• Sonuç bulunamadı

Edilgen Biçimbirimlerin Kaynakları ve Bir Noktada Birleşimleri (ettirgen yardımcı eylem) etkendışı yardımcı eylem

Belgede Türkçede edilgenlik (sayfa 154-171)

(+edilgen ortaç) ettirgen (sonuçlayıcı) dönüşlü ad dönüşlü-ettirgen EDİLGEN Ø (eşişlevsel) dönüşlü karşıt-ettirgen dönüşlü adıl öznesizleştirme çoğul adıl genelleştirilmiş

özne yapısı (genel kişi adı)

Haspelmath Şema (7)’nin değişim uzamının genel yönünü gösterdiğini belirtmektedir. Şemanın sol tarafında sürecin başlangıcı olan sözlüksel birimler, edilgene ve en sonunda da eşişlevsel yapıya doğru hareket ederek anlamsal dilbilgiselleşme yolculuklarını tamamlamaktadırlar. Bu olgu diğer dilbilgiselleşme süreçleri gibi tam anlamıyla tek yönlü bir çizgisellik göstermektedir. Şema (7)’de göze çarpan diğer bir durum da, dört büyük yolun (ettirgen yardımcı eylem, etkendışı yardımcı eylem, dönüşlü ad ve dönüşlü adıl, çoğul adıl) tek bir noktada birleşmesidir. Özetle, bir dilbilgisel birim aşamalı olarak edilgene doğru hareket etmekte ve gittikçe de özgül özelliklerini yitirmektedir; bu yüzden farklı sözlüksel kaynaklardan gelen edilgenler ayırt edilemez hale gelmektedir. Örneğin, Şema (7)’ye bakıldığında dönüşlünün karşıt-ettirgene, yine ettirgenin dönüşlü-ettirgene dönüşerek tek bir noktada, yani edilgende birleştirleri görülmektedir. Haspelmath, farklı sözlüksel kaynakların aynı dilbilgisel işlev için bir noktada birleşmesinin dilbilgiselleşme değişimlerinin genel bir niteliği olduğunu söylemektedir (Haspelmath 1990: 54).

Biçimsel olarak dilbilgiselleşen kaynak birimler genel olarak sözdizimsel alanlarını kaybetmekte, sesbilgisel bir hale gelmekte ve sonuçta da bir eylemle birleşmektedirler. Haspelmath, anlamsal gelişmenin de, anlamsızlaştırma ya da anlamsal genelleştirme ve özgüllüğün kaybı gibi benzer dilbilgiselleşme değiştergenleri içerebildiğine dikkat çekmektedir. Bu, özellikle erken evrede açıkça görülmektedir: git-, acı çek- gibi etkendışı; ver-, koy- gibi ettirgen yardımcı eylemler; baş, öz gibi dönüşlü adlar ve insan olma gibi genel kişi adları daha da genelleşerek bir dilbilgisel yapıya dahil olmaktadırlar. Bir sonraki evrede kılgınlığın anlamsal öğe kaybı önemlidir. Kılgınlığın kaybı, diğer alanlar kadar önemli bir dilbilgiselleşme bileşenidir. Haspelmath, örneğin, İngilicedeki want ‘iste-’ eyleminin gelecekte ilk olarak kılgınlığını kaybedebileceğini; Kılıcının fiziksel gücünü belirten kiplik eylemi, may ‘-AbIl-’ gibi kılgın-olmayan Öznelere doğru genelleştirildikten sonra olasılık anlamında bir kök haline gelebileceğini ve Kılıcı adın soneklerinin Araç durumlarını ifade etmeye doğru genişleyebileceğini belirtmektedir. Haspelmath, kılgınlığın yitimi için genel eğilimin, bir benzetmeyle, KİŞİDEN NESNEYE biçiminde dahi yorumlanabileceğini söylemektedir (Haspelmath 1990: 54-55).

