• Sonuç bulunamadı

Türkçede Edilgenlik Üzerine Çalışmalar

Belgede Türkçede edilgenlik (sayfa 62-82)

TÜRKÇEDE EDİLGENLİK 2.1 Giriş

2.2. Türkçede Edilgenlik Üzerine Çalışmalar

Türkçede geleneksel dilbilgisi adı altında toplanabilecek araştırmacılar arasından ilk akla gelenler Tahir Nejat Gencan, Muharrem Ergin ve Tahsin Banguoğlu’dur. Bu araştırmacıların Türkçedeki edilgen yapılar üzerine yaptıkları betimlemeleri kısaca açıklayalım. Biçimsel bir yaklaşımla dil birimlerini çözümlediklerini düşündüğümüz bu araştırmacılardan biri olan Gencan (2001), eylemlerin Nesnelerine ve Öznelerine göre olan özelliklerini çatı olarak tanımlamaktadır. Edilgeni, Öznelerine göre eylemleri incelerken ele almaktadır. Türkçede edilgen yapıların sadece geçişli eylemlerle değil, geçişsiz eylemlerle de kullanıldığı düşünülecek olursa, Gencan’ın bu yaklaşımı uygun görünmektedir.

Gencan, Özneleri yapılan işin etkisine uğrayan eylemlerin edilgen çatılı eylemler olduğunu söyler. Geçişli ve geçişsiz eylemlerin edilgenleşince Öznelerinin düştüğünü söyleyen Gencan, geçişsiz eylemlerin edilgenleştirildikten sonra Nesnesi bulunmadığı için Özne konumunun sadece üçüncü tekil kişilerle doldurulabileceğini belirtir (2001: 367-68):

(1) a. Orhan kalemi kırdı.

b. Kalem kırıldı.

(2) a. Orhan yarın okula gidecek. b. Yarın okula gidilecek.

Geçişli eyleme sahip (1a) tümcesi, edilgenleştirildiğinde Özne konumu Nesne ile doldurulurken (2b) tümcesinde Özne konumunun boş kaldığı görülür. Gencan, genel olarak, eylemlerin edilgenleştirilme nedeninin Öznenin bilinmediği ya da söylenmek istenmediği durumlar olduğunu söyler (2001: 368).

Yukarıda sözü edilen araştırmacılardan biri olan Ergin (1993), eylem kök ve gövdelerinin iki tür hareket içerdiğini söyler. Geçişli ve geçişsiz eylemleri birbirinden ayıran nitelik, eylemlerdeki bu hareket farklılığından kaynaklanmaktadır. Eylemlerdeki hareketin yönü dışarıya doğru, yani eylemin etkilediği Nesne, bağlı olduğu kişinin dışında ise, o eylem geçişli eylem olarak tanımlanır. Dolayısıyla geçişli eylemler (3a)’da olduğu gibi yapma ifade ederler. Eğer eylemin hareketinin yönü içe doğru, yani eylemin etkilediği Nesne, (3b)’deki gibi, bağlı olduğu kişiyi (çocuklar)gösteriyorsa, o eylem geçişsiz eylem olarak tanımlanır (Ergin 1993: 267): (3) a. Askerler kuleyi yıktılar.

b. Çocuklar bahçede koştu.

Geçişsiz eylemler olma ifade ederler. Ergin’e göre bu yapma ve olma, yani geçişli, geçişsiz kümeleri içinde yer alan eylemler, Nesne birimlerinin türüne göre doğal olarak çeşit çeşit hareketleri karşılarlar. Bu hareketler içinde benzer türden olanlar vardır. Bunlara göre de eylemler bazı türlere ayrılırlar: dönüşlü-dönüşsüz, aktif-pasif (etken/edilgen), meçhul (kişisiz), ortaklaşmalı (işteş), faktitif (ettirgen) gibi (Ergin 1993: 267). Sonuç olarak, Ergin (1993), edilgenliği çatı başlığı altında değil, ‘Gövde’ başlığı içerisinde yer verdiği eylemden eylem türeten yapım eklerinden yola çıkarak açıklamaktadır. Ergin, edilgenliği iki kavram etrafında betimlemeye çalışır: pasiflik ve meçhul. Pasiflik kavramının (4a)’daki gibi edilgenlik, meçhulluk kavramının ise (4b)’deki gibi kişisiz edilgenlikle örtüştüğü söylenebilir:

(4) a. Kule yıkıldı.

b. Bahçeye gidildi.

