• Sonuç bulunamadı

Tablo 1: 1259/843-44 Tarihinde Yenikapı Mevlevîhânesi’de Bulunan Kap-Kacaklar

Eşyanın İsmi Adedi

1. Kazan 1 2. Dede Sahanı 8 3. Leşkeri Sahanı 3 4. Pilav Sahanı 2 5. Leşkeri 5 6. Ayaklı Sahan 9 7. Hoşaf Sahanı 2 8. Çorba Tası 4 9. Vasat Sini 2 31

Necdet Tosun, “Tasavvuf Kültüründe Tekke Yemekleri”, Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma

Dergisi, Yıl:5, Sayı:12, Ankara, 2004, s.128.

32

KMMA, Dosya No, 165/03-03.

33

Zübeyir, a.g.m., s.136.

34

59

10. Abdest Leğeni 1

11. Kafesli Leğen İbrik 3 12. Sagîr ve Kebîr Ocak Güğüm 2 13. Kebîr Ta‘amiye 1

14. Sagîr Leğen 1

15. Sergi 1

16. Sagîr Yumak 1

17. Kebîr Şamdan 2

18. Sagîr Top Şamdan 3 19. Kebîr Kahve İbriği 1 20. Vasat ve Sagîr Kahve İbrik 3

21. Kahve Sethi 2 22. Sagîr El İbriği 1 23. Zencir Kefce 1 24. Kantâr 1 25. Sâtır 1 26. Balta 2 27. Kebâb Şişi 4

28. Sagîr Sac Ocak 2

29. Kum Saat 3

60

2.2. GELİRİ YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ MUTFAKLARINA

TAHSÎS OLUNAN BAZI ARAZİLER

Osmanlı devletinde topraklar üç kısıma ayrılırdı. Toprak ya mirî yani devlete ait, ya mülk yani şahıslara ait, ya da vakıfdır. Mülk arazi, sahibinin mülkü kazanma yollarından veya padişah tarafından şahıslara devlete hizmetlerine karşılık mülk olarak verilen yerleri kapsamaktadır. Bu çeşit arazide tam mülkiyet esasları geçerli olup sahipleri istedikleri gibi toprakları üzerinde tasarruf hakkına sahip bulunuyorlardı. Bu tasarruflar genelde şekle bağlı değildir. Sadece ileride çıkması muhtemel anlaşmazlıkları önlemek için uygulamada bu tasarruflar şeriyye sicillerine kaydedilmekteydi. 35

Mirî arazi ise, mülkiyeti yani rakabesi devlete, tasarruf hakkı şahıslara ait olan arazilerdir. Toprağın gelirlerine göre has, zeamet ve tımar olmak üzere üçe ayrılmıştır. Bu arazinin tasarrufuna sahip olan kimse temlik veya devretmek dışında tam tasarruf hakkına sahiptir. Mülk sahibi toprağı kendisi ekebilir, başkasına kiraya verebilir ve borcuna karşılık vefâen ferağ edebilir ve zamanla oranları değişse bile mirasçılarına intikal edebilirdi. Has, zeamet ve tımar sahipleri toprağı sahibi sayıldıklarından tasarruf hakkı sahiplerinin bu hak üzerindeki tasarrufları ancak kendi rızalarıyla gerçekleşirdi. Bu gibi işlemlerde has, zaim ve tımar sahipleri yeni tasarruf hakkı sahibine kendi mühürledikleri belge yani temessük belgesi verirlerdi.36 1263/1847 tarihine kadar mirî arazinin idaresi ve bu arazinin ferağ ve intikali, tefviz, gibi tasarruf işlemlerinin yerine getirilmesi ve ilgililere tasarruflarını gösterir senetler vermek, has, tımar ve zeamet sahipleri ile Koru Ağaları, Subaşılar, Mültezim ve Muhassıllara ait idi. Bunlar tarafından verilen tasarruf belgelerine sipahi senedi,

35

Mithat Sertoğlu, “Osmanlı İmparatorluğu Devrinde Toprak Dirliklerinin Çeşitli Şekilleri”, VI.

Türk Tarih Kongresi : Kongreye Sunulan Bildiriler, Türk Tarih Kongresi (VI : 1961 : Ankara),

Ankara, TTK Yayınevi, 1967, s.281-295.

36

Osman Kaşıkçı, “Osmanlı Hukukunda Taşınmazlara Tasarruf Şekli ve Tasarruf Belgelerinin Günümüz Hukukunda Geçerliliği”, E-Akademi Dergisi, Sayı:14, Nisan 2003, (Çevrimiçi) http// www.e-akademi.org, 15 Nisan 2014.

61 Zaim Senedi, Tapu Temessüğü denirdi. Bütün bu senet çeşitlerini ifade etmek için ise “Atik Senetleri” kavramı kullanılmaktaydı.37

