• Sonuç bulunamadı

TÜRK KÜLTÜRÜ VE RENK

Belgede Klasik Türk şiirinde renkler (sayfa 29-35)

Türk milletinin kültür yapısı içinde yer alan renkler tarih boyunca birçok anlam kazanmıştır. Türk milleti kendi yapısı içinde renklere belirli anlamlar yüklemiştir.

Renkler, Türk kültürünün yüklediği duygusal manalarda derinlik kazanmıştır.

“Türk tarihinde renklerin çok önemli bir yeri vardır. Türkler renkleri ifade eden söz ve kavramları, yalnız lugatî-aslî manada değil, belki aynı zamanda mücerret mefhumlar gibi mecazî manada da kullanmışlardır. Ve bunlara ilahî, dinî, millî, coğrafî ve duygusal manalar yüklemişlerdir.”49 “Dolayısıyla, bütün diğer milletlerde olduğu gibi, Türk milletinin de, en eski zamanlardan başlayarak tarihî seyir içinde renklere çeşitli sembol anlamlar ile millî ve manevî değerler kazandırdığı görülmektedir.”50

47 Ahmet Adil Kılıcal, Mimari Mekanlarda Renk Kullanım Ölçütleri ve Rengin Kullanıcılar Üzerindeki Etkilerine İlişkin Bir Yöntem Araştırması, E.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi, Doktora Tezi, İzmir, s. 55.

48 Ahmet Adil Kılıcal, a.g.e. , s. 55.

49 Cevad Hey’et, a.g.m. , s. 55.

50 Reşat Genç, “Türk İnanışları ile Millî Geleneklerinde Renkler ve Sarı-Kırmızı-Yeşil”, Erdem Özel Sayısı, AKM Yayınları, III, C. 9, S. 27, Ocak 1997, s. 1075.

Türk tarihinde renkler yönleri ifade etmekte kullanılmıştır. Bunlardan kara kuzeyi, kızıl güneyi, gök doğuyu ve ak da batıyı temsil etmiştir. “Bu dört renkle birlikte kullanılan bir beşinci renk vardır ki, o da sarıdır. Sarı renk yön ifade etmemiş bu dört rengin ortasında yer alan merkezi karşılamak için kullanılmıştır. Devlet yapısı bakımından değerlendirilecek olursa, sarı renk merkez hakimiyetini ve kudreti ifade etmektedir. Birçok sarı yanında kullanılan Türk sarısı, altın sarısıdır. Altın bilindiği üzere, kuvvet ve kudretin, hakimiyet ve zenginliğin karşılığı olarak dünya var olduğu günden beri değerini korumaktadır. Yine bu anlayışa uygun olarak tarihte güçlü ve cihangir hükümdarların hepsi altın tahtla birlikte tasvir edilmişlerdir.”51

“Yönü renklerle sembolleştirme inancı, zamanla göçebe halkın bazı renkleri sevmesine, psikolojik istek ve uygulamaların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Onların çadırları, tuğları, elbiseleri, atlarının üzerindeki süslerinin renkleri, bu tür inancın göstergesi olmuş ve halkların psikolojik görünüşünü asırlardan beri etkileyerek günümüze kadar gelmiştir.”52

“Renkler, gerçek niteliklerinin yanı sıra bazen bir değer yargısı olarak da kullanılabilmektedir.”53 “Türkler zevk, düşünce ve inanışlarına göre bazı renkleri sevip, onları uğurlu saymışlardır. Hatta bazen bir renge ilahi bir boya da vermişler ve onu Tanrı’nın rengi gibi kabul etmişlerdir; gök rengi gibi. Bazen de bir rengi uğursuzluk timsali gibi görmüşler ve ona karşı kuşku ve nefret beslemişlerdir; kara ve sarı renkleri gibi.”54 “Sarı renk, Çin, Tibet gibi toplulukların kültüründe imparatorluklarının simgesi olması dolayısıyla en sevilen renk iken, Türk kültüründe önemli bir yeri olmadığı gibi, felaket, kötülük ve hastalığın sembolü olmuştur.”55

“Osmanlı döneminde de renkler, belirli sınıflarca bölüşülmüştür. Giysilerin malzemesi, şekli, dokuması, astarı ve aksesuarları, içinde yaşadıkları gruba göre değişmiştir. Türkmenler rengarenk tülbentlerle süslü, kırmızı keçeden külahlar giyerlerdi. Beyler sefer zamanı beyaz keçeden külah giyer, törenlere sarıklı çıkarlardı.