Ergin (1993), meçhul eylemleri Kılıcı istemeyen ve işi kimin gerçekleştirdiği belli olmayan eylemler olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Ergin, meçhul eylemlerin bu özelliklerinden dolayı edilgen eylemlere ilişkin özellikler taşıdığını, tamamen ayrı düşünülemeyeceğini belirtmektedir (1993: 194).

Banguoğlu (2000), Ergin (1993)’ten farklı olarak eylemi çatı başlığı (‘Fiilin Çatısı’) altında inceler. Hatırlanacağı gibi Ergin (1993) eylemdeki çatı görünüşüne eklerden bahsederek bir açıklık getirmeye çalışır. Bu yüzden çatı terimini hiç kullanmaz. Banguoğlu, edilgen terimi yerine edilen görünüşü terimini kullanır ve ilginç bir sınıflandırma olarak eylemdeki olumsuzluğu da eylemin çatısı altında değerlendirir. Banguoğlu’na göre eylemin altı çatısı vardır: yalın görünüşü, olumsuz görünüşü, edilen görünüşü, karşılıklı görünüş, ettiren görünüşü (2000: 411). Banguoğlu, tümcede görünen kimse için gramerce kimse adını verir. Tümcede Özne konumundaki birim değil de başkası Kılıcı kimse ise mantıkça kimse adını vermektedir. Yani mantıkça kimse edilgen yapılı bir tümcede yalın-dışı bir öbekle kullanılan Kılıcıdır. Bu ayrım dilbilgisel Özne ve mantıksal Özne terimleriyle eşdeğerdir. Banguoğlu’na göre, (5a)’da olduğu gibi, edilgen (edilen) eylemlerde çoğu zaman mantıksal Özne (mantıkça kimse) bilinmediği, açıklanmak istenmediği ya da uslûp değişikliği amacıyla söylenmeyebilir. Bilinen durumlarda, yani eylemin edilgen olmadığı durumlarda, (5b)’de görüldüğü gibi mantıksal Özne (yetkililer), dilbilgisel Öznedir (kimse); (5a)’daki dilbilgisel Özne (kimse) ise Nesne olarak (seni) kullanılır (2000: 413):

(5) a. Sen (yetkililerce) başka bir işe veriliyorsun. b. Yetkililer seni başka bir işe veriyorlar.

Banguoğlu mantıksal Öznesi belirsiz adıl olan tümcelerin de edilgenleştirilebileceğini belirtir (2000: 413):

(6) a. Bu teklif yapılmaz (Hiç kimse bu teklifi yapamaz). b. Oradan eve dönüldü (Oradan herkes eve döndü). c. Bir haber gönderilir (İnsan bir haber gönderir).

(6a)’da hiç kimse, (6b)’de herkes, (6c)’de ise insan gibi belirsiz adıllarla kurulan tümceler edilgen tümce oluşturmaktadırlar.

Gencan (2001), Ergin (1993) ve Banguoğlu’nun (2000) edilgen tümceleri yorumlayışları daha çok biçimbilimsel ve sözdizimsel özelliklere dayanmaktadır. Ancak her üç araştırmacının da geçişli ve geçişsiz eylemlerin sözlüksel anlamlarından söz etmeleri, edilgen tümcelerdeki Kılıcının bilinmediği ya da söylenmek istenmediği gibi edilgenin edimbilimsel işlevlerine değinmeleri, az da olsa işlevsel ve edimbilimsel değerlendirmeler yaptıklarını göstermektedir.

Kornfilt (1997), Türkçedeki edilgen yapıları eylem biçimbilimi çerçevesinde ele almaktadır. Edilgen yapıları kişili edilgen ve kişisiz edilgen olmak üzere iki ayrı başlık altında incelemektedir. Kornfilt (1997) kişili edilgen çatı özelliklerini şu şekilde sıralamıştır (1997: 323-324):

1. Etkenin Düz Nesnesi edilgenin Öznesi olarak görünebilmektedir. Türkçede bulunan edilgenlerin en verimli örüntüsünü bu yapı oluşturmaktadır (Kornfilt 1997: 323):

(7) a. Etken:

Kristof Kolomb Amerika-yı keşfet-ti.

b. Edilgen:

Amerika (Kristof Kolomb tarafından) keşfed-il-di.

