• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: TÜRKĐYE’DE BANKACILIK SEKTÖRÜ

3.2. Türkiye’de Bankacılık Sisteminin Durumu

Türkiye’de bankacılık sektörü; mevduat bankaları, kalkınma bankaları ve yatırım bankaları ile kar payı esaslarına göre faaliyet gösteren katılım bankalarından oluşmaktadır. Ekim 2006 ayı itibariyle, sektördeki banka sayısı Yapı Kredi Bankası ile Koçbank’ın birleşmesi sonucunda 50’ye düşmüştür. Toplam personel sayısı ise Aralık 2006 itibariyle 150.793 kişidir. Türkiye’de bankacılık sektörünün toplam bilanço büyüklüğü 2006 yılı sonunda 486 milyar YTL (346 milyar Dolar) olarak gerçekleşmiş, bir önceki yıla göre % 22 oranında artmıştır.

Türk bankacılık sektörünün bilanço büyüklüğünün GSYĐH’ya oranı, 2005 yılı sonunda % 83.5 iken, 2006 yılı Haziran ayında % 89.5’e yükselmiştir. 2001 yılında çok ciddi kriz yaşayan sektörün toparlanma gayretleri devam etmektedir. Sektör dünya ölçeğinde henüz çok küçük seviyededir. Toplam bilanço büyüklüğü hala milli gelirimizin % 90’ına ulaşmamıştır. Bu oran Avrupa ülkelerinin bir çoğunda, milli gelirlerinin iki katından büyüktür.

Yabancı yatırımcılara satışı gerçekleşen ve satışına izin verilen bankalar ile 10 Kasım 2006 tarihli Merkezi Kayıt Kuruluşu verilerine göre halka açık bankaların yabancı payları da dahil edildiğinde sektörde yabancı payı % 36.2 olmaktadır. Türkiye Halk

Bankası A.Ş’nin halka arzı bu oranı daha da arttıracaktır. Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerdeki bankacılık sektöründe yabancı payı; Hollanda’da % 2.3, Đsveç’de % 9.0,

Đtalya’da % 9.5, Almanya’da % 10.6, Đspanya’da % 11.5, Fransa’da % 11.6’dır. (http://www.dp.org.tr, 20.06.2007)

Şekil 5. Mevduat Bankalarının Varlık ve Yükümlülük Yapısı, 1997–2006

Bankacılık sektörünün Eylül 2006 ayı itibariyle aktif yapısı; % 11 nakit vb, % 33 menkul kıymetler, % 46 brüt krediler ve % 10’u da diğer aktiflerden oluşmaktadır. Kredi stokundaki artışta başta konut ve otomobil kredileri olmak üzere, tüketici kredileri ve kredi kartları yoluyla kullandırılan kredilerdeki artış etkili olmuştur. 2006 yılı Eylül ayı itibariyle pasif yapısı; % 63 mevduat, % 14 bankalara borçlar, % 12 özkaynaklar ve % 11 diğer pasiflerden oluşmuştur.

Eylül 2006 ayı itibariyle, sektördeki ilk beş bankanın sektör aktif payı % 60, mevduat payı % 64, kredi payı ise % 56 olmuştur. Đlk on bankanın ise sektör aktif payı % 84, mevduat payı % 89, kredi payı % 80 olmuştur. Eylül 2006 ayı itibariyle aktif büyüklüklerine göre ilk beş banka içinde 2 kamu bankası ve 3 özel banka bulunmaktadır. Đlk on banka arasında ise 3 kamu bankası ve 7 özel banka bulunmaktadır.

Şekil 6. Mevduat Bankalarına ait Kimi Göstergeler, 1997–2006(GSMH’ya Oranla, %)

Sektördeki, Yeni Türk Lirası ve yabancı paradan oluşan toplam mevduatın ortalama vadesi, yaklaşık olarak 2.5 ay düzeyinde gerçekleşmiştir. Kalan vadelerine göre, bankacılık sisteminin toplam varlıklarının % 30’unun vadesi 3 ayın, % 50’sinin vadesi ise 1 yılın altındadır. Toplam varlıkların % 50’si 1 yıl ve üzeri vadeye sahiptir. Buna karşılık toplam yükümlülüklerin % 72’sinin vadesi 3 ayın, % 81’inin vadesi ise 1 yılın altındadır. Toplam yükümlülüklerin % 19’u 1 yıl ve üzeri vadeye sahiptir.