Haspelmath, edilgenin bütün yolların birleştiği son nokta olmayabileceğini de belirtmektedir. Edilgen birçok bağlamda kullanıla kullanıla belirtisiz tümce yapısı haline gelebilir. Öyle ki, eskil edilgenlerden gelen etken yapılar halen eski kökenlerinin izlerini taşıyabilmektedir; yani bu kökler yalınlayıcı durumundaki Düz Nesne, eski edilgen Kılıcı öbeğini sürdüren eşişlevsel durumundaki geçişli Öznedir. Haspelmath, edilgenden eşişlevsele giden bu sürecin de yine tek yönlü olduğunu vurgulamaktadır. Bunun anlamı, eşişlevselden hiçbir edilgen yapının gelişmediğidir. Bu değişimin birçok önemli yönünü, Kılıcının tümcenin merkezi kuruculuğuna kadar yükselmesi oluşturmaktadır. Kılıcı öbeği, yavaş yavaş ilerleyerek tümceyle bütünleşmeye başlayabilmekte, aşamalı bir biçimde Özne özelliklerini toplayabilmekte ve sonuçta bir Özneye dönüşebilmektedir. Eşişlevsel dillerin birçoğundaki eşişlevsel Özneler, belirtmeli dillerde yer alan yalın Özneler gibi, zorunlu olmaktadırlar. Sonuç olarak Haspelmath, dilbilgiselleşmenin son noktasının mantıksal olarak boş olduğunu ileri sürmektedir; yani kalan hiçbir anlam yoktur; eşişlevsel yapı büyük çoğunlukla belirtisiz tümce yapısıdır (Haspelmath 1990: 56).

Haspelmath, edilgenin temel işlevinin ne olduğunu da tartışmaktadır. Haspelmath, uzun bir süre edilgenin iki temel işlevi üzerinde durulduğunu belirtmektedir. Bunlar, Etkilenenin öncelenmesi ya da konulaştırılması ile Kılıcının ardıllanması olarak bilinmektedir. Haspelmath, bu iki işlevin dışında Kılıcının odaksızlaştırılması, Kılıcının ardıllanma işlevi gibi kavramlardan yola çıkılarak yapılan çalışmalar olduğunu da söylemektedir (Haspelmath 1990: 59).

Haspelmath (1990), karşılaştırmalı dilbilim yöntemiyle edilgenin ne olduğuna ilişkin sorunun yanıtlanmasının olanaksız olduğunu savlamaktadır. Bunun en önemli nedeni ise, her dilin farklı bir kökenden gelmiş olmasıdır. Farklı yapılar ve onların ortaya koyduğu edimbilimsel işlevler dilden dile farklılık göstermektedir. Dolayısıyla Haspelmath’a göre, karşılaştırmalı dilbilim çalışmaları eşzamanlı bir bakış açısıyla, kökeni farklı olan işlevlerden gelen edilgenlerin temel işlevlerini çözemeyecektir. Haspelmath (1990), örneğin, bir kaynak olarak genelleştirilmiş-öznenin başlangıçta Kılıcının ardıllanması gibi bir işleve hizmet edebilecğini, dolayısıyla bu bakış açısıyla edilgenin temel işlevinin ardıllama olduğunun söylenebileceğini belirtmekte; ama diğer kaynaklara bakıldığında ardıllama ya da önceleme gibi görüşlerin yetersiz kaldığını vurgulamaktadır.

Haspelmath, bütün kaynakların eylem üzerinde, genel olarak, eylem gövdesi tarafından belirtilen durumun etkendışı doğasına vurgu yaptığını ileri sürmektedir. Haspelmath’a göre bu, açık olarak etkendışı yardımcı eylemlerde kendini gösterse de, tüm diğer kaynaklar içinde genelleştirilebilecek bir olgudur. Dönüşlü-AÖ’lerinde ve ettirgenlerde anlamsal dilbilgiselleştirmenin önemli bölümünü kılgınlık anlamının yitimi oluşturmaktadır. Ayrıca, dönüşlü-AÖ başlangıçta Öznenin etkilenmişliğini bildirmektedir ve bir etkilenmiş Özne durumu genellikle etkendışıdır. Bu nedenle, Haspelmath’a göre, eylemsel edilgen biçimbilimin kaynakları, ardıllama ve öncülleme dışında özellikle üçüncü bir işlevi bildirmektedir: durumun