Vakıf arazi ise, aslında mirî arazi iken sonradan gelirleri hayır kuruluşlarına tahsîs edilen taşınmazlardır. Vakıf arazide toprağın tasarrufu ve gelirinden intifa vakfedildiği maksada aittir. Toprağın sahibi ise kimse değildir. Bunların mülkiyeti üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunmak çok sıkı şartlara bağlanmıştır. Vakıf mütevellisi, vakfedilmiş olan taşınmazlar üzerinde mülkiyetin devir ve temliki dışında diğer tasarrufları yapabilirlerdi. Vakıf araziler mülkiyetleri açısından iki kısıma ayrılmıştır. Birincisi olan sahih vakıflar vakfeden kişinin yani vâkıfın mutlak mülkiyetini vakfettiği vakıflardır. Böylece vakfedilen nesnenin mülkiyeti de vakfa geçmektedir. Bu tür vakıflarda esas olan vakfın İslâm hukukuna uygun olmasıdır. İkincisi tahsîs veya irsad kabilinden olan vakıflardır. İrsadi vakıf ya da tahsisat vakıfları olarak adlandırılan bu nevi vakıfların temel özellikleri devletin birtakım milli imkanların kurulan vakfa aktarılması ve elde edilen gelirlerin vakfın vakfiyede belirtilen faaliyetlerinin finansmanında kullanılmasıdır.38 Bu vakıflar mirî arazinin üzerinde çalışanların ödemek zorunda oldukları vergiler veya yine aynı arazinin tasarruf hakkının karşılığını ya da her ikisinin birden getirisini vakfa tahsîs etmesiyle oluşur. Genellikle vakıf bedeli devlet hazinesinden karşılanarak yapılması gereken hizmetlere tahsîs edilmektedir. Bu tür vakıflara tahsîs-i sahih denilmektedir.39 Vakıf toprakları fonksiyonları yönünden bakıldığında iki kısma ayrılır. Birincisi aynıyla intifa olunan vakıflardır ki, bu tür vakıflarda insanlar bizzat kendileri vakıftan yararlanırlar. İkincisi ise aynıyla intifa olunmayan vakıflardır. Asl-ı vakf diye de bilinen bu vakıflarda amaç ihtiyacı olanın hizmete ulaşmasını sağlamak amaçlanmıştır. Buna örnek bir vakfa bina, arazi, nakit para vs. vakıfları gösterilebilir.40

37

a.y.

38

Tahsin Özcan, “Osmanlı Devleti’nde Eğitim Hizmetlerinin Finansmanı,” Osmanlı Devletinde

Bilim ve Eğitim Milletler Arası Kongresi Tebliğleri, der., Hidayet Yavuz Nuhoğlu, İstanbul, Ircıca,

2001, s.134.

39

Muhiddin Tuş, “Osmanlılarda Özel Toprak Mülkiyeti ve Vakıf Münasabeti”, SÜ. Sosyal Bilimler

Enstitüsü Dergisi, Sayı:5, Konya, 1999, s.186.

40

62 Geliri Yenikapı Mevlevîhânesi mutfağına tahsîs olunan Balıkesir Yakub Karyesi’nde bulunan araziler mülkiyetleri açısından tahsîs ve irsad kabilinden

vakıflar kategorisinde, fonksiyonları açısından ise aynıyla intifa olunmayan vakıflar

kategorisi içerisinde değerlendirilmelidir.

Osmanlı Devletinde II. Mahmud zamanında ülkedeki vakıfların devlet kontrolüne alınabilmesi için kurulan evkâf idaresi ülkedeki vakıflarıda kendi arasında ayırmış oldu. Buna göre bizzat mütevellileri tarafından idare olunan vakıflar Mülhak vakıflardı. Padişahların vakıfları ve mütevellileri kalmayan vakıflar ise Mazbut vakıflar sınıfına giriyordu. Bir de Müstesna vakıflar vardı ki Evkâf nezaretinin müdahalesi olmaksızın doğrudan doğruya mütevellileri tarafından idare olunan vakıflardı. Mevlânâ vakfına daha sonra “Evkaf-ı Celâliyye” adı verilmiş ve Mülhak vakıflar içerisinde ayrı bir konuma getirilmiştir.41 Bu vakıfların âsar ve rüsûmunu mütevelli alır, ferağ ve intikal muameleleri mütevellinin izniyle yapılır, tasarruf senetlerini de mütevelliler verirdi.42

Yenikapı Mevlevîhânesi’ne tarihi boyunca devlet ricâlinden önemli birçok yardım yapılmıştır. Bu yardımlardan biri de Sultan IV. Mehmed Hân’ın Balıkesir’e bağlı olan Yakup Karyesi’nde bulunan Hasan Paşa Vakfı arazilerinin gelirlerini Yenikapı Mevlevîhânesi’nde bulunan dervişlerin yemek ihtiyaçlarını karşılamak üzere tahsîs etmesidir.43

Yenikapı Mevlevîhânesi’ne yemek bedeli olarak tahsîs olunan Hasan Paşa Vakfı’nın Yakupköy ve Edremit’te bulunan Çifte Hamamlar’ın vergi ve ağnam geliri olarak gönderilen bu vergilere 1274/1858 de bazı vergi memurları tarafından el konulmuş, Hazine tarafından el konulan bu vergilerin Mevlevîhâneye iadesi için Mevlevîhâne yetkilileri devreye girerek İstanbul’da gerekli mercilere

41

Gölpınarlı, a.g.e., s.246.

42

Mesela bkz., KMMA, Dosya No, 165/01-02a; 165/01-07a; 165/01-08a; 165/01-09a.

43

“Cennetmekân Sultân Mehmed Han-ı râbî‘ hazretlerînin İstanbul’da Yenikapû mevlevî-hânesi fukarâ ve dervişânı ta‘âmiyelerine şart-ı tahsîs buyurmuş oldukları Nezaret-i Evkâf-ı Hümâyûna mülhak Balıkesir’de Ya’kûb Karyesinde emir-i ahûr Hasan Paşa zâviyesi dimekle ma‘rûf zâviye arâzîsinden…”, KMMA, Dosya No, 165/01-02a; KMMA, Dosya No, 165/01-03a; KMMA Dosya No, 165/01-05.

63 başvurmuşlardır.44 Bu başvuru netice vermiş, Yakupköy ve Çiftehamamlar’dan alınan vergiler Mevlevihane’ye terk edilmiştir.45

2.2.1.Geliri Yenikapı Mevlevîhânesi Taâmiyelerine Tahsîs