• Sonuç bulunamadı

Tarih yollarında uzaklaşırken [*].

Belgede Edebi kıraat nümuneleri (sayfa 52-57)

Meclisin açıldığı ilk günü tekrar hatırlıyorum. Ankara durgun bir yayla güneşi içinde idi. Solgun

[*] Bu yazı, büyük zaferin akebinde Bursada yazılmıştır. 15

ipeklerine yıpranmış satırlarla dualar yazılı eski sancaklar altında, tehliller, tekbirler getirerek Meclis binasına duğru bir kalabalık geliyordu. Hacı Bayramı Veliden çıkan bu kalabalık, ihtiyar şeyhleri, fakir hacıları, hocalarile diri ve yeni bir fikrin istikba­ line mi gidiyordu, yoksa ölü bir fikri gömmek için matemi bir teşyie mi çıkmıştı Arapça bir dua, ahret ve ölüm düşüncesini, Meclisin açılmasına tahsis edilen bu merasime, ruha gizli kalmıyacak bir nispette karıştırmıştı.

Belki bu bir başlangıçtı, belki çok eskidenberi başlamış bir şey, talisiz bir son deneyişe rağmen büsbütün sönecekti.

Mecliste en ihtiyarımız kürsüye çıktı, ilk inti­ habı idare etti. Aramızda yeniden istilâya uğrıyan memleketlerle Anadolunun lıer köşesinden gelmiş meb’uslar vardı. Mektep sıraları üstünde oturuyor­ duk. Yabancı ve iyi gören bir göz, bize dikkat etseydi birbirine sokulmuş, birbirine sığınmış adam­ lar gibi oturduğumuzu farkederdi. Meclis binasının dışında bir nefes emniyet havası almak mümkün değildi. Orada boğulmaktan kaçarak bir kaya üstü­ ne tırmananlar gibi toplanmıştık!

Reis kim olacaktı ?

Pek azımız onu şahsan tanıyarak intihap etti. Birçoğumuz hissen onu biliyordu. Anadolu yollarında gece yıldızlara bakanlar gibi onun ismine bakarak yürümüştük. Azanın adedinden bir eksik bir rey ile reis intihap edildi. Hepimiz gözlerimizi onun üstüne dikmiş, kürsüye çıkmasını bekedik. Sessizlik son dereceyi bulmuştu. Bu sessizlik, içine düşen şeyleıi irileten, durgun v e berrak bir su gibi idi. Bu sessiz­ lik, kürsüye çıkanı, başkalarından ayırarak büyülten,

6 - Türkçe kelimelerle arabî veya farisî kelimeleri, arala­ rında atfetmek:

Sende bu vahşetü bende var iken bu tali Göremem ben seni ey meh gece rüyada bile beytindeki (vahşetü ben) gibi...

7 — Acem kaidesile sıfat terkiplerinde mütabakata riayet etm emek:

“Tarzı cedide, mekâtibi hususî,, terkiplerinde olduğu gibi. (Eski şair ve muharrirler bunu en büyük hata addederlerdi)

f? — Aruz veznile yazılmış şiirlerde bazı kelimeleri türk- çenin şivesine mugayir olarak vezin zaruretile kısa yahut uzun okumak :

“1„ inciye m isâl:

Henü... üz döndü çimen bezme, gül piyalelere, Henü... üz başladı bülbül çimende nalelere.

Nailli Kadim “2„ inciye m isâl:

O peri vahşidir, unsiyeti pek küçtür güç.

Leylâ hanım Bu ikinci misaldeki (vahşi) kelimesi uzun okunmak lâzım- gelirken vezin icabi kısa okunuyor: iştje sırf türkçe kelimelerin bu suretle eski şairlerin elinde asırlarca geçirmiş olduğu felâkete acımamak elden gelmez.

Bilhassa Vasıfı Enderun! gibi bazı şairler adeta türkçe kelimeleri dört elif miktarı uzatmadan şiir söyliyemezlerdi.

Yukarıdanberi gösterdiğimiz yazıda sıfıhatsizlik sebepleri yalnız bunlardan ibaret değildir. Fakat hepsini kaydetmek fay­ dasız olacağından sarfınazar edildi.

Sarf ve nahve iyice vakıf olan her efendi daha ne gibi hatalardan sakınmak lâzımgeldiğini yazarken pek âlâ tefrik edebilir.

