• Sonuç bulunamadı

ORHUN DERGĠSĠ ve SĠYASĠ AKIMLAR

168 A) MĠLLĠLĠK

Millet aynı dili konuĢan aynı örf adetleri benimsemiĢ ve ayrıca aynı dini inanıĢlar içerisinde bulunan topluluklardır.1

ġükrü Elçin de aynı Ģekilde milleti, “… MüĢterek tarih içinde dil, din, ahlak, terbiye, estetik yani sanat anlayıĢı ile aynı ülkü uğrunda birleĢmiĢ müstakil yaĢama iradesine sahip topluluktur.” Ģeklinde açıklamıĢtır.2

Milletlerin kiĢiliği, düĢünce yapıları, milli kültürü temsil eden değerlerden ve bu değerlerin uyumlu olarak bütünlük sağlamasıyla ortaya çıkar.3

Millet olmuĢ her toplumun, varlığa, eĢyaya, dünyaya bakıĢ açıları her zaman farklılık göstermiĢtir.4

Bu açıdan da Milliyetçilik, milletlere göre farklı tezahür etmiĢtir. Mesela Alman milliyetçiliği ırk unsuruna dayanırken, Fransız milliyetçilik anlayıĢı dil ve kültür unsuruna dayanmıĢtır. Ġngiliz milliyetçilik anlayıĢı ise ekonomik yönden geniĢleme hırsları sebebiyle ortaya çıkmıĢtır.5

Türklerde ise ilk önceleri Türkçülük fikri Ģeklinde tezahür etmiĢ ve daha sonra Türk düĢünce hayatında milliyetçilik milli ruhu Ģahlandıran mefkûre yani ülkü olarak yaĢanılmıĢtır.6

Bu yüzden Orhun dergisinde Türk milleti yani millilik yoğun olarak iĢlenmiĢtir.

“Milli Pragmatizm“ baĢlıklı, Suut Kemal adıyla yazılan yazıda, felsefi görüĢler olarak da Türk milletinin bünyesine uyacak derecede fikirlerin felsefi hayatımızda hüküm sürmesi gerekliliği aranmaktadır. Özellikle Pragmatizm anlayıĢının insanlık âleminde kabul görmesi üzerinde duran yazar bu anlayıĢın tam manasıyla Amerika da kabulüyle insanları, insanlık duygularından yoksun bir Ģekilde maddi bir toplum haline getirdiğini belirtir. Faydacılık yani; hayatta yarayan faydalı(doğru), yaramayan ise hata(yanlıĢ) manasına gelen Pragmatizm felsefi anlayıĢının çürüklüğünü Ģu Ģekilde ortaya koyar: “Her ferdi serbest bir kararla fikre,

1 Sadri Maksudi Arsal, Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları, Ötüken Yayınevi, 1972, s. 59 2ġükrü Elçin, “Türkçülük ve Milliyetçilik“, Türk Kültürü, Türk Kültürü AraĢtırma Enstitüsü, Aralık 1993, Yıl XXXI, Sayı: 368, s. 705

3 Kamuran Deniz, Türk Kültür ve Medeniyeti Kitabı, makaleler serisi, Atatürk Üniversitesi Türk Kültür ve Medeniyeti AraĢtırma Enstitüsü Yayınları, Sevinç Matbaası, Ankara, 1976, s. 299 4 Nevzat Köseoğlu, Milli Kültür ve Kimlik, Ötüken Yayınları, Ġstanbul, 1995, s.19 5 Halit Can, Milliyetçilik Din ve Laiklik, Marifet Yayınları, Ġstanbul, 2004, s. 20

6 Dr. Hüseyin Tuncer, Türk Yurdu Üzerine Bir Ġnceleme, Kültür Bakanlığı Yayınları/ 1214; Kaynak Eserler Dizisi;;/ 48, Ankara, 1990, s. 37

