• Sonuç bulunamadı

Ampütasyonlar, akut arter tıkanıkları, turnike uygulamaları ve operasyonlar esnasında uygulanan arteryel klempler gibi nedenlerle akut ekstremite iskemisi gelişmektedir. İskemiye neden olan sebep ortadan kalkınca reperfüzyon ile birlikte İRH meydana gelmektedir. İRH’ında lökosit, endotel ve kompleman aktivasyonu gerçekleşerek SOR’nin sentezi artmakta ve doku hasarı oluşmaktadır. Reperfüzyon ile oluşan İRH akut ekstremite iskemisinin dokuya verdiği zarar kadar ciddidir [116,117]. Bu nedenle akut ekstremite iskemisini takiben oluşan İRH’nın önelenmesi veya azaltılması çok önemlidir.

Literatürde İRH’nı azaltmaya yönelik birçok deneysel çalışma mevcuttur. Okutan H. ve ark. [118], Kao MC. ve ark. [119] ve Avcı T. ve ark. [120] yaptıkları deneysel çalışmalarda İRH oluşturmak için deney hayvanı olarak ratları tercih etmiş. Ratların fizyolojik ve biyolojik özelliklerinin iyi biliniyor olması, elde edilen sonuçların insanlara uygulanabilirliğinin yüksek olması ve memeli bir hayvan olması nedeniyle biz de çalışmamızda ratları tercih ettik.

Literatürdeki çalışmalar incelendiğinde akut alt ekstremite iskemisinin oluşturulması için farklı yöntemler kullanılmıştır. Baltalarli A. ve ark. [121] ile Avcı T. ve ark. [120] alt ekstremite iskemisi oluşturmak için abdominal aortaya klemp uygulamışlar. Bayrak S. ve ark. [110] ile Ostman B. ve ark. [122] ekstremite proksimaline elastik turnike uygulayarak iskemi oluşturmuşlar. Özkan H. ve ark. [123] iliak artere klemp, trokanter majör üzerinden de elastik turnike uygulayarak iskemi oluşturmuş. Duehrkop C. ve ark. [124] ile Yan J. ve ark. [11] alt ekstremite femoral arterine klemp uygulayarak iskemi oluşturmuşlar. Biz de çalışmamızda alt ekstremite iskemisi oluşturmak için femoral artere atravmatik klemp uyguladık ve kollateral dolaşımı engellemek için de femur 1/3 proksimaline elastik turnike uyguladık.

Ratlarda İRH oluşturmak için yapılan deneysel çalışmalarda dokuların iskemik bırakılma süreleri farklılık göstermektedir. Duehrkop C. ve ark. [124], Baltalarli A. ve ark. [121] ve Kao MC. ve ark. [119] yaptıkları deneysel çalışmalarda İRH oluşturmak için 3 saat iskemi uygularken, Cheng F. ve ark. [126] 4 saat, Nemeth N. ve ark. [127] 1 saat iskemi uygulayarak İRH oluşturmuş. Kas dokusu iskemiye duyarlı bir dokudur ve 3 saati geçen iskemi durumunda geri dönüşümsüz hasar meydana gelmektedir. Biz de çalışmamızda kas dokusunu değerlendirdiğimiz için İRH hasarı oluşturmak üzere ratların alt ekstremitesine 3 saat boyunca iskemi uyguladık.

İskemi sonrası reperfüzyon ile oluşan İRH’nı değerlendirmek için Baltalarli A. ve ark. [121] reperfüzyon başladıktan 1 saat sonra, Kao MC. ve ark. [119] reperfüzyon başlangıcından

3 saat sonra, Özkan H. ve ark. [123] ise 24 saat reperfüzyon uygulayarak hayvanları sakrifiye ederek dokularını incelemişler. Biz de çalışmamızda; reperfüzyon sonrası ilk saatlerdeki histopatolojik ve biyokimyasal bulguların yapılan cerrahi işlemin oluşturacağı stresten etkilenmemesi için ratların alt ekstremite gastrokinemius kaslarından doku örneklerini 24 saat reperfüzyon sonrasında aldık. Ayrıca İRH’nın sebep olduğu kronik değşiklikleri histopatolojik olarak değerlendirebilmek için iskemiden bir hafta sonra İRH uygulanan ekstremitelerin tibialis anterior kaslarından doku örnekleri aldık.

