• Sonuç bulunamadı

Türkiye ve Azerbaycan’ın Ortak Müzik Kültürü Geçmişi

“Bir millet iki devlet” şeklinde dile getirilen köklü birlikteliğin müzik kültürü açısından farklı olduğunu düşünmek yanlış olur. Çünkü ortak tarihî ve kültürel mirasa sahip, aynı dili konuşan, aynı dine mensup iki ayrı coğrafyadaki devletin müzik tarihi, gelenekleri, kaynakları, çalgıları ve yapısı bakımından birbiriyle oldukça örtüşen bir müzik kültürü vardır.

Türkiye ve Azerbaycan halklarının akrabalık ve yakınlık bağlarını ispatlayan birçok bilimsel araştırma olduğu bilinmektedir. Özellikle Azeri, Rus ve Türk bilim adamları Türk ve Azeri halkının aynı tarihî köklere sahip olduğunu yetkili ve detaylı bir şeklide ortaya koyan önemli çalışmalar yapmışlardır. Bu konuda yeterli ve ikna edici bilimsel veriler olduğunu düşünerek araştırmamızın bu başlığında konunun kültürel boyutuyla ilgili bazı bilgilere yer verilmiştir.

Avrupa ve Asya kıtalarında değişik ve çoğunlukla komşu bölgelerde yaşayan, Türkçe konuşan, düşünen Türk kökenli büyük bir nüfus yaşamaktadır. Türk Dünyası olarak isimlendirilen bu topluluk benzer, ortak ve paralel kültür özellikleri göstermektedir. Türk dünyası denilince Türkiye’nin yanı sıra bağımsızlığını yakın zamanda kazanmış Türkî Cumhuriyetler ve farklı ülke topraklarında yaşayan topluluklar akla gelmektedir. Tarih içinde Türklerin Orta Asya’dan başlayan göçleriyle birlikte değişik yönlerde çeşitli kültür, sanat ve müzik eksenleri oluşmuştur. Bu eksenlerin en eski, köklü, etkili ve kalıcı olanı ise “Orta Asya- Anadolu Ekseni” olarak tanımlanmıştır (Uçan, 2000: 67).

Gelişen zaman içinde bu eksen Türkistan-Türkiye ekseni biçimini almış ve müzikal açıdan da önemli bir eksen olarak var olmuştur. Bu eksende doğu

(Türkistan) ile batı (Türkiye) arasında gelişen müzik ilişkilerinin yapısı ve etkinliği, bazı dönemlerde uzaklaşmalar ve kopmalar yaşadıysa da genel olarak bin yıldır devam etmektedir (Uçan, 2000: 89).

Türkiye ile Türkistan arasındaki bu bin yıllık müzik ilişkilerinin ortak birçok yapıya sahip olduğu bilinmektedir. İki müzik kültürünün tarihsel geçmişi de Altay müzik kültürüne dayalı olduğundan ana kaynak/köken bakımından aynıdırlar. Ayrıca bu iki müzik kültürü müziksel yapılanmalar, ses sistemleri ve kuramları, müziksel türleşme, meslekleşme ve kurumsallaşma bakımından ortak ve çok benzer temellere dayanırlar. Köken ve süreç benzerliklerinin bir sonucu olarak Türkiye ve Türkistan çalgıları da aynı ve birbirine çok benzeyen yapıdadırlar (Uçan, 2000: 90-96).

Türkistan-Türkiye müzik ilişkilerinde Azerbaycan’ın ayrı ve önemli bir yeri bulunmaktadır. Azerbaycan bu ilişkilerin yapılanmasında bir köprü, arakesit, geçit ve süzgeç görevi üstlendiğinden bin yıllık tarihin iki yönlü etkileyicisi ve taşıyıcısı konumundadır. Urmuyeli Safiyüddin ve Maragalı Abdülkadir gibi Türk müzik tarihine ve kuramına yön veren iki önemli isim Azerbaycan topraklarında yaşamış ve Türk dünyasının hem doğusunda hem de batısında çok etkili olmuşlardır (Uçan, 2002: 4).

