• Sonuç bulunamadı

Türkiye İçin Yerel Düzeyde Bir Uygulama Çerçevesi

E

ğitimden sağlığa, güvenlikten ulaştırmaya birçok alanı kapsayan kamu politikaları toplumdaki bireylerin yaşam alanı ve kalitesi üzerinde kısa ve uzun dönemde etki yaratır, toplumu değiştirir, dönüştürür. Kamu politikaları-nın kapsamını ise siyasi süreç içinde merkezi ve/ya da yerel düzeylerde devlet kurumlarının politika tasarımı ile uygulaması oluşturur. Küresel eğilimler, ka-mu sektörünün karar alma ve uygulama süreçlerine özel sektör ile üçüncü sek-törü (sivil toplum kuruluşları/devlet dışı örgütler/kâr amacı gütmeyen kuruluş-lar) katmış, kamu sektörünün yönetiminden, “birlikte yönetme”ye geçiş “yö-netişim” (governance) ile kavramsallaştırılmıştır. Küresel bağlamda bakıldı-ğında yönetişimi tek düzeyli değil, “çok düzeyli yönetişim” (multi-level gover-nance) olarak düşünmek gerekir. Çok düzeyli yönetişim gücün ulusal merkezi devletten, yönetimin diğer düzeylerine (bu nedenle çok düzeyli) ve devlet dışı sektörlere (bu nedenle yönetim değil, yönetişim) yayılmasıdır. Çok düzeyli yö-netişim, bir yandan yönetimin/gücün ulusal düzeyden ulus üstü ve ulus altı dü-zeylere dağılması, diğer yandan da kamu sektörü, özel sektör ve üçüncü sek-tör arasındaki karşılıklı bağımlılık sebebiyle resmi karar verme süreçlerinin dönüşmesi olarak düşünülebilir. Küresel aktörlerin ve politikaların yaygınlaş-tığı günümüzde politika tasarımı ve uygulaması, farklı yönetim düzeylerinde politika transfer süreçlerinin, politika ağlarının ve piyasaların oluşturduğu karmaşık bir yapıdadır (Cairney, 2012: 154-160, 250, 252, 261).1

1 Örneğin, özel sektörün işleyiş mantığının kamu sektörüne taşınması olarak tanımlanabilecek yeni kamu işletmeciliği (new public management) yaklaşımı piyasalaştırma, özelleştirme ve stratejik

4 giriş

Çok düzeyli yönetişim yerel düzeye hızla yansımış, küreselleşme, piya-salaşma ve demokratikleşme süreçlerine paralel olarak yerel yönetim reform-ları gerçekleştirilmiş ve yerel yönetişim ile yerelleşme sürecinin boyutreform-ları da değişmiştir: Yerelleşme artık sadece merkezden yerele görev, yetki ve sorum-luluk aktarımı olarak değil, kamu politikası oluşturma ve uygulama süreçle-rinde yerel yönetimin, özel ve üçüncü sektör ile güç paylaşımı ve çoklu karar verme süreci olarak yorumlanmaktadır. Diğer bir deyişle, yerel düzeyde poli-tika belirleme süreci farklı grup ve örgütlerin etkileşimine dayalı bir hal al-mıştır. Politika oluşturma sorumluluklarının devrine imkân veren çok düzey-li yönetişim, toplumdaki bireylerin tercihleri ve sundukları bilgilerin önemini de artırmış ve buna bağlı olarak bireylerle iletişimin yoğunlaştırılması yoluna gidilmiştir. Yerel bilgi temelinde politika oluşturulması, bireylere en yakın ve çoklu bir yapıda, bireylerin dâhil olduğu bir süreçte hizmet üretimi ve sunu-munun gerçekleştirilmesi yaklaşımı yaygınlaşmaktadır (Cairney, 2012: 167;

Denhardt ve Denhardt, 2007; Sadioğlu, 2013: 639-642).