etkendışılaştırması (inactivization). Dolayısıyla edilgenleştirme etkendışılaştırmayı

ifade etmektedir (Haspelmath 1990: 59-60). Haspelmath, Kılıcının ardıllanması ve etkilenin öncellenmesi işlevlerinin etkendışılaştırmayı kendiliğinden izleyen işlevler

olduğunu belirtmektedir. Bu yüzden etkendışı edilgen eylem tarafından durum vurgulanmakta, en azından Özne konumu doğrudan belirtilmemektedir (genellikle yalın-dışı öbek olarak ifade edilmektedir). Bundan dolayı, doldurulmayan Özne konumuna, Etkilenenin öne-çekme yoluyla edilgen eylemin Öznesinin getirildiği görülmektedir. Bu tam anlamıyla etkendışı geçişsiz (=belirtmeli olmayan) bir duruma benzerlik göstermektedir. Anlamsal olarak Etkilenen bile olsa tek katılımcı, belirtmeli-olmayan, genellikle eylemin Öznesidir. Bu, Haspelmath’a göre, muhtemelen Özneli tümcelerin Öznesiz tümcelere oranla daha baskın bir eğilim göstermesindendir. Dolayısıyla Haspelmath, sezdirilen mantıksal yapının (72)’deki gibi olduğuna dikkat çekmektedir (Haspelmath 1990: 60):

(72) Durumun etkendışılaştırılması → Kılıcının ardıllanması → Etkilenenin öncelenmesi

Haspelmath, eğer konulaştırmanın edilgenin temel işlevi ve onun için bir kaynak olduğu düşünülüyorsa, edilgenin de benzer bir biçimde ortaya çıktığının düşünülmesi gerektiği savını ileri sürer. Haspelmath, konulaştırmanın edilgen yapıların kökeni olduğuna ilişkin görüşün, edilgenin neden hep eylemsel biçimbilime bağlandığını açıklayamadığını savunmaktadır. Haspelmath, konulaştırma görüşüne karşı bir diğer kanıtını ise, tümce düzeyindeki sözcük dizilişi ile edilgenin varlığı arasındaki bağıntıdan yola çıkarak vermektedir. Edilgenleştirme ÖEN dilleri için belirgindir, ama ÖNE dilleri için aynı şey söylenemez. ÖNE dilleri için konulaştırma gereksiz bir araçtır, çünkü Nesnenin konulaştırılması için sözcük dizilişine ihtiyaç yoktur. Haspelmath, bu durumda bir olasılık olarak ÖEN dillerinde edilgenliğin yüzdelik olarak oranının fazla olmasının beklenebileceğini söylemektedir. Ancak bu olasılığın tersine ÖNE dillerindeki edilgenliğin yüzdelik oranı ÖEN dillerinden fazladır. Dolayısıyla, Haspelmath, edilgenin temel işlevi olarak etkendışılaştırmanın, bütün dillerin neden etkendışı eylemlerden gelen edilgen biçimlere izin verdiğini açıklayabildiğini vurgulamaktadır (Haspelmath 1990: 61).

Haspelmath, özetle, edilgenliğe temel olarak biçimbilimsel eylem ulamı olarak bakmanın gerekliliğini, edilgen yapıların dillerde biçimbilimsel olarak eylemde kodlanmayan biçimlerinin çok az bulunduğunu ya da hiç bulunmadığını ortaya

koymaya çalışmaktadır. Haspelmath her ne kadar edilgenin artzamanlı ve biçimbilimsel görünüşlerinin üzerinde duruyorsa da, edilgenlikle ilgili çalışmaların eşzamanlı ve sözdizimsel ilkeler olmadan yapılması gerektiği gibi bir savı yoktur. Daha önceki çalışmalarda, eşzamanlı ve arzamanlı çalışmaların üzerinde yoğun bir biçimde durulduğunu; ancak kendisinin yaptığı artzamanlı ve biçimbilimsel çerçeveli son çalışmasının önceki çalışmaları tamamlayacağını düşünmektedir (Haspelmath 1990: 62).

