• Sonuç bulunamadı

2.5. Araştırmada kullanılan İstatistik Teknikler

2.5.3. Tek Yönlü Varyans Analizi (One Way ANOVA)

Tek yönlü varyans analizi iki ya da daha fazla değişkene sahip olan faktörlerin ortalama puanlarını kıyaslamada kullanımı kabul görmüş güçlü bir parametrik istatistiktir(Büyüköztürk, Çokluk, köklü, 2011;178). T-testi en fazla iki gruba sahip olan değişkenlere uygulanırken, tek yönlü varyans analizi ise ikiden fazla değişkene sahip olanlar için uygulanmıştır. ANOVA, istatistiği sonucunda varyanslar arasında farkın olup olmadığının tespiti sonucunda örneklem ortalamalarının arasında farklılık olduğu tespit edildiğinde, gruplar arasında en az birinin farklı olduğunu gösterir. Bu tek yönlü varyans analizinde gruplar arasında var olan farklılıkları meydana çıkaracak olan test, varyansların heterojen olmadığı belirlenmiş olur. Grupların bağımlı değişken için varyans analizi homojen ise (p>0,5) Bu farkın hangi gruplar arasında olduğunu anlamak amacıyla ikili karşılaştırmalar gerçekleştirilir. Bu kıyaslamayı yapmayı sağlayan yönteme “post-hoc” birden fazla ortalamaların, grupların çoklu karşılaştırılmasıdır. Çalışmada varyansların farklı olmasından dola varyansların farklı olmasından dolayı “Tukey HSD” testi uygulanmış, varyans analizi sonucunda aralarında anlamlı bir farklılık ilişkisi tespit edilen grupların hangilerinin p<0,5 düzeyinde farklılaştığı tablolarda gösterilmiştir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN BULGULARI

3. 1. Sosyo-Ekonomik ve Demografik Değişkenler

Çalışmanın üçüncü bölümünde, aslen Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeli olup okula giden çocuğu olan ailelerin, anket sorularına verdikleri cevapların istatistiksel analizleri ve bu analizler üzerine yapılan yorumlardan oluşmaktadır. Örneklemi oluşturan Çay, Çilek, Karaduvar, Özgürlük ve Yeşilçimen mahallesinde ikamet edenlerin sosyo-ekonomik durumları, demografik özellikleri v.b değişkenlere ilişkin bilgiler frekans tabloları ile gösterilmiştir.

Tablo 1. Katılımcıların yaşlarına ait istatistikler

N Min. Max. 𝒙̅ Ss Yaş 500 18 76 42,44 10,05

Araştırma problemlerine yanıt bulabilmek için araştırmaya katılan örneklem grubunun yaşlarına ait betimsel istatistikler hesaplanmış ve ortaya çıkan bulgular Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1’e göre, araştırmaya katılan 500 kişinin yaş ortalaması 42,44’tür. Ayrıca örneklem grubunun yaş aralığı 18-76 yaş aralığında değişmektedir. Minimum yaş ortalamasının on sekiz (18) olmuş olmasından erken yaşta evlilik yapmış olan insanların varlığının söz konusu olduğu anlaşılmaktadır.

Tablo 2. Katılımcıların yaşlarına ait frekans ve yüzde analizleri

N % 18-22 2 ,4 23-29 34 6,8 30-39 175 35,0 40-49 166 33,2 50 yaş ve üzeri 123 24,6 Toplam 500 100,0

Örneklem grubunun yaşlarına ait frekans ve yüzde analizleri hesaplanmış ortaya çıkan bulgular Tablo 2’de verilmiştir. Daha sonra kategorik hale getirilen yaş değişkeni, beş kategoriye ayrılmıştır. İlk kategori, 18-22 yaş aralığı, İkinci kategori 23-29 yaş aralığı, üçüncü kategori 30-39 yaş aralığı, dördüncü kategori 40-49 yaş aralığı ve beşinci kategori ise 50 yaş ve üstü olan katılımcılardan oluşmaktadır. Tablo 2’ye göre, örneklem grubunun % 0,4’ünü oluşturan 2 kişi 18-22 yaş aralığında; % 6,8’ni oluşturan 34 kişi 23-29 yaş aralığında; % 35,0’nı oluşturan 175 kişi 30-39 yaş aralığında; %33,2’sini oluşturan 166 kişi 40-49 yaş aralığında; %24,6’sını oluşturan 123 kişi de 50 yaş ve üzeri yaş aralıklarında olduğu tespit edilmiştir. İnsanoğlu bazen isteyerek bazen de iç ve dış faktörlerin etkisiyle anayurdundan göç etmek zorunda kalmaktadır.

