• Sonuç bulunamadı

TÜRKÇÜ YAYINLARLA ĠLGĠLĠ GENEL BĠR DEGERLENDĠRME

CUMHURĠYET DÖNEMĠ TÜRKÇÜLÜK OLAYLARININ KISACA DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

B) TÜRKÇÜ YAYINLARLA ĠLGĠLĠ GENEL BĠR DEGERLENDĠRME

Yayınlar, özellikle süreli yayınlar, genel bir düĢünce etrafında toplanılarak bilği ve görüĢleri kitaplara nazaran daha toplu ve özet Ģeklinde veren kaynakladır. Be nedenle bilgi ve araĢtırma çevreleri bu gibi yayınlara diğer kaynaklardan daha çok ilgi gösterirler.

Bu tür düĢünce dergilerinin diğer bir kolu da Türkçü yayınlar diye bahsettiğimiz ülkü dergileridir. Ülkesine bağlı insanların ülkü ve dünya görüĢleri doğrultusunda bilgileri, görüĢleri, düĢünceleri daha iyi öğrenmek ve geliĢen olayları takip edebilmek için bu tür dergi ve yayınlara her zaman ihtiyaç duymuĢlardır. Bu tür dergilerle, fikirleri çerçevesinde ülkede geliĢen olayları özümsemiĢler, olaylara bakıĢ açısı oluĢturarak, bilgi ve düĢüncelerini geliĢtirme amacında olmuĢlardır.

Bir düĢünce ve fikir sistemi olan Türkçülük de, sistem ve geliĢimini hızlandırmak ve geniĢ mecralara ulaĢabilmek amacıyla, gerek dernek çatısı altında teĢkilatlı olarak gerekse kaynakları kiĢilere dayanan menfi çalıĢmalarla süreli yayın giriĢimlerinde bulunulmuĢtur. Tabiî ki bu tür yayınlar sadece Türk ülküsü çevresinde toplananlar tarafından sadece Türkiye topraklarıyla sınırlı kalmamıĢtır. Diğer Türk topraklarında ve hatta Afrika ve Amerika kıtalarında da bu Ģekilde Türkçü mecmua ve dergi çalıĢmaları yapılmıĢtır.

Türkçülük fikri etrafında toplanan ve bu fikri yaymaya çalıĢan bu dergiler genel olarak, uzun ömürlü olamamıĢlardır. Bunun sebepleri:

I. KiĢisel çabalarla oluĢturulan bu dergilerin maddi bütçelerinin genellikle kiĢiler arasında toplanan az miktarlarla oluĢturuluyor olması,

58

II. Profesyonel bir kadro tarafından oluĢturulmaması ve genellikle gerek basım aĢamasında ve gerekse okurlarına ulaĢtırılması esnasında amatör bir ekibin kontrolünde olması,

III. KiĢisel çaba ve gayretlerle oluĢturulan bu dergilerin genellikle elveriĢsiz basım evlerinde vücuda getirilerek, kullanılan kâğıtlar ve dizin açısından kaliteli Ģekilde oluĢturulamaması,

IV. O günün Ģartlarında haberleĢme ve bu Ģekilde yayın yapan dergilerin reklam alanlarının dar olmasından kaynaklanan ve gerekse basımdan sonra dağıtım aĢamasında imkânların yetersiz kalmasından kaynaklanan okuyucuya ulaĢamama sorunları,

V. Dönem itibariyle, bu tür yayınların mülki amirler tarafından bakanlar kurulu kararına baĢvurmadan dahi kiĢisel istekleri doğrultusunda kapatılabiliyor olmaları,

VI. OluĢturulan Türkçü dergilerin içerik ve muhteva yönünden, dönemin devlet politikasına uygun olmamasından kaynaklanan baskıların uygulanması, olarak diyebiliriz.62

Türkçülük fikrine 1930 ve 1940 yılları arasında bakacak olursak, bu dönem Türkçülüğünün geçmiĢ dönemlere nazaran daha kapsamlı ve cesurca savunulduğunu görmekteyiz. GeçmiĢte Osmanlıcılık ve Ġslamcılık fikirlerine karĢı bir grup ve teĢkilatlanıĢ Ģeklinde savunulan Türkçülük, bu dönem itibariyle devletin resmi ideolojisine karĢılık savunulmuĢtur. Devletin resmi ideolojisi olan Türkiye Türkçülüğü ile Türkçülerin savundukları Türk ırkının üstünlüğünü ve Türklerin birleĢmeleri fikirleri çatıĢan konular olmuĢtur. 1930 ve 1940 yılları arasında bu fikirlerin oluĢmasında ve geliĢmesinde Türkçü dergiler ve etrafında toplanan kadrolar

