• Sonuç bulunamadı

Tımar Sisteminin Bozulması…

16. YÜZYILDA OSMANLI EKONOMİK SİSTEMİNİ ETKİLEYEN

2.1. Ekonomik ve Sosyal Yapı, İç ve Dış Dinamikler…

2.1.5. Osmanlı Devleti’nde Tımar Sistemi…

2.1.5.3. Tımar Sisteminin Bozulması…

Osmanlı ekonomisinde sistemin iyi işlediği dönemlerde mali bir sıkıntı Merkezi Hazine, Padişah Hasları ve Tımar Alanları arasındaki dengelemelerle giderilmiştir. Ancak 17.yüzyıldan itibaren sistemde ortaya çıkan sorunları gidermek zorlaşmıştır. Yeni Dünya’nın keşfinden sonra ortaya çıkan etkiler Osmanlı Devletinde de hissedilmeye başlanmıştır. Enflasyonist baskılarla birlikte ticaret yollarının değişmesi ve artan nüfustan kaynaklanan sorunlar, savaşların eskiye

nazaran daha uzun sürmesi ve masraflarının artmasıyla birlikte ortaya çıkan nakit ihtiyacı Osmanlı kurumlarını zorlamıştır (Cezar, 1986: 31).

Uzun yıllar Osmanlı toprak sisteminin temelini oluşturan tımar sistemi 16.yüzyılın sonundan itibaren bozulmaya başlamıştır. Bu bozulmanın çeşitli sebepleri olduğu tarihçiler tarafından dile getirilse de en önemli sebeplerden birinin yüksek rütbeli kişilerin tımarları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları, askeri amacın dışına çıkılması olduğu ağırlık kazanmaktadır. Bir diğer sebep ise çiftçinin içine düştüğü iktisadi buhran ve dolayısıyla sipahilerin bundan etkilenmiş olmasıdır (Akdağ, 1945: 422).

Osmanlı Devleti’nde iktisadi buhrana neden olan ise Avrupa’da kendisini göstermeye başlayan Fiyat Devriminin etkisi olmuştur. Avrupa’da temel gıda mallarından olan buğday ve arpa gibi ürünlerin fiyatlarında yaşanan artışlar hububat ihtiyacının karşılanmasında Osmanlı Devletini gündeme getirmiştir. Osmanlı Devleti hububat ihracatını büyük ölçüde yasaklamış olmasına rağmen dışarıya gayri resmi yollardan hububat çıkışını engelleyememiş ve kaçakçılık artmıştır. Yaşanan enflasyonist süreç tarım ürünlerinin fiyatlarında artışa neden olmuştur. Ayrıca Avrupa’da savaş tekniklerinde yaşanan gelişmeler, ateşli silahların kullanım alanının yaygınlaşması ve düzenli piyade ordularının kullanılması tımarlı sipahilerin önemini yitirmesine neden olmuştur (Aydın, 2001: 70).

“Fiyat devriminin etkisiyle sipahilerin tarımsal üreticilerden nakit olarak topladıkları çift resmi gibi vergiler erozyona uğramıştır. Merkezi devlet, söz konusu vergilerin miktarlarını artan fiyatlarla birlikte sık sık yeniden düzenlemek yerine başka bir yola başvurmuştur. Savaş gibi olağanüstü durumlarda merkezi devletin doğrudan doğruya topladığı avarız-ı divaniye ve tekalif-i örfiye gibi vergileri sık sık talep etmeye başlamıştır. Bu gelişmeler karşısında reaya ve sipahiler güç duruma düştüler, yoksullaşmaya, savaş sırasında orduya katılmamaya yada asker göndermemeye başladılar. Yüzyılın sonuna doğru ise bazı sipahiler tımarlarını terk etmeye başladılar” (Pamuk, 2011: 122).

