• Sonuç bulunamadı

CUMHURİYET DÖNEMİ :

Matematik Öğretmeni Yetiştirilmesi

ORTAÖĞRETİM KURUMLARINDA MATEMATİK ÖĞRETMENİ YETİŞTİRİLMESİ PROBLEMİ

B. CUMHURİYET DÖNEMİ :

1924- 1925 öğretim yılı başında Dsrülmuaüimirs-i Aîiya adlı okulun adı YÜKSEK MUALLİM MEKTEBİ olarak değiştirildi ve öğrencileri, gene branş dersleri için ilgili fakültelere gönderi­ lirken pedagojik formasyon için meslek derslerini de bu okulda almaya başladılar, sonraları okulun adı, YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU oldu.

1959 yılına kadar sadece İstanbul’da görülen bu okulun, liselere öğretmen yetiştirmeye devam ettiğini görüyoruz. Bu okulun öğrencileri, üniversitenin Fen ve Edebiyat fakültelerine girebilen öğrenciler arasından sınavla seçiliyordu. Liselere kendi

branşlarında öğretmen olmaları için Milli Eğitim Bakanlığının parasız yatılı öğrencileri olarak 4 yıl üniversitelere devam eden öğrenciler, fakültelerinden mezun olunca, öğretmen olarak ata­ nıyorlardı. Bu modelle çok değerli öğretmenler yetişmiş ol­ masına rağmen ihtiyacı karşılaması mümkün görülmüyordu. Çünkü başvuran öğrenci sayısı az idi. öğretmenlik"mesleği, o zamanlar da cazip görülmüyordu. Nüfus artışı ile birlikte öğ­ retmen ihtiyacı da artıyordu. Yeni bir çare bulmak gerekiyordu, öyle ki 1960 da Yüksek Öğretmen Okulunun verdiği mezun sayısı 29 idi. Bunlar, Milli Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatın­ daki ve liselerdeki yönetici ihtiyacına bile yetmemişti. Üstelik bunların bir kısmı da öğretmenlik alanı dışına kayabiliyordu. Bu yüzden bu model ile liselerin öğretmen açığını kapamanın mümkün olmadığı kesinlik kazanmıştı.

Bu durumda Milli Eğitim Bakanlığı, çok isabetli bir çözüm buldu. 1959 yılında ikinci bir Yüksek öğretmen Okulu Ankara'­ da açıldı : (ANKARA YÜKSEK ÖĞRETMEN OKULU). Bu okulun ilk öğrencileri, o yıl Haziran devresinde 52 ilköğretmen okulunu birincilik, ikincilik ve üçüncülükle bitiren ve ilkokullara öğret­ men olan 65 kişi idi. Bu genç öğretmenler, köy ilkokullarına atanma beklerken, Milli Eğitim Bakanlığından gelen birer tel­ grafla 2 Ağustos 1959 günü, Ankara’da olmaları istendi. Üç ay süre ile lise bitirme sınavlarına hazırlatıldılar, öyle ki günde 8 saat Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji ve Astronomi dersi gören bu seçkin gençler, üç aylık kursun sonunda, lise bitirme imti­ hanlarına girdiler ve lise diploması alabildiler. 1959 Ekiminde Ankara Üniversitesinin Fen Fakültesindeki bölümlere 10’ar, 15'- er kaydoldular. Gazeteler ilkokul öğretmenleri yerine, «ilkokul öğrencileri, üniversitelere kaydediliyor» diye yazıyor ve ... «Üni­ versitenin seviyesi düşürülüyor» diye yaygaraya devam ediyor­ lardı. Çeşitli ve hepsi de ailevi olan nedenlerle bu 65’in 4 ü dı­ şındaki 61 'i 4 yıl sonra, Fen Fakültesinin ilgili bölümlerinden mezun oldular.

İkinci yılından itibaren Ankara Yüksek öğretmen Okulunun öğrencileri, değişik bir sistemle seçilmeye başlandı : İlköğret- men Okullarının son sınıflarına geçmiş olan başarılı öğrenciler, son sınıfı Ankara Yüksek öğretmen Okulunda okumaya ve bu bir yılın sonunda lise mezunu olabilen seçkin gençler, okulun öğrencileri olarak fakültelere kaydedilmeye ve öğretmen yetiş­ tirilmeye başlandılar. Bu öğrenciler için 1960-1961 yıllarında fakülteler, kontenjan ayırıyorlardı. Sonraları bu kontenjan kal­ dırılarak, merkezi sistemle üniversite giriş imtihanını kazanabi- lenler, Ankara Yüksek öğretmen Okulu öğrencisi olabiliyorlar­ dı. Üniversite giriş imtihanını kazanamayanlar, geldikleri ilköğ- retmen okuluna dönüp son sınıfı yeniden okuyacaklardı. Fakat bu duruma düşen pek olmuyordu.

1960’dan itibaren edebiyat dallarına da öğrenci alan Ankara Yüksek öğretmen Okulu öğrencileri, liselere fen derslerinin ya­ nında edebiyat, felsefe, tarih ve coğrafya öğretmeni olmak için Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin ilgili bö­ lümlerine de ayrılıyorlardı.

