsayımlar, bireyin beklentileri, güdüleri ve çeşitli psikolojik etkenler faklılıklar ortaya çıkmasına neden olmaktadır. (Güneş:2001, s.97) Kitle iletişim araçlarının etkileri iletişimin yapıldığı araç, kaynak, içerik ve izleyicinin toplumsal durumu ile de ilgili bir durumdur. Erdoğan ve Alemdar bu etkileri ana başlıklar altında maddelemişlerdir. Buna göre:

(1) “İzleyicinin kaynak hakkındaki düşüncesi iletişimin yorumuna ve ikna ediciliğine etki eder. İnanılır, güvenilir ya da prestij bakımından yüksek olarak görülen kaynaklar ikna etmeye yardım eder ve olumsuz düşünce yaratan kaynaklar iknayı engeller: Farklı etki zamanla yok olmaya yönelir.

(2) Kitle iletişim araçlarının kendilerine hayranlıkla bakılır, taşıdıkları fikirlere ve kişilere statü kazandırır.

(3) Kitle iletişim araçları, ikna edici kanallar olarak farklı

şekilde etkilidirler.

(4) Belli içerik nitelikleri ve kurguları kitle iletişiminin ikna etme yeteneğiyle ilgilidir.

(5) Çoğunluğun düşüncesine uygun ya da izleyiciler tarafından böyle olduğuna inanılan ikna edici iletişimler, bu düşünceyi paylaşmayan azınlıklar arasında etkilidir.” (Erdoğan ve Alemdar: 2005, s.121-122)

Yumlu (1987, s.93) kitle iletişim araçlarının bireyi yönlendirme ve bireyin görüşüne benzer yeni görüşleri bireye kabul ettirme özelliği de bulunduğunu belirtir. Kitle iletişim araçlarından gönderilen mesajların algılanması sürecinde bireylerin özgür oldukları da söylenemez. Mesajlar, mesajı hazırlayan kişi ve kurumların görüşlerine göre hazırlanmakta ve bu yönde bireylere sunulmaktadır. Aydoğan, (2004, s.14-15) bu iletişimin “buyruk verme/güdümleme”ye ve “buyruk

alma/uyulmama”ya dayalı bir iletişim olduğunu savunur. Ayrıca toplumdaki düzenin bozulmaması amacı ile verilen mesajlar toplumun bir kesiminin bağımlı ve bir kesiminin ise egemen konumda olmasını meşru göstermeyi hedeflediği için de “kısıtlayıcı, gerçekliği mistifiye edici, sınırlı” bir iletişimdir. (Aydoğan: 2004, s.14- 15)

Kitle iletişim araçları bireylere bazı doyumlar sağlamaktadır. Bunlar

“dinlenme, yalnızlığı giderme, eğlence, heyecan, sorunları unutma” gibi durumlardır. (Erdoğan, Alemdar: 2005, sy:164) Birey bu ihtiyaçlarını karşılamak için kitle iletişim araçlarına yönelir.

Kitle iletişim araçları da etki derecelerine göre kendi içlerinde sınıflandırılabilir. Kitle iletişim araçlarının etkileri aynı anda hitap edebildiği duyu organlarının sayısına göre değişmektedir. Buna göre birebir karşılıklı iletişim en üst sıradayken, bunu televizyon ve daha sonra da radyonun izlediği söylenebilir. (Erdoğan ve Alemdar: 2005, s.121) McLuhan, kitle iletişim araçlarını etkiledikleri duyu organlarının sayısına göre ‘sıcak ve soğuk medya’ (iletişim araçları) olarak sınıflandırır. (Asgarnia: 1989, s.12) Eğer iletişim aracı tek duyuya hitap ediyor ve izleyiciye tamamlanacak çok şey bırakmıyorsa sıcak iletişim aracı, az şey veriyor ve izleyici tarafından çok şey eklenebiliyorsa soğuk iletişim aracıdır. (Erdoğan ve Alemdar: 2005, s.164) Bu sınıflandırmada radyo, sinema ve fotoğraf sıcak bir araç olarak nitelendirilirken, televizyon ve telefon soğuk iletişim araçları sınıfında ele alınır. (Asgarnia: 1989, Erdoğan ve Alemdar: 2005)

Kitle iletişim araçları iletişimi sağlama amaçlı olmalarına rağmen çoğu zaman iletişimi engellemekle suçlanırlar. Kitle iletişim araçları içerisinde özellikle

televizyon bireylerin sosyal hayatlarını engellemekle en fazla suçlananı olmaktadır. Ulutak, (1988, s.6) televizyonun insanlar arasında küçük tartışma gruplarının oluşmasını engellediğini ve insanların birbirleriyle fikir alışverişinde bulunmalarına imkân bırakmadığını belirterek televizyonun iletişimi engelleyen bir iletişim aracı olduğu fikrini destekler.