Reayanın içine düştüğü sıkıntılardan bir tanesi de akçeye yapılan müdahaleler ve kalp ve kırık akçenin piyasada yaygınlaşması olmuştur. Piyasada bozuk akçe ve hakiki akçe arasında yaşanan etkileşim reayanın zarar görmesine neden olmuştur (Akdağ, 2014: 529). 16.Yüzyılda Halep, Kefe, Edirne ve Gelibolu yerleşim

yerlerinden ayrılan, toprağını terk eden köylülerin vergi yükünden kurtulmak için bunu yaptıkları görülmektedir (Arslan, 2001: 207). Reayanın toprağı terk etmesi tarımsal üretimi ve dolayısıyla vergi gelirlerini düşürücü etki yaratmıştır.

Savaşlarda yeni ateşli silahların kullanılması profesyonel bir orduya olan ihtiyacı arttırmıştır. Tımarlı sipahilerin sefere çıkmadıkları zamanlarda tımarlarının başına dönmeleri gerekmiştir. Bu durum onların yeni ateşli silahlara uyum sağlamalarını güçleştirmiştir. Temelde sipahilerin sayılarının azalmasının nedeni olarak bu durum işaret gösterilmektedir (Ünal, 1997: 214). Kılıç ve at üstünde savaşmaya alışık olan tımarlı sipahiler yeni silahları kullanma konusunda yetersiz kaldıklarında ise hem gelir kaybı hem de itibar kaybı yaşamışlardır (Faroqhi, 2010: 68).

Devlet’in gözünde sipahilerin öneminin azalmasına paralel şekilde, sipahiler savaşlara katılmamak için yollar aramışlardır (Aydın, 2001: 71). Uzun süren savaşlar sipahi üzerinde olumsuz etki yapmıştır. 1570 Kıbrıs seferi 4 seneye yayılmıştır. Bu durumdan rahatsız olan tımar erbabı savaştan kaçmanın, dirlikten kurtulmanın yollarını aramıştır (Akdağ, 1945: 424).

Savaşlara az sayıda da olsa tımar ve zeamet sahipleri katılmış fakat, uzun süren savaşlar onları yorgun düşürmüştür. Bu nedenle savaşlara katılmayı istememişlerdir. Tımar sahipleri özellikle büyük savaşlara katılmak istememiş ve yoklama sırasında görünmemişlerdir (Özkaya, 1979: 221). 1645’te başlayan ve 25 yıl süren Girit Savaşı bir dönüm noktası olmuştur, uzun ve masraflı savaşlar dönemi başlamıştır. 17.yüzyılın ilk yarısında Osmanlı bütçeleri kronik açıklar vermeye başlamıştır (Cezar, 1986: 32).

İran Seferleri tımar sistemini daha fazla etkilemiştir. Sipahiler sefere katılmamak için ellerinden geleni yapmışlardır. Sancaklarında bırakılan sipahiler Anadolu’da ortaya çıkan Softa ve Levent ayaklanmalarını destekler halde davranmışlardır. Bu durumu düzeltmek için tımar sahiplerinin dirlikleri ellerinden alınmış ancak Kanuni zamanından beri tımarların değerinin düşmesi nedeniyle bir iyileşme olmamıştır (Akdağ, 1945: 424).

Tımar sisteminde bozulmaya neden olan unsurlar, nakdi ilişkilerin yaygınlaşması, fiyat hareketleri, savaş tekniklerinde görülen değişimler, mali

kapitalizmden sanayi kapitalizmine geçiş olarak sıralanmaktadır. Bu nedenler tımarların merkez hazinesine bağlanmasına yol açmıştır (Tabakoğlu, 2005: 225).

17.Yüzyılda Girit ve Viyana Kuşatmaları Osmanlı maliyesi üzerinde etkili olmuştur. Girit seferi 25 yıl, Viyana kuşatması ise 16 yıl sürmüştür. Bu seferler nedeniyle alınan mali tedbirlerin etkisi uzun süre hissedilmiştir (Özvar, 2003: 14). Kanuni döneminden itibaren önemi azalan tımarlara bu devirde el konulmuş ve kapıkullarına tevcih edilmiştir. Bu durum sistemin askeri işlevinin çökmesine neden olurken sipahilerin sayısında da azalmalar yaşanmıştır. Tımar tevcihleri de sistemin ruhuna uymayan kişilere verilmiştir (Aydın, 2001: 71). Sonunda devlet küçük hizmetler karşılığında bile tımar tevcih etmeye başlamıştır. Avusturya seferi başladığında birçok dirlik sahibi devlete karşı ayaklanmış haldedir. Celali isyanları başladığında bu isyana destek verenlerin içinde çok sayıda tımarlı sipahi olduğu görülmektedir (Akdağ, 1945: 424).

