• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3 : GİRİŞ ENGELLERİNE STRATEJİK YÖNETİM AÇISINDAN

5.2. Tekelci Anlaşmalarla Girişlerin Engellenmesi

Girişleri engelleyici ve rakipleri dışlayıcı davranışlardan biri de tekelci anlaşmalardır. Bu anlaşmalar, sağlayıcı ile müşteri veya dağıtıcı arasında yapılan ve genellikle tekelden satın alma ya da tekelden dağıtım olarak adlandırılan anlaşmalardır (Yanık, 2002:25).

Hakim firma ile müşteri arasında tekelci anlaşmaların mevcudiyeti halinde, piyasaya yeni giren bir teşebbüsün dağıtıcılarla kendi ürünlerinin de dağıtılması yönünde anlaşma yapması çok zordur ve bu durum yeni girişlerin maliyetlerini artırarak yeni teşebbüsün rekabet gücünü kısıtlayabilmektedir. Rakip ürünlerin satın alınmaması veya dağıtılmaması yükümlülüğü sebebiyle potansiyel rakip sağlayıcı, hakim firma ile tekelci nitelikte anlaşma akdetmiş müşterilerle anlaşma yapamamakta ve pazar dışında kalmaktadır. Buna rağmen girişlerin gerçekleşmesi durumunda yeni rakibin verimlilik avantajlarından kaynaklanan ekonomik kazançlarının bir kısmı hakim firma tarafından çekilebilmektedir.

Hakim firma, müşteriler arası koordinasyon eksikliklerini kullanarak onlara küçük bir menfaat sağlama karşılığı onların münhasır dağıtıcı veya satın alıcı teşebbüs olmasını gerçekleştirmektedir. Bağımsız müşterilerin tekelci anlaşmalar yapmaları, pazarın daha sonraki girişlere kapatılması etkisini doğurabilmektedir. Cezai hükümler içeren tekelci anlaşmalar, müşterilerin kendi aralarında eşgüdüm sağlanması halinde bile girişleri engellemektedir. Çünkü yeni giren teşebbüs, alıcıların mevcut firma ile yaptıkları anlaşmayı bozmaları neticesinde katlanacakları cezai müeyyideleri ve maliyetleri tazmin etmek zorundadır. Bu da yeni girişlerin maliyetini artırmaktadır (Yanık, a.g.e.,:25).

Daha önce de ifade edildiği üzere, gerek anlaşmalarla, gerekse hakim durum ve birleşme ve devralmalarla ilgili işlemlerin bir kısmına Rekabet Kurumu izin vermektedir.

Yasanın 8. maddesine göre, ilgilerin başvurusu üzerine Kurul, yapılan anlaşmanın 4, 6 ve 7. maddelere aykırı olmadığıyla ilgili menfi tespit belgesi verebilir (Örn. 2003/3 sayılı Rekabet Kurulu Tebliği ile Değişik, Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği,Tebliğ No : 2002/2).

Bunun nedeni olarak ise, yaptıkları anlaşmanın ticari hayatın belirsizlikten kurtulması olarak açıklanmaktadır. Böylece bazı anlaşmalara Kurul izin vermekte, izin alan firmalar da bu izin çerçevesi içinde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Ancak Rekabet Kurumu’ndan izin alınmayan tekelci anlaşmaların ortaya çıkarılması durumunda idari para cezası uygulanır.

Rekabet Kurumu’na bu yönde intikal eden ve piyasaya girişi engellediği iddia edilen iki soruşturmadan birinde, girişlerin engellendiği, diğerinde giriş engeli tespit edilmediği sonucuna varılmıştır.

Giriş engeli tespit edilen Karbogaz46 soruşturmasında; “likit karbondioksit pazarında

faaliyet gösteren Karbogaz Karbondioksit ve Kurubuz San. A.Ş. (Karbogaz A.Ş.)'nin, müşterileriyle yaptığı uzun süreli münhasır sözleşmelerle rekabeti bozucu faaliyetlerde bulunduğu belirtilerek, ilgililer hakkında gerekli işlemlerin yapılması” talep edilmiştir. Raportörler, Karbogaz’la ilgili olarak, “…..Karbogaz A.Ş.’nin özellikle 1997 yılından beri bilinçli olarak yapmış olduğu uzun süreli münhasır tedarik sözleşmeleri yoluyla ve diğer eylemleriyle pazara giriş engeli yarattığı, bu yolla pazardaki rakiplerin faaliyetlerini zorlaştırdığı ve bu nedenle söz konusu eylem ve işlemlerin 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi anlamında hakim durumunu kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi gerektiğini” belirtmişlerdir.

Rekabet Kurulu Karbogaz davasında “….Karbogaz A.Ş.’nin mevcut rakiplerinin faaliyetlerini zorlaştırması ve aynı zamanda pazarı rekabete kapatarak potansiyel

rakiplerin pazara girmesini engellediği, bu çerçevede alıcılarla yaptığı uzun vadeli sözleşmelerle de piyasada hakimiyetini artırdığı ve diğer rakiplerinin pazara girişini önemli ölçüde engellediği” sonucuna ulaşmıştır.