Edilgen yapıların tarihsel süreç içerisindeki değişimine eylemsel biçimbilim ulamı ve dilbilgiselleşme süreçlerinden yola çıkarak açıklama getiren Haspelmath’ın (1990) görüşlerinden söz ettikten sonra, edilgen yapıların tarihsel süreç içerisindeki evrimiyle biyolojik evrim arasında benzerlikler olduğunu öne süren Givón’un (1990; 2006) görüşlerine de değinmek yararlı olacaktır. Haspelmath, edilgen yapıların tarihsel değişim sürecini biçimbilimsel bir dilbilgiselleşme sürecini temel alarak açıklamaya çalışırken, Givón daha çok edilgen yapılar ile işlevsel benzerlik gösteren yapılardan yola çıkarak açıklamaya çalışmaktadır; yani, eşzamanlı olarak bakıldığında edilgen ile benzer işlevler taşıyan yapıların edilgenin birer artzamanlı kaynağı olabileceğine dikkat çekmektedir. Givón’un işlevsel benzerliklerden yola çıkan açıklamaları bizim çalışmamız için de yol gösterici bazı çıkarımları taşımaktadır. Bunun nedeni, Türkçenin de eşzamanlı olarak dönüşlülük, işteşlik gibi çatılarda işlevsel benzerlikler taşımasıdır. Böylece Türkçenin tarihsel metinleri incelenirken dönüşlü ve işteş çatıların edilgene kaynaklık etmiş olabileceğine ilişkin varsayımı sınama fırsatı bulunabilecek. Aynı zamanda, Givón’la (1990; 2006) dilsel evrim ile biyolojik evrim arasında kurulan bağıntının belirtililik kayması kavramıyla olan benzerliklerini de karşılaştırma olanağı doğacaktır.

3.3.2. Givón (1990; 2006)

Givón’a (1990) göre, edilgenliğe artzamanlı bakışın iki yararı bulunmaktadır: Birincisi, edilgenliğin işlevsel görünümlerine ışık tutması; ikincisi de, eşzamanlı olarak aynı dilde ya da farklı dillerde görünen tipolojik çeşitliliği açıklayabilmesidir. Givón’a (1990) göre, artzamanlı olarak bakıldığında edilgen yapıların oluşumunda

bazı yapıların kaynak olduğu açık olarak izlenebilmektedir. Ancak Givón, bu saptamanın, işlevsel etmenlerin edilgenin biçim ve işlevi arasındaki görünümleri yönetmediği gibi bir savı içermediğini de vurgulamaktadır. Dolayısıyla işlevsel etmenler, artzamanlı değişimler aracılığıyla edilgenin biçim ve işlevi arasındaki ilişkide belirleyici rol oynamaktadır. Neredeyse değişmez bir biçimde, edilgenler, edilgenin üç temel geçişsizleştirme alt işlevlerinden (Kılıcı bastırma, Kılıcı-olmayanı öne-çekme ve eylemi durumlaştırma) birini üstlenen bir kaynak yapıdan ortaya çıkmaktadır. Diğer artzamanlı değişimlerde olduğu gibi, işlevsel benzerlik ya da işlevsel örtüşme, kısmen benzer bir yapı aracılığıyla oluşmaktadır. Kaynak yapı başlangıçta alt yapıların örtüştüğü bir eşbiçimsellik taşır. Zamanla ortaya çıkan edilgen yapı, aşamalı olarak, diğer alt-edilgen yapıları gerektirir. Givón, edilgen yapıların geldikleri geçişsizleştirme kaynaklarının işlevsel ve yapısal özelliklerinin günümüzde de taşıyabileceklerini ya da en azından bir süre boyunca taşımış olduklarını belirtmektedir. Böylesi bir sürdürme eğilimi, bu yapıların işlevsel olarak tekrar çözümlenebileceğini göstermektedir. Givón’a göre, yapısal ve işlevsel olarak karmaşık bir bileşene sahip, aşamalı bir biçimde birleşen edilgen yapıların bu gerçeği, ilk bakışta edilgen çatının işlevsel birleşimi için kanıt olarak görünmektedir (1990: 600).

