• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Ombudsman Kurulmasına Yönelik Girişimin

4.2. Türkiye’de Mükellef Haklarının Korunmasına Yönelik Yeni Gelişmeler

4.2.2. Türkiye’de Ombudsman Kurulmasına Yönelik Girişimin

Türkiye’de idari açıdan yürütülen davaların fazlalığı yargının yavaş ilerlemesine sebep olmakta ve bu durum vatandaşların mağdur olmasına sebep olmaktadır. Bu açıdan yargıdaki iş yükünün azaltılması açısından dünya pek çok ülkede kullanılan ombudsman kurumunun kurulması ülkemizde de şart olmuştur (Kestane, 2006, s.137).

Ombudsman kurumunun kurulmasıyla ilgili çalışmalar ülkemizde eski zamanlara kadar dayanmaktadır. Söz konusu bu kurumla ilgili ilk bulgular Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı içerisinde ele alınmıştır. Söz konusu bu plan kapsamında ombudsman kurumunun idare ile kişi etkileşiminde ortaya çıkan sorunları verimli şekilde sonuca ulaştıran, böylece yargı sürecinin oluşumunu engelleyen etkin bir kurum olduğu üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu kurumun Avrupa Birliği kapsamında olmasından dolayı Avrupa Birliğine üyelik kapsamında bu kurumunun ülkemiz içerisinde de oluşturulması amaçlanmıştır. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’na gelindiğinde kamu idarelerinin daha verimli olabilmeleri adına söz konusu kurumlara yasal olarak yardımcı olan ancak onlardan bağımsız hareket eden Kamu Denetçisi (Ombudsman) kurulumunun uygun olacağı söylenmiştir. Söz konusu düşünceden hareketle tüm yapının uygun şekle dönüştürülmesi amacıyla çalışmaların yapılmasının gerektiği öngörülmüştür. Bu olaylar neticesinde Kamu Denetçiliği Yasa Tasarısı oluşturulmuştur. Tasarı son halini Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı’nda kamu kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle birlikte son şekline dönüştürülmüştür (Kestane, 2006, s. 137-138). 28.09.2006 tarihli 5548 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu yasa halini alarak, 13.10.2006 tarihli 26318 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Fakat bu yasanın iptaline yönelik olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuştur. Açılan iptal davası neticesinde Anayasa Mahkemesi 25.12.2008 tarihinde söz konusu kanunun iptal edilmesine karar vermiştir. Söz konusu unsurlara göre, anayasa değişikliği kapsamında yapılan değişiklikler sonucunda ombudsman kurumuna anayasal nitelikler sağlanması amaçlanmış olduğu ileri sürebiliriz (Derdiman, 2010). Yapılmak istenen sistem incelendiğinde kamuda oluşan sorunların ya da şikayetlerin ele alınacağı düşünüldüğünde bu yapı vatandaşların sorunlarına bir takım çözümler sağlayacağını söylememiz mümkündür. Bunun dışında vergi de kamu idareleri tarafından yürütülen bir görev olması bakımından söz konusu kurumla alakalı bir konu olacaktır (Yüce ve Altunay, 2011, s. 185).

29 Haziran 2012 tarihli ve 28338 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu kapsamında ombudsman uygulamaya konmuştur. Bu bakımdan kamu idarelerin tüm eylem ile faaliyetlerini; adalet anlayışını benimseyerek, insan haklarına bağlı biçimde incelemek ve değerlendirmek maksadıyla kurulmuştur. Ombudsman tüzel kişiliği haiz özel bütçeli Kamu Denetçiliği Kurumu’dur. Bu kurum kamu idareleriyle alakalı şikayetleri 29 Mart 2013 tarihinden itibaren kabul etmektedir (T.C. Kamu Denetçiliği Kurumu, 2015).

Vergilendirmeyle alakalı sorunların yargı sistemine gidilmeden idare ve mükellef arasında halledilebilmesi oldukça önem arz etmektedir. Ayrıca idarenin ve mükellefin yargıya başvurması durumunda katlanacağı maliyet ile birlikte yaşayacakları zaman kaybının önlenmesi açısından ayrı bir önemi bulunmaktadır. İdari yapı içerisinde çözüme ulaştırılan sorunlar mükellef ile idareler arasındaki ilişkiye pozitif olarak etki edecektir (Kızılot ve Kızılot, 2008, s. 63-64).