Koçibey risalelerinde tımar sistemindeki ilk bozulmanın Özdemiroğlu Hasan Paşa tarafından bazı yabancılara savaşlarda gösterdikleri başarılardan dolayı tımar verilmesi ve daha sonra iyi kötü ayırt etmeden hak etmeyen birçok kişiye tımar verilmesiyle başladığını ifade etmiştir. Koçibey tımar sistemindeki bozulmayı anlatırken, Kanuni döneminden itibaren padişaha yakın kişilerin liyakatsiz kimselerin iş başına gelmesinde etkin rol oynadığını belirtmiştir. Beylerbeyleri, sancakbeyleri ve daha birçok üst düzey devlet görevlisi kendi hizmetinde olan kişilere bile tımar ve zeamet tevcih etmişlerdir. Bu kişiler toprağın ürün ve karını kendileri tüketirken sefer zamanı sadece yoklamada görünmüşlerdir. Koçibey tımar tevcihlerinin veziriazam tarafından yapılmasını ise şöyle eleştirmektedir.

“Var olan Mahlul arazileri Asitane-i Saadet’ten vezir-i azam dağıtıp vermektedir, çünkü beylerbeyiler ehliyetsizlere verdiklerinde, ehliyetli olanlar, divan-ı hümayuna gelip şikayet ederlerdi. Fakat veziri-i azam olanlar, ehliyetsizlere verince hak sahibi olanlar kime varıp şikayet etsinler”(Koçibey, 2008: 51-53)

Tımar bir çeşit maaş ya da emeklilik gibi nedenlerle saray görevlilerine de verilmiştir. 16.Yüzyılın ikinci yarısında askeri amaçlar dışında verilen tımarlardaki artış sistemin bozulmasında etkili olmuştur (İnalcık, 2012: 121) Eyaletlerde bulunan yeniçeri ve süvarilerin olumsuz davranışları, tımarlı sipahilerin ihmal edilmesi, kadı

naiplerinin rüşvet almaya başlaması zaten var olan sorunları daha da artırmıştır (Yücel, Sevim, 1990: 40-41).

Canikli Ali Paşa Risalesinde tımar sistemindeki bozulmanın nedenlerini şöyle sıralar; (Özkaya, 1969: 164-167)

-Tımarların hak etmeyen kişilere verilmesi, işinde ehil olan Alaybeylerinin yerlerinin değiştirilmesi seferlerde yer alan asker sayısını azaltmıştır

-Tımarların büyük bir çoğunluğu vezir ve devlet ricalinin eline düşmüştür -Büyük tımar sahipleri ise korkuları yüzünden seferlerden kaçmışlardır

Kanuni Sultan Süleyman 1530, II. Selim 1566 yıllarında katı tımar kanunları uyguladılarsa da bunlar yaşanan sorunların giderilmesinde etkili olmamıştır. 1577 yılında III. Murad tüm tımar defterlerinin kendisine arz edilmesini istemiş, yapılan kontroller sonucunda yasal değerinin üzerinde elde edilen tımar gelirleri hazineye aktarılmıştır. Aynı yıl bu şekilde 2 milyon duka hazineye aktarılmış ancak alınan önlemler yeterli olmamıştır. Reaya üzerindeki baskılar devam etmiş askerlik hizmetleri aksamıştır (Zinkeisen, 2011: 114-120).