Bu modelin iki önemli yönü vardı :

(i), öğrenciler, imtihanla girmiş oldukları ilköğretmen okullarında 5 yıl boyunca çeşitli elemelerden geçiyor ve öğret­ menlik ideali ile yetişiyorlardı. Bu, öğretmenlik mssleği için çok olumlu bir motivasyon olmasından başka, beş yıllık bir eleme­ den geçen öğrenciler arasından her okulca seçilen en başarılı birkaç kişi de, lise öğretmeni olarak yetiştirilmek üzere Yük­ sek öğretmen Okuluna alınıyordu. Böylece seçkin adayların, lise öğretmeni olması amaçlanmış oluyordu.'

(ii). 52 İlköğretmen Okulunun öğrencileri, köy ve yoksul bölge çocukları idi. Bunlara böylece üniversite kapıları açılmış oluyordu. Artık başka çaresi olmayan bu bölge çocukları arasın­ da 5 yıl süreli bir yarışma başlamış oluyordu.

Gazetelerin tereddüt ettiğinin tersine, 1960’da 29, 1962 de 20 mezun verebilen eski Yüksek öğretmen Okulunun bu yeni modeli (Ankara Yüksek öğretmen Okulu) ilk mezunlarını 1953’de 61, 1934’de 102 kişiye çıkarmıştı. Ancak, mezunların büyük bir kısmı, Ünlversitelerce asistan olarak alınmış, gene liselerde öğ­ retmen ihtiyacı devam eder olmuştu. Bu arada öğretmen olan bu öğrencilerin devam ettikleri fakültelerdeki çalışma temposu, kısa zamanda artmış, başarı oranı çok bariz bir şekilde yüksel­ mişti. Böylece, bu yeni yüksek öğretmen okulu modelinin tu­ tarlılığı kesinleşmiş ve bu yüzden hem İstanbul’daki tarihî Yük-

ssk Grreîmen Oku'u aynı mode'le öğrenci a'ır olmuştu, h~m de d'ğar ürrvars'te şeh'rlerine de aynı rcodele göre öğrenci alan

yani yüksek öğretmen oku’iarı açılmaya başanmıştı. 1964’de İz­ mir’de İzmir Yüksek öğretmen Okulu açılmış ve 1972-1973 ders yılında, bu üç yüksek öğretmen okulunun 1441 öğrencisi ol­ muştu.

Bu yeni modelle 1963-1972 arasındaki 10 yıllık dönemde 2131 seçkin öğretmen, liseler için yetiştirilmiş oldu. Halbuki Osmanlı İmparatorluğundan Devralınan İstanbul Yüksek öğret­ men Okulu, 1933 yılına kadar 40 yıl içinde toplam 630 mezun verebilmişti.

1959 hareketinin olumlu sonuçlarını genelleştirmek isteyen

Ün’vers!t<î!<?r, Fen ve Edebiyat Fakü!te'eri yanrnda Eğitim, Zi­ raat Fakü’te'erine ve Orîa-Doöu Tekn'k Üniversitesine de öğ­ renciler'n bir kısmını Yüksek örretmen Okullarından almaya baş!adı!ar.

Daha sonraları, 1968'den sonra gerek Bakanlığın hazırlık­ sız ve plansız tutumu ve gerekse anarşi yıllarının getirdiği problemler yüksek öğretmen okullarını da içine aldı.

1974-1975 yılından itibaren M.E.B., İlköğretmen Okullarını kapatmış ve «öğretmen Lisesi» adı ile bir cins liselere çevir­

miş olduğunu görüyoruz. Böylece Yeni Yüksek öğretmen Okui- ların.n «Hazırlık Sınıfının» kaynağı kurumuş oldu. Artık, lise mezunu olacak bu öğretmen lisesi mezunlan da diğer lise me­ zunları ile öğretmenliğin dışına kaymaya, hiçbir yeri kazana­ mayanların, öğretmen olmasına başlanmış oldu. Artık, geleceği olmayan birer nesli kesilmişler sınıfı olan bu okullar, anarşi içinde haksız yere kaybolup gitmeye yüz tuttular. 1972’de çıka­ rılan Yüksek öğretmen Oku!u Yönetmeliği ile 1959 öncesine bir cins dönüş başladı ve giderek 1978’de bu yeni model sona er­ dirildi.

18.10.1978 gün ve 31205 Sayılı Bakanlık onayı ile, sadece ortaokullara öğretmen yetiştirmesi istenen eğitim enstitüleri, dört yıla çıkarılarak adları da Yüksek öğretmen Okulu olarak değiştirilmek suretiyle bir cins yüksek öğretmen okulu modeli icat edildi.

Nihayet 1982’den itibaren Türkiye’mizde tamamen Üniver­ site içinde, bakanlığın dışında, bir öğretmen yetiştirme modeli denenmektedir. Bu model için bir kritik vermek bakımından va­ kit çok erken. Ancak bu modelde, Eğitim Fakülteleri yer al­ maktadır. Bu fakültelerin öğrencileri için «öğretmen, liseleri» işaret dahi edilmemiştir. Böylece :

(i) öğretmen liselerindeki gençler, öğretmenliğe çağrıl­ mamakta ve bu yeni liselerdeki «öğretmen» sıfatının ne anlama geldiği anlaşılmaz olmaktadır.

(ii) öğretmen olacaklar için seçkin kimseler olma şartı da kayıplara karışmış olmaktadır, öğretmenlik, cazip hale de geti­ rilmediğine göre, eğitim fakültelerinin vereceği sonuç için ümit çok olmasa gerekir.

(ili) Köy ve yoksul çevre çocuklarına verilmiş olan fırsat da böylece ellerinden alınmış oldu. Çünkü öğretmen liseleri ya­ tılı değildir.