• Sonuç bulunamadı

A) EĞİTİM KAVRAMI

1. Eğitimde Amaç

“Eğitimin amacı zamana, topluma, öğrencilerin yaşına, okul kademelerine, derslerin muhtevasına göre değişmektedir. Eğitimin amacı, eğitilenin ruhsal-zihinsel durumunda meydana getirilmek istenen durum değişikliğidir”.68

“Dilthey’e göre eğitimin iki amacı vardır; birisi ferdin arzu edilen şekilde mükemmel gelişmesi, ikincisi toplumun yüksek bir başarı gücüne ulaştırılması”69.

65 ERGÜN, s. 9

66 ERGÜN, s.9

67Mehmet KARAKAŞ, Türk Polisinin Mesleki Profili, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Özboy Matbaacılık, Afyon, 2003, s

68ERGÜN, s.24-25

Eğitimde amaç kavramı henüz tam netleşmiş değildir. Öğretim ve eğitim kavramlarının birbirlerini ikame edecek şekilde kullanılması bu karışıklığa sebeptir. Aslında eğitim çok geniş bir kavram olup W. Klafki’nin de vurguladığı gibi öğretim ideali eğitim amaçlarının özel bir şeklidir.

Her eğitici hareketin bir amacı olmalıdır. Amacı olmayan eğitim düşünülemez. Ancak, “eğitime muhtaç ve eğitilebilir” insan niçin ve hangi yönde eğitilmelidir? Eğitime esas olan örnekler, ölçüler ve kurallar nereden kaynaklanmalıdır?

“Devletlerin anayasalarında, temel eğitim yasa ve yönetmeliklerinde, müfredat, ders plan ve programlarında, eğitim reformu önerilerinde hep eğitimin amaçlarından bahsedilir. Hem amacı kimlerin ortaya koyacağı hem de amaçların özü konusunda çok çeşitli fikirler vardır. Öyle ki, Broudy’ye göre, birisi tarafından arzu edilen her şey eğitim amacı olabilir”.70

Eskiden insanın her türlü eksikliğin eğitim yoluyla giderebileceği anlayışı hâkim iken, bugün, bazı farklılık ve yetersizliklerin, doğuştan geldiği, dolayısıyla ortadan kaldırılamayacağına inanılmaktadır. Eskiden işletmelerde sadece gözden kaçan hususlar ve eksiklikler tespit edilip doldurulmaya çalışılırken, yeni anlayışta buna ilaveten, insanın mizaç, karakter ve kişilik özellikleri belirlenmekte, ferdî farklılıkların vazife ve pozisyonla ne derece örtüştüğüne bakılmaktadır. Çünkü doğuştan getirdiğimiz mizaç ve sonradan inşa edilen kişilik özelliklerimiz, ihmal edilemeyecek kadar önemli ve sınırlayıcı çizgiler oluşturmaktadır. Verimlilik ve performansı artırmak için “insanları gruplara ayırmadan, standart paketler halinde hizmet içi eğitimden geçirme” düşüncesi, buna rağmen büyük ölçüde devam etmektedir.

“Her devirde ve her insan toplumunda var olan eğitimin konusu; mükemmel olmayan, mükemmelleştirilmek için eğitilen insandır. İnsan, eğitime muhtaçtır, eğitilmeye yeteneklidir ve bunun için çabalar. Yani insan gelişime açıktır.”71

Eğitimin öncelikli amacı; eleştirel düşünebilen, araştırmalar yapabilen, bilgiye ulaşabilen ve teknoloji konusunda belirli bir aşinalık düzeyine sahip bireyler yetiştirmektir. Pedagog Booker; “Gençleri eğitmenin amacı, onları yaşamları boyunca

70H.S.BROUDY, “One Philosophical Foundations of Educational Objektives, (Akt: M.ERGÜN, Eğitim Felsefesi, Ocak Yayınevi, Ankara, 1996 s.

