• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: UZUN DÖNEMLĐ EKONOMĐK BÜYÜMEDE (VERĐMLĐLĐK

2.2. Teknolojinin Đktisat Kuramındaki Yeri

Đktisat teorisinin gelişim süreci incelendiğinde teknolojinin üretimdeki rolü ve teknoloji

faktörüne ilişkin çok çeşitli yaklaşımlar vardır. Son dönemlere kadarwpek önem verilmeyen teknoloji faktörü bazı iktisadi okullar tarafından incelenmiştir.

Klasik iktisatçılar bilim ve teknolojiye büyük önem vermelerine karşın toplumlarda sermaye birikiminin bir sınırı olduğunu, azalan verimler kanunu, Malthus prensibi ve teknolojinin değişmezliği olarak üç varsayıma dayandırdıkları görülmektedir. Bu varsayımlar Ricardo tipi ekonominin temellerini oluşturmuş, bu da J.S.Mill tarafından durgun hal kavramıyla geliştirilmiştir(Bal,2006).

2.2.1. Neoklasik Đktisat Kuramında Teknoloji

Neo klasik kuramda teknoloji, üretim fonksiyonu ile ele alınmakta ve aynı emek ve sermaye gibi bir üretim faktörü olarak kabul edilir. Teknolojik gelişme ise üretim fonksiyonunda yukarıya doğru sürekli bir kaymayla açıklanmakta ve bunun nedenlerinin ekonomi dışı olduğu kabul edilmektedir. Üretim fonksiyonu üzerindeki hareketin nedeni girdi artışlarına bağlanırken üretim fonksiyonundaki kaymanın girdi artışlarına atfedilmeyen kısmı(residual) teknolojik gelişme olarak yorumlanmaktadır(Akyüz,1980).

Neo klasik iktisat kuramında teknolojik gelişme aynı malın aynı ölçekte daha az girdiyle üretimi anlamına gelmekte ve bunun nedenleri dışsal olarak ifade edilmektedir. Yani teknolojik bilgi dışsal bir etkendir.ve kamusal bir özellik taşır, karmaşık değildir, kolaylıkla anlaşılabilir, alınıp satılabilir, firmalar arasında hatta ülkeler arasında transferi hiçbir maliyet gerektirmez(Elster,1993).

Firmalar faktör fiyatlarına göre girdi bileşimlerinden ve tekniklerden kendilerine uygun olanı seçerler ve onları kullanırlar. Tam rekabet koşulları geçerli olduğundan tüm

firmalar aynı üretim fonksiyonu üzerinde hareket ederler ve bu durumda ekonomide kararlı ve statik bir denge varsayıldığından firmalar teknikleri geliştirme yoluna gitmezler(Ansal,2004).

Neo klasik yaklaşımda teknolojinin tarihsel süreç içinde ekonomiyle nasıl bir etkileşim içinde olduğu ele alınmamış, teknolojik gelişmenin ekonomiye etkisinin sadece üretimin daha az girdiyle yapılması yani produktivite artışı olarak algılanmıştır(Ansal,2004).

Teknolojik bilginin ekonomik sisteme egzojen olarak geliştiği ve kamusal nitelikte olduğu varsayılmaktadır. Bu durum teknolojinin rahatlıkla çözülebildiği ve dolayısıyla firmadan firmaya transferinin bir çaba ve maliyet gerektirmeyen bir yapısının olduğu kabul edilmektedir(www.bilgiyönetimi.org ).

Neo klasik teoride tam rekabet koşulları geçerli olup teknik bilgiye bütün firmalar eşit imkanlarla ulaşabilirler ve teknik bilgi kamusal mal niteliğindedir.

Neo klasik kuramda teknolojinin tanımı üretim tekniği ile yakından ilişkilidir. Üretim tekniği belirli bir miktar üretimde bulunmak için gerekli olan farklı enek ve sermaye bileşimleri anlamına gelmekte olup bu bağlamda teknoloji, üretim teknikleri dizini olarak kabul edilmektedir(Gomulka,1990).

Neoklasik modelde teknoloji mühendislik biliminin bir alt disiplini olarak kabul edilerek iktisatçıların ilgi alanının dışında bırakılmıştır. Bu haliyle teknolojik gelişme gökten zembille indirilmişçesine (manna from heaven) dışsal ve fen bilimlerindeki tesadüfi ilerlemelere bağlı bir olgu durumuna indirgenmiştir(Jones,1998:33).

