• Sonuç bulunamadı

Eğitim ve İnsan Hakları gibi iki çarpıcı ve zorlu kavramın yan yana gelmesiyle araştırma konusunun ne kadar ehemmiyetli bir hal aldığı ve matematiksel sorunsalı arttırıcı bir mahiyete büründüğü daha önce de belirtilmişti. Bir yanda çağımız dünyasının popüleritesi en yüksek kavramlarından olan ve sık sık demokrasi ile birlikte tartışma konusu yapılan insan hakları, diğer yanda ise yöntem ve teknikleriyle sürekli değişim halinde olan ve sıkça politik baskı ve eğilimlere maruz kalan, toplumlar ve insanın temel dinamiklerinden birisi olan eğitim olgusu bulunmaktadır. Bu iki kavramın yanına bir de polis konulduğunda konunun önem ve zorluğunun ne boyutlara ulaştığı hakkında önkestirimde bulunmak çok da zor olmasa gerektir. Aslında konunun ehemmiyetiyle birlikte bu çetinliğinin biraz da paradoksal bir nedenden kaynaklandığı en başta ifade edilmelidir. Paradoksaldır, çünkü; insan hakları tanımı gereği siyasal bir kavram olarak algılanmaktadır. İnsanın yaratılışı gereği sırf insan olmasıyla sahip olduğu insan hakları temelde devlete karşı iddia edilen haklardır. Bu iddianın niteliğine göre de haklar sınıflandırılmaktadır. Devletin herhangi bir yaptırımda bulunmasını gerektiren haklar “pozitif haklar” olarak, devletin müdahale etmemesini gerektiren haklar ise “negatif haklar” olarak isimlendirilmektedir. Kısaca insan hakları tarihi, bireyin siyasal iktidar karşısında vermiş olduğu mücadelelerin tarihi olarak da değerlendirebilir.

Çağımız enformasyon çağı olup, küreselleşme süreci içerisinde iletişim ve eğitim konuları ve nitelikli işgücü son derece önemli hale gelmiştir. Tüm meslek grupları mal veya hizmet üreten özel ya da kamu şirketleri serbest rekabet şartları içerisinde en iyiyi, en güzeli yapma durumundadırlar.

Değişen şartlar altında pek tabii olarak yönetim anlayışı da değişmiştir. Artık tüm dünyada bireyi öne alan, onun refah ve mutluluğunu öne çıkaran yönetim tarzları benimsenir olmuştur. Her ne kadar bu durum bir takım güvenlik zafiyetlerine kısa dönemde yol açsa da akıl ve sağduyu yine galip gelecek ve insanlar yine orta yolu bulacaklardır.

Varoluş amacı insanların güvenlik ihtiyacını karşılamak, onların rahat ve huzurunu sağlamak olan polis teşkilatı da çağa ayak uydurmak ve suçlularla daha etkin mücadele edebilmek için kendisini geliştirip yenilemek zorundadır.

Emniyet Teşkilatı kuruluş tarihi olan 10 Nisan 1845 yılından bu yana sürekli kendini yenileyerek çağı yakalamaya çalışmış, suç ve suçla mücadelede daha etkin yöntemler keşfetme için gerek eğitim seviyesi, gerekse araç gereç ve donanımlarla sürekli modernleşme çabası içinde olmuştur. Bu bağlamda 90’lı yıllara kadar 6 ay süreli olarak eğitim veren Polis Okulları, 1991 yılı itibarıyla bir yıl süreli eğitim ve öğretim veren mesleki kurumlara; 2001 yılı itibarıyla da iki yıl süreli eğitim veren Polis Meslek Yüksek Okullarına dönüştürülmüş, böylelikle iyi eğitimli polislerin teşkilata kazandırılması hedeflenmiştir.2005 yılında ise çıta biraz daha yükseltilerek lise mezunlarından başka fakülte mezunları da Polis Meslek Eğitim Merkezlerine kabul edilerek, altı ay süreli temel mesleki eğitime tabi tutulduktan sonra kadroya dağıtılmaya başlanmıştır.

Yine küreselleşme süreci içerisinde günümüzde artık içine kapalı, dış dünyayla ilişiğini kesmiş bir toplumun varlığını sürdürebilmesi neredeyse imkansız bir hale gelmiştir. Dünya ile entegrasyonun kaçınılmaz olduğu günümüzde bu etkileşimden olumsuz etkilenmemek için devletler halkını ve kamu kurumlarını bilinçlendirmek onları eğitim süzgecinden geçirerek deformasyona uğramamaları için gerekli bilgileri vermek zorundadırlar.