Bu çalışmada yaş sorusu açık uçlu olarak sorulmuş ve araştırma evreni olarak anketler evli, çocuğu eğitim görmekte olan ebeveynlere yönelik olup, çocuğu eğitimin; okulöncesi, ilköğretim, ortaöğretim, lise ve yüksekokul-lisans-lisansüstü aşamalarında olan kişilere uygulanmıştır. Tablo 1 ve Tablo 2’de görüldüğü gibi ankete toplamda 500 kişi katılmış ve katılımcıların hepsi de yaşlarını belirtmiştir. Ankete katılım sağlayan ebeveynlerin minimum yaşı 18 olup maksimum ise 76 yaşındadır. Bu verilere göre, anketimize en düşük katılım 18-22 yaş aralığında olanlardandır. Ankete katılım sağlayanların % 92,8’i 30 yaş ve üzeri olanlardan oluşmaktadır. Bu da bize en fazla katılımın 30-39 yaş arasında bulunanlardan geldiğini göstermektedir. Katılımcıların yaş ortalamasına bakıldığında ise, 42,44 olduğu görülmektedir. TÜİK’in araştırmalar neticesindeki verilerine göre 30,4 olan Türkiye’nin yaş ortalaması dikkate alındığında, ankete katılan 500 katılımcının yaş ortalaması, Türkiye’nin yaş ortalamasının üzerindedir.

Tablo 3. Katılımcıların cinsiyetlerine ait frekans ve yüzde analizleri

N %

Kadın 257 51,4

Erkek 243 48,6

Toplam 500 100,0

Örneklem grubunun cinsiyetlerine ait frekans ve yüzde analizlerinin araştırma sonucunda ortaya çıkan bulgularının verilmiş olduğu Tablo 3’e göre, örneklem

grubunun % 51,4’ünü oluşturan 257 kişi Kadın; % 48,6’sını oluşturan 243 kişinin de erkek olduğu tespit edilmiştir. Bağımsız değişkenlerden biri olan cinsiyet faktöründe eşit bir biçimde dağılım göstermeye dikkat edilmiştir. Erkek ve kadının, toplumda kendilerine biçilen roller, bünyesinde bulundukları toplum tarafından belirlenmektedir. Toplumda cinsiyet rolleri, kültürel, ekonomik, vb. etkenlerin etkisinden dolayı toplumdan topluma ve şartlara göre farklılık göstermektedir. Göç sebepleri, göç etme kararının verilmesi, göç süreci içerisinde karşılaşılan olay ve durumlara gösterilen reaksiyonlar arasında ciddi farklılıklar vardır. Bu farklılıkların başında aile içindeki kadın-erkek arasındaki iş bölümü ve bu doğrultuda içinde bulunulan toplumun belirlemiş olduğu yazılı olmayan ama kanunlar kadar caydırıcı özelliği bulunan gelenek ve görenekler çerçevesinde belirlenmiş olan kadın-erkek rolleri gelmektedir. Erkek genellikle evi geçindirmekle yükümlüyken kadınlara ise ekseriyetle ev hanımlığı rolü verilmiştir.

Tablo 4. Katılımcıların medeni durumlarına ait frekans ve yüzde analizleri

N %

Evli 472 94,4

Boşanmış 19 3,8

Eşi ölmüş 9 1,8

Toplam 500 100,0

Çalışmaya katılan örneklem grubunun medeni durumları ile ilgili elde edilen bulgulara göre, örneklem grubunun % 94,4’ünü oluşturan 472 kişi evli; % 3,8’sini oluşturan 19 kişi boşanmış; % 1,8’sini oluşturan 9 kişinin eşinin ölmüş olduğu tespit edilmiştir. İnsanların göç etme kararı almasında çoğunlukla ekonomik, sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim ve başta kendisi olmak üzere aile fertlerini daha iyi şartlarda yaşamlarını sürdürme isteğinin etkili olduğu görülmüştür. Kentte göç etme ve geri kalan hayatını göç ettiği kentte sürdürme kararında bireyin medeni durumu önemli bir rol oynamaktadır.

