• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Bütçe Açıkları ve Cari İşlemler Açığının Seyri (1980-2018)

Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıldan bugüne kadar sadece 23 yılını denk ya da bütçe fazlası vererek gerçekleştirmiştir. Bu yıllar ise Cumhuriyetin ilk yıllarına denk gelmektedir. Bütçe açığı olgusu 1950 yılından sonra önem kazanmaya başlamıştır. 1974 yılında petrol fiyatlarındaki artış ile Kıbrıs barış harekatının sonucunda Amerika ve Avrupa’nın ekonomik ambargosuyla karşılaşan Türkiye yüksek bir bütçe açığıyla yüzleşmiştir. 24 Ocak 1980’de uygulanmaya başlayan istikrar politikasında, bütçe açıklarının azaltılması istikrar faktörü olarak görülmüş, ancak bu yönde sadece harcamalar sınırlanırken gelirler alanında yapılan düzenlemeler devlete yeterince mali kaynak sağlamamıştır. Kısacası bütçe harcamalarını sınırlama politikası tek basına bütçe açıklarını önlemede yetersiz kalmıştır. Bütçe gelirlerinin, bütçe giderlerini karşılama oranı 90’lı yılların basından itibaren iyice düşmüştür. 1990-1991 döneminde yaşanan körfez krizi de artan bütçe açıklarının dış etkenlerinden biri olarak gösterilmiştir (Göktaş, 2008: 46).

1994 ekonomik krizi sonucunda ise 5 Nisan 1994’de alınan tedbir kararları ile bütçe açığında düşüşler meydana gelmiş, fakat 1996 yılından itibaren bütçe dengesi yeniden artmaya başlamıştır. Özellikle 1998-2001 döneminde bütçe dengesi ciddi şekilde bozularak bütçe açığının GSYİH’ye %5’den %12 seviyesine yükselmiştir (Telatar, 2013: 64). 2002’den itibaren ise önceki yıllara göre bütçe açıklarının GSYİH’ye oranlarında azalmalar olduğu görülmektedir.

Türkiye ekonomisinde uzun yıllar devam eden yüksek bütçe açıkları, yurtiçi mali piyasalar üzerinde baskı oluşturmuştur. Bu durum, reel faiz oranlarının yüksek düzeyde kalmasına yol açarak; kamu kesiminin borçlanma ihtiyacını her dönem biraz daha arttırmıştır. Borç-faiz kısır döngüsüne yol açan bu süreç, 1990’lı yıllarda sürdürülemez bir mali yapıyı doğurmuştur (Peker ve Göçer, 2012: 164).

Türkiye ekonomisinde makroekonomik dengenin yeniden oluşturulması ve sürdürülebilir bütçe açığının sağlanması amacıyla, Nisan 2001’den bu yana uygulanmakta olan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı önem arz etmektedir. Ayrıca 31 Mayıs 2005 tarihinde 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu da uygulanmaya başlanmıştır. (Peker ve Göçer, 2012: 164). Bu programla bütçe açığının disipline edilmesi hedeflenmiş ve bu hedefi gerçekleştirmede önemli başarılar elde edilmiştir. 2008 yılında ise bütçe açığında bir artışın varlığı ile cari işlemler açığında bir daralma göze çarpmaktadır. 2009 yılında bütçe açıklarının ciddi oranda arttığı cari işlemler açığının ise ciddi oranda azaldığı dikkat çekmektedir. Sonuç olarak 2000’li

yılların başlangıcıyla birlikte bütçe dengesi önemli ölçüde disipline edilerek, bütçe açığında büyük çaplı azalmalar meydana gelmiştir (Küçüksucu, 2012: 104, Telatar, 2013: 64).2010 yılında bütçe açığı/GSYİH oranı bir önceki yıla göre azalmış, sonraki yıllarda da bu oranda düşüş devam etmiştir.

Cari işlem dengesinde sürekli ortaya çıkan ve büyük boyutlara ulaşan açıklar, Türkiye ekonomisinin önemli sorunu olarak kabul edilmektedir (Telatar, 2013: 64). Türkiye’de cari işlemler açığının en önemli nedeni, dış ticaret açığıdır. Türkiye'de 1980 öncesinde, ithal ikameci üretim politikası izlenmiş ve ihtiyaç duyulan bütün malların yurtiçinde üretilmesine çalışılmıştır. 24 Ocak 1980 kararlarıyla birlikte, ülkenin dış dünya ile serbest ticaret yapmasının önü açılmış ve ihracata dayalı ekonomik büyüme modeli uygulamaya konulmuştur (Göçer, 2013: 215).