Avrupa Komisyonu yerel özerkliği 1985 tarihli Avrupa Yerel Yöne-timler Özerlik Şartı’nda belirtilen “hizmette halka yakınlık ya da yerellik (su-bsidiarity)” ilkesine dayandırmaktadır.2 Yerel özerkliği, yerel yönetim-yerel topluluk boyutunu öne çıkararak tanımlayan Wolman ve Goldsmith’e göre yerel özerklik, yerel yönetimin kendi sınırları içindeki yerel topluluğun dirliği üzerinde bağımsız bir etki yapabilme gücüdür (aktaran Goldsmith, 1995:

235). Yerel yönetimler sundukları kamu hizmetleri ya da politika öncelikleri doğrultusunda belirledikleri harcama bileşimleri ile yerel topluluğun dirliği üzerinde önemli etkilerde bulunabilirler (Goldsmith, 1995: 235-236). Yerel yönetişim perspektifiyle Wolman ve Goldsmith’in değerlendirmelerini yo-rumlarsak, yerel topluluğun politika oluşturma ve hizmet belirleme sürecine katılımı yerel topluluğun dirliğini olumlu etkiler. Ancak, Wolman ve Golds-mith’in dirlik tanımı, genel geçer yerel yönetişim yaklaşımının göz ardı ettiği başka boyutlara dikkat çekmesi bakımından da önem taşır. Birincisi, dirliğin, kadın ve erkeğin deneyimlediği yaşamsal durumlardan edinilen tatminin top-lumsal cinsiyet boyutudur. İkincisi de, topluluğun dirliğinin hem o topluluk-taki bireylerin dirliklerinin toplamıyla (etkinlik) hem de toplam dirliğin

top-planlama gibi kavramları öne çıkarmış ve kamusal sorunların piyasa mekanizması yardımı ile çö-zülmesi tercihi öne çıkmıştır. Diğer bir ifadeyle, bu dönemin belirleyici kamu yönetimi paradigma-sı “yeni kamu işletmeciliği“, yeni yönetim araçları da stratejik plan, performans programı ve faa-liyet raporu olmuştur (Cairney, 2012: 12-13; Sadioğlu, 2013: 637-638, 656).

2 Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Türkiye tarafından 1988’de imzalanmış ve 1991’de 3723 sayılı yasa ile onaylanmıştır.

kamu politikaları ile bütçelerine toplumsal cinsiyet açısından bakış ve türkiye için yerel düzeyde bir uygulama çerçevesi 5

luluk içindeki bölüşümüyle (adalet) ilişkilendirilmesidir (Goldsmith, 1995:

235). Etkinliğe odaklanan yerel yönetişim yaklaşımını toplumsal cinsiyet eşit-likçi bir bakış açısıyla sorgulamaya olanak sağlayan bu yaklaşım, araştırma sorunsalımızın da ana çerçevesini oluşturmaktadır. Yerel düzey politika tasa-rımının, uygulamasının ve kaynak dağılımının toplumsal cinsiyet bağlamında incelenmesine ve yeniden tanımlanmasına elverişli bir ölçektir.

Kadınların toplumsal konumlarındaki eşitsizlik tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de temel sorunların başında gelmektedir. Erkeğin lehine güç ve iktidar ilişkilerini barındıran bu eşitsizlikler kadınların ev işleri ve bakım emeğinin sağlanması yükümlülüğüyle birlikte, onların iktisadi kaynaklara ve kamusal alana erişimini kısıtlamaktadır.

Kamu politikaları ile mevcut eşitsizlikler yeniden üretilebilir, yeni eşit-sizlikler yaratılabilir, ama öncelik alanı belirlendiğinde de eşiteşit-sizlikler gideri-lebilir. Oysa günümüzdeki yaygın uygulanma biçimiyle, çok düzeyli yönetişi-me dayalı kamu politikası modelinin cinsiyet körü olduğu söylenebilir. Kadın ve erkeğin toplumda eşit haklara ve olanaklara sahip olduğu örtük varsayı-mıyla, kamusal hizmetlerin hem yararlananlar hem de sunanlar bakımından tarafsızlığı ve kamu politikalarının kadın ve erkekler üzerinde aynı sonuçları yaratacağı kabul edilmektedir. Oysa bu “eşitlik ve tarafsızlık” önkabulü top-lumda dezavantajlı grupların ihtiyaçlarını görünmez kılmakta, cinsiyetler özelinde ise kadın ve erkeğin ekonomik ve sosyal konumlarındaki eşitsizlikle-rin göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Kısaca, toplumsal cinsiyete duyarlı kamu politikası, kamu politikası sürecinin eksik halkasıdır.