Araştırmamızın evrenini oluşturan Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan göç etmiş olan ailelerde boşanma oranının bu kadar düşük olmasının en önemli nedeni

örf ve adetlerinde boşanma olayı ve boşanmış kadının baba evine geri dönmesi durumunun hoş karşılanmamasıdır. Bu yüzden aile içi şiddetli geçimsizlik olsa dahi bu tür dış faktörler ve çocukların hatırı gibi durumlar evliliğin bitirilmesinde caydırıcı bir rol oynamaktadır.

Tablo 5. Katılımcıların aslen nereli olduğuna ait frekans ve yüzde analizleri

N % Adıyaman 147 29,4 Şanlıurfa 101 20,2 Diyarbakır 93 18,6 Mardin 44 8,8 Van 33 6,6 Malatya 13 2,6 Hakkari 11 2,2 Muş 10 2,0 Bingöl 10 2,0 Diğer 38 7,6 Toplam 500 100,0

Araştırmaya katılan katılımcıların aslen nereli olduğuna ait elde edilen bulgulara göre Tablo 5’te örneklem grubunun %29,4’nü oluşturan 147 kişi Adıyaman’dan; %20,2’sini oluşturan 101 kişi Şanlıurfa’dan; %18,6’sını oluşturan 93 kişi Diyarbakır’dan; %8,8’ni oluşturan 44 kişi Mardin’den; %6,6 oluşturan 33 kişi Van’dan; %2,6’sını oluşturan 13 kişi Malatya’dan; %2,2’sini oluşturan 11 kişi Hakkari’den; %2,0’nı oluşturan 10 kişi Muş’tan; %2,0’nı oluşturan 10 kişi Bingöl’den; %7,6’sını oluşturan 38 kişi de Diğer kısmını oluşturan illerden göç ettiği tespit edilmiştir. Diğer illerden gelenlerin oluşturduğu % 7,6’lık kısımda aslen Mersin’de doğanlar ile Mersin dışında göç etmiş, ancak sayı olarak 10’dan daha az bir rakama sahip olan illeri kapsamaktadır. Bu iller ise; Kilis, Tunceli, Gaziantep, Iğdır, Batman, Siirt, Elazığ ve Ağrı illerini içermektedir. Mersin, Türkiye’nin demografik yapısı bakımında en kozmopolit illerden bir tanesidir. Araştırma evrenini oluşturan Çay, Çilek, Karaduvar, Özgürlük ve Yeşilçimen Mahallelerinde ikamet

etmekte olanların aslen nereli olduklarına baktığımızda karşımıza geniş bir yelpaze çıkmış olsa da bazı illerin sayıca çok daha fazla olduğu görülmüştür. Tablo 5’de aslen nerelisiniz sorusuna verilen cevaplara bakıldığında % 77’sini Güneydoğu Bölgesi geri kalan %23’ünü ise Doğu Anadolu Bölgesinde göç ettikleri görülmüştür. Güneydoğu Bölgesinden göç etme kararı alıp ve Mersin ilinin tercih edilmesinin önemli nedenlerinden biri ikliminin benzer olmasından kaynaklanmaktadır. Mersin ilinin tercih edilmesinin bir başka sebebi ise özellikle de Güneydoğu Anadolu Bölgesinde olan Şanlıurfa, Adıyaman, Mardin ve Diyarbakırlıların mevsimlik işçilik olarak Adana’ya gelmeleri ve kendi memleketleriyle kıyasladıklarında buraların iş imkânları açısında daha iyi olduklarını gördükten sonra bu bölgeye göç etme kararını aldıkları saptanmıştır.

