• Sonuç bulunamadı

Tasvir-i Ef kar, Muhbir ve İbret Gazeteleri

ANAAKIMA KARŞI ELEŞTİREL OLABİLMEK

2. OSMANLI DÖNEMİ ELEŞTİREL BASINI

2.1. Tasvir-i Ef kar, Muhbir ve İbret Gazeteleri

Tercüman-ı Ahval Gazetesi’nden 2 Temmuz 1861 tarihinde ayrılan Şinasi, Tasvir-i Efkariçin gerekli izinleri almış ve gazete çıkaracak bir matbaa temin etmiştir. İki ay içerisinde çıkması beklenen gazete, 28 Haziran 1862 tarihinde çıkmıştır (Hayta,2002:10).

Gazetenin ilk sayısının başyazısında Şinasi, gazetenin amacını şöyle dile getirmiştir. Gazetenin amacı halka haber ulaştırıp, halkın kendi çıkarlarını ve yararlarını düşünerek kendi sorunlarını düşünme ve onları çözme işlevini kazandırmaktır. Şinasi’ye göre gazete halkın eğitiminin gelişmesi sorunlarını ele almalıdır, “Halk ancak, gazete aracılığıyla kendini ilgilendiren konularda düşüncelerini belirtebilir. Bunun içinde gazete, her kültürlü ulus için gereklidir.” (İnuğur,1999:193) söylemiyle, eleştirel gazeteciliğin, gazeteciliğin olmazsa olmazı olduğunu ifade etmiştir. Bu sözler, o zamanın şartlarına bakıldığında daha da önem kazanmıştır.

Tasvir-i Efkar Gazetesi sayfalarında okuyucu mektuplarına da yerverilmiştir. Takvim-i Vakayi ve Ceride-i Havadis, sadece saraya övgü taşıyan okuyucu mektuplarına yer vermesine karşılık, Tasvir-i Efkar okuyucularının fikirlerini içeren mektupları da yayımlamıştır.Bu görüntü ile günümüzün popüler “eleştirel okur etkileşimi” denilen yapının ilk örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tasfir-i Efkar’da, Takvim-i Vakayi ve Ceride-i Havadis’te çoğu zaman duyurulmaması tercih edilen olaylar, tüm gelişim aşamaları ile ayrıntılı olarak yayımlanmıştır. Örnek olarak, İzmir’de 1862 yılı başlarında

126 DİJİTAL ÇAĞDA DEĞİŞEN GAZETE VE GAZETECİLİK

Yahudi ve Rum tebaa arasında yaşanan olaylar, taşra memurlarının yolsuzluk, görevi suistimal girişimlerini saymamız mümkündür. Bu türden haberlerin ardından devletin ilgili birimlerince, sözü geçen yerlere inceleme heyetleri gönderildiği de olmuştur (Nalcıoğlu,2013). Şinasi, batıda görmüş olduğu çağdaş, medeni şehir hayatının Osmanlı toplumunun da hakkı olduğu düşüncesiyle gazetesinde bu konular ile ilgili çok sayıda makaleler yazarak hükümetin bu konulara yönelmesini sağlamıştır. Ancak, Şinasi’nin gazeteci olduğu kadar aynı zamanda devlet memuru olduğu bir dönemde devleti eleştiren içerikli yazılar kaleme alması ve bunları yayımlaması hükümetin dikkatinden kaçmamıştır. Nitekim, 1863 yılında, devlet işlerini eleştirmesi nedeniyle Meclis-i Maarif'teki görevine son verilmiştir (Ertuğ,1970:184). Şinasi’nin Tasvir-i Efkar ve Tercüman-ı Ahval’deki yazıları manifesto niteliği taşımaktadır. Tanzimat’ın ilanı ile amaçlanan toplumsal değişme ve dönüşüm süreçleri bu tarihten itibaren hız kazanmıştır.