Netice olarak tekrar edelim ki (sıhhat) in bir yazı için edebi bir mahiyeti yoktur. Fakat edebî, gayriedebi her yazıda bulunması lâzımgelen ve yalnız lisana ait olan bir meziyettir. Meselâ Muallim Naci Efendi hemen bilûmum manzumelerinde bu meziyete tamamile sahip görünüyor. Amma o manzumelerin cümlesinde şiir hassası yokmuş, bu başka bir meseledir ve esbabı tamamile his ve hayal kıymetlerde ölçülmek lâzımgelir. Nitekim bu bahsi evvelce kurcalamıştık. Tabiî hatırlarsınız.

TİPİD E BİR YOLCU

Sesler sağırlaşıyor karlı günün sonunda Koyulaşan beyaz bir duman helezonunda... Kar yağıyor, yağıyor daha sık, daha dolgun, Yüzünü donduruyor bir akşam yolcusunun... _

Bu yolcu kar içinde fışkırmış gibi yerden Canlanan bir heykele benziyor ki mermerden, Adımını tutacak ne bir set var, ne pusu,

Ne bu ölüm nefesli tipiden bir korkusu !... Tufan bile boşansa bu kudreti yıldırm az: Yürüyor durmaksızın, dinlenmeksizin biraz. Çiğnedikçe yumuşak bir adem örtüsünü Her adımda bir gurur kabartıyor göğsünü. Yürüyor adam boyu yükselen kar içinde,

Derinden kurt şeşleri, ulumalar içinde İlerliyor, daima ilerliyor bu heykel! Boşlukları kavrıyor her lâhzada iki el!

*

Kar yağıyor, yağıyor yolları kapatarak... Fakat yolcu yine dev adımları atarak Bir çığ gibi aşıyor o kar yığınlarını... Ve içinden diyorki: “Hayat yılgınlarını Yere seren fırtına beni yalnız kamçılar,

Vücudumu mermerden, kalbimi tunçtan kılar...,, İşte hep bu azimle atılmış ileriye,

Ölümle pençeleşse dönmez artık geriye. Baştan başa etrafı buzdan kesilse duvar. Onun yine bin geçit aşacak dermanı var. Göz gözü görmüyorken bu yollarda tipiden, Bir ademden başka bir ademe doğru giden

Bu yolcuya fenerdir baykuşların g ö zleri! Kucaklamak hırsile belki sonunda fecri, Boşlukları kavrayıp her lâhzada iki el, Yürüyecek, daima yürüyecek bu heykel...

Halit Fahri

Zelzele

Zelzele, dün gece, İstanbulu uykusunun en tatlı yerinde oynattı. Garip şey! haîtalardanberi komşu toprakları sarsan [ve şimdi gizli adımlarla bize yaklaşır gibi olan bu afetin, faaliyete geçm ek için insan gafletini kollayışta gösterdiği şeytani dikkate bakılırsa, bunun! cana kasdetmiş bir müthiş zekânın işi olduğuna hükmetmek lâzimgeliyor.

Öyle ya ! muharebelerde düşmanın dalgın karar­ gâhları topa tutmak ve hırsızın soyacağı evin duva­ rına tırmanmak için intihap ettiği saat, hemen daima zelzelenin de harekete gelmek için beklediği saattir: gecenin ilerlemiş bir saati!

Gerek düşman, gereK hırsız, gerek zelzele, gâfil insanın soyonup entarisini giymesini ve yatağa uzanıp, rahat rahat horlamasını gözlerler.

Anlaşılan, ikide bir toprağın temellerini sarsan gizli ve korkunç kollar, gecenin ikaranlıkları içinde, insanları, don ve gömlekle, yalınayak, başıkabak, sokaklara perişan dökülmüş görmekten zevk alan tuhaflık merakında bir zalim kuvvetin hesabına, tahtelârz âlemde şu garip faciaları hazırlayıp duru- yur!

A hm et Haşim İZAH

Kıymetli bir şair olan Ahmet Haşim Beyin yukaridaki men- suresi l'acianın bile fantezi görüşlere müsait olduğunu size

anlatır. Fakat dikkatle okursanız, bu yazının zelzeleden tehey- yuce gelen bir kalbin- akisleri olduğunu hissedersiniz. Yalnız -Ahmet Haşini Bey, kısa, fakat telkin kuvveti fazla olan bir san atkâr zevkiie, bir feciadan yepyeni bir tahassüs ortaya çıkarmıştır.

Ş i i r :

Belgede Edebi kıraat nümuneleri (sayfa 52-57)

Benzer Belgeler