• Sonuç bulunamadı

Türkiye Demir Çelik Sektörünün Genel Durumu

Türk demir-çelik sektörü, son 8 yıl içerisinde % 87 oranında büyüme kaydederek, Çin’den sonra üretimini en fazla arttıran ülke konumunu elde etmiş ve Çin hariç toplam dünya üretimindeki büyümenin 8 misli daha yüksek bir performans sergilemiştir.

2008 yılının ilk yarısında, uluslararası piyasalardaki güçlü talep sayesinde, üretim ve ihracat açısından iyi bir dönem geçiren demir-çelik sektörü, petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüşe paralel olarak, Ağustos ayından itibaren daralma eğilimi içerisine girmiş ve 2009 yılında yaşanan küresel krizden etkilenmiştir. Dünya ham çelik üretiminin %7,8; Çin hariç dünya ham çelik üretiminin %20,5 oranında gerilediği 2009 yılında, Türkiye’nin üretimi %5,6 oranında gerilemiş ve bu yönüyle Türkiye, dünyanın en büyük 10 çelik üreticisi arasında, Çin ve Hindistan’ın ardından en iyi performansı gösteren 3. ülke olmuştur. 2011 yılında ekonomik krizin büyük oranda aşılmaya başlanmasıyla yıllık üretim miktarı 34,1 milyon tonu bulmuştur. Türkiye, dünyanın en büyük 10 çelik üreticisi arasında, en fazla üretim artışı gerçekleştiren ülke konumundadır.

Tablo 16. Türkiye Demir Çelik Sektörünün Yıllara Göre Ham Çelik Üretimi (Milyon Ton)

2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012

20.9 23.3 25.8 26.8 25.3 29,0 34,1 35,8 * Kaynak: World Steel Association, 2012

2011 yılındaki 34,1 milyon tonluk ham çelik üretiminin 24,4 milyon tonu (%71,6’sı), uzun ürünlerin yarı mamulü olan kütüklere, 9,7 milyon tonu (%28,4) yassı ürünlerin yarı mamul konumundaki slaba yönelik olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında elde edilen toplam 5,64 milyon tonluk nihai ürün üretim artışının %57’si uzun ürünlerde, %43’ü yassı ürünlerde gerçekleşmiştir. Çelik sektörü, uzun ürünlerde Türkiye tüketiminin iki katından daha fazla üretim yaparken, katma değeri yüksek olan yassı ve vasıflı çelik ürünlerinde, tüketiminin sırasıyla %44 ve %32’sini üretebilmiştir. Bu nedenle, sektör uzun ürünlerde net ihracatçı iken, yassı ürünlerde yeterli kapasiteye sahip olmasına rağmen üçüncü ülkelerden yapılan kalitesiz ve düşük fiyatlı ithalat baskısının üretimi sınırlandırması, vasıflı ürünlerde ise, kapasitenin yeterli seviyede bulunmaması nedeniyle net ithalatçı konumundadır.

TR81Düzey-2 Bölgesi Sektör Tanımlama,

Önceliklendirme ve Rekabet Analizi Raporu 2013

60

Tablo 17. Türkiye’nin Ürün ve Yöntemlere Göre Ham Çelik Üretimi (1000 Ton)

2011 2012 % Değişim (12/11)

Kütük 24,400 27,054 10,9%

Slab 9,707 8,831 -9,00%

Toplam 34,107 35,885

Elektrik Ark Ocaklı 25,275 26,560 5,08%

Bazik Oksijen Fırını 8,832 9,325 5,58%

Toplam 34,107 35,885

Kaynak: Türkiye Çelik Üreticileri Derneği, 2013

Ülkemizde ham çelikten nihai mamul üreten üreticiler Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz ve İç Anadolu bölgesinde faaliyet göstermekte olup, üreticilerin çoğunluğu Marmara, Ege, Akdeniz sahil şeridinde yer almaktadır. Demir çelik sektöründe yaklaşık 150’ye yakın firma faaliyet göstermektedir. Bunların içerisinde kapasiteleri 50.000 ton ile 3.500.000 ton arasında değişen Elektrik Ark Ocaklı tesis ile toplam kapasiteleri 8.500.000 ton olan entegre tesis bulunmaktadır. Diğer tesisler ise sadece haddehane hüviyetinde olup, dışarıdan satın almış oldukları kütük ile profil, filmaşin, nervürlü ve yuvarlak inşaat demiri üreten tesislerdir.