Bu dönemde gazete adeta hemen her şeydir. Dilden düşünceye, okuma yazmadan kültür sanata, eğitimden devlet yönetimi için insan yetiştirme, tiyatrodan edebiyata kadar hemen her şey gazeteler tarafından üstlenilmektedir. O döneme kadar toplum ve devlet gündemine gelmeyen dil, kamuoyu gündemine taşınırken, “gazeteci lisanı” olarak adlandırılan basın dili oluşmuştur (Koloğlu, 2013:18,Akt:Güz/Bayhan,2016). Bu süreç Namık Kemal ve Ahmet Mithat’la devam ederek sonraki kuşaklara aktarılmıştır. Muhalif gazeteciliğin görülmeye başladığı dönemde, ülkenin iç ve dış sorunları

127

toplum gündemine aktarılırken gerçek anlamda kamuoyu oluşmuş (Tunaya,2013:13), basın gerçek anlamda ülkedeki yerini almıştır. Bu dönemde gazetenin toplumsal değişme ve gelişmede oynadığı rolü görmek için gazete tirajlarına bakmak bile yeterli olmaktadır. Devlet eliyle yayınlanan ve çoğu devlet üst yönetimi ve memurlara dağıtılan Takvim-i Vekayi’nin en fazla beş bin tiraja ulaşması, Tasvir-i Efkar’ın bazı sayılarının ise on sekiz hatta yirmi bin satması basının, insanın günlük hayatına girmede ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir. Tanzimat Döneminde basın kendi içerisinde gelişme göstermiş, gazete ve tirajlarda artış oldukça devletin de basın üzerinde kontrolü çoğalmıştır. Bu durum basım yayım üzerinde bazı yasakları beraberinde getirmiştir. Nitekim 1864 tarihli Matbuat Nizamnamesi ile gazetelerin çıkarılması izne bağlanmış, bazı yabancı gazetelerin ülkeye sokulması engellenmiştir ( Oral, 1968:88-90).

Türkiye’de Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkar ile başlayan gazetecilik anlayışı, Ali Suavi’nin Muhbir isimli gazetesiyle sürdürülmüştür. İlk iki özel Türkçe gazetenin açtığı yolda ilerleyen Muhbir, hükümete yönelik eleştirilerinde çok daha sert bir üslup kullanmıştır çoğu zaman. İlk sayısı 25 Şaban 1283 (1 Ocak 1867) tarihinde çıkan ve haftada üç gün yayımlanan gazetenin sahibi Diyarbekirli Filip Efendi'dir. Filip Efendi İstanbul'a gelip matbaalarda hizmetli olarak çalışmaya başlamış, bir müddet sonra adeta Osmanlı basınının patronu konumuna ulaşmıştır (Çelik,2006:32-34). İmtiyaz sahibinin Filip Efendi, gazetenin baş yazarının ise Ali Suavi olduğu gazete, 1866 yılında yayınlanmaya

128 DİJİTAL ÇAĞDA DEĞİŞEN GAZETE VE GAZETECİLİK

başlamış, Tanzimat döneminin en ileri fikir yazılarını yayımlayan gazete olmuştur. İnkılap fikrini savunan ve demokrasiyi öven türdeki yazılarıyla dikkat çekmiştir (Koloğlu,1994:35).

Marschal Mc Luhan 1960’lı yıllarda küresel köy kavramını, kitle iletişim araçlarının kullanımının toplumda hızla yaygınlaşacağını ve bunun dünyayı küresel bir köye dönüştürüleceğini açıklamak üzere ortaya atmıştır. Ali Suavi ise, Küresel köy kavramının ifade ettiği gerçekliği McLuhan’dan tam 100 yıl önce dile getirmiştir. 1 Ocak 1867 tarihli Muhbir gazetesinin ilk sayfasındaki mukaddimenin, “Asrımız” alt başlığı altında yazdığı satırlardailetişim araçlarının dünyayı küresel bir köy haline getireceğini o günün güncel söylemleriyle dile getirmiştir;“kimsenin kimseden haberi olmayan vakitler geçmiş, bir kavmin nice yıllar tecrübe ile ortaya koyduğu marifet ve sanatı diğer bir kavmin pek az bir zamanda haber alabilmesinin vakti gelmiştir. Çünkü karada, denizde gerçekleşen seferlerle keşifler bilmediğimiz yerleri bize bildirmiştir ve tanımadığımız kavimleri bize tanıtmıştır. Özellikle vapurlar ve telgraflar bütün dünyayı güya bir mahalle hükmüne koymuştur. Bu yönden insanlararası görüşmeler (iletişim) artmış ve günden güne artmaktadır”(Nalcıoğlu,2013:136).