İRH hasarının değerlendirilmesi genel olarak biyokimyasal ve histopatolojik bulgular ile yapılmaktadır. Atahan E. ve ark. [128] yaptıkları çalışmada ratlarda deneysel olarak İRH oluşturmuş ve oluşan hasarı değerlendirmek için ratların hasar oluşturulan ekstremitesinin kas dokusunda; oksidatif parametreler olan MDA, SOD, KAT ve GSH-Px düzeylerine bakmışlar. Ayrıca histopatolojik olarak da etkilenen ekstremitenin kas dokusunu karşı taraftaki ekstremitenin kas dokusu ile kıyaslayarak doku hasarına bakmışlar. Dong X. ve ark. [129] yaptıkları benzer çalışmada İRH’nı değerlendirmek için kas dokusunda; SOD, KAT, MDA, kanda ise TNF-α ve IL-1β bakmışlar. Huang T. ve ark. [130] yaptıkları çalışmada İRH’nı değerlendirmek için kas dokusunda; SOD, MDA ve MPO düzeylerine bakmışlar. Histopatolojik olarak da kas dokusunun ödem miktarına, kas liflerinin hasar oranına ve lökosit infiltrasyonuna bakmışlar. Özkan H. ve ark. [123] ise İRH’nı değerlendirmek için kanda; kreatin kinaz, laktat dehidrogenaz, üre ve glukoz, dokuda ise; IL-1β, MDA, SOD ve GSH-Px düzeylerine bakmışlar. Histopatolojik değerlendirme için dokuların iNOS ile boyanmasına bakmışlar. Çalışmamızda; kas dokusunda biyokimyasal yöntemlerle lipit peroksidasyonunu gösteren ve birçok analizde MDA düzeylerini doğrudan gösterdiği belirtilen TBARS düzeyini, DNA hasarında miktarı artan bir enzim olan PARP düzeyini, dokuda lökosit aktivasyonunu gösteren MPO düzeyini ve İRH da aktiviteleri artan antioksidan enzimler olan SOD ve KAT enzim aktivite düzeylerini ölçtük. Ayrıca histopatolojik yöntemlerle doku hasarını değerlendirmek için yirmidördüncü saatte alınan kas dokusu örneklerinde hematoksilen eozin boyama ile lökosit infiltrasyonunu, birinci hafta sonunda alınan örneklerde ise oluşan kronik yangısal reaksiyonu ve dokunun iNOS

boyanma durumuna bakarak doku hasarını değerlendirdik.

İRH büyük oranda reperfüzyonla birlikte sentezi artan SOR tarafından oluşmaktadır. Lipitler serbest radikallerin etkilerine karşı hassas moleküllerdir. Hücre membranında bulunan kolesterol ve çoklu doymamış yağ asitleri SOR radikalleri ile kolayca reaksiyona girerek lipit peroksidasyon ürünlerini oluşturmaktadır. Hücre zarı ve organel yapısındaki lipitlerin

peroksidasyonu sonucu hücre membranı ve organellerin yapısı bozulmakta ve hücre hasarı meydana gelmektedir. Üç veya daha fazla yağ asidi içeren lipitlerin peroksidasyonu sonucu MDA oluşmaktadır. MDA lipit peroksidasyonu için özgün olmamakla birlikte lipit peroksidasyonu ile doğru orantılı bir artış göstermektedir. MDA ölçümü yaygın olarak TBA ile yapılmaktadır. Birçok deneysel çalışmada TBA ölçümünün direk MDA düzeylerini ölçtüğü gösterilmiştir. Ancak bu test MDA’e spesifik olmadığı için birçok sistemde düzeyi ölçülen madde TBARS olarak adlandırılmaktadır. TBA ile MDA’ten başka okside lipitler, sialik asit ve aldehit bileşikleri reaksiyona girmektedir. Ancak saf lipitler ile yapılan çalışmalarda TBARS ölçümünün lipit peroksidasyonu ile iyi bir korelasyon gösterdiği saptanmıştır. Bu nedenle TBARS ölçümü yaygın olarak lipit peroksidasyon göstergesi olarak kullanılmaktadır. Biz de çalışmamızda İRH sonrasında SOR’ne bağlı olarak oluşan lipit peroksidasyonunu değerlendirmek için TBARS ölçümünü kullandık [37,113,114].

