• Sonuç bulunamadı

2. Hizmet İçi Eğitim

1.3. Türkiye’de Yerel Yönetimler

Yerel yönetimler, yönetim yapısı içinde vatandaşa en yakın olan, en alt düzeydeki idari birimlerdir. Türkiye köyler, il özel idareleri, belediyeler, büyükşehir belediyeleri olarak dört yerel idare şeklini içerisinde bulundurur.

Bir ülkedeki yerel yönetimlerin gücü ve etkinliği, söz konusu ülkedeki demokrasinin düzeyi ile de oldukça yakından ilişkilidir. Yerel yönetimler demokrasi açısından önemli olduğu kadar, yerel hizmetlerin yürütülmesinde verimliliği ve etkinliği sağlamada da vazgeçilmez kurumlardır (Eryılmaz, 2000:121).

37 İllerde, valiler dışında, yerel idare organları doğrudan halkın seçimiyle belirlenmektedir. Yerel yönetimler, halkla sürekli ilişki içindedirler; çünkü kendi yörelerine hizmet veren kuruluşlardır. Bölgelerinde halkın ortak ve çağdaş ihtiyaçlarını gidermek maksadıyla kurulmuşlardır.

1.3.1. Köyler

Köy yasasının birinci maddesine göre yapılan; “Köy, nüfusu iki binden aşağı yurtlara denir” tanımında, nüfus esas alınmıştır. Tarihsel açıdan ilk düzenlemenin köye ilişkin olduğu görülmektedir. Muhtarlık kurumu, ilk olarak 1829-1830 yıllarında İstanbul’da kurulmuştur. 1933 yılından itibaren bu kurum, Anadolu’nun köy ve mahallerinde uygulamaya geçirilmiştir. Anadolu’da ilk uygulandığı yer, Kastamonu’ya bağlı Taşköprü’dür (Çadırcı, 1993:5).

1.3.2. İl Özel İdareleri

Diğer bir yerel yönetim birimi olan İl Özel Yönetimi’nin temelleri eyalet sisteminden vilayet sistemine geçişi öngören 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi ile atılmıştır (Dedeoğlu, 1997:50). İl Özel İdareleri, tüzel kişiliğe sahip olan ve Anayasamız kapsamındaki kanunlarla var olan bir kamu kuruluşudur. İl özel idaresinin il sınırları içinde yapmakla görevli olduğu hizmetler, sağlık, tarım, sanayi ve ticaret, il çevre planı, bayındırlık ve iskan, toprağın korunması ve erozyonun önlenmesi, sosyal hizmet ve yardımlar, yoksullara mikro-kredi verilmesi, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları kurmak, ilk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini, binalarının yapımı, bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının karşılanması gibi konu ve alanlar ile ilgilidir.

1.3.3.Belediyeler

Günümüzde, hem parlamenter hem de merkezi yönetim şekline sahip tüm ülkelerde, yerel yönetimlerle karşılaşılmaktadır. Ülkeden ülkeye farklılık gösteren bu sistemleri, ülkemizde daha çok belediyeler temsil etmektedir. Belediyeler yerel yönetimlerin ilk kuruluşlarını oluşturmaktadır.

Temel belediye hizmetlerine ulaşmada yaşanılan sıkıntılar sebebiyle, 1984 yılında yapılan kanuni düzenleme olan 3030 sayılı yasa yürürlüğe girmiştir. 3030 sayılı yasayla kurulan Büyükşehir belediye sisteminde, belediye sınırları içerisinde

38 birden fazla ilçe bulunan şehirler “büyükşehir” olarak tanımlanmaktadır. Kanunlar çerçevesindeki bu yeniden tanımlamadan sonra ise, büyükşehir olarak tanımlanan belediyelerin gelişimi diğer belediyelere oranla oldukça artmıştır.