Aydın sınıf yeşil astarlı, sırmalı, ipek elbise giyer, iç elbisesi beyaz olurdu. Sipahi sancakları için ise, kırmızı kullanılmıştır. Ülkemizde, beyaz yazma başörtüsü bakire

51 Mustafa Kafalı, “Türk Kültüründe Renkler”, AKM Yayını, S. 116 (Nevruz ve Renkler, 1996), s. 50.

52 Nuraniye H. Ekrem, “Hunlarda Renk ve Yön Bilgisi”, AKM Yayını, S. 116 (Nevruz ve Renkler, 1996), s. 87.

53 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, Ankara, 1991, s. 377.

54 Cevad Hey’et, a.g.m., s. 55.

55 Bahaeddin Ögel, a.g.e. , s. 31, 480.

kızı, pembe ve açık sarı sözlü kızı, kırmızı yeni evli kadını, renkli yazma ise, eski evli kadını simgeler. Koyu renkli başörtüleri yaşlı kadınların tercihidir.”56

“Türkler Müslüman olduktan sonra da, İslamiyet öncesinde uzun yüzyıllar kendi hayatlarında manevi ve milli motifler olarak rol oynamış olan bazı renklerin, Müslümanlar tarafından da kullanılmış olması sebebiyle, giderek bu renkleri dini motif olarak da algılamaya başlamışlar, bu yüzden, o renklerin İslamiyet öncesinde milli hayatlarında oynadıkları rolü yer yer unutarak, sadece İslamî dönemin renkleri gibi algılamışlardır.”57

Bu nedenle yaygın olarak kullanılan renklerin Türkler için ifade ettiği anlamları tespit etmek yerinde olacaktır.

a. Ak (Beyaz)

Türk inançlarında beyaz rengin önemi büyüktür. Şamanizm döneminde adaleti, güçlülüğü ve büyüklüğü temsil ettiği görülmektedir. Yine bu dönemin inanışıyla ak rengin cennet anlamında da kullanıldığı görülmektedir.

Temizliği, arılığı ve yüceliği temsil eden bu rengin savaşlarda elbise rengi olarak tercih edilmesi tesadüfî değildir. Alp Aslan Malazgirt Savaşı’ndan önce beyaz elbise giymiş, beyaz at kullanmıştır ve bu gelenek sürüp gitmiştir. “Ancak, elbise açısından Osmanlı dönemi savaş geleneklerine bakıldığında bazı farklı uygulamalara da rastlıyoruz. Yavuz Sultan Selim’in Ridaniye Savaşı’nda kırmızı atlaslardan bir elbise giydiği bilinmektedir. Çünkü sarı edük, kırmızı kemer ve kaftan, Osmanlı padişahlarının hükümdarlık alâmetleriydi.”58

b. Al (Kızıl-Kırmızı)

Kırmızı sözcüğünün eski Türkçede kullanılmadığı onun yerine kızıl sözcüğünün kullanıldığı Farsça ve Sogdca’dan Türkçeye geçtiği bilinmektedir.

“Türklerde çok eskiden beri al ruhu, al ateş terimlerinin kullanılması Türklerin yaşamında kırmızı rengin önemini gösterir. Türklerin al bayrak kullanmaları ateş kültü

56 Süreyya Coşkuner, a.g.e. , s. 30.

57 Reşat Genç, a.g.m., s. 1078.

58 Reşat Genç, a.g.m., s. 1079.

ile açıklanır. Kazak ve Kırgızlar, bayrak sözcüğü yerine ‘yalav’ sözcüğünü kullanırlar ki bu sözcüğün aslı da alav-alevdir.”59

“Al kelimesinin ateş kültü ile bağlı olduğunu gösteren bir emare de bütün Türk kavimlerinde yaygın olan ‘Alaslama’ merasimidir. Alaslama, orta ve doğu Türklerinde ateşle temizleme ve takdis merasimidir. Anadolu’da da Alazlama bir tedavi usulüdür.

Bunun için kırkbir tane al renkli keten bezinden dolaya dolaya parmağa bir ip yumağı yapılır. Sonra bu yumak ateşte yakılarak külü tekrar bir al bez üzerine konur ve bununla alazlanır. Al ruhu, eski Türk panteonunda kuvvetli, belki hâmî tanrılardan biri olmuştur.

Al kelimesinin ateş kültüyle alâkalı olması bilhassa bu ruhun en eski devirlerde hâmî ruh, ateş ve ocak ilâhesi olduğunu göstermektedir.”60

Bu konuda Bahaeddin Ögel de “Al rengin bütün Türklerce mukaddes sayılmasının ve Türklerin en eski devirlerden beri al bayrak kullanmalarının bu Al Ateş ve Al Tanrısı kültü ile bağlı bir an’ane olacağı hatıra geliyor.”61 demektedir.