Givón (2006), (1990)’dakinden çok farklı görüşler ortaya koymamaktadır. Ancak Givón bu çalışmasında, özellikle, dildeki artzamanlı değişimlerle biyolojik evrim arasındaki benzerliğe dikkat çekmektedir. Givón, işlevsel-uyum bakış açısı ile bakıldığında, biyolojik yapıların ve biyolojik sınıflandırmanın evrimsel açıdan destekleyici temelleriyle sözdizimsel tipolojinin artzamanlı destekleyici temelleri arasında çok yakın bir benzerlik olduğunu söylemektedir (Givón 2006: 1). Bu benzerlik, canlıların evrimiyle dilin evrimi arasında koşutluk olduğu varsayımına dayanmaktadır.

Givón’a göre edilgen, işlevsel olarak şöyle tanımlanabilir: Etken tümce, Kılıcının aracılığıyla radikal bir biçimde konusuzlaştırılmakta ve tümcenin Etkileneni varsayılan tek konusal üye olmaktadır. Givón böyle bir tanımlama onaylanırsa, o zaman kuramsal olarak ortaya çıkan edilgen tümcelerin karşılaştırmalı dilbilim

tipolojisinde, bu işlevi yerine getiren büyük tümce türleri için daha genel bir öncelikler listesinin olması gerektiğini; yani edilgenin işlevine eşdeğer diğer yapı ve işlevlere de bakmanın gerekli olduğunu belirtmektedir. Givón çalışmasında edilgenin oluşumuna kaynaklık eden bu listenin aşağıda sıralandığı biçimde altı büyük türü üzerinde durmaktadır (Givón 2006: 1):

(A) Sıfat-durumsal edilgen: İngilizce gibi bazı dillerde, bir edilgen tümce, halen

onlarla yapısal ve ilişkisel benzerlikler taşıyan, artzamanlı bir kaynak olarak, aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi, yüklemcil-sıfat (durumsal-sonuçlayıcı) tümcelerden gelmektedir (Givón 2006: 1-2):

(73) a. Edilgen: It was broken (by someone) b. Bitmiş-sonuçlayıcı: It has been broken c. Sıfat-durumsal: It is broken ç. Yüklemcil-sıfat: It is big

(73a-ç)’ye bakıldığında, edilgenliğin günümüz İngilizcesinde de (73b-ç)’deki yapılarla benzerlik gösterdiği anlaşılmaktadır. (73a-ç)’deki yapılarda görülen benzerlik rastlantısal değil, belirli bir tarihsel gelişime dayanmaktadır. İngilizcedeki sıfat-durumsal kökenli edilgen yapı biraz daha ayrıntılı bir biçimde ifade edilirse, temel eylemin ol- (be) ve tümleç konumunda bitmişlik-sonuçlayıcı bir sıfatın yüklem olduğu yapıdan ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Özetle, İngilizcedeki edilgen yapılar, sıfat-durumsal kaynaklı dillere bir örnektir ve günümüz İngilizcedeki edilgenlerin hala sıfat-durumsal kaynaklı yapı ve işlevlerle benzerlikler göstermesi bu tarihsel evrimin izlerini taşımaktadır.