Ombudsman kurumu bu açıdan değerlendirildiğinde vergilerle alakalı sorunların idareler kapsamında çözüme ulaştırılması bakımından oldukça yarar sağlayıcı niteliklere sahiptir. Bu olgular sayesinde mükellef haklarının yargıya başvurmadan korunabilmesi mümkün olacaktır.

4.2.3. 6009 Sayılı Kanun İle Yapılan Mükellef Haklarını İlgilendiren Düzenlemelerin Değerlendirilmesi

6009 Sayılı Gelir Vergi Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesi kapsamındaki düzenlemeyle birlikte matrahın tespitiyle alakalı olarak takdir komisyonuna başvurulması ve zamanaşımın bitmesine 1 yıl sınır konulmuş durumdadır. Yani takdir komisyonu bünyesinde kullanılan zamanaşımı sürecinin duracağı kabul edilmekte ve bu sürenin en fazla bir yıl olması kabul edilmiş durumdadır (Gerçek, 2011). Hatırlanacağı üzere Vergi Usul Kanunu’nun 369. maddesi açısından hatalı özelgeyle işlemde bulunan vatandaşlara ceza kesilmesi söz konusu değildi. Ancak vergi kapsamında gecikme faizi uygulaması söz konusuydu. Bu madde kapsamında yapılan değişiklik sonucunda ne faiz ne de ceza söz konusu olmamaktadır. Yani bu düzenlemenin hata yapan mükelleflerin mağdur edilmemesi açısından oluşturulduğu görülmektedir.

Vergi Usul Kanunu’nda yapılan düzenlemeler kapsamında inceleme dahilide olan mükelleflerin mağdur olmamalarına yönelik olarak farklı uygulamaların yapılmaya

başlandığı görülmektedir. Bu amaçla yapılan incelemeleri bitirilmesi gereken süreler içerisinde sonlandırılması, incelemenin kanun ve mevzuatlardaki biçimde yapılması gibi olguların gerçekleştirilmesiyle mükellef haklarının korunması hedeflenmektedir. 6009 sayılı kanunla birlikte incelemenin belli bir süre içerisinde bitirilmesi hakkı, inceleme raporlarının mevzuata uygun olmasının istenmesi hakkı, tutanağın bir nüshasını isteme hakkı mükelleflere tanınmıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 140/2. maddesi kapsamında yapılan düzenlemeyle birlikte mükellefler vergi incelemesine başlandığına dair bir tutanak almaları yasal zorunluluk haline gelmiştir. Hatırlanacağı gibi Vergi Usul Kanunu’nun 140/6. maddesi kapsamında vergi incelemelerine süre kısıdı getirilmiştir. Söz konusu kısıda göre tam inceleme 1 yıl, sınırlı inceleme ise 6 ay içerisinde bitirilmek durumundadır. Söz konusu sürelerin belirtilmiş olması mükelleflerin zaman açısından mağdur olmamaları yönünden önemli olacaktır. Yani mükellefler bu süreler içerisinde incelemenin tamamlanması isteme hakkına kavuşmuş olmaktadırlar. Bunun dışında mükellefler inceleme kapsamında ele alınan belgelerin Rapor Değerlendirme Komisyonlarında tekrar dinlenmesini isteyebilmektedirler. Bu bakımdan vergi incelemesi kapsamında mükellefler hata yapıldığını düşünmekteyseler bu olguyu Rapor Değerlendirme Komisyonu tarafından ele alınması isteyebilmektedirler. Böylece idareler ile mükellefler arasındaki ilişkinin korunabilmesi mümkün olmaktadır. Yani mükellefler böyle hakka sahip olduklarını bilmelerinden dolayı kendilerini güvende hissetmektedirler. Ayrıca komisyon incelemesi sayesinde inceleme sırasında yapılan hataların düzetilmesi de mümkün olacaktır.