Oysa kamu politikalarının kadınlar ve erkekler üzerindeki farklı etki-lerinin göz önünde bulundurulması toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanma-sında oldukça belirleyicidir. Kamu politikalarının tasarlanmasağlanma-sından uygulan-masına her aşamasında toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşım, kamu hiz-metlerinin üretimi ve sunumunda kadınların öznel deneyimlerini ve ihtiyaçla-rını dikkate alan politikalar geliştirmeyi, sonuçların gözetimi, değerlendiril-mesi ve etkinliğinin saptanmasını olanaklı kılmaktadır. Bir diğer deyişle, top-lumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması kamu politikalarını toptop-lumsal cinsiyete duyarlı hale getiren bütünlüklü bir yaklaşımla, yani toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması ile mümkün olabilir.

Uluslararası metinlerde ilk kez 1985’te Nairobi Üçüncü Dünya Kadın-lar Konferansı sonuç bildirgesinde yer alan, 1995’te Pekin Dördüncü Kadın Konferansı’nda ise ortak bildirgeye dönüşen toplumsal cinsiyeti ana akımlaş-tırma, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin politika yapım sürecinin

bü-6 giriş

tün aşamalarında, programlarda içerilmesi, böylece politik süreçlerin gelişti-rilmesi, iyileştirilmesi ve yeniden değerlendirilmesi olarak tanımlanmaktadır (Elson, 2003: 1; COE, 2004: 12). Bu aşamanın ardından kamu otoritesinin cinsiyetlerarası eşitliği sağlamaya yönelik taahhütlerinin gerçekleşme biçim ve düzeylerinin izlenmesi, kısaca kamunun “cinsiyetlerarası eşitlik per for-man sı”nın denetimi gerekir. Bu aşama toplumsal cinsiyet denetimi (gender auditing) olarak adlandırılmaktadır.

Bu denetimin ana bileşeni bütçedir, çünkü kamusal kaynak dağılımını yansıtan bütçe genelde kamu politikası, konumuz özelinde ise sosyal politika hedefleri ile eşleşir. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe (TCDB) (gender res-ponsive budgeting) yaklaşımı hem kamu harcama ve gelirlerinin erkekler ve kadınlar üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkilerinin izlenmesine, hem de eşit-sizliklerin giderilmesine yönelik politika tasarımına olanak sağlar. Avrupa Konseyi’nin (COE) yaptığı tanımla “TCDB yapımı toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırmanın bütçe sürecinde uygulanmasıdır. Bunun anlamı cinsiyetlera-rası eşitliği sağlamak için bütçelerin cinsiyet temelinde ele alınması, bütçele-me sürecinin her aşamasında toplumsal cinsiyet perspektifinin içerilbütçele-mesi ve gelirler ile harcamaların yeniden yapılandırılmasıdır” (COE, 2005: 10).

Bu noktada çok düzeyli yönetişimi toplumsal cinsiyet eşitliği boyutuy-la ele alma yakboyutuy-laşımı açıklık kazanmaktadır. Zira çok düzeyli politika oluş-turma ve çoklu karar verme süreçlerini içeren çok düzeyli yönetişim, kamu sektörünün “stratejik planlama modelini” temel bir araç olarak benimseme-sini gerektirmektedir. Türkiye’de de stratejik plan, kamu kurumları için, planlı hizmet sunumu, politika geliştirme, belirlenen politikaları somut iş programlarına ve bütçelere dayandırma ile uygulamayı etkili bir şekilde izle-me ve değerlendirizle-melerini sağlamaya yönelik bir yol haritası işlevi görizle-mekte- görmekte-dir (DPT, 2006: 1). Diğer bir ifadeyle, stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporları, stratejik planlama modelinin yeni yönetim araçları olarak, kamu kurumlarının politika tasarımı ve uygulamasının izlenebileceği çerçeve-yi oluşturmaktadır. Türkiye’de 2003 tarihli 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu (KMYKK) ile kamuda stratejik yönetim modeli uygula-maya konularak stratejik planlama kamu kurumları için zorunlu hale getiril-miştir (Kalkınma Bakanlığı, 2013: 2).

