• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devleti’nde Tımar Sisteminin Temel Özellikleri…

16. YÜZYILDA OSMANLI EKONOMİK SİSTEMİNİ ETKİLEYEN

2.1. Ekonomik ve Sosyal Yapı, İç ve Dış Dinamikler…

2.1.5. Osmanlı Devleti’nde Tımar Sistemi…

2.1.5.1. Osmanlı Devleti’nde Tımar Sisteminin Temel Özellikleri…

Ortadoğu devletlerinin yaşadığı en önemli sorunlardan birisi para darlığı olmuştur. Altın ve özellikle gümüşün kıtlığı ordunun ihtiyaçlarının karşılanmasını

güçleştirmiştir. Köylünün ödediği tahıl öşrü ayni bir vergidir, devlet bunu nakde çeviremediği için bu vergi kaynaklarını mültezimlere satmış ve ordunun ihtiyaçlarını karşılayacak gelirden mahrum kalmıştır. Bunun önüne geçmek için tarım gelirlerinin askerlere tımar olarak tahsis edilmesi gelenek haline gelmiştir. Bu uygulama Bizans’ta pronoia Müslüman devletlerde ise ikta yada tımar olarak adlandırılmıştır (İnalcık, 2012b: 111-112). Geçimlerini veya hizmetlerine ait masrafları karşılamak üzere asker ve memurlara belirli bölgelerden kendi hesaplarına tahsil yetkisi verilen yıllık geliri 20 000 akçeye tekabül eden vergi kaynaklarına tımar denmiştir (Barkan, 1980a: 805).

Tımar sistemi çift-hane modeline dayanmaktadır. Bu modelde ekilebilir alanlar küçük birimlere bölünmüş, köylü bu birimler üzerinde tasarruf hakkına sahip olmuştur. Bu sistemin sürekliliğinin sağlanması reaya ve toprağın sayımına bağlı olduğu için, bu sürekliliği ve kontrolü sağlayan tahrir denilen sayımlar olmuştur (İnalcık, 2011a: 218).

Tımar sisteminde reayanın işlettiği toprak parçası bir veya yarım çiftlik olarak reayanın ödemekle yükümlü olduğu çift resminin matrahını oluşturmuştur. Çiftliğin alanı ise 70-150 dönüm arasında değişmiştir (Tabakoğlu, 2005: 218).

Tablo-15 Raiyyet Çiftliklerinin Ortalama Boyutları(Dönüm olarak, bir dönüm=920 metrekare)

Sancak Yüksek Kaliteli

Toprak Orta Kaliteli Toprak Düşük Kaliteli Toprak Hüdavendigar(1489) 70-80 100 130-150 Aydın(1528) 60 80 130-150 Konya(1528) 60 80 100-120 Erzurum(1540) 80 100 130 Diyarbekir(1540) 80 100 150 Sirem(1580 civarı) 70-80 100-110 120-130 Mora(1711) 80 100-120 150

Çiftliklerin büyüklüğü toprağın kalitesine göre belirlenmiştir. Yüksek kaliteli toprakların daha az kısmı bir çiftliğe tekabül ederken verimsiz toprakların daha büyük kısmı bir çiftliğe tekabül etmiştir.

“Osmanlı Devleti’nin tüm idari, mali ve askeri yapısı çift-hane sistemine dayanmaktadır. Sistem tarımsal üretimin her biri bir çift öküze sahip ve kendisini beslemeye yetecek bir raiyyet çiftlik’in mülkiyetinin verildiği ve doğrudan devletin kendisi veya bir vekili olabilen toprak sahibine vergisini ödeyen bir köylü ailesi-hane- temelinde yapıldığı bir düzenlemeden oluşuyordu. Arazinin büyüklüğü, toprağın verimliliğine göre 50 dönümden 150’ye kadar veya 5 ila 15 hektar arasında değişiyordu” (İnalcık, 2013: 87).

Osmanlı toprak sisteminin temelini miri toprak sistemi oluşturmuş ve bu sistemde tımarlı sipahilerin toprak yada toprağı işleyen reaya üzerinde herhangi bir sahipliği bulunmamıştır. Tımarlı sipahi görevi kanunların uygulanmasını sağlamak olmuştur. Osmanlı tımar sisteminde reayanın yükümlü olduğu angarya yalnızca devlete karşı olmuştur. Bu angarya ise öşrünü en yakın pazara iletmek ve köyde bir ambar yapmaktır. Sipahi bunun dışında herhangi bir şey talep etmemiş, para karşılığı olmadan bir şey istememiştir. Sipahi para ekonomisinin gelişmediği bir devirde maaşını miktarı belli ve kayıtlı olan toprak gelirinden almak için bir belgeye sahip olan bir görevli vasfı taşımıştır (Barkan, 1980b: 287-288).