kendi kendilerini eğitmeye hazırlamaktır” der. Gerçekten de çağımızda eğitim artık bireysel merak ve araştırmaya dayanmaktadır. Bunun bir takım dezavantajları ve avantajları vardır, bunların iyi analiz edilmesi gerekir. Kısaca bir akıl yürütecek olursak, örneğin; görerek, gözlemleyerek hatta deneyerek yani işin pratiğine inerek öğrenme hem daha kaliteli ve hem de daha kalıcı olacaktır. Ayrıca öğretmenin veya rehberin iyi olması doğal olarak öğrencinin daha iyi motive olmasına, hocasını kendisine kılavuz edinmesine vesile olacaktır. Gerçekten de bu perspektiften ele alındığında öğretmenlerin öğrencilere sadece bilgi vermekle yetinmemeleri, onlara hem en modern ve en temel, en iyi ve kaliteli bilgileri vermeli ve bunların önemine öğrencileri inandırarak onları iyi motive etmeli ve hem de davranışlarıyla iyi bir örnek teşkil etmeleri gerekmektedir. Osmanlı eğitim sistemi objektif olarak değerlendirildiğinde aslında ve kendi çağına göre ele alındığında aslında son derece dönemine göre çağdaş ve akılcı bir eğitim sistemi olduğu söylenebilir.

J.J. Rousseau, eğitimin amacının kişileri belli mesleklere göre yetiştirmek değil, bilakis “insan” yapmak olduğunu, mesleğin ve vatandaşlığın, ikinci derecede amaçlar olduğunu söyler.72

Serbest düşünebilen insanlar yetiştiremeyen toplumlar filozof yetiştiremezler. Eğitim ve öğretimden amaç, sadece salt bilgili insanların yetiştirilmesi değil, aynı zamanda sevgi ve hoşgörüyle de bakabilmesini bilen, insanları sırf insan oldukları için seven ve bu insan sevgisini doğa sevgisiyle de bütünleştirebilen, kendisiyle ve içinde yaşadığı toplum ile barışık yenilik ve gelişimlere açık aklını, mantığını iyi kullanabilen insanlar yetiştirmektir. Eğitimin yegâne işlevi öğrencilere bilgi kazandırmak değildir. Eğitimin çocuğa bilgi kazandırmaktan çok daha öte anlamı ve işlevi vardır. Eğitimci Angelo Parti, “önemli olan şey çocuklara öğrettiklerimiz değildir. Onlara gerekli olan şey, özgür ve eleştirel düşünebilme, iş başarma ruhudur” der. Başka bir deyişle, eğitimin görevi bilgi hamalı değil, bilgiye nasıl ulaşılabileceğini bilen, ulaştığı bilgiyi kullanan ve edindiği bilgiler aracılığı ile öğrenme yaşantıları arasında ilişkiler kurarak yeni bilgiler üretebilen bireyler yetiştirmektir.

Bireyler ve milletler sürekli bir değişim ve gelişim süreci içerisinde varlıklarını devam ettirirler. Eğitimde hedef bu değişim ve gelişimin istenilen yönde olmasıdır.

Eğitim kurumlarının asıl görevi, çocuk, genç ve yetişkinlerin öğrenmesine yardımcı olmaktır. Nitekim George Bernard Shaw, “Değişimsiz gelişim olmaz. Kafalarını değiştiremeyenler hiçbir şeyi değiştiremezler.” der.

Dünyaca kabul edilmiş görüşe göre eğitim-öğretim sürecinin üç temel hedefi olduğu belirtilmektedir. “Birincisi, bireyi meslekî bir formasyonla donatmaktır. Yani bireyi, sahip olduğu meslekî bilgi ile söz konusu mesleği dünyanın her yerinde icra edebilecek seviyeye getirmektir. İkincisi, bireylerin özellikle yükseköğretim sürecinde meslekî alan dışında herhangi bir dalda kendi bireysel tavanlarını bulabilmeleri ya da bu ortamın kendisine sunulması, yani sanat, spor, politika vs. gibi bir alanda öğrencinin o güne kadar keşfedemediği bir yeteneğini üniversite ortamında ortaya çıkarabilmektedir. Üçüncüsü de, son derece sofistike yöntemlerle egemen toplumsal değerler bütününü gelecek kuşaklara aktarmaktır. Yani, bu konuda ders almamış olsa bile, mezun olduğunda, kendini, mensup olduğu toplumun diğerlerine ve yargılarına yakın bir yerde bulmasını sağlamaktır.”73 Türkiye’de eğitimin çocukluk ve gençlik gibi belli yaş diliminde meşgul olunan bir uğraş olarak kabul edilmesi, öğrenme olayının da belli yaş dönemiyle sınırlanmasına neden olmuş, “ilim beşikten mezara kadardır” sözü gerçek anlamdaki işlevine kavuşamamıştır.