(B) Dönüşlü Edilgen: Givón, dönüşlü yapıların, edilgen çatının en yaygın

kaynaklarından biri olduğunu vurgulamaktadır. Edilgenler arasında paylaşılan dönüşlü ve işteş yapılar, artzamanlı kaynaklar arasındaki yaygın bir paylaşımı göstermektedir. Dönüşlü-işteş ve geçişsizleştirme arasında yapısal ve işlevsel yakınlık bulunmaktadır. Givón, İspanyolcadaki se-belirticisini edilgen çatının ve diğer geçişsizleştirmelerin artzamanlı kaynağına örnek göstermektedir. İspanyolca

se- kökensel olarak Latince sui’ye kadar giden dönüşlü-işteş bir adıldır (Givón 1990: 602-3):

(74) a. Dönüşlü

Se armó de todas sus armas DÖN silahlan-/3.TL ile bütün onun (ERİL) silahlar ‘Bütün silahlarıyla kendini silahlandırdı.’

b. İşteş

Donde se combatían

Nerede/yer İŞ savaş-/BİTMEMİŞLİK/3.ÇL ‘Birbirleriyle savaştıkları yerde’

(74a-b)’de İspanyolca dönüşlü ve işteş tümcelerde kullanılan se- belirticisinin, edilgen yapılarda da kullanılması, bu yapılar arasındaki hem yapısal hem de geçişsizleştirme gibi işlevsel benzerliklerin rastlantısal olmadığını, bazı tarihsel süreçlere dayandığını göstermektedir.

İngilizce GET-edilgeninde olduğu gibi bazı dillerde, bir edilgen, artzamanlı kaynak olarak dönüşlü orta-çatı yapılarından ortaya çıkabilmekte ve günümüzde de aynı artzamanlı kökenle bir ölçüde benzerlikler taşıyabilmektedir (Givón 2006: 2):

(75) a. Ettirgen:

Mary got them to fire John ‘Mary onlara John’u kovdurttu.” b. Edilgen tümlemeli ettirgen:

Mary got John (to be) fired ‘Mary John’u kovdurttu.”

c. Dönüşlü-ettirgen (edilgen tümleme): Mary got herself fired

‘Mary kendini kovdurdu.’

ç. GET-edilgeni:

Mary got fired

‘Mary kovuldu.’

Givón, İngilizce GET-edilgeninde görüldüğü gibi, dönüşlüden türeyen edilgen tümcenin genel bir kanıyla öne-çekmeli olacağına ilişkin bir varsayım olduğunu; bu

evrensel bir eğilimden kaynaklandığını belirtmektedir (Givón 2006: 8). Özetle, Givón, dönüşlü yapı ile edilgen yapının geçişsizleştirme gibi örtüşen bir işleve sahip olduğunu; bu işlevsel örtüşmenin bir rastlantıdan çok, dönüşlünün edilgenin artzamanlı bir kaynağı olmasından kaynaklandığını ileri sürmektedir.

(C) Sıralı-eylem Ödünleyici Edilgen: Bazı dillerde edilgen, artzamanlı kaynak

olarak ödünleyici (ödünleyici) sıralı-eylem yapısından gelmekte ve halen aynı yapıyla benzerlikler taşıyabilmektedir. Bu tür bir dilbilgiselleşme sürecinde, Mandarin Çincesi, Japonca, Tay dili ya da Vietnamca gibi dillerde başlangıçta ‘acı çek-’ gibi ödünleyici sıralı bir eylemi, ödünleyici edilgenin dilbilgiselleşmiş belirticisi olmaktadır. Mandarince de olduğu gibi, bu tür bir yapı gelişerek en nihayetinde işlevsel alanı genelleşmiş bir edilgen yapıya dönüşmektedir (Givón 2006: 2):

(76) a. Ödünleyici Edilgen (daha eski) ta bei (gongsi) chezi-le s/he acı çek- (company) kov-BİT 'O, şirket tarafından kovuldu.’