Kamu politika ve hedeflerinin kamu kaynaklarının kullanım biçimini be-lirlediği KMYKK’nın birinci maddesinden açıkça görülmektedir: “Bu Kanunun amacı, kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve hedefler doğrul-tusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde

edilme-kamu politikaları ile bütçelerine toplumsal cinsiyet açısından bakış ve türkiye için yerel düzeyde bir uygulama çerçevesi 7

si ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak üzere, ka-mu malî yönetiminin yapısını ve işleyişini, kaka-mu bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm malî işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve malî kontrolü düzenlemektir.”3 Kamu kaynaklarının adil-eşit-hakkaniyetli kul-lanımının bu tanımda yer almamasının nedeninin bu tercihin kamu politikası-nın kapsamına girmesi olduğu söylenebilir. Dolayısıyla Anayasa’politikası-nın 10. madde-sinde tanımlanan kadın-erkek eşitliği ilkesinin kamu politika tasarımı ve uygu-lamasına içkin olup mevcut eşitsizliklerin giderilmesini hedeflemesi beklenir.

Türkiye’de TCDB merkezi yönetim düzeyinde 2008 yılında gündeme gelmiştir. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün (KSGM) Toplumsal Cinsi-yet Eşitliği Ulusal Eylem Planı 2008-2013 belgesinde, “1.7. Ülkemizde top-lumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme uygulaması için hazırlık çalışmalarının başlatılması” stratejisi tanımlanmaktadır. KSGM bir dizi bilgilendirme top-lantısı düzenlemiştir. Yakın zamanda ise Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 26 Ekim 2011’de TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı sunuşta

“Bütçemizi toplumsal cinsiyete duyarlı hale getiriyoruz” ifadesi yer almıştır.4 2009 yılında kurulan TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyo-nu‘nun 2010 yılından bu yana faaliyet raporlarında TCDB yapımı önerileri yer almış, 2012 yılında da TCDB alt komisyonu kurulmuştur. Görevi 2014 yılında yayımlanan raporu ile sona eren alt komisyon ilgili kamu ve sivil ku-ruluş temsilcileri ile araştırmacıların görüşlerini derlemiş, merkezi ve yerel yö-netim düzeyindeki kurumlarda ve TBMM’de TCDB örnek uygulamalarının geliştirilmesinin ön gereklerini belirlemiştir.5

Merkezi yönetim düzeyinde belirteceğimiz son kaynak Onuncu Kal-kınma Planı (2014-2018)’dir. Temmuz 2013’te yayımlanan bu planda “Top-lumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda farkındalık oluşturulacak ve örnek uygulamalar geliştirilecektir” denilmektedir.6 Bu belgelerden TCDB’-nin ülkemizde kamu politikasını tasarlayan merkezi kamu kurumlarının gün-demine yerleştiği sonucunu çıkarmak mümkün gibi görünse de, henüz TCDB’nin merkezi düzeyde uygulama örneği bulunmamaktadır.

3 http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5018-20130403.pdf (Son erişim tarihi: 10 Şubat 2014).

4 T.C.Maliye Bakanlığı 2012 Yılı Bütçe Sunuş Konuşması, s. 43: http://pbk.tbmm.gov.tr/dokuman-lar/PBKSunus2012.pdf (Son erişim tarihi: 3 Şubat 2015).

5 http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/faaliyet.htm; http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/kefe/

docs/kefek_but_rpr.pdf (Son erişim tarihi: 3 Şubat 2015).

6 http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/12/Onuncu%20 Kalk%C4%B1nma%20Plan%C4%B1.pdf (s.47, par. 257) (Son erişim tarihi: 3 Şubat 2015).

8 giriş

Öte yandan, Türkiye’de TCDB konusunda farkındalık yaratma ve eği-tim etkinliklerinin sivil toplum kuruluşları ve belediyeler tarafından 2006 yı-lından bu yana düzenlendiği görülmektedir. Çoğu süreklilik kazanmayan bu etkinliklerin bütçe uygulamasına dönüşme etkisi zayıf olsa da, bunların yerel düzeydeki kamu politikasının toplumsal cinsiyet denetiminin altyapısını oluş-turmaya hizmet ettiği söylenebilir (Günlük-Şenesen, 2012).