Tablo 6. Katılımcıların Doğum Yerleri

N %

Mersin 86 17,2

Diğer 414 82,8

Toplam 500 100,0

Araştırmaya katılan örneklem grubunun doğum yerinin Mersin şehri olanlara ait frekans ve yüzde analizleri hesaplanmış ve ortaya çıkan bulgular Tablo 6’da verilmiştir. Tablo 6’ya göre, örneklem grubunun % 17,2’sini doğum yeri Mersin olan 86 kişi; % 82,8’sini ise doğum yeri Mersin olmayan kişilerin ankete katılım sağladığı tespit edilmiştir. Araştırmanın sınırlarından biri de Güneydoğu veya Doğu Anadolu Bölgelerinden Mersin iline göç etmiş olmaktır. Aslen Güneydoğu ya da Doğu Anadolulu olup ebeveynleri Mersin ilini ikamet etmek için seçmiş olan kişilerin doğup büyüdükleri, evlendikleri ve çoluk çocuğa karıştıkları ve çocukları okula gitme yaşına gelmiş olan aileler de araştırma anketimize katılım göstermişlerdir. Tablo 7. Katılımcıların Eğitim Durumları

N % Okur-Yazar değil 98 19,6 Okur-yazar 83 16,6 İlkokul 179 35,8 Ortaokul 81 16,2 Lise 57 11,4 Lisans 2 0,4 Toplam 500 100,0

Tablo 7’de görüldüğü gibi çalışmaya katılan katılımcıların eğitim durumlarına göre örneklem grubunun % 19,6’sını oluşturan 98 kişi Okur-Yazar değil; % 16,6’sını oluşturan 83 kişi Okur-Yazar; % 35,8’sini oluşturan 179 kişi İlkokul mezunu; % 16,2’sini oluşturan 81 kişi Ortaokul mezunu; % 11,4’ünü oluşturan 57 kişi Lise mezunu; % 0,4’ünü oluşturan 2 Lisans mezunu olduğu tespit edilmiştir. Göç ve eğitim düzeyi arasında ciddi bir korelasyon bulunmaktadır. Eğitim düzeyi düşük olan insanlar çok daha fazla göç etme gereği duymaktadır. Ankete katılım sağlayan bireylerin, yanıtlamış oldukları eğitim düzeyiniz nedir değişkenini daha sonradan üç farklı kategori altında bir araya getirilmiştir. İlk grup, eğitim düzeyi ilkokul ve altındaki katılımcılardan meydana gelmektedir. İkinci grup, eğitim düzeyi ortaokul ve lise seviyesinde olan katılımcılardan meydana gelmekte, üçüncü ve son grup da ise önlisans, lisans ve lisansüstü katılımcılardan meydana gelmektedir. Bu doğrultuda birinci grup, katılımcıların % 72,0’ını, ikinci grup % 27,6’sını ve üçüncü grup ise % 0,4’ünü oluşturmaktadır. Keza anketin uygulanmasında, okur-yazar olmayan bireylere, anketi uygulayanlar nezdinde sorular okunmuş ve bireylerin cevapları buna uygun olarak işaretlenmiştir. Araştırmaya katılım sağlayanların eğitim düzeylerine genel itibariyle bakıldığında eğitim düzeyinin oldukça düşük olduğu anlaşılmaktadır. Ülkemizde eğitim düzeyi düşük ve kalifiyesiz bireyler mevsimlik işlerin olduğu veya sanayinin geliştiği bölgelere doğru bir seyir izlemektedir. Bilhassa da eğitim düzeyi ilk ve ortaokul düzeyi olanlar çoğunluğu oluşturmaktadır. Tablo 7’de bu iddiamızı desteklemektedir. Bu anlamda Mersin, bu tür insanların tercih ettiği sayılı illerden bir tanesidir.