11. yüzyılda al rengi millî ve manevî renk olarak algılanmış hem renk adı hem de bayrak adı olarak kullanılmıştır ve millî bir kimlik kazanmıştır.

Dede Korkut Hikayelerindeki ifadelerden gelinliğin ‘al duvak’la sembolleştirildiği, güveyin ‘al kaftan’ giydiği görülmektedir.

c. Mavi (Gök Rengi)

Ana renklerden olan mavi rengi eski Türkçede gök sözcüğü karşılamaktadır.

Sonsuzluğu, huzuru ve temizliği karşılayan bu renge de Türk kültüründe değer verilmektedir.

“Gök ve mavi, gök ve suyun simge ve alâmetidir. Gök ve su insanlık tarihinde mukaddes sayılmıştır. Gök rengi sonsuzluğu, türeyişi, emniyet ve huzuru telkin eder ve sinirler için kırmızının aksine olarak sükûn ve huzur verir. Gök rengi dostluk, sadakat, vefa, aydınlık, temizlik ve ruhanîlik sembolüdür.”62

“XIV ve XVI. yüzyıllar arasında farklı merkezlerde hazırlanmış tarihî veya edebî konulu resimli el yazmalarında cenaze törenlerini canlandıran minyatürlerde hakim olan birkaç renk bugün artık ortadan kalkmış bir geleneği yansıtmaktadır. Kimi

59 Hayrettin Rayman, “Nevrûz ve Türk Kültüründe Renkler”, Millî Folklor, s.10-15, (Bahar 2002), s. 13.

60 Abdülkadir İnan, Makaleler ve İncelemeler, I. cilt, Ankara, 1987, s. 263, 264.

61 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, II. cilt, Ankara, 1995, s. 516.

62 Cevad Hey’et, a.g.m., s. 59.

İlhanî, Memluk, Türkmen, Timurî ve Osmanlı el yazmalarının minyatürlerinde cenaze törenlerine katılanlar mavi, mor, siyah renklerde giysiler içinde tasvir edilmişlerdir.

Yine İskender’in ölümünü canlandıran iki minyatürden birincisinde, İskender’in cesedi başında mersiyeler okuyan bilge kişilerin giydikleri başlıklar mavidir; cenazenin taşınmasını betimleyen ikincisinde ise, tabutu taşıyanlar ve çevredeki ağıtçılar mavi giysiler içindedir.”63

Dede Korkut Hikayelerinde yine bu rengin matemi simgelediğini görürüz.

Türklerin Gök Tanrı inancına bağlı olması da bu rengin milli ve manevi kültürde yer almasında etkili olmuştur.

ç. Sarı

Bir ana renk olan sarı, eski Türkçede sarig şeklinde geçmektedir. “Sarı renk güneşin rengi ve alâmetidir. Bazı estetikçiler bu rengi ferahlandırıcı ve parlaklık ve aydınlık remzi gibi değerlendirmişler ve onu ilim, marifet, zeka, akıl ve hakikat timsali bilmişlerdir.”64

Türklerin Şamanizmden kaynaklanan inançlarına göre sarı yön olarak değil merkez olarak sembolleşmiştir. “Gerçekten de hayır ilâhı Ülgen’in altın kapılı sarayı ve altın tahtı, Türklerde hep sarı renk (altın sarısı = sırma rengi) ile ifade edilmiş ve Ülgen’in tahtı nasıl devletin, ülkenin ve dünyanın merkezinde olarak algılanmış ise, tıpkı onun gibi sarı renk de dünyanın merkezinin sembol rengi olmuştur.”65

Sarı, bayrak rengi olarak da kullanılmıştır. Osmanlıda yeşil, kırmızı ve sarı renginin birlikte kullanıldığı sancaklar olduğunu bilmekteyiz. Burada “yeşil hayatiyet, kırmızı güçlülük ve sarı hâkimiyet demektir.”66

Ayrıca tarihteki Altın Ordu devletinin adındaki altın kelimesinin de sarı oluşu bu rengin bu şekilde de kullanılışı konusunda kayda değerdir.

d. Siyah (Kara)

Kara rengi olumlu olumsuz anlamları ile karşımıza çıkmaktadır. Kuzey yönünü sembolize etmiştir. Güçlü, büyük manasında ve toprak rengi olarak kullanılmıştır.

63 Serpil Bağcı, İslam Toplumlarında Matemi Simgeleyen Renkler: Mavi, Mor ve Siyah, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1996, s. 163.