Köksal C. ve ark. [10] yaptıkları çalışmada deneysel olarak ratların ekstremitelerinde iskemi reperfüzyon oluşturmuşlar ve NAC’in İRH üzerindeki etkilerini araştırmışlar. TBARS düzeylerini; İR grubunda NAC uygulanan gruba oranla belirgin olarak yüksek bulmuşlar. Takhtfooladi HA. ve ark. [131] yaptıkları deneysel çalışmada tramadolün ekstremite İRH’nı azaltmadaki etkinliğini araştırmışlar ve MDA düzeylerini iskemi reperfüzyon uygulanan grupta sham grubu ve tramadol uygulanan gruba oranla anlamlı derecede yüksek bulmuşlar. Gökalp O. ve ark. [132] yaptıkları çalışmada feniramin maleatın akciğerdeki İRH’nın azaltılmasındaki etkinliğini araştırmışlar ve MDA düzeylerini sham grubu ve feniramin maleat verilen grupta iskemi reperfüzyon grubuna oranla belirgin olarak düşük bulmuşlar. Özkan H. ve ark [123] ise hipoterminin ekstremite İRH üzerindeki etkilerini araştırdıkları çalışmada MDA düzeylerinin iskemi reperfüzyon grubunda sham grubu ve hipotermi uygulanan gruba göre belirgin olarak arttığını bulmuşlar. Zhang H. ve ark. [133] yaptıkları deneysel çalışmada ise ratların beyin dokusunda hipotermi ve hiperterminin İRH üzerindeki etkilerini araştırmışlar ve MDA düzeylerininin hipertermik grupta sham, kontrol ve normotermik gruba oranla belirgin olarak arttığını; hipotermik grupta ise hipertermik ve normotermik gruba oranla belirgin olarak azaldığını bulmuşlar. Bizim çalışmamızda TBARS düzeyleri literatürdeki diğer çalışmalarda olduğu gibi İR+NAC grubu, İR+feniramin grubu ve İR+sıcak grubunda sham grubuna oranla anlamlı derecede yüksek bulundu. İR+soğuk grubunda da sham grubuna oranla daha yüksek TBARS düzeyleri bulunmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. İR+NAC grubu ve İR+feniramin grubundaki TBARS düzeyleri İR grubuna göre literatüre benzer şekilde düşük bulundu ancak aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. İR+soğuk grubunda

ise İR grubuna oranla literatürdeki çalışmalara benzer şekilde TBARS düzeylerini anlamlı derecede azalmış bulduk. İR+sıcak grubunun TBARS düzeyleri İR grubuyla benzer bulundu. Bu bulgumuz Zhang H. ve ark. [133] yaptıkları çalışmaya uymamaktadır. Ancak bu çalışma beyin dokusunda ve beyin dokusunun sıcaklığı 41°C’de iken yapılmış. Bizim çalışmamız ekstremite kas dokusunda yapıldı ve ekstremitenin sıcaklığı doğrudan yükseltilmedi. Sıcaklığı 38±2°C olan su tankında periferik ısıtma yapıldı. İki çalışma arasındaki farkın bu sebepten

kaynaklanabileceği düşünüldü.

PARP; 18 protein alt birimden oluşan ve DNA’daki tek zinicir ve çift zincir kırıklarının tamirinde rol alan bir enzimdir. İRH hasarı gibi oksidatif stresin arttığı ve DNA hasarının meydana geldiği durumlarda hücredeki düzeyi artmaktadır. PARP enzimi substrat olarak; elektron transport zinciri, glikoliz, mitokondriyal solunum ve ATP sentezinde rol alan NAD’i kullanmaktadır. PARP sentezinin aşırı arttığı durumlar, hücrede NAD’in tükenmesine yol açmakta ve hücre fonksiyonlarının bozulmasına neden olarak hücreyi apoptozise

sürüklemektedir [134].