62 Necmeddin Sefercioğlu, Türkçü Dergiler, Türk Ocakları Ankara ġubesi Yayınları: 27, Ankara, 2008, s. 1–6

59 etkili olmuĢlardır. 63

Tabiî ki bu Türkçü kadrolarda aralarında çeĢitli ayrılıklara sahiptirler. Tabiî ki bu ayrılıklar gruplara bölünmüĢ ve bu gruplarda, fikir ve görüĢlerini savunmak ve haklılıklarını ispat amacıyla çeĢitli dergiler etrafında toplanmıĢlardır. Bu gruplaĢmalar Ģu Ģekildedir:

a. Bu tür gruplaĢmaların ilk baĢlatanı, hayatı boyunca bir Türk birliğine inanmıĢ ve bu uğurda yorulamadan fikirleriyle kavgasını vermiĢ olan Zeki Velidi Togan olmuĢtur. Bağımsız bir Türkistan için çeĢitli çalıĢmalar ve giriĢimlerde bulunmuĢtur. Togan, Orta Asya ve Volga Havzasını kapsayan bir Doğu Devleti kurulması düĢüncesindedir. Bağımsız bu devletin merkezinin de Türkistan olması gerektiğini ve buna karĢılık Sovyet politikaları karĢısında uyanık durmanın gerekliliğini eserlerinde vurgulamıĢtır.64

Çoğu ilmi karakterde çok çeĢitli Türk birliği ve Türkçülükle alakalı eserler sunmasının yanında Türkistan Milliyetçi Komitesi adında dernekte kurmuĢ ve bununla Türkiye ve Türkistan halklarının desteğini toplamıĢtır.

b. Ġkinci olarak diğer bir grupta Hüseyin Nihal Atsız ve etrafında toplananlar tarafından oluĢturulmuĢtur. Atsız tarafından çıkarılan Atsız Mecmua65

ve Orkun daha sonra Orhun dergileriyle fikir, siyaset, tarih ve edebiyat alanlarında Türkçülük fikirlerinde bakıĢ açılarına yeni bir boyut katılmıĢtır. Atsız mecmua toplam 17 sayı çıkmıĢtır. Ġlk sayısı 15 Mayıs 1931 tarihinde çıkmıĢ olan derginin kapağında, “Aylık fikir mecmuası“, “Bütün Türkler Bir Ordu“,

63

“Nejdet Sançar’ın Sorgusundan, Orkun, Sayı 3–4, Nisan Mayıs 1962, s. 24–26

64 Mithat Atabay, II. Dünya SavaĢı Sırasında Türkiye’de Milliyetçilik Akımları, Kaynak Yayınları, Ġstanbul 2005, s.253

65

Hüseyin Nihal Atsız, Atsız Mecmua‟nın ilk sayısında derginin izleyeceği yolu ve amacını Ģu Ģekilde açıklamıĢtır:

“Türk tarihi son zamanlarda öksüz ve mütehassir kaldığı bir Türk dâhisine kavuştu ve onu ölmez bir şaheser olarak sinesine aldı. Türk’ün tunç iradesini temsil eden bir deha doğdu… Anadolu asırlardır refah yüzü görmeyen bir harabedir. Bu harabelerde sefalete eş, hastalıklara kardeş olan ve en iptidai şartlar ve vasıtalar içinde yaşayan köylüdür… işte bu mecmua halkın arasına girecek onun ızdırabına ve sefaletine katışarak, köylümüzü ve köylerimizi kurtarmaya ve yükseltmeye çalışacak gençlerin mecmuası olacaktır. Turanlılıktan Anadoluculuğa ve Marksizm’den Faşizme kadar hangi ictimai akideye temayül edersek edelim, üzerinde çalışacak bir saha vardır: Anadolu! Hüseyin Nihal Atsız, “Bir KuĢ BakıĢı, Atsız Mecmua“, sayı:1 15 Mayıs 1931, s. 3