Tablo 8. Katılımcıların göç ettikleri yerlere ait frekans ve yüzde analizleri

F % Köy 208 41,6 Kasaba 26 5,2 İlçe 87 17,4 Şehir 52 10,4 Büyükşehir 41 8,2

Mersinde doğmuş olanlar 86 17,2

Tablo 8’de görüldüğü gibi katılımcıların ekseriyeti köyden kente göç etmiştir. Örneklem grubunun % 41,6’sını oluşturan 208 kişi Köyden; % 5,2’sini oluşturan 26 kişi Kasabadan; % 17,4’ünü oluşturan 87 kişi İlçeden; % 10,4’nü oluşturan 52 kişi Şehirden; %8,2’sini oluşturan 41 kişi Büyükşehirden göç ettiği tespit edilmiş ve örneklem grubunun % 17,2’sini oluşturan 86 kişinin de Mersinde doğmuş olduğu tespit edilmiştir. Göç eden insanların ekseriyeti Köylerden göçmüştür. Tabloda görüldüğü gibi insanların çoğunluğu köylerden göç edip Mersin iline yerleşmiş olanların yarısına yakını memleketlerinde geçimini tarım ve hayvancılık ile sağlayan insanlar oldukları yorumu çıkarılabilir. Göç etmeden önce hayvancılık ve tarım ile uğraşan bu insanlar kente göç ettikten sonra kent hayatına uyum sağlaması çok da kolay olmamıştır. Bu insanlar kentte geçimlerini sağlayabilmek için kalifiyeli elemana ihtiyaç duyulmayan çoğunlukla kas gücü ile yapılan beden işlerinden kendilerine iş bulabilmektedirler.

Köylerin dışında kasabalardan, ilçelerden, şehirlerden ve büyükşehirlerden insanlar Mersin kentine göç etmiş bulunmaktadır. Birden bire ve plansız bir biçimde Mersin’e göç eden insanlar, kentin geneline değil, belli alanlarında barınma ihtiyaçlarını karşılamak için plansız ve izinsiz olarak gecekondu şeklinde evler yapmışlardır. Mersin ilinin Akdeniz ilçesi sınırları içerisinde olan beş mahallede yapmış olduğumuz anketlerde ve görüşmelerde göç edenlerin büyük bir oranı, iskan ettiği mahalleyi akraba, hemşeri ve arkadaşlar sebebiyle tercih etmiştir.

Tablo 9. Katılım Grubunun Meslek Dağılımları

N % Ev hanımı 218 43,6 Daimi işçi 90 18,0 Esnaf 68 13,6 İşsiz 35 7,0 Emekli 32 6,4 Geçiçi işçi 20 4,0 Diğer 20 4,0 Hayvancılık 13 2,6 Çiftçilik 4 0,8 Toplam 500 100,0

Tablo 9’a göre katılımcıların örneklem grubunun % 43,6’sını oluşturan 218 kişi Ev hanımı; % 18,0’nı oluşturan 90 kişi Dimi işçi; % 13,6’sını oluşturan 68 kişi

Esnaf; %7,0’nı oluşturan 35 kişi İşsiz; % 6,4’nü oluşturan 32 kişi Emekli; % 4,0’nı oluşturan 20 kişi Geçici işçi; % 4,0’nı oluşturan 20 kişi Diğer işlerle uğraşanlar; % 2,6’sını oluşturan 13 kişi Hayvancılık; % 0,8’ni oluşturan 4 kişinin de çiftçilik mesleklerine sahip oldukları tespit edilmiştir. Bireyin mesleği yalnızca maddiyat anlamında değil sosyal statü açısından da önemlilik arz eder. Araştırmamız çerçevesinde meslek konusunu ele alacak olur isek kişinin kalifiyeli, aranan bir mesleğe sahip olması demek hem kendisinin hem de ailesinin kente tutunması, kente uyum sağlaması açısında ve çocuklarının eğitimine daha fazla yatırım yapabilmesi anlamına gelmektedir. Kalifiyeli kişiler göç ettiklerinde kalifiyesizlere nazaran daha kolay iş buldukları görülmüştür. Tablo 9’u incelediğimizde araştırmaya katılım sağlayanların % 43,6’sını Ev hanımları oluşturmaktadır. Araştırmamıza katılım sağlayanların % 51,4’ünü kadınlar sağladığını tablo 3 de görmüştük, her iki tablodaki veriler neticesinde kadınların % 7,8 (39 kişi)’inin çalıştığı sonucuna varabilmekteyiz. Elde edilen veriler ışığında ankete katılım sağlayan kadınların % 92,2’sinin herhangi bir sektörde çalışmadığı sadece ev hanımı olduğu sonucuna varmaktayız. Kadınların ev hanımı oranının % 92,2 çıkması sadece bizim çalışmamıza mahsus olmadığını da fark etmeliyiz. Keza 2011 yılında Koyuncu tarafından gerçekleştirilen “1980’den sonra kente göç edenlerin tutunma yolları: Konya Örneği” isimli çalışmada aynı oran olmasa da yakın oranlar elde edilmiştir (% 86,1). Diğeri kısmında ise seçeneklerde olmayan meslekler açık uçlu olarak yazılmıştır. Bu meslekler ise; Elektrikçi, Tüpçü, marangoz, su tesisatçısı, terzi, temizlik işçisi, kuaför, berber, işportacılıktır. Ağırlıklı olarak köylerden göç etmiş olan insanlar köylerinde yapmış oldukları hayvancılık ve tarım mesleğinin kentte devam etmedikleri saptanmıştır.