Şekil 6. Türkiye Çelik Haritası

Kaynak: Türkiye Çelik Üreticileri Derneği, 2013

TR81Düzey-2 Bölgesi Sektör Tanımlama,

Önceliklendirme ve Rekabet Analizi Raporu 2013

61

Dünya’da teknolojik yönden gelişmiş ülkeler, demir-çelik üretiminde, miktar olarak fazla üretim yapmaktansa; yassı, vasıflı, paslanmaz, kaplanmış veya daha özel, katma değeri yüksek çelik ürünlerin üretimine yönelmeye başlamışlardır. Buna karşılık, Türkiye de dâhil olmak üzere, gelişmekte olan ülkeler, miktar olarak fazla üretim yapma eğiliminde kalmışlardır. Bu nedenle, vasıflı çelik, paslanmaz çelik ve yassı ürünlerde üretim yapmak önem arz etmektedir.

TUİK istatistiklerinde, NACE Rev.2’ye göre 2010 yılında yaratılan toplam katma değerin

%50,04’ü sanayi ve inşaat (B-F); %49,96’sı hizmetler (G-S) sektöründe yaratılmıştır.

TUİK verilerine göre 2010 yılında yaratılan faktör maliyetiyle katma değere göre imalat sanayi %33,85 payla ilk sırada yer almaktadır. Bunu sırasıyla %20,18 ile Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve Motosikletlerin Onarımı ve %6,97 ile Ulaştırma ve depolama sektörü izlemektedir. 2010 yılında Ana Metal Sanayi 59,4 milyar liralık üretim değeri ile 4,9 milyar liralık katma değer sağlamıştır.

Türkiye’nin, 2015 yılına kadar, yassı-uzun ürün arz-talep dengesizliğinden kaynaklanan sorunları önemli ölçüde geride bırakması ve demir-çelik sektörünün ödemeler dengesi açığını kapatma yönünde önemli katkı sağlaması beklenmektedir. 2012 yılı itibariyle, sektör yassı ürünlerdeki tüketimi karşılayacak kapasitededir ancak yüksek ithalat oranları dikkat çekmektedir. GTİP kodları incelendiğinde %97 oranında üretimi yurtiçinde mümkün olan yassı ürünlerin, maliyetinden dolayı ithalat yoluyla karşılanmasının tercih edildiği görülmektedir.

Uzun vadede ise vasıflı, paslanmaz, alaşımlı ve yapısal çelik gibi katma değeri yüksek ürünlerin, üretim ve tüketim paylarını arttırması öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin deprem bölgesinde olması nedeniyle yapısal çeliğe yönelik tüketim alışkanlıklarının yerleşmesi sonucunda ciddi üretim kapasitelerine ulaşması beklenmektedir.

Demir çelik sektöründe, başta inşaat ve otomotiv olmak üzere, boru, profil, dayanıklı tüketim eşyası, yakıt araç ve gereçleri imalatı, tarım araçları imalatı, teneke tüketicileri ile gemi inşa sektörüne yönelik üretim yapılmaktadır. Bu sektörlerdeki gelişmeler demir çelik sektörünü doğrudan etkilemektedir. (T.C. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2013)

TR81Düzey-2 Bölgesi Sektör Tanımlama,

Önceliklendirme ve Rekabet Analizi Raporu 2013

62

Tablo 18. Sektörlere Göre Demir Çelik Tüketimi (%)

İnşaat Elektrikli Ev Aletleri

Makine Üretimi

Metal

Ürünler Otomotiv Gemicilik

Türkiye 40,5 7,6 26,6 12,2 9,9 3,2

Türkiye’deki demir çelik sektörünün analizi konusunda gerçekleştirilen bir çalışmada (TOBB, 2012) ortaya konulan SWOT analizinde aşağıdaki konular öne çıkmıştır:

Güçlü Yönler ve Fırsatlar

• Talebin ve tüketimin güçlü olması,

• Talebin ve tüketimin güçlü olması,

• Başta altyapı ve inşaat sektörleri olmak üzere birçok sanayi sektörünün yüksek miktarlardaki potansiyel ihtiyaçları,