60

“Fert Ölür Millet YaĢar“ Ģeklinde veciz sözler yer alır.66

Atsız ve etrafında toplananlar tarafında çıkarılan bu dergilerle herkese ismini duyurmuĢ olan Atsız, kendisini, Irkçı, Türkçü, Turancı olarak nitelemiĢtir. Nitekim Atsız‟da hükümetin Türkçülük politikalarına sert eleĢtirilerde bulunmuĢ ve Orkun dergisinde yayınladığı iki açık mektupla 3 Mayıs Türkçülük olaylarının baĢlamasına sebep olmuĢtur. Bu olaylar sonucunda diğer Türkçüler gibi Atsız‟da yargılanmıĢ ve beraat etmiĢtir.

c. Üçüncü olarak diğer bir grupsa Dr. Rıza Nur grubu olmuĢtur. Bu grup ve Dr. Rıza Nur yurt dıĢında birçok Türkçü yayın faaliyetlerinde bulunmuĢlar ve fikirlerini savunmuĢlardır. Tanrıdağ Dergisi etrafında toplanmıĢlardır. Katı Türkçülüğü savunan Dr. Rıza Nur KurtuluĢ SavaĢı zamanlarında Mustafa Kemal‟in yanında yer almıĢtır. Türkçü bir partinin kurulması fikri ve hayali içerisinde de bulunan Rıza Nurun ölümünden sonra grup arkadaĢları Atsız yanında yer almıĢlardır.

d. Dördüncü grupsa Reha Oğuz Türkkan grubudur. Gizli bir Ģekilde teĢkilatlanma dahi yapmıĢ olan Türkkan, Türk birliği ve Türkçülük konularında diğer gruplardan daha fanatik oldukları göze çarpar.67

“Ergenekon“68, “Bozkurt“, “Gökbörü“ adlı çıkardıkları dergilerle Türkçülük yazın ve fikir hayatına çok maksatlı katkıları olmuĢtur. Ayrıca Türkkan, komünizm fikrine karĢı çıktığı risalelerde oluĢturarak adından söz ettirmiĢtir.

66

Atabay, age, s. 241

67 Reha Oğuz Türkkanın fanatik tavrı “Bozkurtçunun Amentüsü“ adlı yazısında daha iyi Ģekilde görmekteyiz: “ Biz kimiz? Biz Bozkurtçularız. Ġdeolojimiz nedir? Bozkurt‟un Türkçülüğü.

Bozkurtçular neye inanır? Türk ırkının ve Türk milletinin, her ırktan ve her milletten üstün olduğuna! Bu üstünlüğün kaynağı nedir bizce? Türk kanıdır!... Bozkurtçular Pan- Türkistmidir? Evet!.. SavaĢ mı? Evet! Gerektiği anda savaĢ! SavaĢ, büyük ve kutlu tabiat kanunudur. Biz savaĢçıların

torunlarıyız… Reha Oğuz Türkkan, “Bozkurtçunun Amentüsü“, Bozkurt, Sayı: 13 5 Mart 1942, s. 5 68 Reha Oğuz Türkkan, Ergenekon‟un Birinci sayısında amacını Ģu Ģekilde tanımlamaktadır:

“Her Ģeyin üstünde Türk Irkı!.. Eğer kendi benliğine dönerler, taklidi bırakırlarsa, eğer soylarının kudretine inanırlar, ırklarını çığlınca severlerse, eğer her Ģeylerini ırkların üstünlüğü uğruna feda ederlerse, tuttuğum ülkü hemen hakikat olacak ve her Türk, saadetin en eĢsizini tadacak!.. iĢte ben, “Her ġeyin Üstünde Türk Irkı“ ülküsünün olması için ölünceye kadar savaĢacağım…! Reha Oğuz Türkkan, “Yeni Ergenekon Destanı“, Ergenekon, Sayı: 1, 10 Ġkinci TeĢrin 1938, s. 2

61

e. BeĢinci fakat son grup olarak sayabileceklerimiz ise “Çınaraltı“ dergisi etrafında toplananlardır. Diğerlerine nazaran kültürel Türkçülüğü savunmuĢlar ve Ziya Gökalp‟in takipçileri niteliğini taĢımıĢlardır.69

