• Sonuç bulunamadı

2.1.2 Çocuk Edebiyatı’nın Tarihçesi

2.1.2.2 Türkiye’de çocuk edebiyatının gelişimi

Ülkemizdeki çocuk edebiyatını gelişimi, dünyadaki çocuk edebiyatının gelişimi ile yakından ilgilidir. Edebiyat tarihi araştırmacıları tarafından, Tanzimat dönemi çocuk edebiyatı gelişimini başlangıcı olarak kabul edilmektedir (Yalçın ve Aytaş, 2016: 39). Bizde çocuk edebiyatı ile ilgili eserler daha çok sözlü gelenekten beslenmiştir. Tanzimat edebiyatından önce daha çok eğitici nitelikte eserler verildiği görülmektedir. Divan edebiyatında, “çocuklara yönelik” ve “çocuğa görelik” ilkeleriyle kaleme alınmış edebî eserlere rastlanmamaktadır. Bazı edebiyat

17

araştırmacıları, Nabi’nin Hayriye adlı eserini ve Sünbülzade Vehbi’nin Lütfiyye adlı eserlerini ilk yazılı çocuk edebiyatı ürünü olarak örnek vermektedir (Yalçın ve Aytaş, 2016: 39). Fakat, Oğuzkan bu tespite karşı çıkmaktadır: “Kısaca her iki eserinde yazıldıkları çağlardaki Türk-İslam toplumunda geçerli davranış kurallarını ve ahlak ilkelerini öğrenmek bakımından bir değer taşıdıkları; fakat en geniş anlamda da yorumlansa çocuk edebiyatı ile ilgisi olmadığı gerçeği ortadadır (Oğuzkan, 1979:277). 1859’da Kayserili Doktor Rüştü tarafından yazılan Nuhbetü’l Etfal’in (Çocukların Gözdesi) sonunda, çocukları eğlendirmek amacıyla yazılmış çocuk hikâyeleri, tercüme fabller ve kısa hayvan hikâyeleri bulunması dolayısıyla, ilgili eser Türk çocuk edebiyatının ilk bağımsız ürünü sayılabilir. Türkiye’de ilk çocuk kitapları Şinasi, Recaizade Mahmud Ekrem ve Ahmet Midhat’ın Fransızcadan yaptıkları kısa şiirler ve hayvan hikâyelerini ihtiva eden çevirileridir. (Yalçın ve Aytaş, 2016: 39). Tanzimat dönemindeki modernleşme ve yenileşme hareketleri, basın alanında da etkisini göstermeye başlamıştır. Edebiyat ve basın etkileşimi sonucunda, Türk çocuk edebiyatı tarihinin ilk “çocuk dergisi” olan “Mümeyyiz” 15 Ekim 1869’da, aynı ismi taşıyan gazetenin haftalık eki olarak yayınlanmıştır. Yapılan tespitlere göre, Cumhuriyet dönemine kadar “Mümeyyiz” ile birlikte 43 çocuk dergisi yayınlanmıştır (Okay, 1999:216-217). II. Meşrutiyet dönemi çocuk dergilerinde, sayıca büyük bir artış yaşanmıştır. Bu dönemde, bir yıl içinde dokuz dergi yayınlanmıştır (Okay, 1999:216-217). Türkiye’de çocuklara yönelik şiir yazımının 1910’dan itibaren yoğunlaştığı görülmektedir. İstanbul Darülmuallimin’in Müdürü Satı Bey (Satı El Husri, 1881-1969), 1910 yılında İstanbul’da Maarif Nezareti tarafından bir eğitim-öğretim organı olarak yayımlanmaya başlayan “Tedrisat-ı İptidaiye Mecmuası”nın çocuklar tarafından öğrenildiğini dile getirir. Satı Bey dönemin şairlerini ve müzik adamlarını bu alana yönelmeye ve bu alanla ilgili eserler vermeye teşvik eder (Oğuzkan, 1979:217). İbrahim Alâattin Gövsa, 1911 yılında Çocuk Şiirleri adıyla yayımladığı kitabında kendi yazdığı şiirlerden başka La Fontaine’den yaptığı çevirileri de eklediği 24 şiir vardır (Oğuzkan, 1977:217). Fikret’in ölümüne yakın bir tarihte yayımladığı Şermin adlı eserinde, çocuklara hitap eden otuzdan fazla şiir yer almaktadır (Yaşar, 1975:203). Kavcar’a göre; Şermin’deki konular, çağımız çocuk eğitiminde en geçerli yöntem olan oyunla ve eğlendirerek eğitme görüşüyle işlenir (Kavcar, 1999:30). Bu dönemin, çocuklara yönelik önemli şiir kitaplarından birisi de İbrahim Aşkî’nin Çocukların Şiir Defteri isimli eseridir. İbrahim Aşkî Bey’in çocuklar için şiir yazması ve bunları kitap