Bian H. ve ark. [135] yaptıkları çalışmada kalp dokusunda İRH sonrasında PARP enzim düzeylerinin sham grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulmuşlar, ayrıca PARP sentezinin inhibisyonu ile İRH’nın ve apoptozisin azaldığını bulmuşlar. Koksel O. ve ark. [134] yaptıkları deneysel çalışmada rat alt ekstremitesinde iskemi reperfüzyon oluşturarak İRH’nın akciğer dokusundaki etkilerini araştırmışlar ve İR grubunda kontrol grubuna göre PARP düzeylerini anlamlı derecede yüksek bulmuşlar ve PARP sentezinin inihibisyonu ile İRH’nın anlamlı derecede azaldığını saptamışlar. Biz de çalışmamızda daha önce yapılan çalışmalara benzer şekilde PARP enzim düzeylerini; İR uygulanan gruplarda sham grubuna oranla anlamlı derecede yüksek bulduk. İR grubuna göre; İR+soğuk grubu, İR+ feniramin grubu ve İR+NAC grubunda PARP düzeylerinin anlamlı dercede azaldığını ve bu gruplardaki tedavi metodlarımızın İRH’nı PARP enzim sentezini inihibe ederek etkin bir şekilde azalttığını bulduk. İR+sıcak grubunda ise PARP enzim düzeylerini metabolik aktivite ve kan akımı artışına bağlı olarak İR grubuna göre yüksek bulmayı beklerken, iki grup arasında PARP düzeyleri açısından anlamlı fark olmadığını gördük. Bu durumu da ekstremiteyi 38±2°C’deki su tankı ile periferik ısıtma yöntemiyle esktremite sıcaklığının yeterli düzeyde artmamış olabileceğine bağladık [134,135].

MPO; PNL’in azurofilik granüllerinde bulunan ve fagosite edilmiş mikroorganizmaların yok edilmesinde kullanılan bir enzimdir. İRH’nda aktive olan MPO, ortamda artan hidrojen peroksiti klor anyonu ile tepkimeye sokarak güçlü bir oksidan madde

olan hipoklorik aside dönüştürür. Hipoklorik asit normal şartlarda bakterisidal etkinlik için kullanılırken İRH’nda sentezi artarak doku hasarına sebep olur. Aktive olmuş PNL, İRH’nın oluşmasına neden olan SOR’nin en önemli kayanağıdır. MPO enzimi PNL’in stoplazmik granüllerinden salındığı için dokudaki MPO düzeyi dolaylı olarak PNL birikimini yansıtmaktadır [40,42].