(7a)’da belirtme durum ekiyle kodlanmış eylemin Düz Nesnesi, (7b)’de yalın durumla kullanılmış bir Öznedir ve eylem edilgen bir ek almıştır. (7b)’de görüldüğü gibi edilgen tümcede Kılıcının ilgeç öbeğiyle kullanımı seçimliktir (Kornfilt 1997: 323).

2. Etkenin Dolaylı Nesnesi ya da diğer bazı kurucuları edilgenin Öznesi olarak görünmekten çok, yine dolaysız ya da diğer kurucular olarak ve etken tümcede taşıdıkları eki taşıyarak edilgen tümcede kalmaktadırlar (Kornfilt 1997: 324):

(8) a. Hasan dersler-e başla-dı. b. Dersler-e başla-n-dı.

(8b)’deki edilgen örneğinde, yönelme adöbeğinde tipik bir Öznede bulunması gereken iki özelliğin eksikliği görülmektedir: Adöbeğinde yalın durum eki yoktur ve adöbeği yüklemle kişi ve sayı uyumuna girmemiştir. Bu nedenle Kornfilt (1997), bu yapıların kişisiz edilgenler olarak değerlendirildiğini belirtmektedir. Kişisiz edilgenlere, özetle, Özne konumunu hiçbir kurucunun doldurmadığı edilgen yapılar denebilir. Kornfilt, kişisiz edilgenlerin özelliklerini şu şekilde sıralamıştır (Kornfilt 1997: 324-326):

1. Kişisiz edilgen yapılar etken çatılardan oluşturulabilir; ancak Düz Nesnenin belirtme eki almamış olması gerekmektedir. (9)’da görüldüğü gibi Düz Nesne etken ve etkenle uyumlu edilgen çatıda aynı kalmakta, Özne konumunda da açık bir kurucu bulunmamaktadır (Kornfilt 1997: 324):

(9) a. Hasan dün bütün gün kitap okudu. b. Dün bütün gün kitap oku-n-du

2. Kişisiz edilgenler, Dolaylı Nesnesi olan eylemlerden yapılabilmektedirler (Kornfilt 1997: 325):

(10) a. Komşularımız ada-ya gittiler. b. Ada-ya gid-il-di.

3. Etken çatıdaki diğer Nesnelerle de kişisiz edilgenler oluşturulabilmektedir. Örneğin, yönelme, çıkma ya da Yerlik Nesneli eylemler kişisiz edilgen yapılar içerisinde yer alabilirler (Kornfilt 1997: 325):

(11) a. Hasan bu genç at-a binemedi. b. Bu genç at-a bin-il-e-me-di. (12) a. Öğrenciler bina-dan çıkamadılar. b. Bina-dan çık-ıl-a-ma-dı.

4. Kişisiz edilgenler herhangi bir Nesnesi olmayan eylemlerle de oluşturulabilmektedirler (Kornfilt 1997: 325):

(13) a. Öğrenciler (bahçede) dans ediyorlar. b. (bahçede) Dans ed-il-iyor.

(14) a. Turistler (adada) her akşam yüzer. b. (adada) Her akşam yüz-ül-ür.

Kişisiz edilgenlerde genel kullanım açısından Kılıcı öbeğinin kodlanmasının olanaksız olduğunu söyleyen Kornfilt (1997), bu durumun resmi dilde, özellikle de eylemin belirtme durumu eki almış bir Düz Nesnesi yoksa, ortadan kalktığını ileri sürmektedir (Kornfilt 1997: 326):

(15) Dün başbakan tarafından uzun bir demeç ver-il-di.

Kornfilt (1997), kişisiz edilgenlerde Öznenin –CA ekiyle belirteç olarak kodlandığı durumların tarafından ilgeciyle belirtildiği durumlardan daha uygun ve daha yaygın bir kullanım olduğunu belirtmektedir (Kornfilt 1997: 326):

(16) Üniversite binalarına polis-çe el kon-ul-du.