Gerek merkezi gerekse yerel yönetim düzeyindeki TCDB farkındalığı-nın belirleyicilerinin başında Birleşmiş Milletler (BM) gelmektedir. Çünkü TCDB yapımı BM’nin kalkınma yardım programlarının, bunun içinde de ka-dınların güçlendirilmesini sağlama alt hedefinin temel bileşenidir.7 Türkiye’de BM 2008’den bu yana öncelikle İçişleri Bakanlığı ile ortaklaşarak bu konuda eğitim ve toplantı düzenlemiş, ilgili etkinlikleri desteklemiş, dahası BMKadın (UNWomen) birimi “BM Kadın ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korun-ması ve Geliştirilmesi Ortak Programı” çerçevesinde çabalarını son dönemde pilot kent belediyelerinde TCDB eğitimi etkinlikleri ile yoğunlaştırmıştır.8

2006-2010 döneminde BM Nüfus Fonu’nun (UNFPA) ana yürütücü olduğu “Kadın ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Gelişti-rilmesi Ortak Programı” İzmir, Kars, Nevşehir, Şanlıurfa ve Trabzon illerini kapsamaktadır. 2011-2014 döneminde UNFPA ve BM Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yürütülen “Kadın Dostu Kentler 2 Birleşmiş Milletler Or-tak Programı”nda ise Adıyaman, Antalya, Bursa, Gaziantep, Malatya, Mar-din, Samsun pilot kent olarak belirlenmiştir. Biz bu iki programı kısaca BMOP (Birleşmiş Milletler Ortak Programı), pilot kentleri ise Kadın Dostu Kent Projesi (KDKP) kentleri olarak tanımlıyoruz.9 Çalışmamız 2006-2010 dönemindeki BMOP KDKP illerini kapsamayı amaçlamıştır. Ancak, gerekli izin süreçlerinin Trabzon için gecikmesi nedeniyle, 2011-2014 dönemindeki illerden Samsun örneklemimize eklenmiştir.

7 http://www.bmopkadinhaklari.org/tr/toplumsal-cinsiyete-duyarli-butceleme#.UxM3_s6tFK8;

http://bmopkadinhaklari.org/tr/toplumsal-cinsiyete-duyarli-butceleme/sikca-sorulan-sorular-#.

UvjyyvutFK9 (Son erişim tarihi: 3 Şubat 2015).

8 “Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Birleşmiş Milletler Ortak Programı” 2012-2015 dö-neminde UNDP, UNWomen ve Sabancı Üniversitesi tarafından Edirne, Kocaeli, Aydın, Ordu, Kastamonu, Eskişehir, Kayseri, Gaziantep, Erzincan, Kahramanmaraş ve Çanakkale kentlerini kapsamaktadır. Bu proje Sabancı Vakfı tarafından mali olarak desteklenmekte olup, UNWomen bu programın Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Bileşeni’nden sorumludur. Bu ana yürütü-cü kurumların yanı sıra, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakan-lığı ve Türkiye Belediyeler Birliği işbirliği yapılan kuruluşlardır. (http://www.bmopkadinhaklari.

org/tr/toplumsal-cinsiyete-duyarli-butceleme#.VOB90-aUd1Y) (http://www.bmopkadinhaklari.

org/tr/sabanci-vakfi-hibe-programi#.VOB98uaUd1Z) (Son erişim tarihi: 15 Şubat 2015).