Osmanlı Devletinde savaşlar bir gelir kaynağı olarak görülmüştür. Kazanılan zaferlerden sonra ganimet, elde edilmiş, yeni tarım alanları ele geçirilmiş, iskan politikasına uygun yeni ortamlara kavuşulmuş ve vergi ödeyecek yeni bir nüfusa sahip olunmuştur (Cezar, 1986: 27-28). Tımar sisteminin Osmanlıların Rumeli ve Balkanlar'da ilerlemesini kolaylaştıran bir etken olduğunu söylemek mümkündür. Fethedilen topraklara tımar sisteminin uygulanması, bir yandan gelir kaynağı sağlarken diğer yandan da mahalli halkın kontrol edilmesi amacını gerçekleştirmiştir. Tımar sisteminin uygulanmasına imkan sağlayan tahrirler Osmanlı devlet anlayışı içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu tahrirler tımar sisteminin uygulandığı eyaletlerde yapılan nüfus ve vergilendirilebilir kaynakları tespit için yapılan sayımlardır. Bu sistemin temel amacı nüfus ve gelir kaynaklarını tespit etmektir. Bu kaynaklar şahıslara, devlet görevlilerine maaş ve mülk olarak dağıtılmış böylece

merkezi hazineye yük olmadan askeri harcamalar ve hizmetler yerine getirilmiştir. Tahrirler 15.yüzyılda başlamış 17.yüzyıla kadar yapılmıştır, tahrirler arasında 20 ila 30 yıllık süreler bulunmaktadır (Acun, 2002: 901-902).

Tımar sisteminde sistemin bütünlüğünü korumak için alınan önlemlerin en önemlisi uygulanan kurallar olmuştur. Bir tımarlı sipahinin tımarı farklı bir sancakta kendisi farklı bir sancakta ikamet ederse bu sipahi azledilmiş, bütün hakları elinden alınmıştır. Azledilen bir sipahiye yeniden tımar tevcih edilmesi için 2 yıl geçmesi gerekmiştir. Bu süre zarfında azledilen tımar sahibinin oğullarına da tımar tevcih edilmemiştir. Ayrıca seferde şehit olan bir tımar sahibinin oğullarına evinde ölen bir tımar sahibinin oğullarından daha fazla dirlik verilmiş, yaşlanan ve sefere gidemeyecek duruma gelen bir sipahi eğer isterse kendi haklarından vazgeçmiş ve toprağı oğluna verilmiştir. Reaya zorunlu askerlik yapmakla yükümlü olmadığı için sipahi haklarına malik olmamıştır. Ancak asker olmak için çok istekli olan reaya Sancak beyi yada Beylerbeyinin hizmetine girdikten sonra hakkında olumlu bilgi verilirse sınırlardan kendisine tımar tevcih edilmiştir. Beylerbeyi ve Sancakbeyi öldüğü zaman adamlarına rütbe sırasına göre tımar tevcih edilmiştir. Beylerbeyinin 11 adamı Sancakbeyinin ise 6 adamı rütbe sırasına göre tımar almaya hak kazanmıştır (Ayni Ali Efendi, 1602: 42-43).

Tımarların miras yoluyla devrolunması mümkün olmamıştır. Yalnızca kullanım hakkı babadan oğula geçmiş, tımarın tamamı değil sadece ‘çekirdek’ kısmı devrolunmuştur. Bu uygulamanın nedeni tımarın bir ailenin elinde yıllar itibariyle büyümesinin önüne geçmektir. Ayrıca sipahilerin yerleri sık sık değiştirilerek ‘efendi’ konumuna gelmeleri önlenmiştir. Feodalizmden bekli de en önemli farkı burada yer almaktadır. Sipahiler kanunları uygulamış, miri arazinin boş kalmamasını sağlamış ve vergi toplamıştır. Köylü ile yakın temas halinde olmamış, köylüye baskı uygulamamıştır. Köylü sipahiyi kadıya şikayet etme hakkına sahip olmuştur ve köylünün lehine olan düzenlemeler sık sık uygulanmıştır (Acun, 2002: 903). Dirlik sahibi ancak bir miktar ve türleri kanunla belirlenmiş olan vergi gelirini tahsil etmeye yetkili kılınmıştır. Bu yetkiyi kötüye kullananların elinden toprakları alınmıştır. Toprak ve toprağın üzerinde yaşayan insanların sahibi padişahtır (Barkan, 1980a: 816). Tımarlı sipahinin kazasında ya da sancağında ikamet etmesi istenmiştir. Sefer zamanında çok kısa sürede cebelilerini hazırlayarak hareket etmeleri gerektiğinden

dirliklerine yakın yerlerde oturmaları gerekmiştir. Osmanlı idaresinin izni olmadan sefere katılmayan sipahinin dirliği elinden alınmıştır (Uzunçarşılı, 1988: 569)