Özellikle sanayinin ağırlıklı olduğu yerlerde ve kıyı kesimlerinde, büyükşehir belediyeleri, Anadolu’da bulunan büyükşehir belediyelerine oranla daha fazla gelişmiş ve nüfus yoğunluğunu bünyesinde toplamıştır. Köyden kente göçlerin artmasıyla da İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kentler giderek genişlemiş; bu durum bir taraftan merkezdeki belediyenin iyice büyümesine, diğer taraftan şehir merkezinin çevresinde yeni yerleşim birimleri oluşturmuştur (Arıkboğa, 2007:31).

Son yıllarda ise, belediye yapılandırılma çalışmalarında, nüfusun metropol kentlerden Anadolu’daki büyükşehirlere kaydırılması amacıyla, iç bölgelerdeki büyükşehir belediyelerine ağırlık verilmiş ve çekim merkezleri haline getirilmeye çalışılmıştır.

Bu şehirler arasında, özellikle Konya ve Kayseri başta olmak üzere gelişmeye aday büyükşehir belediyeleri desteklenmiş, hizmet anlayışının sorunsuz ilerleyebilmesi için anayasal çerçevede yapılandırılmalar oluşturulmuştur. Oluşturulan bu yapılanma sayesinde özellikle Konya daha iyi hizmet almaya başlamış, sorunların çözümü ve kentin gelişimi hızlanmıştır. Konya gecekondusu olmayan tek şehir konumundadır. Büyük bir nüfus artışı olmasına rağmen, Konya Büyükşehir Belediye sınırları dahilinde gecekondu oluşmamış, kooperatifçilik vasıtası ile şehirleşme, konutlaşma gerçekleşmiştir (Aktay, 2005:77).

Konya’nın içme suyu ihtiyacını karşılayan Konya Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (KOSKİ) ise kentin büyükşehir belediyesi olmasından sonra belediye bünyesinde kurulmuştur. 1989 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 1989/14524 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan KOSKİ içme suyunun teminin yanı sıra sulama çalışmaları ve atık suyun geri kazandırılması gibi konularda da faaliyet yürütmektedir.

1.3.3.1.Mevzuatta Belediye Hizmetleri

Belediye hizmetlerinin ilk temel yasal dayanağı, 1930 tarih ve 1580 sayılı belediyeler kanunundur. Bu kanun, Fransız idari sisteminden esinlenilerek

39 hazırlanmış olup, bu dönem için, modern bir belediye sistemi önermiştir. Belediye hizmetlerinde ikinci yasal mevzuat,1984 tarih ve 3030 sayılı Büyükkent Belediyeleri hakkındaki kanundur.

1970’lerden 1980’lere kadar ise, Türkiye’nin siyasal gündeminde belediyelerin yapısında önemli değişiklikler olmuştur. Toplumun demokratikleşmesini savunan kesimlerin, yeni bir belediyecilik anlayışını demokratikleşme çabasının bir parçası olarak görmesi, belediyecilik olgusuna sahip çıkılmasını ve önemsenmesini sağlamıştır.

12 Eylül 1980 sonrası dönem, her konuda olduğu gibi belediyecilik anlayışında da yeni açılımlar yaratarak, özellikle 1984 yılının ilk aylarından itibaren çıkarılan bazı kanunlarla, Türkiye’de normal belediyecilik sistemi yanında bir de büyükşehir belediye sisteminin oluşumu sağlanmıştır. Kamu yönetimi reform tasarısı kapsamında ele alınan yerel yönetimlere yönelik, yeni bir düzenleme ile belediye ve büyükşehir belediye kanunlarında da düzenlemeye gidilmiştir.