18

olarak yayımlamasında Darülmuallimin Müdürü Satı Bey’in teşvikleri etkili olmuştur. (Özdemir,2011:4) Milli Edebiyat döneminin önemli temsilcilerinden Ziya Gökalp, özellikle çocuk eğitimine dikkat çekmiştir. Gökalp, çocuklara Türk kültürünü ve tarihini öğretmek için sade bir dil kullanıp, manzum destanlar ve masallar kaleme almıştır. Gökalp, şiirlerini Kızıl Elma (1915), Yeni Hayat (1915) ve Altın Işık (1921) adlı eserlerinde bir araya getirmiştir. Başlangıcından Cumhuriyet dönemine kadar olan zaman içerisinde, çocuk edebiyatı asıl gelişimini şiir sahasında göstermiştir, denilebilir. 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılış gününün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kabul edilmesi de son derece önemli bir gelişmedir. Cumhuriyet döneminde çocuk edebiyatı alanında çok önemli eserler yazılmaya başlanır, çocuk eserleri sayısında büyük artış gözlenir. “Reşat N. Güntekin, Mahmut Yesari, Peyami Safa, A. Ziya Kozanoğlu, Rakım Çalapala, Kemalettin Tuğcu gibi yazarlar Cumhuriyet dönemi yazarlarımız arasında önde gelen isimlerdir.” (Yalçın ve Aytaş, 2003:40). 1948’den sonra ise Türk yayıncılığına çizgi romanlar girmiştir. İlk örnekleri ise “Swing”, “Pekos Bill”, “Miki Maus”, “Türk Kahramanı Köroğlu”, “Vak Vak Kardeş” gibi çizgi romanlardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Milli Mücadele dönemini yansıtan çocuk eserlerinin yerini 1950’lerden sonra toplumsal içerikli eserler almıştır. 1950’lerden sonra çocuk edebiyatı alanında verilen eser sayısı her geçen yıl artmıştır. Çocuk edebiyatı hakkında sempozyumlar düzenlenmiş, tezler yazılmıştır. Ancak henüz Türkiye bu alanda olması gereken seviyeyi yakalayamamıştır. 1970’lerden bu yana çocuk edebiyatı alanında önemli gelişmeler gözlenmiştir. Sanat ve edebiyat dergilerinin yanında, günlük gazete, radyo ve televizyonlarımıza da yer ve zaman ayırmaktadırlar. Eğitimci ve yazarlarımız da bu konuyla ilgili çalışmalarını sürdürmekte, nitelikli çocuk kitaplarının nasıl olması gerektiği ve çocuklara kitap okumanın nasıl özendirileceği konusu üzerinde durmaktadırlar. Bu konuda özellikle Can Göknil, Fatih Erdoğan, Serpil Ural ve Feridun Oral gibi isimler dikkat çekmektedirler. 90’lı yıllardaki çocuk edebiyatına baktığımızda ise yerli çocuk edebiyatında didaktik bakış açısının çok fazla değişmediğini görürüz. Bu eserlerde buyurgan bir biçimde idealize figürler sunulmakta, ancak bu durum günümüzdeki çocuk gerçekliğiyle uyuşmamaktadır (Neydim, 2003:60). Görsel medyanın bu denli yaygın olduğu ve iletişim olanaklarının oldukça geliştiği ve çocuğun dünyasını yetişkininkinden ayırmanın olanaksızlaştığı bir toplumda çocuğa artık belli figürlerin buyurgan bir biçimde verilemeyeceği bilinmektedir. Bu durumda çocuğa, kendi