Kornfilt (1997), genel olarak edilgenin etken çatıyla aynı zaman ve görünüşe sahip olduğunu söylemektedir. Ancak, kılgın-olmayan eylemleri olan edilgenlerin zaman/görünüşü geniş zamandır; yani sürerlik (durative) ve alışkanlık (habitual) işlevindeki geniş bir şimdiki zamandır (Kornfilt 1997: 327):

Edilgenleştirme süreci eylemdeki bir uydunun silinmesine neden olmaktadır. Örneğin geçişli eylemler edilgenleştirildiğinde Kılıcı silinebilmektedir. Kornfilt (1997), edilgenlik dışında eylemdeki uydunun silinmesine yol açan işlemler olduğunu belirtmekte ve bu işlemleri dört alt bölümle sıralamaktadır (Kornfilt 1997: 328-330):

1. Açık bir Öznesi olmayan geçişli bir eylemden geçişsiz bir eylem oluşturulabilir. Böylece hem eylemin aldığı ekler değişecek hem de belirtme durumundaki Nesne yalın hale gelecektir (Kornfilt 1997):

(18) a. Hasan kapı-yı kapadı. b. Kapı kapa-n-dı. (19) a. Hasan ışığ-ı gördü. b. Işık (Hasan-a) gör-ün-dü. (20) a. Hasan kapı-yı açtı. b. Kapı aç-ıl-dı.

Kornfilt (1997), (18-20)’deki yapıların hem edilgene hem de dönüşlü yapılara benzediğine dikkat çekmektedir. Kornfilt’e göre anlamsal açıdan bu yapılar edilgenden çok dönüşlü yapıya yakın görünmektedir. Örneğin (19b)’de anlam dönüşlülüğe daha yakındır; çünkü başkasını görmek değil, kendi kendine görünmek anlamı vardır. Aynı belirlemeyi (18b)’deki kapa-n- gövdesine de yapmak olasıdır. Dönüşlüleşme açısından yine (20)’deki aç-ıl- gövdesi (18)’deki kapa-n- gövdesine benzemektedir. Ancak (20)’deki aç-ıl- gövdesindeki ek, dönüşlülükten çok edilgen bir biçimdir. Bu gövde dönüşlü anlama yakın olarak aç-ın- biçiminde de kullanılabilirdi; ancak böyle bir yapı bulunmamaktadır. Diğer taraftan orta çatı eki bütün örneklerde edilgenle tanımlanamaz. Örneğin (19)’daki gövde farklı bir dizimle (gör-ül-) edilgen bir gövde biçimine getirilebilir; ancak, bu biçim orta çatı anlamını taşımaksızın sadece edilgen anlamındadır. Kornfilt bu yüzden bu tümcelerin ne edilgen ne de dönüşlü olarak çözümlenemeyeceğini söylemektedir. Bu tümcelerdeki ekler, biçim olarak dönüşlülük ekine benzemekte ve anlamsal olarak da edilgenlikten çok dönüşlülüğe yakındırlar. Ancak (20)’deki bazı ender örneklerde orta çatı eki

edilgenle aynıdır. Bu yüzden bu tür tümcelerde orta çatı okumayla edilgen çatı okuma arasında bir belirsizslik söz konusudur: Kapı kendi kendine de kapanmış olabilir, birisi tarafından da kapatılmış olabilir (Kornfilt 1997: 328-329).

2. Türkçede açık bir Düz Nesnesi olmadan geçişli bir eylemi geçişsiz bir biçime sokmak olasıdır (Kornfilt 1997: 329):

(21) a. Hasan elma-yı yedi.

b. Hasan yedi.

(21b)’de Nesnenin silinmesi eylemde biçimbilimsel olarak herhangi bir değişikliğe neden olmamıştır (Kornfilt 1997: 329).

3. Geçişli eylemin Düz Nesnesi ve Öznesi, işteş geçişsiz eylemin Öznesi olarak kullanılmaktadırlar (Kornfilt 1997: 330):

(22) a. Hasan Ali-yi tokatladı, Ali de Hasan-ı. b. Hasanla Ali tokatla-ş-tı-lar.

