• Sonuç bulunamadı

3. ENGİN ALKAN’IN YÖNETTİĞİ OYUNLARDA KÜLTÜR-İÇİ

3.2 Engin Alkan’ın İstanbul Büyük Şehir Tiyatrolarında 2000 Sonrası Yönettiğ

3.2.5 Tarla Kuşuydu Juliet (2009)

Oyunun yazarı Eprahım Kıshon’dur. Engin Alkan Yönetmenliğindeki oyunun gösterimi 1 Ekim 2009 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları Musahipzade Celal sahnesinde gerçekleşmiştir. Müzikli oyun olan Tarla Kuşuydu Juliet’in müzikleri Poldi Schatzmann tarafından yapılmıştır. Çeviri, Hale Kuntay’a; Dramaturg, Sinem Özlek’e; Sahne Tasarımı ve İllüstrasyonlar, Gamze Kuş’a; Kostüm Tasarım Duygu Türkekul’a; Işık Tasarım, Murat İşçi’ye; Koreografi, Sanem Uluz’a aittir.

Oyuncular: Engin Alkan (Romeo- Rahip Lorenzo), Sevinç Erbulak (Juliet-Dadı), Çağlar Çorumlu (Shakespeare), Murat Bavli (Lükretia)

Yönetmen Yardımcısı: Hasibe Eren Asistanlar: Doğan Şirin, Melisa Demirhan

Işık Uygulama: Murat İşçi, Ceyhun Ergül, Filiz Kafdağlı Sahne Terzileri: Fatma Pamukçu, Fatih Ördek

Sahne Teknisyenleri: Mustafa Konya, Bünyamin Erbaş, Emre Konya, Emrah Öztürk, Mustafa Demir

Aksesuar: Fikret Yayan, Saki Kanatlar, Süleyman Çetiner

Ses Teknisyenleri: Yusuf Tuncer, Özgür Yaşarışler, Nesrin Çoşkuner Fotoğraflar: Selin Tuncer

3.2.5.2 Oyunun öyküsü

Romeo ve Juliet yaşlanmışlar ve Verona’da bir çiftlik evinde yaşamaktadırlar. Birlikte hiç anlaşamamaktadırlar ve geçmişte nasıl aşık olup evlendiklerinden yakınıp dururlar. Sürekli birbirlerinden şikayet ederler. Juliet kendisine bir yardımcı ister Maddi sıkıntı çektikleri için Romeo bunu karşılayamamaktadır. Rome ve Juliet Shakespeare’nin yazdığı gibi değil bambaşka kaba, soysuz davranışlar içinde hayatlarını yaşarlar. Lükretia adında uçuk kaçık asi, söz dinlemez anne ve babasından nefret eden kızları vardır. William Shakespeare’nin ruhu gelir ve ortalığı toparlamaya çalışırken Lükretia’ya aşık olur. Romeo kayın validesinin ölmesini ve mirasın kendisine kalmasını bekler. Çok geçimsiz oldukları için Shakespeare bir oyun oynar ve Signora Capulet’in öldüğünü söyleyerek Juliet’i de aradan çıkarırsa tek başına mirasa konacağını söyleyip zehirli şarap verip gider. Julieti de babasının ruhu kılığına girip Romeo’yu öldürmesi için ikna etmeye çalışır fakat Juliet William’ı tanıyıp kovar. Ardından Peder Lorenzo’dan eskiden verdiği zehiri alıp şaraba karıştırır. Lükretia evi terk eder Willam da onunla gider. Lükretia’nın gidişi için hem üzülüp hem dertleşirler ve zehirli şarapları içerler bu esnada her zamanki gibi kavga etmeye devam ederler.

3.2.5.3 Oyunun reji uygulamasında kültür-içi malzeme saptamaları

Yukarıda sıralanan kültür-içi malzemelere göre metne ve sahneye özgü kültür-içi malzemeleri incelediğimizde şunlarla karşılaşılır. Oyun metninde dil kullanımı sade, anlaşılırdır. Sahnelemede de aynı anlaşılırdık korunmuştur. Şair Shakespeare metinde kullanılan şiirsel dili aynı şekilde kullanılmıştır. Bu anlamda dönemsel özellik taşıdığı için kültür-içidir. Aynı şekilde Lukretia’nın metinde asi kız olması ve Engin Alkan çağdaş bir biçimde Lukretia’yı rockçı olarak işlemesi ve yayvan ağdalı konuşması ile çağdaş döneme atıfta bulunduğu için ve yer yer yabancı kelimeleri kullanması nedeniyle dil kullanımında kültür-içi malzeme kullanılmıştır. Metinde ve sahnelemede yazı diline ait kültür-içi malzeme kullanılmamıştır. Oyundaki din-inanış yapısıyla alakalı olarak rahip Lorenzo’nun tekerlekli sandalyesinde kilise desenin ve üzerinde küçük çanların bulunması, kullanılan haç işareti, günah çıkartma, haç çıkarma, Hristiyan inancına ait kültür-içi malzemelerdir.