Tımarlı sipahiler her üç bin akçelik, beyler ise her beş bin akçelik tımar geliri için bir cebelü, yani tam donanımlı bir atlı asker sağlamakla yükümlüdür. Has ve zeametleri olan beyler genellikle saray görevlileri olmuştur. Beylerbeyilerinin gelirleri yılda 600 000 ile 1 000 000 akçe arasında değişmiştir. Sancakbeylerinin hasları ise 200 000 ile 600 000 arasında, subaşıların has ve zeametlerin değeri ise 20 000 ile 100 000 akçe arasında değişmiştir. 16. Yüzyılda tımarlı sipahilerin tımarları 3 000 akçeye tekabül etmiştir (İnalcık, 2011b: 118-119).

Tımarlıların devlet memuru statülerinin korumalarına önem verilmiştir. Yükümlülüklerini yerine getiremezlerse görevden alınmış, her padişah değişikliğinde hakları ellerinden alınmış, eğer yeni hükümdar beratlarını yenilerse tımarlarına dönmüşlerdir. Böylece tımar sahiplerine memur oldukları hatırlatılmış ve tımarlı sipahilerin ayrıcalıklı bir sosyal bir sınıf oluşturması önlenmiştir (Tabakoğlu, 2005: 158).

Osmanlı Devleti’nde eğitim alamayan, ziraatle uğraşmak istemeyen, zanaatkarlık becerilerinden yoksun olan ancak eli kılıç tutan kişiler savaş mekanizması aracılığıyla devlet sistemine dahil olabilmek için, yeni bir toplumsal statü ve gelir elde edebilmek için mücadele etmiş bu koşullar 16. yüzyıl boyunca devam etmiştir (Koç, 2005: 235).

2.1.5.1.1.Tımar Çeşitleri

Has, Zeamet ve Tımar olarak 3’e ayrılan sistemde Has hükümdara ait gelirleri ifade etmiştir. Has gelirlerinin bir kısmı da yüksek rütbeli devlet görevlilerine verilmiştir. 1432 tarihli Arvanid tahrir defterine göre, yalnızca iki ayrım yapılmış olup, bu ayrımda Zeamet’e yer verilmemiş, Has ve Tımar olarak iki grup yer almıştır. Zeamet uygulamasının sonraki yıllarda gündeme geldiği ve 20 000’den yüksek tımarların Zeamet olarak adlandırıldığı görülmektedir. Zeametlerin gelirleri 20 000 ile 100 000 arasında değişmektedir (İnalcık, 2012b: 169).

Toplam devlet gelirleri içinde tımarların oranı oldukça yüksektir. 1560-1580 arasındaki tahrirlerden sonra Anadolu eyaletinin 14 livasında 338’i zeamet ve 7 636’sı tımar olmak üzere 7 974 kılıç vardır. Bu tarihler arasındaki cebelü sayısı ise

10 025’tir (Barkan, 1980a: 809). Kanuni döneminde Osmanlı ordusunda 166 200 tımarlı sipahi, 377 000 Livalarda bulunan asker, 102 000 eyalet askeri, 34 000 yürükan ve 80 000 kapıkulu bulunmaktadır. Kanuni döneminde Osmanlı Devleti’nin daima savaşa hazır 759 200 askeri bulunmaktadır (Hayrullah Efendi, 1972: 148).

Tablo-16 1527-1528 Mali Yılı Bütçesine Göre İmparatorluğun Vergi Geliri Genel Toplamının Çeşitli Eyalet Grupları Arasında Dağılım Oranları

Eyaletlerin vergi geliri toplamı Padişah hasları % Evkaf ve Emlak % Ümera hasları, zeamet ve tımarlar % adet Rumeli 198 206 192 48 6 46 17 288 Anadolu,Karaman, Zulkadriye,Rum 129 624 973 26 17 56 16 468 Diyarbekir 22 778 513 31 6 63 1 071 Halep,Şam 51 859 274 48 14 38 2 694 Mısır 135 460 054 86 14 - - Toplam 537 929 006 51 12 37 37 521 Kaynak:Barkan,1980a:807-808

1534 tarihlerine doğru Rumeli eyaletinin 26 Livasında 384’ü zeamet ve 11 202’si tımar olmak üzere toplam 11 588 dirlik sahibi vardır. Bunların % 39.2’si geliri 3000 akçeden az olan tımara sahiptir. 3000 akçe ile 5999 akçe arasında olanların oranı ise %38.3’tür. %19.2’si geliri 6000 ile 19 999 akçe arasında olan tımara sahiptir. Yalnızca %3.3’ü geliri 20 000 ve üzeri olan ve zaim denilen tımara sahiptir.