Nelson ve Winter’a (1974) göre “Neo klasik büyüme kuramı şu temel varsayıma dayanır; Firmalar veri bir zamanda çeşitli girdi ve çıktı alternatif setleriyle karşı karşıyadır. Veri dışsal koşullarda firmalar maksimum kar elde edebilecek şekilde seçimlerini yaparlar. Sektörde denge varsayıldığından, hiçbir firma kendi durumunu ileriye götürmek istemez. Zaman içinde üretim faktörlerinin arzında ve üretim setindeki genişlemenin artması nedeniyle sistemde büyüme ortaya çıkar. Artık (residual) yani üretimdeki artışın temel üretim faktörlerine atfedilen kısmı çıktıktan sonra kalan kısım, teknolojik gelişme olarak kabul edilmiş ve kuram bu şekilde oluşturulmuştur(Nelson ve

Üretimdeki artış hızı üretimde kullanılan emek (L) ve sermayenin (K) artış hızından çok daha fazladır. Bu ülkedeki büyümenin yaklaşık sekizde yedisi geniş anlamda teknolojik ilerlemeden geriye kalan kısmı ise sermaye yoğunluğundaki artıştan kaynaklanmaktadır (Solow,1988:20).

Solow tarzı TFV yaklaşımıyla büyümenin ölçülmesi kavramsal içeriği dışında diğer Neoklasik modellerde olduğu gibi gerçek ekonomiden ziyade “sanal” ekonomik alemi yansıtan ciddi mantıksal hatalar da içermektedir. Her şeyden önce ve en önemlisi teknolojik ilerlemenin “dışsal” bir etken olmadığı günümüzde artık hemen hemen tüm araştırmacılar tarafından kabul edilmektedir. Dolayısıyla teknolojik ilerlemeyi dışsal bir etken olarak gören bir verimlilik analizi yaklaşımı sadece tek ayağı değil, üç ayağı birden olmayan bir masa gibidir ve gerçek üretim ilişkisini anlamak ve sağlıklı yorumlayabilmek açısından yetersiz kalmaktadır. Çünkü herkesçe kabul edilen tartışmasız gerçeğe göre teknolojik yenilikler “içseldir” ve gökten zembille inmezler. Yatırımcıların bilinçli projeleri kapsamında insan gücü, daha doğrusu “zihinsel emek” tarafından üretilirler( Gürak,2004:56).

2.2.2. Schumpeter’de Teknoloji

Teknolojik yenilik ekonomik büyümede önemli olup yeni ürünlere dayanan rekabetin, var olan ürünlerin fiyatları üzerindeki marjinal değişikliklerden daha önemli olduğu görüşünü öne sürmüştür. Teknolojik yenilik ekonomik gelişmenin ve ekonomideki dalgalanmaların ana unsurudur. Schumpeter ekonomideki zayıflayan sektörlerin “yaratıcı yıkım” ile yeni teknolojilerin ve endüstrilerin oluşumu sürecinden bahsetmiştir. Bu süreç ekonomik büyüme ve yapısal değişim ile tanımlanan teknolojik yenilikler ile bağlantılıdır(Justman,1991).

Teknolojik yeniliğin ortaya çıkmasında girişimci çok önemli bir yere sahiptir. O geliştirdiği teknolojik yenilik sayesinde normalin üstünde bir kar sağlar ve monopol duruma gelir. Bu yenilik zamanla firmalarca adapte edilir ve kar normal düzeye geriler, bu durum başka bir müteşebbis tarafından başka bir yenilik bulununcaya kadar devam eder. Bu ekonomide iş çevrimlerine sebep olmaktadır. Girişimcilerin aşırı gayretleri ile ortaya çıkan teknolojik yenilik içsel bir unsur olarak ekonomik gelişmenin dinamiği haline gelir(Ansal,2004).

J. Schumpeter, kapitalist sistemin büyümesinde müteşebbislerin rolünü ve teknik ilerlemenin müteşebbisler tarafından üretime uyarlanmasını, yani kendi deyimiyle yenilikleri (inovasyon) en önemli etken olarak görmüştür. Burada Schumpeter’in

bahsettiği yenilikleri keşif ve icatlar ile karıştırmamak gerekir. Yenilikler, herhangi bir keşif yada icadın ticari alanda uygulanmaya başlamasını ifade eder

2.2.3. Evrimci Kuramda Teknoloji

Neoklasik kuramın teknoloji ve teknolojik gelişme kavramına bakışındaki eksik yönleri ortaya koymaya çalışan bir kuramdır. Evrimci kuramın teknoloji yaklaşımı, neoklasik kuramın yanıtsız bıraktığı firmalar arası teknolojik farklılıkları açıklamaya yönelik olarak gelişen bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın üzerinde teknolojik gelişme sürecinin mikroekonomik doğasına yönelik yapılan çalışmaların bulguları vardır(www.bilgiyönetimi.com ).