Kitle iletişim araçlarının ortak özellikleri kitleleri ortak bir paydada ele alarak onlara ortalama mesajlar göndermeleridir. Bu da mesajın iletilen kitlenin kültürü, ekonomik yapısı, siyasi farklılıklarına bağlı olarak farklı algılanabilmesine olanak verir. (Asgarnia: 1989, s.12) bu da aynı mesajın farklı toplumlarda farklı şekillerde algılanabilmesi sonucunu doğurmaktadır. Aynı mesaj farklı toplumlarda farklı etkiler yaratabilmektedir.

Güneş, (2001, s.97) kitle iletişim araçlarının etkileri konusunda algılamanın etkileşim sürecindeki etkilerine dikkati çekerek, kitle iletişim araçlarının bireyin seçme özgürlüğünü elinden alarak neyi izleyip neyi takip edeceği konusunda birey üzerinde baskı oluşturduğunu belirtir.

Kitle iletişim araçlarının etkileri konusunda yapılan çalışmalarda bu etkilerin işlenebilmesi, sayısal verilere dökülebilmesi ve çözümlenebilmesi amacı ile araştırmaların sınırlandırılmaları gerekmektedir ve bu sınırlandırma izlerkitlenin demografik, psikolojik veya toplumsal karakteristikleri ile tüketim davranışları içermekte ve sonuçta temel olarak ‘etki’ konusunda birleşmektedir. (Mutlu:2005, s.60) DeFleur ve Ball Rokeach, kitle iletişim araçlarının etkilerini üç kategoriye ayırarak ele alır. Bunlar algısal, duygusal ve davranışsal etkilerdir. (Erdoğan ve Alemdar: 2005, s. 169)

“Algısal Etkiler:

Algısal etkiler belirsiz tutumlar, inançlar ve değerler ile ilgilidir… Kitle iletişimi, kişinin kurduğu “durumun tanımını” ya da yorumların kesin içeriğini belirleyemez. Ama hangi enformasyonun gönderileceği ve nasıl sunulacağını kontrol ederek izleyicilerin yorumlar alanını sınırlamada rol oynayabilir.

Diğer bir algısal etki, tutum şekillenmesinde görülür. Buna örnek olarak trafik hız sınırı, çevresel sorunlar, enerji bunalımı, belli savaşlar ve siyasal rüşvet; yeni siyasetçiler, sporcular, bilim adamları ve artistler hakkında tutumların şekillendirilmesi verilebilir. Buna evle ilgili araçlar, elbise, doğum kontrolü aletleri, araba güvenlik mekanizmaları gibi çeşitli nesneler de eklenebilir...

Duygusal Etkiler: duygusal süreçler hoşlanma, hoşlanmama, korku, sevgi, nefret gibi duyguları içerir. Bu süreçlerle ilgili enformasyonu kitle/iletişim araçları gönderildiğinde izleyicide duygusal değişim beklenir. Fakat bu yönde yeterli çalışma yapılmamıştır.

Davranışsal Etkiler: Görünen etkinlik, kuşkusuz birçok kişinin ilgilendiği “etkidir.” Örneğin, bir kadınlar grubunun protestosu, izleyicileri bu protestoya katılmaya itebilir. Aynı zamanda bu karşı olan kişileri karşı protesto için harekete geçirebilir. Buna kitle iletişimin oy vermede ve reklam yoluyla tüketimde izleyicileri harekete geçirmesini de ekleyebiliriz.” (Erdoğan ve Alemdar: 2005, s. 169- 172)

Kitle iletişim araçlarının etkileri konusundaki bir diğer nokta da kitle iletişim araçlarının her yerde bulunabilmesine ve kolay ulaşılabilir olmalarına rağmen burada sunulan mesajların ortalama bir seviyeye hitap etmeleridir. İzleyiciye aktarılan mesajlar genel bir nitelik taşımakta, ayrıntıya girilmeden ‘vasat’ bir seviyede tutulmaktadır. (Asgarnia:1989, s.37-38) Kitle iletişim araçları içeinde en yaygın olanı televizyon gibi görülmekte ve hemen her yerde karşımıza çıkabilmektedir. Oysa televizyon dağılımı da dünya üzerinde eşit değildir. Kusey Amerika’da her 1000 kişiye 783 televizyon düşerken bu sayı Afrikadaki ülkelere ise ortalama 13’e düşmektedir. (Uluç: 2002, s. 206)

Televizyon ve alt başlık olarak televizyon ve kültür ilişkisi, televizyonda çocuk ve çocuklara yönelik programlar, reklamlar, dizi filmler, filmler ve çizgi filmler

ile ilgili kuramsal çerçeve ve ilgili araştırmalar.

Benzer Belgeler