• Sonuç bulunamadı

Tanrısal Hikmet ve Kötülük Problemi

1. BÖLÜM

1.3. MÂTÜRÎDÎ’NİN DÜALİZMİN KAYNAĞI OLARAK KÖTÜLÜK

1.3.1. Tanrısal Hikmet ve Kötülük Problemi

Mâtürîdî, yeryüzünde iyilik ve kötülüğün bir arada bulunmasını hikmet kavramına bağlamaktadır. Ona göre “hikmet her şeyi kendisine uygun olan yere koymak, her hakkı hak sahibine ulaştırmaktır (her şeye evrende bulunduğu konuma uygun olan gerçek tabiatını vermektir.)”. Bir başka tanıma göre ise hikmet, Mâtürîdî nazarında kozmolojinin açığa çıkarmasını gerektiren evrenin teolojik doğası olarak ifade edilmektedir.189 Genel anlamda hikmet, bağımsız ve arkasında herhangi bir soru bırakmayacak derecede açık olan tanrının özünün bir sıfatıdır. Tanrı iyi ya da kötüyü yapmakta olmayıp, sadece iyi ya da kötü olduğu tespit edilen emir ve yasaklar vermektedir.190 Ona göre Allah’ın fiillerinin hepsi bir hikmet dairesi içindedir. Bundan dolayı O’nun zatı itibariyle hakîm, ganî ve alîm olduğu herkes tarafından bilinen bir şeydir. O’nun fiillerinin hikmet çerçevesinin dışında olduğuna dair algılar, duyular âlemi ile ilgili olup bilgisizlik veya ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır.191 Çünkü hikmete dayanmayan iş yapmak kemal sıfatlarıyla nitelendirilmiş Allah'a yaraşmaz.192

Onun açısından evren sonsuz hikmet sahibi bir varlığın eseri olduğundan, insanın, onun tamamının ya da her bir parçasının hikmetlerini bütünüyle kavraması mümkün değildir. Çünkü sınırlı olan akıl gücünden, sınırsız olan hikmetleri bütünüyle kavraması beklenilemez. Bununla birlikte insan, Allah’ın varlığını, birliğini ve en yüksek sıfatlarını kavramasına yetecek ölçüde bazı hikmetleri bilme imkânına sahiptir.193

Kötülük de böyledir. Mâtürîdî’nin kötülük problemine yaklaşımında hikmet kavramının rolü çok büyüktür.Çünkü Ona göre evrenin her bir parçası hikmetli bir yaratıcının varlığına işaret eder.194

Mâtürîdî, kötülük ve iyiliğin

189 Abdullah Demir, "Mâtürîdî Gelen-ekinin Teşekkül Sürecinin Teorik Temelleri: Mâverâünnehirli

Mütekellim Hanefîlerin Din Anlayışı", Din Felsefesi Açısından Mâtürîdî Gelen-Ek-i, s. 35.

190 Ulrich Rudolph, Mâturîdî, s. 513. 191

Sıddık Korkmaz, İmam Mâtürîdî ve Mezhep Eleştirileri, s. 116.

192 Cağfer Karadaş, "Allah-Âlem İlişkisi: Yaratma", Kelam, s.270. 193 Şaban Ali Düzgün, Mâtürîdî’nin Düşünce Dünyası, s. 422. 194 Şaban Ali Düzgün, Mâtürîdî’nin Düşünce Dünyası, s. 386.

bir arada bununmasını "hikmet"195 kavramı etrafında açıklamış, tüm bunların bir hikmeti ve insanlar için gerekli olduğu tespitinde bulunarak konuyla ilgili ileri sürülen iddiaları çürütmeye çalışmıştır.196

Mâtürîdî, Seneviyye (dualist)'nin hakîm olan zatın âlemde kötülüğü ve şerri işleyemez fikrini saçma olarak kabul etmektedir; çünkü onlar, hikmeti tanımlama konusunda bir yanlış anlamaya sürüklemişlerdir. Mâtürîdî hikmeti, her şeyi tam yerli yerine koymak ve herkese müstehak olduğu hakkını (hazz) ihmal etmeksizin ve kayıtsızlık göstermeksizin vermek olarak tanımlamaktadır. Bundan başka o, insan aklının bütün yaratıklardaki Allah'ın hikmetini idrakte sınırlı olduğunu ifade etmektedir.197

Onun düşüncesine göre hikmetin merkezi insandır. Örneğin; Allah’ın muhatapları olan insanlar olmazsa Allah’ın sıfatları için hikmetten söz edemeyiz; fakat O’nun fiillerinde hikmetin bulunması bir zorunluluk değildir. Ayrıca hikmet sahibi oluşu mahlûkatın var oluşuna bağlı değildir.198