(lit.: ‘S/he suffered (when) the company fired her’) b. Genelleşmiş Edilgen (daha yeni)

sheng-cheng bei jiefang-le eyalet-başkenti EDİL serbest bırak-BİT ‘Eyalet başkenti serbest bırakıldı’

(lit.: ‘the provincial capital suffered (when someone) liberated it’)

(76a) türündeki ödünleyici edilgenler, bir Özne dışı üçüncü kişi dizgesinde daha çok ödünleyici eylem biçimi olarak adlandırılmaktadır. Özne dışı üçüncü kişi dizgesindeki bir ödünleyici tümce genellikle, yapısal ve biçimsel olarak, düz (etken) ve edilgen tümceye karşıtlık oluşturmaktadır. Bu üç çatı karşıtlığı, Tablo (15)’te görüldüğü gibi, işlevsel olarak birbiriyle karşılaştırılabilir. Givón (1990), düz/etken, edilgen ve ödünleyici yapıların, daha önce sözü edilen edilgenin işlevsel üç alt alanı açısından (Kılıcının konusallığı, Etkilenenin konusallığı ve eylemin anlamsal bakış açısı) karşılaştırılabileceğini belirtmektedir (1990: 611):

Tablo 15. Düz-etken, Edilgen ve Ödünleyici Çatı Arasındaki İşlevsel Karşıtlık

Çatı Kılıcı Etkilenen Eylem

Düz/etken en konusal konusal etken

Edilgen konusal-olmayan en konusal durumsal

Ödünleyici konusal en konusal etken

Ödünleyici tümce işlevsel açıdan prototip edilgenin çekirdek özelliklerinden birini taşımaktadır: Etkilenen Kılıcıdan daha konusaldır. Ancak, ödünleyici, prototip etken çatının iki çekirdek özelliğini taşımaktadır: Kılıcı konusal olarak kalmakta, geri- itilmemektedir ve eylem sonuçlayıcı durumdan çok etkenin anlambilimsel bakış açısını yansıtmaktadır8 (Givón 1990: 611). Tablo (15)’te görülen etken, edilgen ve ödünleyici yapılar arasındaki işlevsel ayrımlar dışında Givón, etken, edilgen ve ödünleyici yapıların bazı biçim-sözdizimsel kodlamalarla da birbirlerinden ayrılabileceğini belirtmektedir. Özetle, ödünleyici yapı, her ne kadar yüklemin kodlanışı ve Kılıcının geri-itilmemesi açılarından etken yapıya benzese de, Etkilenenin Kılıcıdan daha konusal olması, ödünleyici yapıların edilgen yapılarla işlevsel bir benzerliğe sahip olduğunu göstermektedir. Givón’a göre, ödünleyici yapılarla edilgen yapılar arasındaki bu işlevsel benzerlik rastlantısal değildir. Bu işlevsel benzerliğin nedeni, ödünleyici yapının edilgen yapıya kaynaklık etmiş olmasıdır.

(Ç) EÖ-adlaşma Edilgeni: Ute gibi bazı dillerde, bir edilgen tümce artzamanlı

kaynak olarak adlaşmış eylem öbeğinden evrilmekte ve günümüzde de artzamanlı yapıyla (EÖ-adlaşma) bazı biçimsel ve işlevsel benzerliklerini korumaktadır (Givón 2006: 2-3). Ute dilindeki, kişisiz edilgen son eki olan –ta, ortaç-adılsıl son ekle aynıdır. Her ikisi de tarihsel olarak ‘ol-’ (be) eyleminden ortaya çıkmıştır. Givón, karşılaştırma için aşağıdaki örneği vermektedir (Givón 1990: 609-10):

(77) a. Edilgen:

múusa-chi paxá-ta-pga kedi-NES öldür-EDİL-REM ‘Kedi öldürüldü.’

b. Eylem-öbeği adlaşma:

múusa-paxá-ta ka-‘áy-wa-t ‘ura-‘ay kedi-öldür-YAL OLUM-iyi-OLUM-YAL be-IMM ‘Kedi-öldürme kötüdür.’