64 Cevad Hey’et, a.g.m., s. 60.

65 Reşat Genç, a.g.m., s. 1095.

66 Mustafa Kafalı, a.g.m., s. 51.

Kara sözcüğü Göktürk Kitabelerinde bodun sözcüğü ile birlikte geçmektedir.

Bazı dilciler bu sözcüğü avam, halk anlamında kullanmış bazıları da asıl, büyük, kalabalık anlamlarında kullanmıştır.

Bu rengin acı ve yas rengi olduğuna yine Dede Korkut Hikayelerinde rastlarız.

Ak ve gök renginin de yas rengi olarak kullanıldığını görmekteyiz.

“Siyah ‘asl’a dönüşün’ bir sembolüdür. Yine siyah ‘örtü, örten, saklayan, sırlayan’ anlamlarının karşılığında kullanılan esrarlı bir sözcüktür. Siyahın ‘Settâr’

esmâsı ile örtüştüğünü ve bilinmezlik anlamında kullanılan ‘Gayb’ hâline de işaret ettiğini söyleyebiliriz. Demek ki siyah, asl’a dönüşün bir hâlini yansıttığı gibi bir perde görevi de yerine getirerek gözümüzden bazı şeyleri gizliyor. Tıpkı ışık örneğinde olduğu gibi.”67

e. Yeşil

Yeşil eski Türkçede yer alan yaş sözcüğünden türemiştir. Sarı ve mavi renginin birleşiminden oluşan yeşil renk huzurun, sakinliğin ve doğadaki yeşilliğin sembolüdür.

İslamiyette bu rengin önemi büyüktür. Bu renk dirilişin ve hayatın sembolüdür.

“Türk mitolojisine göre hayır İlahı Ülgen’in koruyucu ruh olarak kabul edilen yedi oğlundan birinin adı Yaşıl (yeşil) Kaan idi ve umumiyetle bitkilerin yetişip büyümesini düzenlediğine inanılırdı. Ayrıca, yeşilliklerin Ülgen inanışı ile bağını gösteren mitolojik inanmaya göre, Ülgen, insan vücudunu yarattıktan sonra Kuday’ın yüksek ulûhiyetinin huzuruna kuzgun denilen kuşu göndererek yarattığı insan için can ister. Kuzgun semaya uçar. Canı alıp dönerken yerde bir leş görür. Dayanamayarak leşi yemek için ağzını açar. Gagasındaki can, çam ormanına düşerek dağılır. Bundan dolayıdır ki çam, ardıç gibi ağaçlar kış ve yaz yeşilliklerini muhafaza ederler.”68

İslamiyette kutsal sayılan bu renkle ilgili Kur’ân-ı Kerîm’de geçen birkaç âyet bu rengin önemini anlatmada dikkate değerdir.

“İçlerinde derelerin, ırmakların çağıldadığı ebedî mutluluk/esenlik bahçeleri (Adn Cennetleri) işte böylelerinin olacaktır; orada altın bilezikler takılacak; yeşil ipekli ve işlemeli giysiler giyinecekler ve orada (yumuşak) divanlarda yaslanıp oturacaklar.

Bu ne güzel bir karşılık, bu ne güzel bir dinlenme yeri! (Kehf/31)”

67 Necmettin Şahinler, a.g.e. , s. 19.

68 Bahaeddin Ögel, a.g.e. , s. 272.

“Size gökten su indiren de O’dur. Biz o suyla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan bir yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üzerine binmiş taneler çıkardık…(En’am/99)”

“O kutsanmış kimselerin üzerinde yeşil ipekten ve atlastan giysiler olacak; onlar gümüş bilezikler ile süslenecekler. Ve Rableri onlara en temiz içeceklerden ikrâm edecek. (İnsân/21)”

“O size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.

(Yâsin/80)”

“Bu tasvirlerde ön plana çıkan rengin yeşil olması dikkat çekicidir. Yeşil ağaçlar, yeşil çimenler, yeşil ipekli giysiler, yeşil yastıklar, yeşil zümrütten inşâ edilmiş odalar… Bu özellikten olacak ki inananlar yeryüzünde yeşilliklerle süslü olan yerleri

‘cennetten bir köşe gibi’ tanımlamışlar, bir anlamda yeşil, İslâm medeniyetinde canlılığın, huzurun, hayatın, mutluluğun ve ebedî diriliğin adı olmuştur.

Kur’ân-ı Kerîm’de ‘yeşil’ kelimesi toplam yedi sûrede, dokuz âyette, dokuz adet geçmektedir.”69 Bu da yeşil rengine verilen önemin İslâm dünyasındaki kanıtıdır.

Belgede Klasik Türk şiirinde renkler (sayfa 29-35)

Benzer Belgeler