Bu dönemde sözünü etmiĢ olduğumuz süreli yayınlar da ilk göze görünen Türkçülüğü, Türk milliyetçiliğini, ırkçılığı yeniden tanımlama ve anlatma çabasıdır.70

Bu yazın çalıĢmalarının asıl hedefi ve bu dönem fikriyatı Türkçülüğü, Türk milliyetçiliğinin yeni adı olarak kabul etmektedir.71

Tabiî ki Türkçülüğün ilk fikircisi olan ziya Gökalp‟e yönelik yazılar yazılmakta olsa da genel olarak Gökalp‟in Irkçı-Turancı yönü ön plana çıkarılmaktadır. Buna bağlı olarak Orta Asya Türklüğüyle yakın münasebetlerde bulunularak ırksal bir bağın varlığı nedeniyle ispatlar arama yoluna gidilmiĢtir.72

Dr. Rıza Nur‟un ölümünden sonra bu gibi Türkçü yayınlar arasında çeĢitli çekiĢmeler ve tartıĢmalar meydana gelmiĢtir. Tabii ki bu çekiĢmeler ve kavgalar sonucunda Türkçü-Irkçı yayınlar biraz zayıflamıĢ ve amaçlarının dıĢına çıkmıĢtır. Özellikle Hüseyin Nihal Atsız ve Reha Oğuz Türkkan arasında gerçekleĢen bu tartıĢmalar genellikle “Çınaraltı“, “Bozkurt“, “Gökbörü“ dergileri vasıtasıyla yapılmıĢtır. Yani bu dergilerde çıkan yazılar ve ithamlar bu çekiĢmenin boyutunu gösterir derecededir. Aslı liderlik çekiĢmesi olan bu tartıĢmalar, her iki tarafında kendilerini daha Türkçü ve Irkçı olarak nitelemeleridir.73

Süreli yayınlarda ifade edilen bu gibi düĢünceler tabiî ki karĢıt görüĢte olanların dikkatini çekecek ve yazın yoluyla karĢılık vermiĢlerdir. Bu dönemde genel

69 Ayın, age, s. 199–202

70 AyĢe Azman, Nalan Yetim, agb., s.394

71 Nihal Atsız, “Türkçülük“, Orhun, Sayı: 10, 1943, s.1 72

Reha Oğuz Türkkan, “Türkçülük Deyince Ne Anlarız? Tarif ve Prensipler“, Bozkurt, Sayı: 4, 1940, (sayfa no yok)

73 Atabay, age, s.262–263 ayrıca bu çekiĢmeler için bkz: H. Nihal Atsız, Hesap Böyle Verilir, Ġstanbul 1943, Reha Oğuz Türkkan, “Dost Ġtirazına Cevaplar“, Gökbörü, Sayı: 2, 24 Ġkinci TeĢrin 1942, s. 1 Reha Oğuz Türkkan, “Kuyruk Acısı“, Bozkurtçu Yayın, Ġstanbul 1943,

62

olarak bu gibi yazılara karĢı geliĢtirilen eleĢtiriler, milletlerin Irkçılığın bir etkisinin olmadığı ve Irkçı düĢüncenin Alman taklidi bir fikir olduğu Ģeklindedir. 74

Fakat sonuç olarak bakacak olursak genel manada çeĢitli dergiler etrafında toplanan bu gruplar, bütün güçleriyle Türk Birliği fikrini savunmuĢlar ve ortak düĢman olarak da Rusya ve Rusya üzerinden gelen Komünizm fikrini Türk milleti üzerinde tehlike olarak görmüĢlerdir. 75

74 AyĢe Azman, Nalan Yetim, agb., s. 396 Bu gibi tenkitlere genellikle Reha Oğuz Türkkan tarafından cevap verilmiĢ ve genellikle Bozkurt ve Gök-Börü gibi dergiler kullanılmıĢtır.