(22b) tümcesinde, (22a)’da yer alan sıralı tümcenin Nesnelerinin silindiği görülmektedir. Bir anlamda (22b)’de Hasan ve Ali hem Özne hem de Nesne yerine kullanılmıştır; bu yüzden işteş çatı oluşturma, Türkçede eylemden uydu silme işlemlerinden biri olarak düşünülebilir.

4. Eylemden uydu silmenin bir diğer yolu ise dönüşlülük oluşumudur (Kornfilt 1997: 330):

(23) a. Ayşei çocuğu/kendinii yıkadı. b. Ayşe yıka-n-dı.

(23b)’deki dönüşlü eylem artık düz bir Nesneyi üzerine alamamaktadır (Kornfilt 1997: 330).

Kornfilt (1997), {-(I)n} ekinin hem edilgen hem de dönüşlülük eki olduğunu, dolayısıyla (23b)’nin hem edilgen hem de dönüşlülük anlamında okunabileceğine dikkat çekmektedir. Kornfilt, bu belirsizliğin yıka-n- gövdesine bir başka edilgenlik eki olan {(I)l} ekinin getirilerek ortadan kaldırılabileceğini belirtmektedir. Böylece tümce sadece edilgen bir anlam taşıyacaktır (Kornfilt 1997: 330):

(24) ?Ayşe yıka –n -ıl -dı. EDİL-EDİL

(24)’teki yıka-n-ıl-dı kullanımıyla, Ayşe’nin kendi kendine değil, bir başkası tarafından yıkandığı anlamı verilmiştir.

Sonuç olarak Kornfilt (1997), Türkçedeki edilgenleri eylem biçimbilimi açısından açıklamaya çalışmakta, ancak işlevsel ve edimbilimsel düzlemdeki görünümlerine hemen hemen hiç değinmemektedir.

Göksel ve Kerslake (2005), bir geçişsiz eylemin edilgenleştirilmesindeki amacın Düz Nesnenin konulaştırılması ve eylem tarafından belirtilen işin ya da Kılıcının örtükleştirilmesi (suppressing) olduğunu söylemektedirler. Edilgenleştirme süreciyle, geçişli bir eylemdeki Etkilenen Düz Nesne edilgen tümcenin Öznesi olur (Göksel ve Kerslake 2005: 149):

(25) a. Etken:

Biz evi bu yıl satacağız.

b. Edilgen:

Ev bu yıl artık sat-ıl-acak.

Göksel ve Kerslake (2005), Düz Nesnenin konulaştırılırken, Kılıcının örtükleştirilmesi edilgenleştirmenin nedenleriniden biri olsa da, edilgen tümcede Kılıcının hala ifade edilebiliyor olacağına da dikkat çekmektedirler. Kılıcı edilgen tümcede tarafından ilgeci ya da –CA eliyle kullanılır; ancak, Göksel ve Kerslake (2005), Kılıcısız edilgenlerin Türkçede, (26)’daki tarafından öbekli edilgenlerden daha yaygın bir kullanıma sahip olduğunu da vurgulamaktadırlar (2005: 149):

(26) En iyi oyun birinci sınıf öğrencileri tarafından hazırlanmış.

(26)’da görüldüğü gibi tarafından öbeği eylemden önce gelmektedir. Tarafındanlı öbekler doğal olarak canlı varlıklara, genellikle de insana gönderimde bulunmaktadırlar. Bazen kişileştirme etkisiyle tarafındanlı öbekler makinalara da gönderimde bulunmaktadırlar (ör. makine tarafından). Cansız Kılıcılar, genellikle, bir belirteç türü olarak, (27) ve (28)’deki gibi edilgen tümce içerisinde çıkma ya da bulunma durum belirticileriyle ifade edilmektedirler (Göksel ve Kerslake 2005: 150): (27) a. Ayışığ-ı keten-i parçala-r-mış.

b. Keten ayışığ-ın-dan/da parçala-n-ır-mış. (28) a. Fırtına bütün evleri yıktı.

b. Fırtına-da bütün evler yıkıldı.