Wang X. ve ark. [12] yaptıkları çalışmada ratların alt ekstremitesinde deneysel olarak iskemi reperfüzyon oluşturmuşlar ve İRH’nın azaltılmasında eksojen olarak verilen sentetik SOD enziminin etkisini araştırmışlar. Sham grubunda; İR grubuna ve İR+sentetik SOD grubuna göre MPO enzim düzeylerini anlamlı derecede düşük bulmuşlar. İR grubunda ise İR+sentetik SOD grubuna göre MPO düzeylerini anlamlı derecede yüksek bulmuşlar. Borjesson A. ve ark. [136] yaptıkları çalışmada bilateral karotis oklüzyonu yaparak ratların beyninde geçici olarak İRH oluşturmuşlar ve NAC’in İRH’nı azaltmadaki etkinliğini araştırmışlar. MPO düzeylerini İR grubunda, sham grubu ve İR+NAC grubuna göre anlamlı derecde yüksek saptamışlar. İR+NAC grubunda, sham grubuna oranla MPO düzeylerini bir miktar daha yüksek bulmuşlar ancak aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulamamışlar. Nosalova V. ve ark. [137] yaptıkları deneysel çalışmada ratlarda intestinal İRH oluşturmuşlar ve feniramin maleatın İRH’nı azaltmadaki etkinliğini araştırmışlar. MPO enzim düzeylerini İR grubu ve İR+feniramin grubunda sham grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulmuşlar. İR+feniramin grubunda ise İR grubuna oranla MPO düzeylerini anlamlı derecede düşük bulmuşlar. Bizim çalışmamızda MPO düzeyleri; İR+soğuk grubu haricindeki gruplarda sham grubuna oranla literatürdeki diğer çalışmalara benzer şekilde anlamlı derecede yüksek bulundu. İR+soğuk grubunda ise sham grubuna oranla MPO düzeyleri bir miktar yüksekti ancak iki grup arasında anlamlı farklılık yoktu. Ayrıca İR+soğuk grubunda MPO düzeyleri İR grubuna oranla anlamlı derecede düşük bulundu. Periferik soğutmanın MPO enzim düzeylerini belirgin derecede azaltmasını ekstremite ısısının düşmesi sonucu azalan metabolik aktivite ve vazkonstriksiyona bağlı olarak PNL’in intestisyel alana geçişinin azalmasına bağladık. İR+feniramin grubu ve İR+NAC grubunda ise MPO düzeylerini, İR grubuna oranla daha önce yapılan çalışmalara benzer şekilde düşük bulduk.

SOD süperoksit radikalinini hidrojen peroksit ve suya dönüşümünü sağlayan antioksidan bir enzimdir. KAT enzimi ise SOD’ın oluşturduğu hidrojen peroksiti su ve oksijene dönüştürerek güçlü bir oksidan olan hidroksil radikalinin oluşmasını engeller. İki enzim de fizyolojik koşullarda oluşan serbest radikalleri zararsız formlarına dönüştürür. İRH gibi oksidan

stresin arttığı durumlarda oluşan SOR’nin zararsız formalarına dönüştürülmesi için iki enziminde aktivitesi artmaktadır [83].

Sırmalı M. ve ark. [138] yaptıkları çalışmada ratların alt ekstremitesinde deneysel olarak İRH oluşturmuşlar ve oluşan İRH’nın akciğer dokusunda etkisininin azaltılmasında erdostein ve vitamin C-E’nin etkinliğini araştırmışlar. İR grubunda; sham grubuna ve uyguladıkları tedavi gruplarına göre SOD ve KAT enzim aktivite düzeylerini anlamlı derecede yüksek bulmuşlar. Ayrıca İR+erdostein grubu ve İR+vitamin C-E grubunda SOD ve KAT enzim aktivite düzeylerini İR grubuna oranla anlamlı derecede düşük bulmuşlar. Sahin M. ve ark. [139] yaptıkları çalışmada ratların karaciğerlerinde vankomisine bağlı oksidatif hasar oluşturmuşlar. Erdosteinin oluşan oksidatif hasarı azaltmadaki etkinliğini araştırmışlar. Vankomisin alan grupta oksidatif hasara bağlı SOD ve KAT enzim aktivite düzeylerini kontrol grubuna ve erdostein verilen gruba göre anlamlı derecede yüksek bulmuşlar. Erdostein alan grupta, kontrol grubuna göre SOD ve KAT enzim aktivite düzeylerini bir miktar daha yüksek bulmuşlar. Her iki çalışma sonucunda da İRH durumunda artan oksidan strese bağlı olarak antioksidan enzimler olan SOD ve KAT’ın aktivitelerininin arttığı sonucuna varmışlar. Biz de çalışmamızda daha önceki çalışmalara benzer şekilde; İR oluşturulan gruplarda sham grubuna oranla SOD ve KAT ezim aktivitelerinde anlamlı derecede yüksek bulduk. İR+soğuk grubunda KAT ve SOD enzim aktivite düzeylerinin İR uygulanan diğer gruplara oranla anlamlı derecede azalmış olduğunu bulduk. Periferik soğutmaya bağlı olarak ısısı düşen ekstremitenin kan akışı ve metabolik aktivitesi azalır. Ayrıca PNL’in damar dışına infiltasyonun azalarak SOR üretimi azalır. İR+soğuk grubunda KAT ve SOD enzim aktivitesinin düşük olmasını azalan SOR üretimine bağladık. İR+NAC grubunda İR grubuna oranla KAT ve SOD enzim aktivite düzeylerinin anlamlı derecede azalmış olduğunu bulduk, İR+feniramin grubunda ise İR grubuna göre SOD enzim aktivite düzeylerindeki azalmanın belirigin olduğunu, fakat KAT enzim aktivitesindeki azalmanın daha az olduğunu bulduk. SOD enzimi süperoksit anyonunu hidrojen peroksit ve suya dönüştürür. Hidrojen peroksit ise katalaz veya GSH-Px enzimi aracılığı ile zararsız formlarına dönüştürülmektedir. GSH-Px enzimi elektron verici olarak glutatyonu kullanmaktadır. NAC ise glutatyon prekürsörüdür. Bu nedenle NAC verilen grupta GSH-Px aktivitesi katalaz aktivitesine oranla daha fazla artmış olabilir. KAT aktivite düzeyinin NAC verilen grupta feniramin verilen gruba göre daha düşük olması NAC’in hidrojen peroksiti katalizleyen diğer enzim olan GSH-Px’ın aktivitesini artırmasına bağladık.