Vergi toplamak isteyen Osmanlı yerel yönetimi kendi yerel askeri gücünü oluşturmuştur. Ancak bu birliklerin sık sık değiştirilmesi ve her yöneticinin kendi askerlerini beraberinde getirmesiyle silahlı asker sayısı artmıştır. Faroqhi askerlerin işsiz kalmamak için komutanlarını isyana zorladığını düşünmektedir, özellikle 17.yüzyılda vezir yada paşalara bağlı birlikler isyan etmiştir (Faroqhi, 2010: 68).

Sipahilerin ayaklanma girişimleri 1555’te Rumeli’de başlamış ve 1559 Şehzade Bayezid olayı ile yaygınlaşmıştır. 16.Yüzyıldan beri Anadolu’da sayıları artan boş insanlar iç huzuru bozarak kargaşaya neden olmuştur. Durumlarından memnun olmayan sipahiler de bu boş insanlara destek olmuş ve onları toplamıştır. Daha sonra Celali olarak adlandırılacak olan bu kimseler fakir insanlardan oluştukları için bunları besleyebilmek üzere soygunculuk, başkasının malına el koyma gibi olaylar artmaya başlamıştır. 1597 ile 1610 yılları arasında görülen bu ayaklanmalar Anadolu’nun siyasi ve iktisadi düzeninin bozulmasına neden olmuştur. Bu ayaklanmaların başında sipahi erbabından olan kişilerin başı çektiği görülmüştür (Akdağ, 1945: 429).

Tımar sisteminin bozulmasına bağlı olarak tımarlı sipahilerin yerini almaya başlayan ücretli askerlerin neden olduğu mali baskı ve dönem itibariyle yaşanan

enflasyonist baskı nedeniyle bütçe giderleri bir hayli arttırmıştır. Devlet kamu gelirlerinin arttıracak bir yol olarak vergi artışlarını kullanmış bu ise reayanın vergi yükünün artmasına neden olmuştur (Pala, 1996: 57).

Ulufeli asker sayısındaki bu denli artışa mevacib yetişmeyeceği, hazinenin darlık çekeceğini ifade edilmiştir. Bu paralı asker olarak adlandırılabilen ‘Ulufeli asker’ sisteminde yaşanan sıkıntıların başında düzenin bozulması, ölen insanların yerine bile işlem yapılması hatta gerçekte oğlu olmayan kimselerin para karşılığı haklarını satıp yabancılar için oğlumdur diyerek ulufeli askerlerin arasına dahil edildiği görülmüştür (Koçibey, 2008: 56-57).

Ulufeli asker sayısındaki artış devletin mali kaynakları üzerinde ciddi bir baskıya neden olmuştur. Bunun önüne geçmek isteyen devlet bir sefer için köylüleri askere alıp sefer sonrasında terhis etmeyi denemiştir. Ancak bu uygulama istenen sonucu vermemiştir. Köylüler silahlarını iade etmemiş ve daha önceki işlerinin başına dönmemişlerdir (Finkel, 2012: 162). Bunun üzeri merkezi yönetim 16.yüzyılın ikinci yarısında sadece sefer zamanı orduya katılan bunun dışında köylerde konuşlanan yaya askerler sınıfını kaldırmıştır (Doğru, 1990: 50).

Uzun süre Osmanlı ordusunun belkemiğini oluşturan tımar sistemi, ücretli askerlerin maliyetinin hazine üzerinde yaratacağı etkiyi ortadan kaldırmıştır. 16.Yüzyılın sonlarından itibaren sistemde yaşanan sorunlar tımar sisteminin yerini farklı bir uygulamaya bırakmasına neden olmuştur (Barkan, 1980a: 852-853).

Bu kaos ortamı içinde tımar sisteminin yerini iltizam-mültezim sistemi almıştır. Bu sistemin temelinde tımar sahiplerinin payına düşen gelirleri toplama hakkı ihaleye çıkarılmaktadır. Görevini yerine getirmeyen tımar sahiplerinin tımarlarına el konulmaya, sahipsiz tımarlar devlete bağlanmaya ve bazıları ise parayla geri alınmaya başlanmıştır (Pala, 1996: 57).

Benzer Belgeler