Kılıcının edilgen yapı içerisinde ifade edildiği bir başka yapı, Kılıcıya eklenen –CA ekiyle oluşmaktadır. Eylemin bildirdiği işi yapan Kılıcı genellikle resmi bir kişi, yani başkan, bir kurum ya da bir insan topluluğu olduğu zaman –CA ekinin bu kullanımı gerçekleşmektedir. Bu, tipik bir resmi söylem ve çoğunlukla resmi konuşmalar ve yayınlarla sınırlanmış bir kullanımdır (Göksel ve Kerslake 2005: 150):

(29) Bugün Başbakanlık-ça vergiler konusunda önemli bir açıklama yap-ıl-acakmış. (30) Bu toplantı okulumuzca düzenlendi.

Göksel ve Kerslake geçişsiz eylemlere eklenen edilgen eklerin kişisiz edilgen yapı ürettiğini belirtmektedirler (2005: 151):

(31) Adalara artık deniz otobüsüyle mi gid-il-ecek?

(31)’de görüldüğü gibi bu tür yapılarda eylemin gösterdiği işi yapan kişi ya da insan grupları yoktur. Bu nedenle bu tür tümceler Kılıcı öbeğine sahip olamazlar (Göksel ve Kerslake 2005: 151). Göksel ve Kerslake, kişisiz edilgenlerin özgül bir varlığın genel bir özelliğini ifade etmek için sıklıkla geniş zaman belirticileriyle oluştuğunu

söylemektedirler. (32)’de görüldüğü gibi, kişisiz edilgen tümcede ‘Arnavut kaldırımı’nın genel bir özelliği belirtilmektedir (Göksel ve Kerslake 2005: 151): (32) Arnavut kaldırım-ı üstünde topuklu pabuçla yürü-n-mez.

Kişisiz edilgen yapılar içerisinde eylemin gösterdiği iş insan varlıklara gönderimde bulunmaktadır. Bu nedenle Göksel ve Kerslake (2005), kişisiz edilgen yapılı tümcelerin cansız varlıklar tarafından yapılan işe gönderimde bulunmadığını ileri sürmektedirler (2005: 151):

(33) Parmaklık o kadar alçak ki balkondan aşağı düş-ül-ebilir.

(33)’de belirtilen eylemin etkisinde kalacak olan ancak bir canlı olabilir. Cansız herhangi bir eşyanın tümcede belirtilen düşülebilir olasılığının içerisinde olduğu düşünülemez.

Göksel ve Kerslake (2005), bir geçişli eylemin iki edilgen ekiyle birleştiğinde yeniden özgül varlıkların bir özelliğine gönderimde bulunan bir kişisiz edilgen yapı elde edildiğini söylemektedirler. Göksel ve Kerslake, bu yapıların oldukça sıra dışı olduklarını, çoğunlukla geniş zamanla kullanıldıklarını belirtmekte ve bu yapıları çifte edilgen yapılar başlığı altında değerlendirmektedirler. Çifte edilgen yapılar içindeki edilgen ek, geçişsizleştirme işlevine sahiptir (Göksel ve Kerslake 2005: 151):

(34) Böyle laf-a kır-ıl-ın-ır.

(35) Bu duruma tabii ki üz-ül-ün-ebil-ir.

(34) ve (35)’te yer alan eylemlerin kökü kır- ve üz- geçişli eylemleridir; ancak üzerlerine aldıkları edilgenlik ekleriyle geçişsiz eyleme dönüşmüşlerdir.

Göksel ve Kerslake (2005), bazı Türkçe konuşucuların yap-ıl-abil-in-ir örneğinde olduğu gibi ikinci edilgen ekini, -(y)Abil- ekinden sonra kullanmaya eğimli

bir sözdizimsel işlev olmadığını ileri sürmektedirler. Göksel ve Kerslake’in dikkat çektikleri diğer bir nokta da, eğer bir anatümcenin Öznesi –mAk’la kurulu bir yantümceyse ve anatümcenin eylemi genellikle iste- ve çalış- eylemlerinden biriyse, o tümcenin edilgen bir tümce olması zorunludur. Ayrıca (36) ve (37) tümcelerindeki –mAk’lı yantümcenin Öznelerinde olduğu gibi (toplantı ve biz), bu Özneler aynı zamanda temel tümcenin Öznesi gibi davranacaklardır (Göksel ve Kerslake 2005: 417):

(36) [Toplantı [müdür gel-meden] başla-t-ıl-mak] iste-n-di (karşılaştır: Toplantıyı … başlatmak istediler.)