İRH sonrasında aktive olan PNL, hasarlı bölgenin endotelinden salgılanan adhezyon molekülleri aracılığı ile endotele yapışarak interstisyel alana geçer. Damar dışına çıkan aktive

olmuş PNL proteolitik enzimler salgılayarak doku hasarına neden olur. Ayrıca reperfüzyon ile dokuya gelen oksijeninin büyük çoğunluğunu yapısında bulunan NADPH oksidaz enzimi ile SOR’ne dönüştürür. Bu nedenlerle İRH oluşmasına neden olan en önemli hücre grubu PNL’dir.

Sotoudeh A. ve ark. [140] yaptıkları çalışmada ratların alt ekstremitesinde iskemi ve reperfüzyon oluşturup akciğerde meydana gelen İRH’nı azaltmada NAC’in etkinlğini araştırmışlar. NAC verilen grupta İR uygulanan gruba göre interstisyel alana PNL infiltrasyonunun belirgin olarak azaldığını bulmuşlar. Keskin D. ve ark. [141] yaptıkları çalışmada ise ratlar üzerinde uygulanan kas fleplerinde iskemik ön koşullanmanın İRH’na etkisini araştırmışlar. İskemik ön koşullanma uygulanan gruplarda İR grubuna göre kas flebinde PNL infiltrasyonunun anlamlı derecde azaldığını bulmuşlar. Bizim çalışmamızda; sham grubundaki ratlarda inflamasyon görülmezken İR grubu ve İR+sıcak grubundaki tüm ratlarda inflamasyon görüldü. Periferik ısıtma ile ekstremitenin metabolik aktivitesi artmakta ve ekstemitede damarlarında vazodilatasyon oluşmaktadır. Buna bağlı olarak İR+sıcak grubunda hasarlı dokuya gelen PNL’in intersitisyel daha kolay geçip inflamasyona neden olduğunu düşündük. İR+ soğuk grubunda inflamasyonun daha az oranda görülmesini periferik soğutma ile vozokontruksiyon oluşması sonucu PNL’lerin intersitisyel alana geçişinin azalmasına bağlı olabileceğini düşündük. Ayrıca periferik soğutmanın; İRH’nı doğrudan azaltarak, PNL ve endotel aktivasyonunu engelleyerek inflamasyonu azaltmış olabileceğini düşündük. İR+feniramin grubunda inflamasyon oranı İR grubuna göre düşük bulundu. Bu etkinin feniramin maleatın histaminin yaptığı vazodilatasyonu bloke etmesi, lökosit agregasyon ve migrayon moleküllerinin sentezini inhibe etmesi ve proinflamatuar transkripsiyon faktörü olan NF- κβ sentezini inhibe etmesine bağlı oluştuğunu düşündük. İR+NAC grubunda da inflamasyon görülme oranı İR grubuna göre belirgin olarak düşük bulundu. Bu grupta inflamasyonun azalmasını NAC’in PNL’i aktive eden proinflamatuar sitokinlerin salınımını ve NF- κβ sentezini inhibe etmesine bağladık [100,108].