Tablo 10. Katılım Grubunun Çocuk Sayılarının Ortalamaları

N min. max. 𝒙̅ Ss Çocuk sayısı 500 1 12 4,13 1,86

Tablo 10’a göre, örneklem grubunu oluşturanların en az 1, en fazla da 12 çocuğunun olduğu tespit edilmiştir. Kent hayatının göstergelerinden biride hiç şüphesiz ailelerin sahip olduğu çocuk sayısıdır. Araştırmanın yapıldığı Mersin ilinin Akdeniz ilçesinde bulunan beş mahallede ise bu perspektiften bakıldığında kentleşmenin belirtileri daha azdır. Çocuk sayısında Türkiye ortalamasının üzerinde

bir ortalamaya sahip olunmasının katılımcılarda edinilen bilgilere göre birden fazla nedeni bulunmaktadır; anne ve babalar ilerleyen yıllarda yani ihtiyarlık sürecinde yanında kalabileceği evlat seçeneğini fazla olmasını düşünmesi, eli iş tutan sayısı ne kadar fazla olur ise ev ekonomisinin kalkınmasına o derece katkısı olması, özellikle de erkek çocuk sayısının fazla olması demek toplum içinde söz sahibi olmak anlamına gelmekte olduğu için ebeveynler göç ederek gelmiş oldukları kırsal alandaki, çok çocuk sahibi olma düşüncelerinde elde edilen veriler ışığında herhangi bir değişikliğin olmadığını söyleyebiliriz. Bunlara ek olarak, kentte göç ettikten sonra da bu ailelerde çocuk sayısının fazla olmasının en önemli nedenlerin başında anne ve babanın bilinçli olmaması, herhangi bir tedavi veya engelleyici tedbirlerden ya haberdar olmaması ya da istememesi ve rızkı Allah verir gibi kaderci bir yaklaşım da bu insanların çok çocuk yapmasında etkisi bulunmaktadır.

Çalışma evrenimizde elde ettiğimiz Verilerden de anlaşılacağı üzere kente göç ile kentte kalma süresi ve doğurganlık miktarı arasında bir korelasyon mevcut değildir. Araştırmaya katılım sağlayanlara yöneltilen “kaç çocuğunuz var” sorusuna vermiş oldukları cevaplar neticesinde tablo 10’daki veriler elde edilmiştir. Göç ile kente gelenlerde nasıl ki gelenek ve göreneklerin devam ettirmişlerse aynı şekilde çocuk sayısında da tutucu bir davranışları olduğu görülmekte ve sahip olunan çocuk sayısının yüksek olduğu tespit edilmiştir. Türkiye’de ailelerin sahip olduğu ortalama çocuk sayısı oranından çok daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Ankete katılım sağlayanların vermiş oldukları verilerin neticesinde ortalama çocuk sayısının “4,13” olduğu tespit edilmiştir. Çocuk sayısının fazla olması (özellikle de erkek çocuk) kırsal alanda bir statü göstergesi olduğu için bu insanlar kentte göç ettikten sonra da bu anlayışın devam ettirmesi yüzünde kentte de çok çocuk yapmaya devam etmişlerdir. Araştırma yapmış olduğumuz mahallelerdeki aile yapısı, geniş aile tipi örneğini göstermektedir.