Göksel ve Kerslake, (36)’daki tümcede görülen yapıların büyük çoğunlukla 3.kişi Öznesine sahip olsa da diğer kişilerle de kullanılabileceğini belirtmektedirler. 3.kişi dışında kişilerle kullanılınca Kılıcı öbekleri de (tarafından ya da –CA ile) bu yapılar içerisinde yer alabilmektedirler (Göksel ve Kerslake 2005: 417):

(37) Biz [yürüyüş sırasında önce polis, sonra düzenleyiciler tarafından durdur-ul-mak] iste-n-di-k.

Göksel ve Kerslake, -mAk yantümce eyleminin git- gibi geçişsiz bir eyleme sahip olması durumunda bütün tümcenin bir kişisiz edilgen yapı haline dönüşeceğini söylemektedirler (2005: 418):

(38) [Deprem bölgesine gid-il-mey]-e çalış-ıl-ıyor.

Göksel ve Kerslake, edilgen yapıların bazı kural dışı kullanımlarından birkaç madde halinde söz etmektedirler (2005: 152):

1. İki edilgen eki alan söyle-n-il-, de-n-il- gibi biçimler çift edilgen yapı içerisinde değerlendirilemezler. Bunun nedeni de, bu yapıların tek edilgen eki ile kullanımları arasında (yani söyle-n-, de-n-) anlamsal açıdan bir fark bulunmamasıdır (Göksel ve Kerslake 2005: 152).

2. Konuşma dilinde, koy- eyleminin edilgen biçimi olan ko-n-ul-, koy-ul- eyleminden daha sık kullanılmaktadır (Göksel ve Kerslake 2005: 152).

3. kapa- ve kapat- eylemlerinin edilgeni kapat-ıl- biçiminde görülmektedir (Göksel ve Kerslake 2005: 152):

(39) Okul meğer belediye başkanı tarafından kapat-ıl-mış.

kapan- eylem gövdesi dönüşlülük anlamında kullanılmadığında, geçişsiz bir anlam içerisindeki kapanma işini göstermektedir (Göksel ve Kerslake 2005: 152):

(40) Köşedeki dükkan yedide kapa-n-ıyor.

4. anlaşıl-, kökü anla- olan kural dışı bir edilgen yapıdır (Göksel ve Kerslake 2005: 152).

Göksel ve Kerslake, bir eyleme birden fazla çatı eki eklenebileceğini, tümcenin geçişliliğine etkisinden dolayı çatı eklerinin ekleniş sırasının oldukça önemli olduğunu belirtmektedirler. Son ekin eylem gövdesinin geçişliliğini belirlediği söylenebilir. Eyleme edilgen eki eklendiğinde ondan sonra gelebilecek tek çatı eki yine edilgen eki olmalıdır. Bu da yukarıda söz edildiği gibi çift edilgen yapıları oluşturmaktadır. Dolayısıyla bir eyleme gelen edilgen ekinden sonra bir başka çatı eki gelemez; ama tüm çatı eklerinden sonra edilgen eki gelebilir. Göksel ve Kerslake, edilgenle diğer çatı ekleri arasındaki olası çatı eki birleşimlerini aşağıdaki gibi sıralamaktadırlar (2005: 155):

Ettirgen (+ ettirgen) + edilgen: Bu tür yapılar içerisindeki parçalı eylemler (41)’de

görüldüğü gibi bütünüyle edilgendirler. Bu yüzden tümce Dolaysız Nesne içermemektedir (Göksel ve Kerslake 2005: 155):

(41) Herkes-e birer ağaç dik-tir-il-di.

(41)’teki yönelme belirticisi almış adöbeği sıklıkla Yararlanıcıyı belirtmek için kullanılmaktadır. Ancak aynı yapıda çift ettirgen eki kullanılırsa, (42)’de görüldüğü gibi, yönelme belirticisi almış adöbeği ettirileni göstermektedir (Göksel ve Kerslake 2005: 155):

(42) Bütün öğrenciler-e resimler yap-tır-t-ıl-dı.