Tablo-17 1527-1528 Yılında Eyaletlerdeki Dirlik Miktarı ve Dirlik Sahiplerinin Adetleri

İl Diğer haslar ve tımarlar Mustahfız tımarları

Senelik gelir Dirlik sahibi adedi

Senelik gelir Nefer

Rumeli 82 152 127 10 688 10 086 683 6 620 Anadolu 35 735 733 7 536 3 808 853 2 614 Karaman,Rum ve Zulkadriye 33 976 678 6 518 Şam ve Halep 19 169 296 2 275 669 054 419 Diyarbekir 14 291 670 1 071 Toplam 185 625 804 28 088 14 564 590 9 653 Mustahfız tımarları toplamı 14 564 590 9 653 - - Genel toplam 200 190 394 37 741 - -

Kaynak: Barkan, 2000a: 624

1527-1528 mali yılına ait bütçede vakıf ve mülklerin geliri hariç, 477 431 168 akçe olan toplam devlet gelirinin % 41,93’ü dirlik sahiplerinin elinde olduğu görülmektedir. 1527 -1528 yılında devlet gelirlerinin % 49.8’i tımarlara, % 39.9’u padişah haslarına, % 10.3’ü ise vakıflar ve mülklere aittir. Bölgeler bazında dikkate alındığında tımarlara tevcih edilen gelirlerin Rumeli’de % 49.38, Anadolu, Karaman, Rum ve Zülkadriye’de % 68.37, Diyarbakır’da % 66.59, Mısır, Halep ve Şam’da ise % 12.31 olduğu görülmektedir. Bu gelirlerin dağılımına bakıldığında toplam 37 521 adet tımar sahibine ait olduğu, bunların 9 653’ünün kale muhafızı olduğu, 27 868’inin ise normal tımar ve zeamet olduğu görülmektedir. Bu tımarların 6 620’si Rumeli’de, 2 614’ü Anadolu’da, 419’u ise Halep ve Şam’da yer almıştır (Barkan, 2000a: 625).

2.1.5.1.2.Tımar Tevcihleri

Tımar sisteminin esası kılıç hakkıdır, savaşta gösterilen başarılar ve zamlar gibi nedenlerle bu kısma ilaveler yapılmıştır. Bir tımar talebi olduğunda tımarın durumu sahibinin elinden tımarın alınması gerekip gerekmediği gibi durumlar araştırılmış ve merkezi yönetime bildirilmiştir. Uygun görülürse talepte bulunan kişi tımarın yeri, durumu, eski hak sahibinin ve yenisinin adı, sipahinin toplam geliri, tımarın geri alınma nedeni gibi bilgilerin bulunduğu tezkireyi hazırlamıştır (Doğan, 2011: 4).

Tımar tevcih edilmesine neden olan unsurlar genellikle büyük bir çoğunluğunun terakki verilmesi, bir kısmının ibtidadan tımar verilmesi veya ulufesi bedeli tımar verilmesi, bir kısmının babadan oğla geçmesi diğer kısmını ise savaşlarda gösterilen başarılardan dolayı tevcih edildiği görülmektedir. Sayılan bu nedenlerin dışında farklı pek çok nedenden dolayı tımar tevcih edildiği görülmüştür (Erdoğan, 2006: 181). Bu tımarların devrinde bir miras durumu söz konusu olmayıp kullanım hakkının devrolunması esastır (Erdoğan, 2006: 184, Acun, 2002: 903).

Yüksek rütbeli devlet görevlilerine sayıca diğer görevlilerden fazla tımar tevcih edildiği görülmektedir. Tımar sisteminin bozulmaya başlamasının temel nedeni olan bu durum, yani makam sahibi kimselere çok sayıda tımar tevcih edilmesi 16.yüzyıl Osmanlı toprak sisteminde geri dönüşü mümkün olmayan bir yol olmuştur. Dirliklerin savaşta fayda göstermeyecek kişilere verilmesi, makam, rical sahibi kimselere verilmesi bozulmayı başlatmış daha ileri aşamada ise yüksek rütbeli kişilerin hizmetkarlarına bile tımar verilmiş, savaşlarda faydalı olabilecek sipahi sayısı gittikçe azalmıştır (Akdağ, 1945: 420)

Osmanlı Devleti’nin 700 yıl gibi oldukça uzun bir süre ayakta kalmasını sağlayan unsurlar düşünüldüğünde şüphesiz Tımar sistemi dikkat çekmektedir. Bu sistem uzun bir süre işlerliğini korumuş ve gerek mali gerekse zirai açıdan devleti desteklemiştir. Ancak bu sistemin 16. yüzyılın sonundan itibaren bozulmaya başladığı görülmektedir.

Benzer Belgeler