75

63 C ) 3 MAYIS 1944 OLAYLARI:

Türklük Ģuuru ile kurulmuĢ olan Türkiye Cumhuriyeti içerisinde yaĢayan Türk toplumu ilk 25 yılda milliyetçiliği din ile birlikte benimsedi. Materyalist milliyetçilik ise az bir aydın grup tarafından benimsenilmiĢ ve kültürel çerçevede savunulmuĢtur. Ayrıca 1930-1940 yıllarına kadar, Türk milliyetçiliği M. Kemal Atatürk‟ün savunduğu ve Türk toplumuna benimsettiği Ģekilde Kemalist bir çizgide ilerlemiĢtir. Fakat bu dönem tek parti yönetimiyle sınırlandırılmıĢ olmakla beraber resmi milliyetçilik dıĢında o günlerde ülke topraklarında geliĢen Pantürkist eğilimli muhalif unsurlar devlet tarafından takip ve tahrip edilmiĢtir.

Bu geliĢen baskılı olaylar, dünyada patlak veren II. Dünya SavaĢı bloklaĢmasında Türkiye Cumhuriyetinin stratejik konumundan faydalanmak ve saflarına çekmek için giriĢtikleri iç ve dıĢ siyasete müdahale etme çabalarından ve baskılarından baĢka bir Ģey değildir. Almanya‟nın Türkiye Büyükelçisi Von Popen‟in propagandaları ise hükümetin ilk önceleri Pantürkist yayınların varlığına ses etmediği görülmektedir. Ayrıca savaĢ öncesi Türkiye-Almanya arasında imza edilen Saldırmazlık Paktı bu ses etmeyiĢin diğer bir sebebidir. 76

1941 yılında Almanya‟nın Rusya‟ya saldırmasıyla, dünya üzerindeki bu oluĢuma Türklerin bakıĢ açıĢı olumlu bir hal almaya baĢlamıĢtı. Çünkü: Rusya Türkler için yıllar boyunca güneye, sıcak denizlere inmek için çabalamıĢlardı. Bu iniĢin önünde Türkiye bir set görünümündeydi. Bu nedenle Ruslar ve Türkler tarihi bir düĢmanlığa sahiptiler. Almanlar, Rusya‟ya saldırmakla, Türk toplumunun bir bölümünün desteğini ve sempatisini kazandılar.77

Kiev, Odesa, Rastow gibi Rus Ģehirlerinin zapt edilmesi Türkiye topraklarındaki Türkçü kesimi ümitlendirmiĢti. Türk hükümeti de bu durumdan faydalanmak amacıyla gerek Türkçü faaliyetlere gerekse Alman taraftarı yayınlara müsamaha göstermiĢtir.

7676 AyĢe Azman, Nalan Yetim, 1940’lı Yıllarda Türk Milliyetçiliğinin Farklı Görünümü, Tarih ve Milliyetçilik, I. Ulusal Tarih Kongresi, Bildirileri, Mersin Ünv. Fen Edb. Fak., 30 Nisan-2 Mayıs 1997 s. 397

77

64

Bu dönem siyasi iliĢkilerine bakıldığı zaman savaĢ boyunca Türkiye müttefikleri tarafından saflarına çekilmek için çalıĢmalarda bulunulmuĢtur. Fakat Türk Hükümeti buna direnmiĢtir.78

Ancak Almanya ve Türkiye arasında 1941 yılında Saldırmazlık Paktı imzalandığını görmekteyiz. ĠĢte gerek Almanların savaĢta galip durumda olmaları gerekse imzalanan bu pakt gereği, hükümet Pan-Türkçü fikir ve yayınlara pek ses çıkarmadığı görülmektedir.79

Ayrıca, Türk hükümeti hükümet programını dahi bu geliĢmelere göre ayarlamıĢtı. O dönemin baĢbakanı olan ġükrü Saraçoğlu hükümet programını mecliste okurken “Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türk kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir.“80

demiĢtir. Bu sözden de anlaĢılacağı üzere, savaĢ döneminde devletin politika olarak Türkçülüğe sarıldığını anlamamız bakımından önemlidir. Saraçoğlu‟nun bu sözünü Alparslan TürkeĢ o dönem devlet politikasının ve bu sözün o zaman Almanya‟sının savaĢta Rusya‟ya karĢı üstün olmasına bağlamaktadır.81

TürkeĢ bununla hükümetin cumhuriyet döneminde bu politikayla ırk üzerine düĢünceleri ve Türkçülüğü nasıl kullandığını ortaya koymuĢtur.

