• Sonuç bulunamadı

2.2.3 2000 Yılı ve Sonrasında Uygulanan Politikalar

2.2.3.1 Türkiye’de Tarım Reformu 1 İç Dinamikler

2.2.3.1.6 Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARIP)

Tarımla ilgili reformun ilk aşamasının sinyalleri 7. ve 8. beş yıllık kalkınma planları yanında, Dünya Bankasıyla yapılan Ekonomik Reform Kredisi (Economic Reform Loan, ERL) anlaşması çerçevesinde verilmiştir.

2000 yılı ilk aylarında yapılan Ekonomik Reform Kredisi anlaşmasının temelde beş ayağı bulunmaktadır. Bunlar:

• Daha sıkı mali politikayı desteklemek için yapısal mali reformları

geliştirmek,

• Adil ve finansal olarak sürdürülebilir sosyal güvenlik sistemini tesis etmek, • Finansman sektörünün güvenirliliğini korumak, finansal aracıların (banka ve

özel finans kuruluşları) etkinliğini artırmak,

• Tarımsal büyümeyi ve tarımsal gelir oluşturmayı teşvik etmek

• Enerji ve altyapı sektörlerinin kısıtlarını kaldırmak ve özelleştirmeyi (POAŞ,

TÜPRAŞ, THY, ERDEMİR ve PETKİM) hızlandırmaktır (IBRD, 2000).180

Yukarıda sayılan unsurlardan tarımsal büyümeyi ve tarımsal gelir oluşturmayı teşvik etmek, ARIP projesinin başlangıcını oluşturmaktadır.181 Türkiye 2001 yılından itibaren uygulanmaya başlanan Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARIP) kapsamında; tüm tarımsal fiyat desteklemelerini ve girdi sübvansiyonlarını kaldırarak Doğrudan Gelir Desteği Sistemine (DGDS) geçmiştir. Başka bir deyişle 2000 reformu, Türkiye tarımsal destekleme politikalarında radikal bir değişiklik olarak gündeme gelmiştir. 182

2000 yılı Ekonomik İstikrar Programı ile birlikte uygulamaya giren tarım reformu, OTP’ye uyum konusundan bağımsız olarak hazırlansa da reformun ana unsuru olan Doğrudan Gelir Desteği Sistemi, AB’de Mayıs 1992 reformu ile uygulamaya sokulan telafi edici ödeme sistemine benzerlik göstermektedir.183 Tarım reformunun diğer unsurları ise; Daha çok büyük işletmelere kazanç sağlayan fiyat ve kredi desteklerinin tedrici olarak kaldırılması ve tarımdaki devlet işletmelerinin özelleştirilerek, tarım ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanmasındaki hükümet müdahalesinin azaltılmasıdır. 184

180 Fahri Yavuz., a.g.m., s. 49 181 Fahri Yavuz., a.g.m., s.50

182 Ahmet Şahinöz – Aylin Özaltan – Işıl Gökduman, “Küreselleşme Sürecinde Türkiye Tarımı”, http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/880067f879409df_ek.pdf?tipi=14&sube=, (19.11.2009), s. 15-16 183Neslihan Yalçınkaya – Hakan Yalçınkaya – Coşkun Çılbant, a.g.m., s.109

Bu çerçevede ARIP, fiyat, gübre ve kredi gibi desteklerin kaldırılarak DGD’nin bu desteklerin yerine ikame edilmesi, üretim fazlasının olduğu alanlardan (tütün ve fındık) alternatif üretim sahalarına geçişin desteklenmesi ve hükümet bağlantılı tarım satış kooperatiflerinin üyelerine hizmet etmede yeniden yapılandırılması ve özelleştirilmesini amaçlamaktadır. 185

DGD ile amaç, piyasaya müdahaleci olan ve önemli mali yük getiren desteklerin kaldırılarak, piyasaya müdahale etkisi en az olan, dünyada kabul gören ve yönelinen DGD’nin beş yıllık bir dönem içerisinde uygulamaya sokulmasıdır. Alternatif ürün unsurundan amaç, özellikle fiyat destekleriyle etkin olmayan üretime kaymış olan çiftçilerin, piyasa sinyallerine göre daha etkin olacak üretim alanlarına dönmesine yardımcı olmaktır. Tarım satış kooperatiflerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kısımdaki amaç ise, Haziran 2000’de çıkarılan kanunla özerkleştirilen bu kooperatiflerin, kanun doğrultusunda yapılanması yönünde desteklenmesidir. Bu desteklemenin önemli bir kısmı, idare maliyetlerini düşürmek için yapılan işten çıkarmalara finansal kaynak sağlanmasıdır.186

1999 yılı sonunda başlayan dönemde uygulanan tarım reformunun Türkiye tarım yapısı üzerinde doğurduğu sonuçlar, Dünya Bankası tarafından incelenmiş ve yayımlanmıştır.