Emniyet Teşkilatı da eski hantal yapısından kurtularak bireyi hedef alan, kişi dokunulmazlığını, temel hak ve hürriyetleri öne çıkaran bir tarzda personelini eğitmek

ve dünya kamuoyunda antidemokratik uygulamalarla anılmamak için sürekli çalışmalarına devam etmektedir. Her şey’in başı eğitimdir, anlayışından hareketle ilkönce eğitim sistemini revize etmeye çalışan polis, özetle aşağıdaki çalışmaları gerçekleştirmiş ve çalışmaları devam etmektedir.

Bu tür meslek öncesi örgün eğitimin yanı sıra bir de meslek içi eğitim modeli vardır ki; günümüzün hızla değişen teknik ve hukuki kavramların, yaptırımların, kanunların uygulayıcısı olan polisler tarafından en iyi ve en seri şekilde öğrenilmesi büyük önem taşır.

Eğitim Alanında Yapılan Çalışmalar

İnsan Hakları Eğitimi, çok geniş bir kavram olan örtük program içinde yer almaktadır.

Örtük program; her öğrenciye kim olduğunu öğreten, kişilerin birbiriyle etkileşimlerine dayanan, gelişmesi zor davranışları içerir. İşte bu özellikleriyle İnsan Hakları Eğitimi örtük program içinde görülmektedir. Derste kazandırılması düşünülen bilişsel öğrenmelerin yanı sıra duyuşsal özellikler de bulunmaktadır.80

İşletmelerdeki insan kaynaklarının optimum verimlilikte kullanılmasında, ebeveynlerin sağlıklı bir benlik ve kişiliğe sahip çocuklar yetiştirmelerinde, eğitim ve öğretim her çocuğa ulaşabilmede, mizaç farklılıklarına göre rehberlik hizmeti sunmada, insanların rûhen doyuma ve hazza ulaşabilecekleri ve yüksek performans sergileyebilecekleri meslekleri tercih etmelerinde; mizaç, karakter ve kişilik özellikleri, karar verme safhasında dikkate alınması gereken parametrelerdir.

Polis Okullarının en az iki yıllık meslek yüksek okulları haline getirilmesi ve polis adaylarına ağırlıklı olarak insan hakkı dersi verilmesi Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi’nin bütün üye ülkelerde uygulamaya başladığı bir projenin sonucudur. Emniyet Teşkilatı’nda görev yapan her memurun rütbe farkı olmadan insan hakları eğitimi alması ulusal, bölgesel ve uluslar arası bir siyaset olarak belirlenmiş ve bu konuda bir dizi plan ve program yapılmıştır.

Bu konudaki ilk çalışmalar 1970’li yılların sonlarına kadar gider. Avrupa Konseyi, Bakanlar Komitesine üye devletlerden, insan hakları öğretiminin, öğretim kurumlarında

yapılması için 1978 yılında her türlü önlemin alınmasını isteyen bir karar yayınlamış ve kamu görelilerinin hizmet içi eğitim programları çerçevesinde, insan haklarına saygı ve bu hakları koruma konularının özendirilmesini istemiştir. Avrupa Konseyince insan hakları eğitimini özendirmek için görevlendirilen “İnsan Hakları Alanında Eğitim ve Haberleşmenin Geliştirilmesi Uzmanlar Komitesi” ilk hedef olarak son derece önemli sorun saydığı, üye devletlerin polislerinin eğitimi konusunu seçmiştir. Polisin eğitimi konusunda Avrupa Konseyi bünyesinde geliştirilen “İnsan Hakları ve Polis 1997-2000” adlı proje çerçevesinde Avrupa Konseyi ile Emniyet Genel Müdürlüğü bir dizi anlaşmalar imzalamış, eğiticilerin eğitimi konusunda işbirliğine gidilmiştir.

Uluslar arası alanda Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde de “İnsan Hakları Eğitimi On Yılı-1998-2007” ilan edilmiş ve bu konuda yapılanları takip amacıyla bir Komite kurulmuştur. Bu komite Türkiye için insan hakları konusunda 2007 yılına kadar sürecek bir program hazırlamıştır. Program çerçevesinde Türkiye’de bütün kamu görevlilerine özellikle polis, jandarma ve ceza infaz kurumları personeline “insan hakkı” dersi verilmesi kararlaştırılmıştır.