Rekabet Kurulu bu davada, AT Rekabet Hukuku uygulamalarını da dikkate alarak, hakim durumun kötüye kullanılmasının tanımını, “… teşebbüsün varlığı ile doğrudan ilişkili olan ve piyasa yapısına rekabetin normal işleyişindeki şartlardan farklı yöntemlerle etkide bulunmak suretiyle rekabetin devamını veya büyümesini engelleyen ve bu nedenle rekabetin zayıflamasına yol açan her türlü davranıştır…”. şeklinde yapmıştır.

Karbogaz’ın, ilgili ürün pazarı olan likit karbondioksit pazarında hakim durumda olduğu kabul edilmiştir. Ancak, bu piyasa diğer rakiplere kapalı değildir. Ayrıca, yapılan sözleşmelerin uzun süreli olmaları (3-5 yıl) kurul tarafından, bir bağlayıcılık olarak kabul edilmiştir. Bunun yanında, kararda sözü edilen “rakiplerin faaliyetlerini zorlaştırma” rekabetin özünde var olan bir kavramdır. Karbogaz piyasadaki hakimiyetini kullanarak müşterileriyle (Coca Cola, Kristal Kola, Kızılay Maden Suyu v.b.) pekala uzun süreli anlaşmalar imzalayabilir. Dolaysıyla Rekabet Kurulu’nun Karbogaz’la ilgili bu tespiti kanımızca doğru bir tespit değildir.

Şikayet sahibinin gizli tutulduğu bir başka soruşturmada ise, Doluca ve Kavaklıdere

Şarapçılık47 tarafından münhasırlık uygulamaları dolayısıyla rakiplerin pazara girişini

engelleyerek hakim durumlarını kötüye kullandıkları iddia edilerek, ilgili firmalar hakkında soruşturma açılması istenmiştir.

Şikayet dilekçesinde restoran, kafe-bar ve gece kulüpleri tarzındaki noktaların şikayetçinin özel mahsul ve kalitedeki şaraplarını butik tarzında pazarlayabileceği özel mekanlar oldukları ve bu mekanların hakim durumda bulunan Kavaklıdere ve Doluca ile çalışmaya mecbur tutulmaları nedeniyle pazara girişlerin engellendiği ve böylece hakim durumlarını kötüye kullandıkları vurgulanmaktadır.

Yapılan araştırmalarda Türkiye’de 25 adet şarap üreticisinin bulunduğu ve pazarda hakim durumda olduğu iddia edilen Doluca ve Kavaklıdere’nin 2002 yılı itibariyle sırasıyla %8.2 ve %8.5 oranlarında pazar payının bulunduğu, Tekel’in %18.3 ve diğer

bir üretici olan Yazgan’ın %8.2 pazar payı olduğu, pazardan en büyük payı alan dört üreticinin pazarın %56.8’ini ellerinde bulundurdukları, girişleri engelledikleri iddia edilen iki firmanın pazar payının %16.7 olduğu, ayrıca ilgili firmaların bahsedildiği üzere münhasır satıcılık sistemini yoğun olarak kullanmadıkları tespit edildiğinden haklarında soruşturma açılamayacağına karar verilmiştir.

Tekelci anlaşmaları iktisat okulları açısından değerlendirdiğimizde, özellikle Harvard Okulu’nun bu konudaki olumsuz yaklaşımı bellidir. Alıcılarla tek yanlı sözleşmeler imzalamak, sermayenin tekelci; ya da benzer merkezileştirme eğilimlerini artırır. Chicago Okulu’na göre, etkinlik-verimlilik analizi açısından bakıldığında, piyasanın yapısı tekelci merkezileşmenin önünde bir engel oluşturmaktadır. Bu nedenle bağlayıcı bir anlaşma yönetim stratejisi olarak anlamlı iken, tekel oluşturucu; ya da tekeli güçlendirici bir faktör olarak ele alınması yanlıştır (Kuntalp ve diğ., 1999:42).

Porter (2000), Rekabet Stratejisi adlı çalışmasında, rekabet yoğunluğunun yapısal belirleyicileri arasında, giriş tehdidinden sonra, mevcut rakipler arasındaki rekabetin yoğunluğundan bahsetmektedir. Birbirlerine rakip teşebbüsler, bazen aralarındaki rekabeti, karşılıklı anlaşmalarla bitirebilmekte ve diğer rakiplerine karşı baskı uygulayabilmektedirler. Özellikle teşebbüs sayısının sınırlı olduğu piyasalarda bu tür anlaşmların daha sık yapıldığı iddia edilmektedir. Bu anlaşmalar mevcut rakipleri piyasa dışına itme amaçlı olabilecekleri gibi, yeni giren teşebbüsün girişini engelleme şeklinde de gerçekleşebilmektedir. Ancak, her birleşme Rekabet Hukuku’nca yasaklanmamıştır. Özellikle araştırma ve geliştirmeye yönelik birleşmeler ve birleşmeden elde edilecek ekonomik kazanç, rekabeti önemli ölçüde kısıtlamıyor ise, bu durumda teşebbüsler dördüncü bölümde de değinildiği üzere muafiyet rejiminden yararlanabilmektedirler. Özetle rekabet yasasında her türlü birleşme per se olarak yasaklanmamıştır.