9 http://www.kadindostukentler.com/proje.php (Son erişim tarihi: 15 Şubat 2015).

kamu politikaları ile bütçelerine toplumsal cinsiyet açısından bakış ve türkiye için yerel düzeyde bir uygulama çerçevesi 9

BMOP’da Kadın Dostu Kentler, “kadınların sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlere, istihdam olanaklarına, kaliteli, kapsamlı kentsel hizmetlere (ula-şım, konut, güvenlik, vb.), şiddete maruz kaldıkları takdirde haklarını güven-ce altına alacak mekanizmalara, yerel yönetimlerin planlama ve karar süreç-lerine katılımını ve erişimini sağlayarak erkekler ile birlikte kentsel yaşamın tüm alanlarında eşit bir biçimde yer almasını destekleyen kentlerdir. Özetle, kadın dostu kentler, kentin sunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi fırsatlardan kentte yaşayan herkesin eşit bir biçimde yararlanabileceği kentlerdir” biçi-minde tanımlanmaktadır.10 Gerekçesi ise şöyle ifade edilmektedir: “Kent nü-fusunun yarısını oluşturmalarına rağmen kadınlar, yerel karar alma süreçle-rine tam ve eşit bir biçimde katılamamaktadırlar. Hâlbuki kadınlar seçilmiş ve atanmış yerel yöneticilerin planlama ve yönetim sürecinde danışmaları ge-reken doğal ortaklardır. Kadınların karar alma mekanizmalarında eşit temsil talebi; anayasal bir haktır, demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Şehir plan-lamaları, geleneksel olarak erkekler tarafından yapılmakta ve kadınların ihti-yaçları göz önünde bulundurulmamaktadır. Oysa konut, güvenlik, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi alanlarda alınan yerel kararlar, kadınları doğrudan etki-lemekte, hayatlarını kolaylaştırmakta veya zorlaştırmaktadır. Kadınlar yerel meclislerde temsil edilmedikleri için bu kararları etkileyememektedirler. Ör-neğin kentin planlanması ve organizasyonunda kadınların bir araya gelebile-cekleri mekânlar, her mahalleye bir kreş, gündüz bakımevi hizmetleri vs. ge-nelde önceliklendirilmez. İyi aydınlatılmamış sokaklar, uzak noktalara hiz-met vermeyen belediye otobüsleri ve bu araçların güvenli olmayışı kadınların en temel haklarından biri olan seyahat özgürlüğünü kullanmasını engeller.

Üstgeçitler ve yüksek kaldırımlar, kadınların bebek arabaları ile kentin so-kaklarını kullanımını zorlaştırır. Kentlerin kültürel, spor ve dinlence olanak-larından da en az yararlanan grupolanak-larından birini yine kadınlar oluşturmakta-dır. Ayrıca, kadınların şiddete uğradıklarında sığınabilecekleri mekânlar, ilgi-lilere ulaşabilecekleri acil destek hatları da yine kent yönetiminin yaptığı planlarda göz ardı etmemesi gereken unsurlardandır. Bu proje ile planlama-sında, yönetiminde ve günlük yaşamında kadınların aktif bir biçimde rol al-dığı kadın dostu kentler oluşturulmasına destek verilecektir.”

Bu pilot illerin belediye başkanlarının imzaladığı taahhütname şöyledir:

“1. İllerimizde yerel paydaşların katılımıyla İl Kadın Hakları Koordinas-yon Kurulu’nu oluşturmayı, 2. Belediye ve İl Genel Meclislerimizde

Kadın-Er-10 http://www.kadindostukentler.org/kdk-kadin-dostu-kent.php (Son erişim tarihi: 15 Şubat 2015).

10 giriş

kek Eşitlik Komisyonu’nu kurmayı, 3. Belediye ve Valiliklerimizde Kadın-Er-kek Eşitlik Birimi kurmayı, 4. İllerimizin Yerel Eşitlik Eylem Planları’nı yerel paydaşlarımız (yerel kamu kurumları, yerel yönetimler, kadın örgütleri, üniver-siteler, sivil toplum kuruluşları) ile birlikte hazırlamayı ve uygulanmasını takip etmeyi, 5. Bütçelerimizi “toplumsal cinsiyete duyarlılık” ilkesini göz önünde bulundurarak hazırlamayı, 6. Kadın örgütleri ile kadın ve kız çocuklarının ko-numlarını güçlendirme konusunda işbirliği yapmayı, 7. Kadın-Erkek Eşitliği konusunda toplumu bilgilendirici çalışmalar yürütmeyi, 8. Proje kapsamında düzenlenecek faaliyetleri desteklemeyi, bu çerçevede sahip olduğumuz her tür-lü fiziki ve sosyal donatıların proje kapsamında kullanılması ve bunların orga-nize edilmesinde personele gerekli kolaylığı sağlamayı, görev addederek KA-DIN DOSTU KENT olmayı taahhüt ediyoruz.”11 Bu kentlerde Valilik (il özel idareleri dâhil) ve belediye organları tarafından ayrıntılı Yerel Eşitlik Eylem Planları (YEEP) hazırlanmış ve yerel meclislerince onaylanmıştır.12

