• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYEMİZDEKİ EN SON GELİŞMELER :

Matematik Öğretmeni Yetiştirilmesi

GÜNEY KORE’DE 1983 YILI SONUNA KADAR YAPILAN İSTATİSTİKLERDE

IV. TÜRKİYEMİZDEKİ EN SON GELİŞMELER :

Şüphesiz öğretmenlerin toplum içinde saygınlık kazanması, saygınlığın kaybına yol açan nedenlerin ve içinde bulundukları sorunların giderilmesi ile mümkün olur. Bugün de öğretmenlerin çeşitli sorunları vardır. Sosyal ve ekonomik sorunlar, çalışma şartlarının yetersiz oluşu, öğretmeni değerlendirme sisteminin iyi işlemeyişi, hizmet-içi eğitimin iyi yürümeyişi, mesleki örgüt­ ten yoksunluk, meslekle ilgili gelişmelerin yeterince izlenmeyi- şi, öğretmen-Bakanlık ilişkilerinin sağlıklı olmayışı gibi sorunlar, ilk akla gelenlerdir. Ama bütün bu sorunların başında yetersiz yetişme gelmektedir, özellikle 1974’den sonra izlenen öğretmen yetiştirme politikası, Mektupla öğretim, Yaykur, Açık Yüksek öğretim ve Hızlandırılmış Eğitim gibi uygulamalar, ülkemizde iyi öğretmen sorununu çok daha ileri boyutlara götürmüş, es33

olan niteliği altüst etmiştir. Ancak bu arada kişisel çaba ile kendini çok iyi yetiştiren ve sürekli yenilenmeyi temel ilke sayan öğretmenlerin de bulunduğunu belirtmek gerekir.

M illi Eğitim Şûrası hazırlık çalışmaları sırasında oluşturulan

«öğretmen Yetiştirme Komisyonu» raporunda belirtilen öğret­ men yetiştirmeye ilişkin ilkeler, Şûrada genel olarak benimsen­ miştir. Bu ilkelerin başlıcaları şunlardır : öğretmen yetiştirmenin ülke gerçeklerine uygunluğu, bilimsellik ve planlılık, bütünlük ve tutarlılık, özerklik ve demokratiklik, sürekli eğitim, öğret* menlerin ana ve yardımcı dal alanına göre yetiştirilmesi, ku­ rumlar arası işbirliği, öğretmen yetiştirmenin uygulamalı olması,

mesleğin çekici hale getirilmesi, öğretmen yetiştirme sisteminin sağılıklı işlemesini sağlayacak bir denetim mekanizmasının bu­ lunması.

Bu arada önemli bir ilke olarak, «öğretmen adaylarının seçiminin geniş tabana dayalı olması» üzerinde durulmakta, şöy­ le denmektedir : «öğretmenliğe geniş bir tabanla öğrenci al­ mak suretiyle mesleğin, toplumun değişik kesimlerinin ilgilerine açık tutulması, fırsat eşitliğinin yaratılması, yetenekli adayların mesleğe kazandırılması sağlanmalıdır. Ancak öğretmen yetiş­ tiren kurumlara öğrenci kaynağını teşkil eden ortaöğretim ku- rumlarının programlarına öğretmenliğe hazırlayıcı ve mesleği benimsetici dersler konularak motive edilmeli, bu tür adaylara mesleğe girişleri için avantaj getirilmelidir.»

Çok yerinde olan bu görüşlerin, üzerinde durduğumuz son yüksek öğretmen okulu modeli ile büyük ölçüde bir uyuşum içinde olduğu görülmektedir.

öğretm enlik için gerekli olan üç temel nitelik, genel kültür, alan bilgisi ve meslek bilgisidir. Mesek kültürü, hangi düzey ve derecede olursa olsun bütün öğretmenler için gereklidir. öğ> retmenliği gerçek anlamda sanat yapan etkenlerin başında bu gelir. Meslek bilgisi (Pedagojik Formasyon) yalnızca kuramsal konularla ya da yalnızca uygulamalarla kazanılmaz. Her iki et­ kinliği de dengeli ve anlamlı bir biçimde birleştiren bir prog­ ram gerektirir.

2547 Sayılı Son Kanundan Hemen önceki Durum :

Üniversitelerin öğretmenlik formasyonu kazandırmak için uyguladıkları programlar, oldukça farklı idi. Bu durumun doğur­ duğu bir takım güçlükleri önlemek üzere, Milli Eğitim Temel Kanununun 45. maddesi uyarınca Bakanıkça ortaöğretim öğret­ menliği için gerekli «Pedagojik Formasyon» programının uygu­ lanmasında, üniversiteierce göz önünde tutulması istenilen bir

karar alınmıştır. Bu karara göre, herhangi bir fakülte veya yük­ sekokuldan mezun olup da bir ortaöğretim kurumunda dal öğ­ retmeni olmak isteyenler, en az 21 kredilik bir meslek dersleri programından geçecek ve bir uygulama yapacaklardır. Ancak, bu kararda belirtilen dersler ve bunların düzenleniş biçimi üze­ rinde ilgili üniversitelerin tam bir görüş birliği içinde olmadık­ ları anlaşılmakta idi. Ayrıca genel olarak çok kalabalık gruplar biçiminde yürütülmekte olan bu programların, öğretmeniği yoz* taştırmasından kaygı duyuluyordu. Bazı fakültelerde daha düzen­ li yürütülmekle birlikte, genelde bu programların 1972 Yüksek öğretm en Okulu Yönetmeliğinin 57. maddesinde öngörülen dü­ zende olup olmadığı tartışılabilirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı 1981 yılında yeni bir Yüksek öğretmen Okulu Yönetmeliği hazırlamış, bu yönetmelik, 3.12.1981 gün ve

17533 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Oç yıllık Eğitim Enstitülerinin, dört yıl eğitim-öğretim yapan Yüksek öğretmen Okullarına dönüştürüldüğü bu yönetmelikle

de pekiştiriliyordu. O zaman Türkiye’de on yüksek öğretmen

okulu bulanmakta idi. Ankara Gazi Eğitim, İstanbul Atatürk, İz­ m ir Buca, Balıkesir Necati, Bursa, Diyarbakır, Erzurum Kâzım Karabekir, Konya Selçuk, Samsun, Trabzon Fatih.