Duyuşsal yönü ağır basan Kamu Hürriyetleri ve İnsan Hakları Eğitimi Dersi’nde bilişsel hedeflerin kazandırılmasının yanında, duyuşsal özelliklerin öğrencilerde insan haklarına ilişkin duyuşsal özellikler-olumlu tutumlar geliştirilebildiği ölçüde insan hakları öğretiminin başarılı olabileceği ve bu sayede çağın ihtiyaç duyduğu polisin yetiştirebileceği düşünülmektedir.

İnsan hakları konusunda yasal, yapısal ve eğitsel alanda yapılan ulusal ve uluslararası düzenlemelere karşın, uygulamada bazı eksikliklerin olduğu da bir gerçektir. Dünyanın her yerinde, gelişmiş ve geri kalmış tüm ülkelerde, polisin zor kullanma yetkisini kullanmasının bir sınırı vardır. Demokratik ve özgür toplumlarda polis insan haklarına saygının ölçüsüdür. Özellikle polisin kamu düzenini sağlarken bireylerin hak ve özgürlüklerine riayet etmek zorunda olması bir paradoks gibidir. Kanun tarafından kendisine verilen yasal yetkileri kullanırken kanunun çizdiği sınırlar içinde kalması ancak hukukilik sınırının ne olduğunun iyi bir etüdü sonucu mümkün olabilir.

Toplumsal sözleşme kuramlarında da vurgulandığı üzere siyasal otorite yetkisini ve görevini insandan almasına rağmen ve toplumun güvenlik ihtiyacını karşılamakla

görevlendirilmiş olmasına rağmen her zaman insanlar için bir araç olmaktan ziyade bizatihi kendisi için bir amaç olmuş, yani kendi bekasını sürdürebilmek için katı kurallar ile tâbiyetindekilerin haklarını zaman zaman ihlal etmiştir.

İnsanlarda davranış değişikliği meydana getirmenin üç yolu vardır. 1-Korkutma- sindirme, 2-Para ya da menfaat sağlayarak satın alma 3-İnandırma, ikna etme. Üçüncü sıradaki inandırma ve ikna etme en zor ama en verimli ve kalıcı olanıdır. İnsan inandığı bir konuya güvendiği bir kişi ya da kuruma göre davranışlarını belirler, şekillendirir.

İnsanlar tutumlara sahip olarak doğmazlar, tutumları sonradan öğrenirler. Peki, insanlar belli konular, objeler ya da kişiler hakkındaki tutumlarını nasıl oluştururlar? Bu sorunun tek bir cevabı yoktur. Bazı tutumlar insanların kendi deneyimlerine dayanırken, bazıları başka kaynaklardan elde edilir. Örneğin, ançuezli pizzaya karşı tutumumuz ançuezli pizza yedikten sonra veya hiç yemeden bir başkasının fikrine dayanarak oluşabilir. Tutumlar genelde şu yollardan elde edilir: doğrudan deneyim, pekiştirme, taklit, sosyal öğrenme.81

Polis eğitiminde polisin de öncelikle herkes gibi bir insan olduğuna çok iyi vurgu yapılmalıdır. Bu nedenle insan haklarının kendisi için de son derece faydalı ve gerekli olduğuna inandırılmalıdır. Bir gün kendisinin de bu haklara ihtiyacı olabileceği kendisinin de sanık ya da mağdur sıfatıyla Hâkim karşısına çıkabileceği konusunda polis bilinçlendirilmelidir. Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi insan inandığı bir konuya daha iyi sahip çıkar ve daha iyi savunuculuğunu yapar.

İnsan haklarından söz edildiğinde bu hakların bireyler tarafından tanınmasından ziyade devlet tarafından kabul edilip korunması anlaşılmalıdır. Genel güvenlik görevlileri her ne kadar devletin memurları iseler de, vatandaşların hak ve özgürlüklerine saygı göstermek devlete sadakat göstermekten daha önemlidir. Polis memuru ne bireyleri ne de devleti kayırmalıdır.

81 Çiğdem KAĞITÇIBAŞI, Yeni İnsan ve İnsanlar, Onuncu Baskı, Evrim Yayınevi, İstanbul, 2004, s.118-119

II. POLİSLİK MESLEĞİ AÇISINDAN İNSAN HAKLARI PROBLEMİ