(77b)’de, kedi öldürme eylemi, kedi-öldürme (‘múusa-paxá-ta’) biçiminde –ta eki kullanılarak adlaştırılmıştır. (77a)’daki edilgen tümcede de (77b)’ye benzer bir yapı kullanılmıştır; çünkü (77b)’deki EÖ-adlaşma yapısı (77a)’daki edilgen yapıya kaynaklık etmiştir. (77a) ile (77b), sadece biçimsel açıdan değil, işlevsel açıdan da benzer bir özellik sergilemektedir; çünkü, her iki yapı da Kılıcısız olarak oluşturulmuştur. Sonuç olarak, Ute dilinden verilen (77a) tümcesinden anlaşıldığı gibi, bazı dillerde, edilgen olarak kullanılan aynı biçimbilim adlaştırma ya da ortaç tümcesi olarak da kullanılmaktadır. Bunun nedeni ise EÖ-adlaştırma yapılarının, edilgeninin artzamanlı bir kaynağı olmasıdır.

(D) Sola-kaydırma ile birlikte kişisiz özne edilgeni: Kimbundu gibi bazı dillerde bir

edilgen yapı, kişisiz Özne yapıları ve Sola-kaydırma yapılarının karışımı olan artzamanlı kaynaktan evrimleşip ortaya çıkmakta ve halen bu yapılarla işlevsel benzerlikler taşımaktadır (Givón 2006: 3):

(78) a. Edilgen:

Nzua a-mu-mono kwa meme Nzua onlar-onu-gördü tarafından beni ‘Nzua benim tarafımdan görüldü.’ (lit.: ‘Nzua, they saw him by me’) b. Tam-AÖ özne ile sola-kaydırma:

Nzua, aana a-mu-mono Nzua çocuklar onlar-onu-gördü ‘Nzua, çocuklar onu gördü.’ c. Adılsıl özne ile sola-kaydırma:

Nzua, a-mu-mono

Nzua onlar-onu-gördü

(i) Artgönderimsel etken: ‘Nzua, onlar gördü onu.’ (artgönderimsel/etken) (ii) Kişisiz edilgen: ‘Nzua, o görüldü.’ (kişisiz/edilgen)

ç. Artgönderimsel ya da kişisiz özne: a-mono Nzua

onlar-gördü Nzua

(i) ‘Onlar Nzua’yı gördüler.’ (artgönderimsel) (ii) ‘Nzua görüldü.’ (kişisiz)

(78a-ç) tümcelerinin hepsinde benzer bir biçimde kişisiz Özne yapısı (‘a-mu-’) kullanılmıştır. (78b-c)’de hem sola-kaydırma işlemi yapılmış hem de kişisiz Özne yapısı kullanılmıştır; ancak, (78b)’de (78c)’deki adılsıldan farklı olarak tam-AÖ kullanılmıştır. Yine (78b-c)’deki sola-kaydırma yapıları, hemen hemen (78a)’daki tipik bir edilgen gibi, konulaşmış bir Etkilenene sahiptirler. Bunun yanında, (78a)’da yalın-dışı Kılıcı belirticisi (‘kwa’), edilgen tümcenin sonunda kullanılarak, (78ç)’deki gibi, kişisiz Özne yapılarından ayırt edilmektedir (Givón 1990: 606; Givón 2006: 4). Sonuç olarak, Givón’a göre, (78a)’daki edilgenin (78b-ç)’deki yapılara olan benzerliği rastlantısal değildir; çünkü, sola-kaydırma işlemi ve kişisiz Özne yapıları Kimbundu gibi dillerde, edilgenin artzamanlı kaynakları içerisinde yer almaktadır.

(E) Boş-artgönderim edilgeni: Son olarak, birçok dilde edilgen tümce, gönderimsel

ve artgönderimsel Kılıcıya sahip yüksek-konusal etken tümceden evrimleşmektedir;

Belgede Türkçede edilgenlik (sayfa 154-171)