İnflamasyon şiddetinin; İR+soğuk grubu, İR+feniramin grubu ve İR+NAC grubunda sham grubu ve İR+sıcak grubuna göre anlamlı derecede azalmış olduğunu bulduk. Bu sonuçlar bize İRH’nın asıl sorumlusu olan PNL’in uyguladığımız yöntemlerle dokuya infiltrasyonunu etkin bir şekilde azalttığını göstermektedir. Feniramin ve NAC daha önceki çalışmalarda beyin, akciğer, karaciğer böbrek gibi dokularda etkin bir şekilde İRH’nı azalttığı gibi iskelet kasında oluşan İRH’nı azaltmaktadır [132,136,137].

NO; fizyolojik koşullarda L-arjininden NOS enzimi aracılığı ile sentezlenen, reaktivitesi düşük olan bir radikaldir. NO; vazodilatasyon, nörotransmisyon, hemostaz, yara iyileşmesi,

inflamasyon ve sitotoksisite gibi süreçlerde rol alarak fizyolojik koşullarda sitoprotektif etkiler gösterirken aşırı üretimi sonucu sitotoksik etkiler göstermektedir. Fizyolojik koşullarda üretilen NO, oksihemoglobin ile reaksiyona girerek nitrata dönüşür ve aktivitesi sonlanır [52,142]

NOS enziminin 3 tipi mevcuttur. Bunlar nNOS, eNOS ve iNOS’tur. eNOS ve nNOS enzimleri fizyolojik şartlarda üretilen NO’den sorumludur. iNOS enzimi temel olarak makrofajlarda sentezlenir. Endotoksinler, sitokinler, inflamatuar süreçler, lipit mediatörleri ve IRH; iNOS enzimini indüklemektedir. iNOS enzimi indüklendikten sonra aşırı miktarda NO sentezlenmektedir. Sentezlenen NO, İRH sonrasında oluşan süperoksit radikali ile birleşerek peroksinitrit oluşturmaktadır. Peroksinitrit, protein ve lipitler üzerine doğrudan toksik etkisi olan son derece reaktif bir metabolittir. Daha önceki çalışmalarda, iNOS enzim indüklenmesi ile aşırı miktarda üretilen NO’in oluşturduğu metabolitlerin kalp, ince bağırsak, akciğer ve iskelet kasında toksik etkileri gösterilmiştir. Ayrıca iNOS enzim inhibisyonunun İRH’nı azalttığı gösterilmiştir [143-145]

Hori K. ve ark. [146] yaptıkları çalışmada farelerin alt ekstremitelerinde İRH oluşturmuş ve edavaronun İRH’nı azaltmadaki etkisini araştırmışlar. Reperüzyondan 24 saat sonra alınan kas dokusu örneklerinde iNOS yoğunluğunun; sham grubunda, İR grubu ve İR+edavaron grubunda belirgin olarak az olduğunu, İR grubunda ise her iki gruba göre belirgin fazla olduğunu bulmuşlar. İRH’nda iNOS aktivitesinin arttığı sonucuna varmışlar. Korkmaz A. ve ark. [147] yaptıkları deneysel çalışmada ise böbrekte iskemi reperfüzyon hasarı oluşturmuş ve selektif olarak iNOS inhibisyonu yapan L-N6-(1-aminoetil) lizinin İRH’na etkisini araştırmışlar.

Reperfüzyon başlangıcından 3 saat sonra aldıkları renal doku örneklerinde

immünohistokimyasal yöntemlerle iNOS değerlenidrimişler. Çalışma sonucunda sham grubunda iNOS pozitifliği gözlemlememişler. İR grubunda iNOS şiddetini İR+ L-N6-(1-

Benzer Belgeler