Şakir-zade (1995b: 9), Dede Korkut’u ve hikâyelerini Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin ilk delillerinden birisi olarak öne sürmektedir. Kafkasya, Orta Asya ve Küçük Asya’da Türkçe konuşan halklar arasında yayılmış olan Dede Korkut Hikâyeleri kısmen Azerbaycan kısmen de Anadolu’da geçmektedir. Dede Korkut’un hikâyelerde kopuz çalması ve öğütlerini kopuz eşliğinde türkülerle vermesi dikkat çekici bir müzikal unsurdur.

Azerbaycan ve Türkiye arasındaki müzik ilişkilerini XII.-XIV. yy.lara dayandırmak gerekmektedir. Çünkü Safiyüddin, Şirazi ve Meragi bu çağlarda müzik üzerine önemli çalışmalar yaparak Türk dünyasında büyük etki yaratmışlardır. İslamiyet’in ortak din olması ve yakın coğrafya içinde bulunulmasıyla birlikte ortak müzik gelenekleri iyice belirginleşmiştir. Özellikle İran kültürü etkisine yakın olunan

süreç her iki ülke için ortak hareket noktalarından birisidir (Şakir-zade, 1995b: 33- 40).

İki ülke arasındaki müzik aletlerinin tasviri ve analizi de köklü bir tarihe sahip müzik ilişkilerinin ispatı olarak düşünülebilir. Aynı tip özellikler ve isimlendirmeler dikkate değer boyuttadır. Sözlü müzik unsurları ve dansları da iki ülke arsındaki bağları gösterecek ortak özelliklerle doludur (Şakir-zade, 1995b: 56).

Hacıbeyov (1998: 16), Yakın Doğu halklarının müzik kuramlarının ve uygulamalarının gelişim tarihindeki iki önemli isim olarak Safiyüddin Abdülmümin’i ve Maragalı Abdülkadir’i saymaktadır. Azerbaycan coğrafyasında doğan ve yaşayan bu iki âlimin ülkemizdeki geleneksel müzikler için de oldukça önemli olduğu çok iyi bildiğimiz bir gerçektir. Yani kuramlarından yola çıktığımız iki isim hem bizim için hem de Azerbaycan için ortak birer başlangıç referansı olarak kabul edilmektedir.

Azerbaycan halk müziği ve Türk halk müziği kuşkusuz ki aynı kaynaktan beslenmektedir. Buna rağmen üslup açısından, teknik açıdan, ses kullanımı açısından farklılıklar da göze çarpmaktadır (Usta, 2009: 2)

Kaynaklar incelendiğinde Türk müziği ile Azerbaycan müziğinin ayrı birer müzik olarak ortaya çıkmadığı, bir bütün oldukları görülür. Daha sonra araya giren mesafe ve Osmanlı ve Azeri toplumlarının farklı siyasi olaylar ve farklı kültürel etkileşimler yaşamasıyla iki toplumun müziğinin birbirinden ayrıldığı ama bu ayrılığın özde değil üslupta olduğu görülür (Çiçek, 2000: 5).

Kullanılan çalgılardan, makam yapılarına, dans özelliklerinden işlenen konulara, müzikli geleneksel merasim ve törenlerden âşıklık kavramına kadar birçok ortak noktası bulunan iki ülke için uzun uzadıya bu ortaklık ve benzerlikleri açıklamanın gerekli olmadığı düşünülmektedir. Artık kesinlikle kabul edilmektedir ki birbirini dinleyip rahatlıkla anlayabilen iki ülkenin ortak mirasa sahip insanları kimi zaman aynı, kimi zaman benzer kimi zaman da farklı müzik tercihleriyle kendilerini

ifade etmeye çalışmışlardır. Bu noktada geleneksel müzik yapılarında büyük oranda benzerlik ve ortaklık olduğu artık kabul edilmiş bir gerçekliktir.

2.3. Türkiye’de Ulusal Müzik Eğitimi Modeline İlişkin Süreçler ve