24 Ocak 1980 kararları ile dönüm noktası sayılabilecek dışa açılma süreci, 1989 yılında 32 Sayılı “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun” ile yeniden düzenlenmesi ile birlikte sermaye hareketleri serbestisi önündeki engel kaldırılmıştır. 1995 yılında, Gümrük Birliği anlaşmasının imzalanması ve uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi amacıyla faaliyetler yürütmek üzere kurulmuş olan Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olunması, Türkiye’nin ihracatını etkileyecek olan önemli gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Gerek sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi gerekse dış ticaretin artan önemi cari işlemler kavramını daha sık gündeme getirmektedir(Erkılınç, 2006: 3, Mucuk, 2008: 175-182, Mucuk ve Karaçor, 2010: 107).

1990’lı yıllardan itibarenözellikle sermaye hareketlerinin serbestleşmesi Türkiye ekonomisini uluslararası sermaye akımına açık hale getirmiştir. Bu yıllarda gerçekleşen yabancı sermaye girişindeki artış Türk Lirası’nı (TL’yi) aşırı değerli hale getirerek, yüksek oranlı cari işlemler açıklarına neden olmaktadır. Şekil 5’de görüldüğü üzere cari işlemler dengesi 1990’lı yılların ortasından itibaren kriz yılları hariç sürekli olarak açık vermiştir. Özellikle 2003 yılından itibaren cari işlemler açığının milli gelire oranındaki ciddi artış, bu açığın sürdürülebilir olup olmadığıyla ilgili kaygıların da artmasına neden olmaktadır (Telatar, 2013: 64-65).

2010 sonuna kadar sürdürülen yüksek faiz-düşük kur politikası nedeniyle Türkiye’de, ihracat-ithalat dengesi kısaca dış ticaret açığı özellikle TL’nin değerli olduğu dönemlerde açılmıştır. TL’nin nispi olarak değerli tutulma politikası, enflasyonu düşürme ve toplam borç yükünü azaltma açısından olumlu bir karar olarak kabul görülse de uzun vadede yurtiçi üretimin uluslararası rekabet gücünü azaltıcı ve cari açığı artırıcı bir rol oynamaktadır (Karagöl, 2011: 12).

2011 yılından itibaren bütçe açığının GSYİH’ye oranında azalmalar meydan gelmektedir. Buna karşılık cari açığın GSYİH’ye oranı ise 2011 yılında rekor seviyeye ulaşmaktadır. Daha sonraki dönemlerde düşüşler ortaya çıksa da literatürde kritik sınır olarak kabul edilen %4-5’lik kriterde ve üzerinde cari işlemler açıklarının seyrettiği görülmektedir.

Şekil 5:Türkiye’de Bütçe Açığı ve Cari İşlemler Açığının GSYİH’ye Oranı (1980-2018)

Kaynak: BUMKO, TCMB, EVDS ve SBB verilerinden yaralanarak tarafımızca oluşturulmuştur.

Türkiye’nin 1980 ve 2018 yılları arası bütçe ve cari açığın GSYİH oranları Şekil 5’de gösterilmektedir. 1980’li yılların sonlarında sermaye hareketlerinin serbestleşmesiyle beraber bütçe açıklarında bir artış gözlenmektedir.1980 ve 1990 yılları arsında bütçe açıkları ile cari işlemler açığı aynı yönde hareket etmektedir. Fakat 1987 yılında cari işlemler açığında azalma görülürken, 1989 yıllarında cari işlemler açıkları fazla vermektedir. Bütçe açıklarında 1991-1993 yılları arasında artış görülmektedir. Cari işlemler açığı 1991 yılında fazla verirken, 1992 ve 1993 yıllarında açık vermektedir. 1994 yılında ise bütçe açığı ve cari işlemler açığında bir daralma görülmektedir. 1995-2001 yılları arasına bütçe açıkları sürekli olarak artış söz konusudur. Cari işlemler dengesi ise 1998 yılında fazla verirken, diğer yıllarda açık vermektedir. 2001 yılından itibaren bu göstergeler arasında ters yönde bir hareket gözlenmektedir. 2001 yılında bütçe açıkları artarken, cari işlemler dengesi fazla vermektedir. 2002 yılından itibaren bütçe açıklarında bir azalma gözlenirken, cari işlemler açığında ise negatif yönlü bir artış ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak bütçe açıkları ve cari işlemler açıkları arasındaki ilişki zaman içerisinde değişikliğe uğramaktadır. Bu durumda Türkiye’de ikiz açık olgusunun ampirik olarak incelenmesi gereği ortaya çıkmaktadır.