Bankacılıkta kullanılabilecek sermaye (serbest öz kaynak) miktarı 2002 yılında 3.4 milyar dolar civarındayken, 2006 yılı sonunda 30 milyar doları geçmiştir. Bankacılık sektörünün 2006 yılında vergi sonrası 11.5 milyar YTL kar ettiği belirtilmektedir. 2005 yılında vergi sonrası toplam kar 5.7 milyar YTL olarak gerçekleşmişti. Sektör 2006 yılında öz kaynaklarını yaklaşık 4 milyar YTL arttırabilmiştir (% 7.3). Dolar olarak özkaynak artışı 1 milyar dolar civarında olmuştur. Mayıs ve Haziran 2006 aylarındaki dalgalanma nedeni ile, bankacılık sektörünün net kambiyo zararı 2.264 milyon YTL (1.513 milyon dolar) olarak gerçekleşmiştir. Yukarıda yapılan genel belirlemelerin ışığında ve bugünkü şartlarda Türkiye Bankacılık Sistemi genel olarak değerlendirildiğinde aşağıdaki tespitleri yapmak mümkündür:

• Sektör giderek düzelmesine rağmen, henüz küresel rekabet edebilecek güçte değildir.

• Bankacılık sektöründe çok ciddi bir büyüme potansiyeli olmasına rağmen, bu gelişme bir türlü sağlanamamaktadır.

• Rekabet faiz oranlarını daraltmaya devam etmektedir. Oluşturulan karların büyük bir kısmı, bankacılık dışındaki yatırımların satılıp sermayeye ilave edilmesiyle ve bankacılık hizmet gelirlerinden oluşmaktadır.

• 2006 yılında özkaynaklardaki artış % 7.3 olarak gerçekleşmiş ve gerek enflasyonun ve gerekse faiz oranlarının altında kalmıştır. Sektör 2006 yılında dünya standardında karlılık oranlarını yakalayamamıştır.

• Bankalardaki kredi artışlarında hane halkı yükümlülüklerini arttıran, konut, otomobil, tüketici ve kredi kartı kredileri etkili olmuştur. Özellikle aylık % 1 civarındaki faizle verilen, 20 yıla kadar vadeli konut kredileri bu günkü mevduat maliyetleriyle % 8- 10 puan zarar oluşturmaktadır. Konut fiyatlarında meydana gelecek değer düşüşü, bankalar açısından ciddi bir risk/teminat açığı oluşturacaktır.

• Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun oluşturduğu risk senaryolarına göre faizler 1 ayda 1 puan artarsa bankalar 940 milyon YTL kaybedecektir. Dolar faizi bir ayda 1 puan artarsa kayıp 591 milyon YTL olacaktır.

Banka bilançolarının aktif tarafında düşük faizle verilmiş vadeleri uzun krediler bulunmaktadır. Pasif tarafta ise kısa vadeli mevduat bulunmakta ve vade başına yeni faiz oranından temdit edilmektedir. Faiz oranlarındaki artış mevduata hemen yansımakta, ancak mevcut kredilerin tüketici hakları çerçevesinde faizleri arttırılamamaktadır. Ancak, ticari krediler mevcut kredi sözleşmelerine göre işleme tabi tutulmaktadır. Olası bir krizde bankalar, mali aktifleri içerisinde hane halkına kullandırılan kredi ve fiyat düzeltmesi yapamayacaktır.

Banka bilançoları üzerindeki vade uyumsuzluğu (Toplam varlıkların % 50’sinin vadesi 1 yılın üzerinde, toplam yükümlülüklerin % 72’sinin vadesi 3 ayın altındadır.) Faiz oranlarının yükselmesi durumunda, ilk planda banka karını ikinci planda kaynaklarını

süreç içerisinde başka bir banka satışına gerek kalmaksızın yabancılaşacaktır. Bu süreçte; yerli bankaların özkaynaklarını arttıramamaları, Ocak 2008’de uygulanmaya başlayacak olan Basel-ll kriterlerine göre ayrılacak karşılıklar bankaların sermaye yeterlilik oranlarını düşürecektir. Serbest özkaynak miktarının (Bankacılıkta kullanılabilecek sermaye) düşmesi ile bankaların iş yapabilme limitleri daralacak, küresel sermayenin temsil ettiği yabancı bankalar ise aşama aşama sektörde büyüyecektir. Unutulmamalıdır ki, yerli bankalar sermaye benzeri kredi talebiyle yurt dışına gittiğinde yine küresel sermayeli yabancı bankalara gidecek, banka risk pirimini ve ülke risk pirimini ilave maliyet olarak ödeyecektir. Maliyetli bu kaynakla belkide borç aldığı finans kuruluşunun Türkiye’deki bankasıyla rekabet etmeye çalışacaktır. Türk bankacılık sektörü, piyasa potansiyelinden pay alabilmek için; kurum maaş ödemelerine nakit promosyon ödemekte, otomobil satıcılarına komisyon ödemekte, kredi kartı mudilerine harcamaları karşılığında hediye para-puan ödemekte, Tüketici Hakları yasasından dolayı kullandırdığı bireysel kredilerde sabit faiz riski taşımakta, mevcutları ve yükümlülükleri itibariyle ciddi bir vade riski taşımakta, reel sektörün 120 milyar dolarlık yabancı para borcu nedeniyle dolaylı olarak kur riski taşımaktadır. Bu süreç yakın gelecekte bir kısım bankaların birleşmesine ve aşama aşama yabancılaşmasına neden olacaktır.