• Yurtiçi çelik tüketimindeki büyük gelişme potansiyeli,

• Yüksek kapasiteye sahip olunması,

• Dönüşüm programları çerçevesinde kapasitedeki iyileştirmeler,

• Kalifiye işgücü,

• Tesislerin büyük bir bölümünün, yeni ve güçlü bir teknolojik yapıya sahip olmaları,

• Teknik bilginin üst seviyede bulunması ve teknolojik gelişmeleri yakından takibe yönelik, sürekli yatırım kültürü,

• Teknolojik donanım ve tecrübe itibariyle uluslararası rekabet gücü,

• Uluslararası standartlarda katma değeri yüksek ürün üretimine odaklılık,

• Firmaların ve karar mekanizmalarının dinamik yapısı,

• Sektörün tümüyle, özel sektör hüviyetinde bulunması,

• AB mevzuatına uyum çalışmaları,

• Yüksek çevre bilinci ve çevre koruma faaliyetlerinin sürdürülmesi,

TR81Düzey-2 Bölgesi Sektör Tanımlama,

Önceliklendirme ve Rekabet Analizi Raporu 2013

63

• Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika gibi büyüyen pazarlara yakınlık,

• Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin gelişme potansiyeli yüksek otomotiv endüstrileri.

Zayıf Yönler ve Tehditler

• Başta enerji olmak üzere, girdi maliyetlerinin yüksek seviyede olması,

• Kamu kesiminin, girdi maliyetlerini arttıran yaklaşımları, fon ve kesinti uygulamaları,

• Hammaddenin önemli bir kısmının ithalat yoluyla temin edilmesi,

• Hammadde piyasalarındaki tekelleşme eğilimi,

• Hammadde fiyatlarındaki süreklilik taşıyan artış eğilimi,

• Bağımsız Devletler Topluluğu-BDT’li üreticilerin ve konsolidasyona giden dünya çelik devlerinin, ucuz girdi teminine yönelik yatırımları,

• Doğal gaz ve elektrik üretiminde, tekel konumundaki tedarikçilere bağımlılık,

• Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yatırımları yavaşlatan ve rekabet gücünü düşüren yaklaşımları,

• Yüksek maliyetli çevre yatırımları,

• Çevre şartlarının hassaslaşması ve “iklim değişikliğine uyum”a yönelik maliyetlerin yüksek olması,

• Global çelik sektöründeki yatay ve dikey bütünleşmeler nedeniyle, ortaya çıkan güçlü rakipler,

• Kalitesiz ve ucuz ürün ithalatını engelleyici mekanizmaların yetersiz olması,

• Piyasadaki üretici sayısının fazlalığı,

• Yatırımlara Avrupa Birliği-AB mevzuatı dışında devlet yardımı sağlanmasının sona ermesi,

• İşçilik maliyetlerinin rakip ülkelere kıyasla yüksek olması,

• Kâr marjlarının karşılaştırmalı olarak, düşük seviyede kalması,

• Başta Rusya ve Ukrayna olmak üzere, rakip üreticilerin bulunduğu ülkelerin uyguladığı doğrudan ve dolaylı devlet yardımları,

• Potansiyel pazarlardaki korumacı yaklaşımlar,

• Global çelik sektöründeki fazla kapasiteler,

• Çin’in sahip olduğu büyük kapasitenin, fiyatlar üzerinde sürekli baskı oluşturması,

• Çin’in net ihracatçı konumunu geliştirerek sürdürmesi,

TR81Düzey-2 Bölgesi Sektör Tanımlama,

Önceliklendirme ve Rekabet Analizi Raporu 2013

64

• Çin’in yüksek ham çelik üretimine bağlı olarak, hammadde tüketimini arttırması,

• AB’nin 3.ülkelerle imzaladığı Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın Türkiye’yi kapsamaması,

• Çelik servis merkezlerinin yetersizliği,

• Demiryolu altyapısının yetersizliği.

TR81Düzey-2 Bölgesi Sektör Tanımlama,

Önceliklendirme ve Rekabet Analizi Raporu 2013

65