Allah fiillerini hikmet ile yapar ve bu fiiller bir sebebe dayanır. Sebepsizlik ve hikmetsizlik abes bir iş olup; Allah böyle bir iş yapmaz. Bu nedenle O’nun fiilleri hikmeti gereğidir. Fiillerinin hikmete dayanmasından, fiillerinin zaruretle meydana gelişi anlaşılmalıdır. Allah’ın bütün

195

Genel anlamda hikmet, bağımsız ve arkasında herhangi bir soru bırakmayacak derecede açık olan Tanrı’nın özünün bir sıfatıdır. Tanrı iyi ya da kötüyü yapmakta olmayıp, sadece iyi ya da kötü olduğu tespit edilen emir ve yasaklar vermektedir. Mâtürîdî’ye göre “hikmet” her şeyi kendisine uygun olan yere koymak, her hakkı hak sahibine ulaştırmaktır (her şeye evrende bulunduğu konuma uygun olan gerçek tabiatını vermektir.)”. Bir başka tanıma göre ise hikmet, “işleri muhkem ve sağlam yapmaktır.” Bu, hikmetin, zıttı olan ‘sefeh’e nispetle yapılan tanımdır. Sefeh, “eylemlerin tutarsız, işlerin ise karışık ve düzensiz olması” halini ifade eder. Allah’ın fiillerinin hepsi bir hikmet dairesi içindedir. Bundan dolayı O’nun zatı itibariyle hakîm, ganî ve alîm olduğu herkes tarafından bilinen bir şeydir. O’nun fiillerinin hikmet çerçevesinin dışında olduğuna dair algılar, duyular âlemi ile ilgili olup bilgisizlik veya ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. (Bu dipnot “Sıddık Korkmaz, İmam Mâtürîdî ve

Mezhep Eleştirileri, s.116; Ulrich Rudolph, Mâturîdî, s.513; Şaban Ali Düzgün, Mâtürîdî’nin Düşünce Dünyası, s.388” den alınmıştır.)

196

Recep Önal, Ebû Mansûr El-Mâtürîdî'ye Göre İslam Dışı Dinler, s. 368; Bu hususta İlk/erken dönem İslam Kelâmının özelliğine bakacak olursak cisimlerde varsayılan zıtlıklar ve bu zıtlıkların mutlak kudretli bir müessir tarafından ortadan kaldırılmasına dayanan bir delile sahip olmasını görürüz. Bu delile örneğin Mâtürîdî’nin doğrudan bir kaynağı olabilecek İbn Şebîb’de rastlamaktayız. Ancak İbn Şebîb yine Kelâmda bu düşüncenin ilk otoritesi olarak zikredilen Nazzâm’a bağımlıdır. Zira Hayyat’a Nazzâm şöyle demiştir: “Ben soğuk ve sıcağı, her ne kadar birbirlerine zıt olsalar ve birbirinden uzaklaşsalar da bir cisimde birleşmiş (müctemi’ayni) olarak buldum. (mine’t-tedâddi ve’t-

tenâfuri) Ben bunların kendiliklerinden birleşebilmelerinin mümkün olmadığını anladım. (Bu dipnot

Ulrich Rudolph, Mâturîdî, s. 414'den alınmıştır.)

197 Lutpi İbrahim, "Allah'ın Varlığı Hususunda Mâtürîdî'nin Delilleri", Din Felsefesi Açısından

Mâtürîdî Gelen-Ek-i, s. 545.

fiillerinde hikmet vardır, ancak biz bu hikmetin bir kısmını kavrayamayabiliriz.199 Hikmetin özünde aslında adalet yatmaktadır. Tanrı, her şeye ona uygun olan tarzda muamele ettiği için adildir.200

Anlaşıldığı üzere Mâtürîdî’ye göre kötülüğün varlığının da hikmetleri vardır; fakat bizim bunları tam olarak anlamamız mümkün değildir. Fakat Mâtürîdî, kötülüğün var oluş hikmetlerinden anlayabildiğimiz kadarını aktarmaktadır. Elbetteki Mâtürîdî’nin hikmet üzerinde durmasının sebebi kendi inanç sistemini ortaya koymak değildir. Kötülüğün varlığını ve iyilikle kötülüğün bir arada bulunmasını hikmete bağlayarak tevhide ulaşmayı amaçlamakta; yani Seneviyye’ye cevap vermeye çalışmaktadır.

Mâtürîdî’ye göre âlemde kötülük var olmalı ve iyi ile kötü bir arada bulunmalıdır. Çünkü ona göre yeryüzündeki nesnelerin (kötü ve iyi her türlü nesnenin) menfaat ilişkisi vardır.201

İyi ve kötü varlıklar birbirleri olmadan varlıklarını sürdüremezler.

Mâtürîdî, zararlı ve yararlı nesnelerin bir arada bulunmasının hikmetini üç sebebe bağlamıştır. Bunlardan bahsedelim.

1.3.2. Seneviyye’nin Düalizmine Cevap: Zıt Nesnelerin Bir Arada