Eğitimin amacının beklentilere göre değiştiğini vurguladık. Peki, eğitim ve öğretim usulleri tek tip mi olmalıdır, yoksa kişinin hususiyetlerini dikkate alan bazı farklılıkları da taşımalı mıdır? Sınıftaki öğrenciler aynı olmadığına göre, farklı potansiyel kabiliyetlere sahip öğrenciler nasıl ve neye göre eğitilmeli ve bu farklılıkları hangi kavramlar üzerinden hayata taşınmalıdır? Bütün bu soruların cevabı geleceğin dünyasını şekillendirecek olan genç nesillerin eğitiminde çok büyük önem arzetmektedir. Bu nedenledir ki eğitim felsefesine gerekli önem ve değer verilerek muasır medeniyetler seviyesini yakalamada kullanılacak yöntemler de çağdaş ve günün şartlarına göre dinamik olmalıdır. Eğitimin görevi, kişileri, içinde yaşadığı kurumlarla uyumlu hale getirmektir.

Nitekim ülkemizde yaşı 25’ten büyük olanların toplam öğrenciler arasındaki oranı % 6,8 iken, bu oranın gelişmiş ülkelerde oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Örneğin

Almanya’da üniversite öğrencilerinin % 44’ü, Fransa’da % 35’i, ABD’ de % 36’sı, İngiltere’de %20’si 25 yaşın üstündedir.

Gelişmiş ülkelerde eğitimin sürekliliği ilkesinin uygulanması, ileri yaşlarda bile olsalar bireylerin üniversite eğitimine devam etmelerini sağlamaktadır. “Eğitim amaçlarına ulaşmak için öğretim gereklidir. Öğretimsiz eğitim olmaz, eğitimi sağlayamayan öğretim de pedagojik olmaz.”74

Bilginin hızlı bir şekilde değiştiğinin bilincinde olan gelişmiş ülke toplumları, eğitimin durumu ve meslekteki kariyeri ne olursa olsun (üniversite diplomalı, hatta doktoralı bile olsalar) yetişkinlerin eğitilmesine de büyük önem vermektedirler.

Nitekim bu ülkelerde özel sektör kuruluşları personellerine yaygın bir şekilde hizmet içi eğitim verirlerken, devlet kurumları da, (resmî okul yaşı üstünde bile olsalar) yetişkinlere eğitim imkânı tanımaktadırlar. Örneğin ABD’ de yetişkinler arasındaki okullaşma oranı % 13 gibi ciddi rakamlara ulaşmış bulunmaktadır.

Milli Eğitim Temel Kanunu’nda eğitimin genel amaçları belirtilmiştir. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanan çeşitli hukuki metinlerde öğretim kademe ve türlerinin amaçları ile ders, ünite ve konuların alt amaçları bulunmaktadır.

Türk Eğitim Sistemi’nin temel amacı, “görev ve sorumluluklarını bilen, kendilerinin ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bireyler yetiştirmektir.”

Ekonomi dilinde eğitim, bir tüketim malından daha ziyade yatırım malı olarak kabul edilmektedir. Bu konuda dünyanın önde gelen ekonomistlerinden sayılan A.Marshall’ın da belirttiği gibi en değerli sermaye, insan varlığına yatırılmış olan sermayedir. Yine büyük önder M. Kemal Atatürk’ün de ifade ettiği gibi “Bir millet savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, bu zaferlerin sürekliliği ancak eğitim ve kültür ordusuna bağlıdır.”

Uzmanlar, nitelikli bir işgücü yetiştirebilmek için 10 veya 15 yıl gibi bir süreye ihtiyaç olduğuna vurgu yaparlar.

Milli Eğitimde Liselerin dört yıla çıkarılarak OKS gibi sınavlar konulması, YÖK sisteminde de değişikliğe gidilerek Devlet Memurluğuna girebilmek için KPS vb. sınavlar getirilerek çıtanın yükseltilmesi hep daha güzel ve daha iyiye ulaşmak için

gösterilen çabalara örneklerdir. Aslında çağının ünlü mimarlarından olan ve belki de yeni yeni kıymeti anlaşılmaya başlanan Yunus Emre’nin veciz ifadesi ne kadar da isabetli ve anlamlıdır: “İlim ilim demektir, İlim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır.”