Evrimci kurama göre, teknolojik bilgi belirli kurumlar içinde ortaya çıkar. Bu kurumlardan bazıları; yeni bilgi yaratan üniversiteler, özel- devlet araştırma kuruluşları, ayrıca temel faaliyetlerinde yeni bilgiyi hem kullanan hem de yaratan firmalar olabilir(Coobs,1987).

Teknolojik bilginin yaratılması sürecinin iki önemli özelliği vardır. Birincisi yeni bir teknolojik bilgi yaratmayan yönelik faaliyetlerin getirisi bu faaliyetlerin doğası gereği belirsizdir. Yeni bilgi yaratma çabaları (Ar-Ge yatırımları gibi) başarılı yada başarısız olabilir. Đkincisi ise bilgi bir kez yaratıldığında, orijinal yaratıcıların getirisini etkileyebilecek bir biçimde, diğer firmalara da yayılabilir. Yani teknolojik bilginin hem yaratılması hem de yayılması aşamalarında bir belirsizlik bulunmaktadır. Aynı zamanda belirsizlik durumundaki bilginin sıçraması olgusunu bilginin yaratılmasına sürekli kaynağın ayrıldığı artımsal nitelikli ilavelerden ayırmak gerekir. Bilginin yaratılmasına yönelik sürekli bir kaynağın ayrıldığı durumlarda, teknolojik bilgi radikal ve sıçrama gösteren bir nitelikte teknolojik gelişmelere neden olmaktan çok, küçük ve artımsal nitelikli teknolojik gelişmelere yol açacaktır(Fransman,1985).

Bu özelliklere bağlı olarak teknolojik bilginin kamusal niteliği sonucu her karar birimi tarafından rahatlıkla anlaşılabilen, elde edilebilen ve kullanılabilen ve ekonomiye egzojen bir nitelikte gelişme sağlaması söz konusu olmayacaktır. Teknolojik bilgi, zımni, firmaya ve belirli bir tekniğe özgü ve firma içinde yaratılabilen bilgidir. Problem çözme faaliyetine yönelik olarak ortaya çıkan teknolojik gelişme süreci, küçük nitelikli, artımsal ve yığılımlı olarak ve belirli bir yöne doğru gelişir. Bu faaliyetlerin gittikçe

karmaşıklaşan yapısından dolayı firmalar araştırma geliştirme birimlerinde yeni teknolojileri izlemek ve teknolojik bilgi geliştirmek zorundadırlar(Dosi,1988).

Böylece şu görülüyor ki evrimci kuram firmalar arası farklılıkları da içine alan ve temelleri teknolojik gelişme sürecinin mikro ekonomik doğasına yönelik bulgulara dayanan, endojen nitelikli teknolojik gelişme yaklaşımı sunmaktadır.

Evrimci kuram teknoloji tanımı açısından en önemli özelliği teknolojiyi yalnızca girdilerin çıktılara dönüştürüldüğü fiziksel bir süreç olarak sele almamasıdır. Bu kuram teknolojik bilginin niteliği, organizasyonel ve işlemsel düzenlemeleri de teknolojinin tanımına katmıştır. Evrimci kurama göre teknoloji firmalar arasında rekabetçi üstünlüğü yaratmada önemli bir faktör olmaktadır. Teknolojik bilgi zımni, firmaya özgü olabilmekte ve kamusal bir mal sayılmamaktadır. Herkes arzu ettiği zaman istediği bilgiye ulaşamamakta ve bilgininde bir maliyeti olduğu vurgulanmaktadır.

Bu kurama göre teknolojik yenilik sürecinin belirsizlik özelliği taşıması firmaların yatırımdan çekinmesine yol açabilir. Çünkü araştırma geliştirmeye yapılan yatırımın başarılı olup olmayacağı değildir. Teknolojik değişim, firmaların çabaları ve araştırma geliştirme yatırımları ile sağlanmaktadır. Ancak firmalar bir takım aynı şekilde hareket etmeleri ve aynı üretim fonksiyonu üzerinde bulunmazlar ve birbirlerinden farklı kararlar verirler. Tabii araştırma geliştirme faaliyetini başarıyla yürütenler elde ettikleri ticari başarılarla o ülkenin refahını artıracaklardır ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunacaklardır(Ansal,2004).

2.3. Teknoloji – Verimlilik Artışı Ve Ekonomik Büyüme