Geçişsiz eylem kökü olan piş- ile piş-ir-il- gövdesi arasında geçişsiz olma açısından bir uyum vardır. Ancak piş-ir-il- gövdesi piş- eylem kökünden farklı olarak bir Kılıcı içerebilmektedir (Göksel ve Kerslake 2005: 155-56):

(43) Fasulye [kart ol-duğ-un-dan] üç saatte piş-ti.

(44) Keşke şu fasulyeler doğru dürüst bir ahçı tarafından piş-ir-il-se-ydi!

(44) tümcesi (43)’ten farklı olarak, doğru dürüst bir ahçı gibi bir Kılıcı içermektedir.

İşteş + ettirgen: Bu dizilimde çatı ettirgendir; bu nedenle eylem gövdesi geçişlidir

ve tümce bir Düz Nesne içermektedir (Göksel ve Kerslake 2005: 156): (45) Babaları kardeşler-i öp-üş-tür-dü.

Bu ek birleşimi (-(ı)ştır-) yapım eki olarak da kullanılmaktadır: araştır-, itiştir- gibi (Göksel ve Kerslake 2005: 156).

İşteş + edilgen: Bu dizilim kişisiz yapılar üretmektedir (Göksel ve Kerslake 2005:

156):

(46) Bu arena-da her zaman döv-üş-ül-müş-tür.

(46) tümcesi kişisizdir; çünkü tümcede herhangi bir Kılıcıya gönderimde bulunulmamaktadır.

İşteş + ettirgen + edilgen: Bu dizilim edilgen anlamında geçişsiz gövdeler

üretmektedir (Göksel ve Kerslake 2005: 156): (47) Onlar bura-da döv-üş-tür-ül-dü.

Dönüşlü + edilgen: Bu dizilim kişisiz edilgen yapılar üretmektedir; çünkü edilgen

ekinin eklendiği gövde geçişsizdir (Göksel ve Kerslake 2005: 156): (48) Bu hamam-da iyi yıka-n-ıl-ır.

Sonuç olarak Göksel ve Kerslake (2005), Türkçede edilgen yapılara eylem öbeği çerçevesinde bakmaktadırlar. Bu yüzden ağırlıkla biçimbilimsel değerlendirmeler yapılmıştır.

Türkçedeki edilgen yapıları biçimsel olarak ele alan çalışmalardan biri de Özsoy’a (1990) aittir. Özsoy (1990)’da edilgen tümceler, evrensel dilbilgisinin kuramlarından biri olan Yönetim ve Bağlama Kuramına göre incelenmektedir. Özsoy, Yönetim ve Bağlama Kuramına göre edilgen yapının, yerdeğiştirme kuramının içinde yer alan bazı yankuramların etkisi ile oluştuğunu söylemektedir. Bu yan kuramlardan biri olan durum kuramı ile eylemlerin anlamsal ilişkileri belirleyen θ-yankuramı, edilgen tümcede Nesnenin Özne konumuna yükselmesini açıklamaktadır. Özsoy, Türkçede edilgen yapıyı, (49)’daki gibi bir örnekle göstererek, Yönetim ve Bağlama Kuramı çerçevesinde açıklamaya çalışmaktadır:

(49) a. Çocuk kitab-ı okudu.

b. Kitap çocuk tarafından okundu. (49’) a. Derin Yapı

[ [ Z U ] [ [ ____ ] [ kitap oku-n] ] ] T’ Ç T AÖ EÖ

b. Yüzeysel Yapı

[ [ Z U ] [ [ kitapi ] [ ti kitap oku-n] ] ] T’ Ç T AÖ EÖ

(49’a) edilgenin D-yapısını (49’b) Y-yapısını göstermektedir. (49’a)’daki D-yapıda oku-n- eyleminin Öznesi belirtilmemiştir. Y-yapıda ise Özne konumunda kitap AÖ bulunmaktadır. Özsoy, edilgen yapıda görülen derin Nesnenin yüzey yapıda Özne olmasını Yönetim ve Bağlama Kuramının evrensel ilke ve kavramları ile şöyle açıklanabileceğini belirtmektedir: Edilgen eylem Nesnesine durum eki veremez;

ayrıca, Özne yerine bir dilbilgisel görev de vermez. Başka bir deyişle, edilgen

Belgede Türkçede edilgenlik (sayfa 62-82)