Rapor sonuçları şöyle özetlenebilir; 187

• 1999 – 2002 aralığında, tarımsal sübvansiyonlar 6 milyar US $ azalarak 1.1

milyar US $’a inmiştir. Başka bir deyişle, tarımsal sübvansiyonların GSMH’ya oranı % 3.2’den % 0.5’e inmiştir.

• Aynı dönemde, tarımsal GSMH 27 milyar US $’dan 22 milyar US $’a

inmiştir.

185 Fahri Yavuz, a.g.m., s.49 186 Fahri Yavuz, a.g.m, s. 50

• Çiftçiler üzerindeki net etki, yaklaşık 4 milyar US $ tutarında yıllık zarar

olmuştur.

• 2002 – 2003 reform döneminde gerek suni gübre gerekse tarımsal kimyasal

madde kullanımı % 25 – 30 azalmıştır.

• Tarım kredisi faiz oranları negatiften pozitife dönmüştür.

• Kredi alan çiftçiler, borçlarını başlıca üç nedene bağlı olarak

ödememişlerdir: tarımsal gelirdeki azalmalar, yüksek reel faiz oranları ve bazı çiftçilerin borçların kısmen affedilmesi yolundaki beklentileri.

• 1999 – 2001 arasında, Türkiye’de üretilen başlıca tarım ürünlerinin brüt

değeri, reel olarak % 16 azalmıştır.

• Bütün ürün çeşitlerinde Türk ihracat ve ithalatının 1997 – 2002 döneminde

artış göstermesine karşın tarım ve gıda ürünlerinin toplam ihracat ve ithalattaki payı düşmüştür. 2001’deki önemli orandaki devalüasyon, üretim artışı ile birlikte ihracatın artmasına yardımcı olmuş ve işlenmemiş tarım ürünü ithalatındaki azalmaya yol açan en önemli faktör olmuştur.

• 1999 – 2001 arasında hektar başına üretimin dolar eşdeğeri % 28 azalmıştır

(864 US $/hektardan 621 US $/hektara). Bütün önemli tarım ürünü gruplarında genel düşüş kaydedilmiştir. Bu düşüş - % 13 ile bakliyatta en az oranda, - % 38 ile tütün şeker pancarı ve pamuğu da içeren bir kategori olan “öteki tarla ürünlerinde” en yüksek oranda gerçekleşmiştir. Hektar başına meyve değeri % 29 azalırken, hububat ve sebze değeri sırası ile % 22 ve % 23 düşmüştür. Bu dönemde hektar başına katma değer dolar bazında yaklaşık % 40 düşüş kaydetmiştir.

• Reform döneminde toplam ekili alan, Akdeniz Bölgesi dışında bütün

bölgelerde yaklaşık % 2 azalmıştır. Bu azalmanın üçte ikisi, ekili alanın (başlıca tahıl) ve nadasa bırakılan tarlaların 300.000 hektardan fazla (ekili alanın yaklaşık % 3.5’u oranında azalma) azaldığı Orta Anadolu Bölgesinden kaynaklanmıştır.

• 1999 ve 2001 arasında tarım ürünleri fiyatları, tahmini olarak % 40

• Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük destekleme oranlarına sahip olan

ülkeler arasında bulunmakla birlikte GSMH’nin yüzdesi olarak bu destek, OECD ülkelerindeki en yüksek destek oranlarından biridir.

DGD programı, çiftçilerin maruz kaldığı net gelir kaybının yaklaşık % 35 – 45’ini karşılamıştır. Bu durum, tarım nüfusunun yaklaşık dörtte üçünü içeren DGD Programından fiilen yararlanabilenleri etkilemektedir. 188