Şekil 3.18: İnanç

Oyunda Juliet’in pazara çıkması ve her pazara çıktığında Rome’nun turp istemesi ritüeldir. Metinde var olan bu durum sahnelemede de kullanılmıştır. Gelenek- görenek, örf-adetle alakalı vurgular hem metinde yoktur hem de sahnelemede kullanılmamıştır. Herhangi bir mit, Destan-efsane kullanılmamıştır. Ancak metnin bağlı olduğu hikaye Shakespeare’nin eseri Romeo ve Juliet’in aşkının devam hikayesi olması nedeniyle kültür-içi malzeme olarak görülebilir.

Oyunda simgeler ve motiflerle ilgili olarak Rahip Lorenzo’nun sandalyesindeki kilise, haç işaretleri Hristiyanlığın sembolleri, kostümlerdeki fırfırlar, kabarık elbiseler 17. Yüzyılın simgesi olması nedeniyle kültür-içidir. Lukretia’nın iple bağlanarak kısıtlanması ve Shakespeare’nin ipini sökmesi Lukretia’nın özgürlüğe düşkünlüğünün simgesidir. Ancak kültür-içine ait bir anlatım değildir. Lukretia’nın

kostümündeki fırfırlı etek altı bol paça pantolon, siyah düz saçlar kültürel geçişin bir sembolü olduğu için kültür-içidir.

Şekil 3.19: Kostüm-Sembol

Giyim kültürüyle ilgili olarak kostüm kullanımı metnin dönemine ait özellikler taşır (1623). Juliet’in kabarık fırfırlı elbisesi, dadının kostümü dönemsel özellik taşıdığı için kültür-içi malzemedir.

Aynı şekilde Romeo’nun kostümü ile Shakespeare’nin kostümü kültür-içi malzemedir.

Şekil 3.21: Kostüm

Şekil 3.22: Kostüm

Lukretia’nın konuşma tarzı çağdaş gençliğin tavrına dair bir kültürel koddur. Aynı zamanda Shakespeare’nin şiirsel dili de 17. Yüzyıl İngilteresine ait kültürel bir koddur.

Oyunun mimarisi metinden farklı olarak işlenmiştir. Metindeki gibi Montague’ların evinde geçer. Ancak metinde yatak odası, yemek odası, mutfak alanları vardır. Sahnelemede ise olay sadece mutfakta geçer.

Aynı zamanda sahnelemede kullanılan canlı müziklerle ve kullanılan rock müziği, klise müziği ezgileri ile oyunu sahneleme olarak metinden farklı bir yere taşır. Basgitar, bateri, piyano, klasik gitar gibi çağdaş batı müziği enstrümanları kullanılması oyunu metnin dönemi dışına taşıdığı ve kültürel farklılığı yansıttığı için kültür-içi malzemedir. Oyunda Romeo ve Juliet’in Tango yapması kültür-içi malzemedir. Metindeki gibi oyunun müzikli yapısına bağlı kalınmıştır.

Yeme kültüründe şarap, bira, kahve, hamur yapımı, makarna gibi malzemelerden faydalanılır. Belli bir kültürün yemek anlayışına atıfta bulunmasa da her döneme ait önemli bir kültür-içi malzeme olarak görülebileceği için kültür-içidir.

Şekil 3.23: Yemek

Sonuç olarak bakıldığında Engin Alkan Tarla Kuşuydu Juliet oyunu ile metinde de bulunan dil, din-inanış, hikayeleri kullanmıştır. Bunlara ek olarak simgelerden, giyim kültüründen, kültürel kodlardan, mimariden, müzik ve dans ile yemek kültüründen faydalanmıştır. Ancak yazı dili, gelenek-görenek, örf-adet, masal, motif gibi kültür- içi malzemeleri kullanmamıştır.

Engin Alkan’ın kullandığı bu kültür-içi malzemelerin rejiye katkısına bakıldığında ise eski dönemsel olan ile yeni çağdaş olanın birleşimini bu malzemeler aracılığıyla anlatarak kendine has bir sahne dili oluşturmasıdır. Dönemsel farklılıkların sahneye yansımasını güldürü öğesi olarak ele alır böylece hem çağdaş olandan hem de eski olandan vazgeçmeden değerlere vurgu yapar.