19

figürünü özgürce ancak bilinçli bir biçimde seçebileceği, onun gerçekliğine dönük ve eşitliğini kabul eden eserlerin sunulması gerekmektedir (Neydim, 2003:67). Günümüzde çocuklar için şiir, hikâye ve roman yazan isimleri sıralayacak olursak Gülten Dayıoğlu, Yalvaç Ural, Ayla Çınaroğlu, Mehmet Güler, İpek Ongun, Hasan Sarıyüce, Hakkı Özkan, Elvan Pektaş Deniz, Mustafa Ruhi Şirin, Niyazi Birinci, Muzaffer İzgü, Yücel Feyzioğlu, Turan Yüksel, Mümtaz Zeki Taşkın, Ahmet Efe,Hasan Demir, Üzeyir Gündüz, Hüseyin Emin Öztürk, Abbas Cılga, Adnan Çakmakçıoğlu (Şirin, 2000:90) ilk akla gelen isimler olur. Bu isimlere Sadık Yalsızuçanlar, Muzaffer İzgü, Necdet Neydim, Saza Aksoy, Salih Zengin, Talip Apaydın gibi isimler de katılabilir. Yenilikçi masal edebiyatı yazarları arasında Cahit Zarifoğlu, Aytül Akal, Mevlâna İdris Zengin, Ahmethan Yılmaz, Dilek Aykul Bishku, Ayla Çınaroğlu, Mustafa Ruhi Şirin, Elvan Pektaş Deniz, Hasan Demir isimleri sayılabilir (Şirin, 2000:91). Çocuklar için de yazan yazarların sayısı da az değildir: Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ayla Kutlu, Ayşe Kilimci, Gülsüm Akyüz, Nezihe Meriç, Mehmet Seyda, Kemal Özer, Tarık Dursun K., Adnan Özer, Aysel Gürman, Ülkü Tamer, Erol Toy zaman zaman çocuk kitapları da yazmış yazarlar arasında önemli isimlerdir (Şirin, 2000:90-91). Görüldüğü gibi, bir anda hatırlanabilen zengin bir yazar kadrosu ile karşı karşıyayız. Bu kadronun ve adını burada sayamadığımız yazarlarımızın oluşturduğu eserler, çocuklarımızın duygu, düşünce ve hayal dünyalarını zenginleştirmek, onların edebi ve estetik zevklerini geliştirmek üzere raflarda beklemektedir (Özdemir, 2005:113). Artık yayınevlerinin ve kitapçıların çocuk reyonlarının bulunması, çocuk edebiyatına ne denli önem verildiğini bir göstergesidir. Çocuk edebiyatımız için en önemli gelişme bu konudaki çalışmaların artması yönünde olmuştur. Artık çocuk edebiyatının hafife alınmaması gereken bir iş olduğu anlaşılmıştır (Şirin, 2000:92). Sonuç olarak cumhuriyet döneminde son on yıl içinde çocuk yayınlarında hem nitelik hem de nicelik açısından bir iyileşmenin olduğu açıkça görülmektedir. Avrupa’da gelişerek bağımsız bir bilim dalı haline gelen çocuk psikolojisi, çocuk pedagojisi, çocuk sosyolojisi ve çocuk felsefesi 20. yy.dan itibaren ülkemizde de takip edilmeye ve gelişmeye başlamıştır.