Yeni yönetmeliğin 4. maddesinde : Yüksek öğretmen Okulu: «Temel Eğitimin ikinci kademesi ile ortaöğretim kurumlarma öğretmen ve rehber uzman ile temel eğitimin birinci kademe­ sine İlköğretim müfettişi yetiştiren, öğrencilerine eğitim ve öğ­ retimde bilimsel araştırma yapma İmkânlarını sağlayan, lisans düzeyinde öğretim yapan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı dört yıllık bir yükseköğretim kurumudur» diye tanımlanmaktadır.

6. maddede ise Yüksek öğretmen Okulu öğrencilerinin na­ sıl yetiştirileceği, öğrencilere kazandırılacak temel nitelikler, ay­ rıntılı olarak sıralanmaktadır.

Bu yönetmeliğin 6. bölümü, eğitim ve öğretim çalışmaları, uygulamalar, tez çalışmaları, yabancı dil öğretimi gibi çok önemli konulara ayrılmış (Madde 42-53). Madde 54'de bölümün tanımı yapılarak okulda yer alan bölümlerin adları veriliyor. Buna göre Yüksek öğretmen Okulunda 16 bölüm bulunacaktır : Türk Dili ve Edebiyatı, Eğitim, Tarih-Coğrafya, Coğrafya-Tarih, Matematik-Fizik, Fizik-Matematik, Fizik-Kimya, Kimya-Fizik, Kimya-Biyoloji, Biyoloji-Kimya, İngilizce, Fransızca, Almanca, Resim-lş, Müzik, Beden Eğitimi.

öğrenci kayıt ve kabul koşullarına yer veren 57. madde, Üniversite Seçme sınavına girip yeterli puan tutturmuş olmayı bütün bölümler için öngörmektedir. Gerçi Müzik, Resim-lş ve Beden Eğitimi bölümleri için ayrıca bir yetenek sınavı sözko- nusu ama temel olan üniversite seçme ve yerleştirme sınavı. İşte burada önümüze bir sorun çıkıyordu. Nitelik açısından önemli bir sorun. Bilindiği gibi ülkemizde başka bir yeri kazana­ mayan, yani en düşük puanlı adaylar, öğretmen olmayı düşün­ mektedir. Açıkta kalmamak için bu okullara girmiş olacaklardır. Bir istek, ilgi ve heves duymayan koşulların zorlamasıyla ola­ caktı bu. öğretmen yetiştiren kurumlar, adaylarca tercih yapı­ lırken genellikle son sıralarda yer alacaktı, öğretmen olmayı aklının köşesinden bile geçirmeyen, bu yolda teşvik edilmemiş olan bir adayın ise daha öğrenciliğinin ilk gününden başlaya­ rak kendini bu mesleğe ne ölçüde vereceği belli idi! Ya iste­ meye istemeye okulu sürdürecek, ya da ilk fırsatta okuldan ay­ rılacaktı. Okulu, iyi-kötü bitirse bile ondan belli bir nitelik ve düzey beklemek güç idi. Oysa bunun yerine sınavla geniş çev­ relerden öğrenci seçen öğretmen liseleri gibi çok gür bir kay­ naktan yararlanmak yoluna gidilebilirdi. Üstelik oralardan seçi­ lecek adaylar, hem en başarılı hem de küçük yaştan beri öğ­ retmenlik için hazırlanmış öğrenciler olacak ve bu nedenle daha verimli bir sonuca ulaşılacaktı.

Bu tartışmalar sırasında 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu 6 Kasım 1981 gün ve 17506 Sayılı Resmi Gazetede yayınlana­ rak yürürlüğe girdi. Bu yasaya göre oluşan Yükseköğretim Ku­ rulunca, öğretmen yetiştiren bütün yükseköğretim kurumlan, üniversitelere bağlandı. Bu kurumlara, akademik bir işleyiş dü­ zeni getirildi. Bu arada on (10) Yüksek Öğretmen Okulu da «Eğitim Fakü!tesi»ne dönüştürüldü. Böylece hem öğretmen ye­ tiştiren yükseköğretim kurumlarmın siyasal iktidarlarca tedirgin edilmemesi, hem de öğretmenlerin daha nitelikli yetişmesi ve daha iyi hizmet götürebilmesi mümkün olacaktır. Ancak bu kurumlara alınacak öğrencilerin seçimi de büyük önem taşımak­ tadır. Geniş taban, yetenek, motivasyon, başarı ve nitelik esas­ larını mutlaka göz önünde bulundurmak gerekirdi. Henüz bu yapılamadı. Yani geniş taban problemi, gene çözülmemiştir.

V. MATEMATİK ÖĞRETİMİ VE MATEMATİK ÖĞRETMENİ