Ali Suavi, gazetelerin siyasal yaşamda olduğu kadar toplumsal yaşamda da önemli bir rol oynadığını, toplumu oluşturan fertlerin siyasi yaşama dahil olabilmelerinin tek aracının basın olduğu düşünceleriyle, bizlere yaşadığı çağdan çok daha ileri görüşe sahip olduğunu göstermektedir. Bu görüşlerini 4 Mart 1867 tarih 28 No’lu Muhbir gazetesindeki makalesinde ifade etmiştir. (Lewis,1993:148).

129

Türkiye’de ilk fikir ve muhalefet gazeteciğinin ne zaman başladığı konusunda farklı yaklaşımlardan söz edilebilmektedir. Örneğin Şinasi’nin çıkardığı ikinci gazete olan Tasvir-i Efkar fikir gazeteciliği açısından öncü sayılabilir. Yine muhalif gazeteciliğin ilk örneği olarak bir anlamda İstanbul’da yayınlanan Muhbir ismi gündeme getirilebilir. Ayrıca Yeni Osmanlılar Cemiyeti üyelerinin Avrupa şehirlerinde çıkardıkları gazeteler bu anlamda öncü sayılsa da İmparatorluk sınırları içerisindeki başkent İstanbul başta olmak üzere diğer şehirlere bu gazetelerin yaygın olarak ulaşması mümkün olmamıştır. Bu iki açıdan İbret’i farklı kılan unsurlar; gazetenin daha başlangıçtan itibaren net biçimde muhalefet edeceğini adeta deklare etmesi ve fikir gazetesi olarak toplumda gördüğü kabuldür. Gazetenin tirajları da bunu göstermektedir(Güz/Bayhan, 2016:9).Yayın politikası açısından incelendiğinde, İbret Gazetesi halkı eğitme görevini yerine getirmek için uğraşmıştır. Özellikle kızların eğitimine önem verilmesi konusunun üzerinde durmuştur.

II.Abdülhamid’in basın rejimi, iç basının tam kontrolü ve dışardan yayın gelmesinin engellenmesiyle tam bir karantina uygulaması esasına dayanmaktaydı. II. Abdülhamid’in politikası Osmanlı toplumu içindeki müslümanlara ve Türk’lere otuz yıllık bir “oluşma ve dinlenme”dönemi sağlamıştır. Gerek II.Abdülhamid’den önceki padişahların ve gerek ondan sonrakilerin uygulamaları, hepsinin de tam basın özgürlüğü savıyla gelip bunu hemen hiç sürdüremedikleri görülmektedir

130 DİJİTAL ÇAĞDA DEĞİŞEN GAZETE VE GAZETECİLİK

basın üzerindeki sıkı baskı ve kontrol, gazetelerin yurt dışına taşınmasına neden olmuştur. Osmanlı tarihinde İstibdat Dönemi olarak anılan Abdülhamit’in otuzüçyıl süren baskılı yönetimi sırasında gazetecilik alanında bir durgunluk yaşanmış, buna karşın halk kitlelerinin dergilere olan ilgisi artmıştır. Bu dönem dergilerinin daha çok yazınsal nitelikli oluşu yöneticilerin gazetelere oranladergileri daha az tehlikeli görmelerine yol açmıştır.

2.2. Eleştirelliğin Başka Bir Boyutu; Mizah Gazete ve Dergileri