Bu durum bu Ģekilde devam ederken, Almanya‟nın Rusya karĢısında inisiyatifi kaybetmesi ve bozguna uğramasıyla, doğal olarak bütün dengeler değiĢmiĢti. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti her ne kadar o güne değin ülke topraklarında Türkçülüğü ve milliyetçi kesimleri desteklemesi ve çeĢitli Türkçü yayınlara müsamaha göstermiĢ olsa da, Rusya‟nın savaĢta üstünlüğe ele geçirmesiyle bunun böyle olmadığı anlaĢılmıĢtır. Türkiye etrafında cereyan eden bu savaĢta dengelerin değiĢmesiyle hükümet olarak da yeni bir politika geliĢtirme zorunlu hale

78 Türkiye‟nin savaĢa girmemek için izlediği politikalar için Ģu kaynaklara bakılabilir: Kemal Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Ġstanbul Matbaası, Ġstanbul 1967; Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914–1980, Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1992, Selim Derinğil, Denge Oyunu: Ġkinci Dünya SavaĢında Türkiye’nin DıĢ Politikası, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġstanbul 1994, Cemil Koçak, Türkiye’de Milli ġef Dönemi (1938–1945), Yurt Yayınları, Ankara, 1986 79 AyĢe Azman, Nalan Yetim, agb., s. 397

80

CHP Genel Sekreterliği, CHP Genel BaĢkan Vekili BaĢvekil ġükrü Saraçoğlu’nun Hükümetin Ġç ve DıĢ Politikasını Ġzah Eden 5 Ağustos 1942 Tarihli Beyannamesi, Ulusal Matbaa, Ankara 1942, s. 11 ayrıca bkz. TBMMZC, d. 6. C.26. 77. Ġnikat, 5.8.1942.

81

65

gelmiĢtir. Rusya‟nın toprak bütünlüğü olarak parçalanmasını ve ülke içerisinde çeĢitli baskı ve zulümler gören Türk topluluklarının refahını bekleyen Türk hükümeti, Rusya hükümetini memnun edecek Ģekilde bir Türkçülük karĢıtı politika geliĢtirmekte bulmuĢtur. Daha önceleri Sovyet aleyhtarlığına karĢı Türkçülük faaliyetlerini destekleyen politikalar tam tersi bir istikamet alarak Türkçü Turancı kesimi ikinci plana itmiĢ ve Rusya‟nın üstünlüğü sebebiyle solcu kesime yanaĢmıĢtır ve solcu faaliyetlere göz yumulmuĢtur.82

Rusların üstün duruma geçmesiyle Türkiye Cumhuriyetinin yeni dünya iliĢkilerinde alacağı rol de belli olmuĢtu. Bu dönemde milletler cemiyetine üye olmak amacıyla Alman‟ya ya savaĢ ilan edilmiĢtir. Almanya‟ya ilan edilen savaĢla ülke içerisindeki siyasi üstünlükte değiĢmek zorunda olacağı için Türkçüler ülke siyasetinden tavsiye edilmiĢtir.83

Dengeler itibariyle hükümetin bu tutumu yani sol faaliyetlere müsamaha göstermesi ve desteklemesi, özellikle milli eğitimi hemen etkilemiĢtir. Bu etkileyiĢin bu kadar hızlı olması tabiî ki o dönem Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda solcuların çok sevdiği ve solcu olarak bilinen Hasan Ali Yücel‟in oturmasıdır. Dönem itibariyle hükümetin desteğini de almıĢ olan bu komünist ve solcular, üniversitelere, okullara ve önemli çeĢitli makamlara geçtiler. O güne kadar hızlı bir Ģekilde geliĢen Türkçü zümreler bu durumdan hayli rahatsızlık duydular.84

Ayrıca Sovyet Rusya‟nın bu dönemde Almanlara karĢı üstünlüğü ele geçirmesi dönemin CumhurbaĢkanı Ġsmet Ġnönü‟yü Türkiye‟nin de iĢgal edilmesi korkusuyla Sovyet yanlılarının faaliyetlerine göz yummuĢ ve bu dönemde komünist faaliyetler baĢlamıĢtır. Türkiye Gizli Komünist Partisi‟nin faaliyetlerinin artması ve ayrıca Faris Erkman tarafından hazırlanan “En Büyük Tehlike“85

adlı,

82 Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi Alparslan TürkeĢ Eğitim Akademisi, TeĢkilat Ġçi Eğitim Seminerleri ( Tebliğler- Konferanslar ), Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı

Yayınları: 1, Ankara 2001, s. 328 83 AyĢe Azman, Nalân Yetim, agb., 398 84 TürkeĢ, age, s. 25

85 Kitap yasaklandıktan sonra yargılanan ve ağır hapse mahkûm edilen Faris Erakman, cezasını çekerken hapishanede vefat etmiĢtir. Bkz: Sabiha Sertel, Roman Gibi, Cem Yayınevi, Ġstanbul 1978

66

milliyetçiliğe, dıĢ Türklere ve milliyetçilere pervasız ve gaddarca saldıran ve çok sayıda bastırılarak ülke toprakları üzerinde dağıtılmıĢ olan bu broĢür komünist yayınlar arasında önemli bir yere sahiptir. 1939 yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi‟nde açılan felsefe kürsüsüne Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes gibi belirli fikri yapıda kimselerin alınması, milliyetçi mecmualara karĢı alınacak tedbirler için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından raporlar hazırlanması, komünist ve sosyalist neĢriyat olan “Yurt ve Dünya“ ve “Adımlar“ adlı yayın organlarına bizzat Milli Eğitim tarafından abone olunması, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel zamanında basılan 496 klasik eserin 63‟ünün Rus eserlerinden oluĢması, dönemin komünist faaliyetleri arasındadır.86

Bu komünist faaliyetlerin resmi çevrelerden tepki görmemesi ve tam tersi Ģeklinde çeĢitli makamlarca desteklenmesi, komünizmi Türklük ve Türkçülük karĢısında en büyük tehlike olarak gören aydın zümresini aĢırı derecede rahatsız edecektir. Hüseyin Nihal Atsız 1930 lu yılların baĢlarından itibaren Türkçü yayın ve söylevleriyle Türkçülük camiasında tanınmıĢ milliyetçi-cemiyetçi87

Ģair ve yazardır. Hüseyin Nihal Atsız sol faaliyetlerin rahatça ilerlemesine ülke genelini sarmakta olan komünizm etkisine en büyük öfke duyan88

Türkçülerin baĢında gelmekteydi.

s. 246–248 Faris Erakman tarafından yazılan “En Büyük Tehlike“ adlı bu broĢür ile II. Dünya SavaĢına aynı safta savaĢa girmesini isteyen ve bununla Sovyetler boyunduruğunda bulunan Türkleri kurtarma amacında olan ve Türkleri bir çatı altında toplamak fikri propagandasını yapan Türkçülerin en büyük tehlike olduklarını dile getirmiĢtir. Nihal Atsız, Orhan Seyfi Orhon, Ziya Ortaç, Reha Oğuz Türkkan ve bunun gibi birkaç Türkçüyü ve dergiyi hedef alan Erakman bu kiĢi ve dergileri Irkçı-Turancı amaçlar beslemek ve Nazi Almanya‟sıyla iĢbirliği yapmakla suçlamıĢtır. Faris Erakman, En Büyük Tehlike, Ak Gün matbaası, Ġstanbul 1943, 33 sayfa bu kitapçık yayınlandıktan sonra tabii ki Atsız ve arkadaĢlarıda karĢı suçlamaya geçmiĢ ve komünist olan yazar ve gazetecileri liste halinde yayınlamıĢlardır. Tan ve Tasfir-i Efkar gazeteleride bu düelloya katılmıĢlardır. Tan gazetesi Faris Erakmanın yanında yer alırken Tasfir-i efkar gazetesinden Peyami Safa “En Büyük Tehlike“ adlı bildiriyi kınamıĢtır. Ayrıca Ġzmir milletvekili Mahmut Esat Bozkurt da Yeni Sabah gazetesine Türkçüleri destekleyen bir demeç vermiĢtir. (Yeni Sabah, 9 Temmuz 1943) Bkz. Günay Göksu Özdoğan, “Turandan bozkurt’a Tek Parti Döneminde Türkçülük (1931–1946), Ġstanbul 2006, s. 98–99–100

86 Günay Göksu Özdoğan, “Turandan bozkurt’a Tek Parti Döneminde Türkçülük (1931–1946),