YEEP’ler kentsel hizmetler, şiddet, katılım, sağlık, istihdam ve eğitim olmak üzere altı temel alanda paydaşların sorumluluk ve faaliyetlerini belir-lemektedir. Kentsel hizmetler, genellikle belediyelerin doğrudan sorumlu kı-lındığı bir alan olarak ortaya çıkmaktadır. Bu alanda özellikle cinsiyete du-yarlı kentsel altyapı ve hizmet sunumunun güçlendirilmesi hedefine ilişkin ta-nımlanan faaliyetler bulunur. Kadına yönelik şiddet konusunda ağırlıklı ola-rak hem kadınlarda hem de kamuoyunda farkındalık yaratmaya yönelik ça-lışmalar yapılması öngörülmektedir. Katılım konusunda kadınların yerel ka-rar alma mekanizmalarında eşit biçimde yer almasına yönelik faaliyetler, sağ-lık alanında ağırsağ-lıklı olarak kadınların öncelikle bilinçlendirilmesi, daha son-ra da hizmetlere erişiminin güçlendirilmesine yönelik faaliyetler sıson-ralanır. İs-tihdam alanında ise kadınların kırda ya da kent merkezinde ekonomik yaşa-ma katılımlarının sağlanyaşa-masına yönelik faaliyetler öngörülmektedir. Son ola-rak, eğitim alanında kentlerde eğitim olanaklarının artırılması ve kadınların ve kız çocukların eğitim fırsatlarından eşit biçimde yararlanmasına yönelik faaliyetler önceliklendirilmektedir.

Yerel düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik kamu politika tasarımı örneği olan yukarıdaki taahhütnamede kapsanan boyutların tümü birbiri ile bağlantılı ve her biri incelemeye değer olmakla birlikte

çalış-11 http://www.kadindostukentler.com/content/docs/taahhutname.pdf (Son erişim tarihi: 15 Şubat 2015).

12 Yerel kurumsal işbirliği şeması için bkz. BMOP bulteni, Temmuz 2009, sayi 12:1. http://www.sa- bancivakfi.org/files/arsiv-data/bmop-bulteni-sayi-12-temmuz-2009/bmopbultensayi12tem-muz2009.pdf (Son erişim tarihi: 15 Şubat 2015).

kamu politikaları ile bütçelerine toplumsal cinsiyet açısından bakış ve türkiye için yerel düzeyde bir uygulama çerçevesi 11

mamızda 5 no.’lu maddedeki TCDB yükümlülüğü üzerinde yoğunlaşıyoruz.

Bunun genel çerçevesini ise yukarıda değindiğimiz KMYKK’nin amaçlarının yerel kamu yönetimi düzeyinde toplumsal cinsiyet eşitliği boyutu oluştur-maktadır. Dolayısıyla çalışma kamu politikasının bütçe ile bağını mercek al-tına alarak, çok sınırlı bir ifadeyle KDK taahhüdünde bulunmanın yarattığı muhtemel farkları ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Beklentimiz bu illerin TCDB yapımında diğerlerine göre önde ve hatta öncü olması yönündedir. Bu

Bunun genel çerçevesini ise yukarıda değindiğimiz KMYKK’nin amaçlarının yerel kamu yönetimi düzeyinde toplumsal cinsiyet eşitliği boyutu oluştur-maktadır. Dolayısıyla çalışma kamu politikasının bütçe ile bağını mercek al-tına alarak, çok sınırlı bir ifadeyle KDK taahhüdünde bulunmanın yarattığı muhtemel farkları ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Beklentimiz bu illerin TCDB yapımında diğerlerine göre önde ve hatta öncü olması yönündedir. Bu