Tablo 11. Katılımcıların 18 yaşından küçük çocuk sayılarına ait frekans ve yüzde analizleri N % 1 30 6,0 2 23 4,6 3 9 1,8 4 2 ,4 Cevapsız 436 87,2 Toplam 500 100,0

Tablo 11’ye göre, örneklem grubunun %6’sını oluşturan 30 kişinin 1 çocuğu 18 yaşından küçük olup çalışmakta; %4,6’sını oluşturan 23 kişinin 2 çocuğu 18 yaşından küçük olup çalışmakta; %1,8’ni oluşturan 9 kişinin 3 çocuğu 18 yaşından küçük olup çalışmakta; %,4’nün oluşturan 2 kişinin 4 çocuğu 18 yaşından küçük olup çalışmakta olduğu tespit edilmiştir. Örneklem grubunun %87,2’sini ise 18 yaşından küçük çocuğu olmayanlar oluşturmaktadır. Aileler, okul okumaya niyeti olmadığını düşündüğü çocuklarını hem bir meslek öğrenmesi amacıyla hem de aile ekonomisine katkı sağlaması için okula göndermeyip gözüne kestirdiği bir mesleğe ya da tarlaya-bahçeye çalışmaya göndermektedir. Katılımcıların çoğunluğu düşük gelirli ailelerden oluşmaktadır. Bundan dolayıdır ki aile içerisinde ne kadar çok çalışan olur ise o derece ekonomik yönde rahatlanacağı düşüncesi ile hareket edilmektedir. Aileleri, bu gibi düşüncelere sevk eden sebeplerin temelinde ebeveynlerinin eğitim düzeyinin düşük olması ve ekonomik durumdan kaynaklanmaktadır. Çocuklar ilerleyen yaşlarda pişmanlık duymakta fakat yaşın ilerlemesi nedeniyle tekrardan okula da dönememenin vermiş olduğu pişmanlık görüşme yaptığımız ebeveynler ve kendilerinin çocukları bu konu hakkındaki düşüncelerini anket çalışması esnasında ifade ettiler. Araştırma evrenimizi oluşturan beş mahallede yaşayan aileler, ekonomik ve sosyal acıdan bir hayli kötü durumda bulunmaktadır. Tablo 11 de katılımcıların % 12,8’inin 18 yaşından küçük çalışan çocuklarının var olduğu görülmektedir.

Tablo 12. Katılımcıların halihazırda öğrenci olan çocuklarına ait frekans ve yüzde analizleri N % 1 106 21,2 2 157 31,4 3 147 29,4 4 71 14,2 5 19 3,8 Toplam 500 100,0

Tablo 12’ye göre, örneklem grubunun %21,2’sini oluşturan 106 kişinin okumakta olan 1 öğrencisi; % 31,4’nü oluşturan 157 kişinin okumakta olan 2 öğrencisi; % 29,4’nü oluşturan 147 kişinin okumakta olan 3 çocuğunun; % 14,2’sini oluşturan 71 kişinin okumakta olan 4 çocuğunun; % 3,8’nin oluşturan 19 kişinin okumakta olan 5 çocuğunun olduğu tespit edilmiştir. Aileler çocuklarının okumasını istemektedirler fakat kendilerinin eğitim düzeyinin düşük olmasından dolayı eğitimde çocuklarını nasıl yönlendireceklerini bilememektedirler. İnsanlar memleketlerinde göç ettiklerinde kendilerini yalnız ve korumasız hissetmemek için kendi akrabaları başta olmak üzere, tanıdıklarının ve hemşerilerinin bulunmuş olduğu mahallelere yerleşmektedirler. Bu mahallelerdeki insanların eğitim düzeyleri düşük olması dolayısıyla aile çocuğu için kapısını çalıp çocuğunun anlamadığı herhangi bir dersi için yardım alabileceği kimse neredeyse yoktur. Ailenin ekonomik durumu çocuğunun okul derslerini desteklemek için dershane, özel ders vb. sağlayamamakta olması da çocukların eğitim hayatında büyük sorunlara neden olmaktadır.

Tablo 13. Katılımcıların okul öncesi dönemde bulunan çocuklarına ait frekans ve yüzde analizleri

N %

Okul Öncesi 64 12,8

Hayır 436 87,2

Tablo 13’e göre, örneklem grubunun % 12,8’nin oluşturan 64 kişinin okul öncesi dönemde okumakta olan çocuğunun olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca örneklem

Benzer Belgeler