5215 sayılı belediye kanunuyla başlayan belediyelerin yeniden düzenlenmesi girişimi, 5393 sayılı belediye kanunuyla yasal bir çerçeve kazanmıştır. Söz konusu dönemde, Büyükşehir Belediyeleri içinde düzenlemeye gidilmiş ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu hazırlanmıştır. 5216 Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda, “Büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyeleri, görevli oldukları konularda bu yasayla birlikte Belediye Kanunu ve diğer mevzuat hükümleri ile ilgisine göre belediyelere tanınan yetki, imtiyaz ve muafiyetlerine sahiptir” denilmekte ve Büyükşehir belediyelerine ayrıcalıklı bir konum verilmektedir (Arıkboğa, 2007:32). Daha sonra çıkartılan ve gerek yerel yönetim anlayışında gerekse belediyelerin etkinliği açısından devrim kabul edilebilecek 5393 sayılı kanunla, belediyeler hizmet yapılandırılmasında çok büyük atılımlar gerçekleştirmiştir.

1.3.3.2. 5393 Sayılı Kanuna Göre Belediye Hizmetleri

5393 sayılı kanunun genel gerekçesinde, merkezi idare ile mahalli idareler arasındaki görev, yetki, sorumluluk ve kaynak dağılımının yeniden düzenlenmesini ve genelde mahalli idarelere, özelde ise belediyelere daha fazla yetki, sorumluluk ve

40 kaynak verilmesini öngörmektedir. Bu kanun, aynı zamanda katılımı artırmak, demokrasiye işlerlik kazandırmak, yerel halkın memnuniyetini sağlamak üzere mahalli idarelere daha fazla yetki, sorumluluk ve kaynak verilmesi gerektiğini vurgular.

Yerel yönetimlerin mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla üstlendiği görevler ve hizmetler şunlardır:

● İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafi ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, nikah, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açar.

● Okul öncesi eğitim kurumları açabilir, devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir; her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir veya işletebilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihi dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekanların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir. Gerektiğinde, öğrencilere, amatör spor kulüplerine malzeme verir ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan sporculara belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir. Bunların yanında, kanunlarla başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen mahalli müşterek nitelikteki diğer görev ve hizmetleri de belediye yapar ve yaptırır.

Maddelerden de anlaşıldığı üzere, 5393 sayılı kanun kendinden önceki dönemin görev sıralama anlayışını ortadan kaldırmakla birlikte, mahalli ve müşterek olmak koşuluyla yerel alanda birincil hizmet birimi olarak, belediyeleri göstermektedir. Bu anlayış çerçevesinde, belediyelerin görev ve sorumlulukları kesin çizgilerle ayrılmamış, yerel alanda ihtiyaç duyulan ya da duyulacak mahalli ve

41 müşterek nitelikli her hizmetin, yerel otoritenin sorumluluğuna verileceği belirtilerek, belediyelerin yetki ve sorumluluk alanı genişletilmiştir.

2.Yerel Yönetimlerde Hizmet İçi Eğitim

Yerel yönetim reformunun getirdiği yeni anlayışın yerleştirilmesi ve yerel yönetimlerin artan görev ve yetkilerini layıkıyla yerine getirebilmeleri yerel yönetimlerin insan gücü kaynağının ne kadar gelişmiş olduğu ile doğru orantılıdır. Nitelikli insan gücünün yerel yönetimlerde istihdam edilmesini sağlayacak önlemlerin sonuçlarının ancak uzun vadede alınabileceği dikkate alındığında mevcut insan kaynağının geliştirilmesi için hizmet içi eğitimlere duyulan talep artmıştır.

Türkiye’de kamu kesiminde hizmet içi eğitim Devlet Personel Başkanlığı tarafından hazırlanan ve 1984 yılında yürürlüğe giren “Hizmet İçi Eğitim Genel Planı” çerçevesinde yürütülmektedir. Hizmet içi eğitim bu plan ile zorunlu tutulmuş gibi gözükse de kamu kuruluşlarının yeterli bütçe olanaklarına sahip olmamaları nedeniyle nitelikli eğitici personel yokluğu, üst düzeyde bulunan yöneticilerin eğitime yeterince önem vermemeleri yüzünden uygulamada yetersiz kalmaktadır (Ergun, 2004:259).

Benzer Belgeler