169

kalbe huzur veren itikâdlar (inanıĢlar), edinmeye davet etmek, her Ģeyden önce muhalif itikatların doğmasına meydan vermek demektir. Birine mühim bir ahlak kasidesi görünen diğerine tamamıyla ehemmiyetsiz görünür.“ olarak fikrini belirten Kemal Pragmatizm‟in “Milli Pragmatizm“ Ģekliyle Türk milletinde telaffuz edilmesi gerekliliğini de Ģu Ģekilde dile getirmiĢtir: “Bizim için hakikat alelûmum hayat değil, bir milletin, Türk milletinin hayatıdır. Bizim için bir fikrin bir itikadın (inanıĢın) bir istemin doğruluğu onun hayattaki, dünyadaki, faydası ile değil ancak Türk milletinin enerjisini beslemesindeki kabiliyetiyle ölçülür. Bizim hakikat ölçümüz milli enerjidir. Türk‟ün enerjisini takviye eden her fikir, her telakki doğrudur; Eğer güneĢin arz etrafında dönüĢü Türk ruhuna kuvvet verecekse onu hakikat olarak tanıyacağız… Türk milleti bir bütündür. Bir Türk bu bütünden ayrılamaz, bu bütünden ayrı düĢemez. Her Türk bir düĢünür. Her Türk kalbi bir vurur. Kafamız bir ruhumuz birdir. Bize göre Türkeline Türke faydası olan Ģeydir. Türkeline ve Türk‟e faydası olmıyan her Ģey hatadır. Bizim felsefemiz bir hakikat felsefesi bizim hakikatimiz bir millet hakikatıdır. Felsefemizde her Ģeyimiz gibi milli olmalıdır.“7

Orhun Dergisinin 15. sayısında “Ġdealist Türklere Cephe Açan ġarlatan Enternasyonalcilere“ adlı M. Sadık Aran imzalı yazıda Milliyetçilik, Milletseverlik, içinde doğmuĢ olduğu milleti, yurdunu sevmeye bağlar. Milliyetçiliğin kendi vatanında yaĢayan insanlığı mutlu etme gayesi olmasını Ģart sayar ve “Milletler mes‟ut olursa, insanlar da bahtiyar olur.“8

Diyerek vatan topraklarında mutluluğun sağlanmasından sonra tüm dünyanın mutluluğa kavuĢacağını belirtir.

“Esasen büyük bir milli ihtiyacın karĢılığı olan Türk Milliyetçiliği, lakırdı alanından eser verme derecesine eriĢmiĢ bir milliyetçiliktir.“ Ģeklinde iletmiĢ olan Nihat Sami Banarlı, milliyetçilik fikrini savunan zümrelerin hakikiliğinin sorgulanması gerekliliğini savunarak milliyetçilik taraftarlarının çeĢitli eserlerle bu milliyetçilik görüĢünün yayılıĢının ilmi sahalarda yoğun Ģekilde yer tutmasını istemektedir. Ve bu oluĢturulacak eserlerin, fayda sağlama koĢulunu Ģu Ģekilde dile

7 Suut Kemal, “Milli Pragmatizm“, Orhun, 5 Kasım 1933, Sayı: 1, s. 2

8 M. Sadık Aran, Ġdealist Türklere KarĢı Cephe Açan ġarlatan Enternasyonalcilere:“, Orhun, 1 Mart 1944, Sayı: 15, s. 23

170

getirmektedir: “Türk milletinin bedii-içtimai zevkini bulup terennüm eden Ģair; malzemesini Türk yurdundaki ve Türk topluluğundaki ham maddelerden alarak yaptığı eserlerle Türk milletine bedii-içtimai yükseliĢ yolları gösteren sanatkâr millidir. Ve bu çeĢitten milli oluĢ, sözde milliyetçi oluĢtan çok daha faydalıdır.“ der ve bu sanat çalıĢanlarının vazifelerini hiçbir menfaat beklemeden yaptıkları takdirde, milletlerine en büyük görevlerini yerine getirmiĢ olacaklarını söyler. Bu Türk kültüründen ve Türk topraklarının öz kaynağından alınacak öz fikirlerle oluĢturulacak eserlerde, aĢırlığa kaçmanın zarar vereceğini ve izlenecek edebi dilin sade, kavgacı olmaktan uzak, telkinkar olmasının baĢarı getireceği kanısındadır.9

Milliyetçilik anlayıĢına bir değiĢik açıdan bakan Nejdet Sançar fedakârlık ve feragat ruhunun devletin ilerlemesinde ne kadar gerekli olduğunu ve verilen kararlarla Ģahsi menfaatleri arkada bırakarak bazen millet için yapılacak en büyük yararlılık olduğunu vurgulamıĢtır ve bu fedakârlık ve feragat ruhu taĢıyan insanları kahraman olarak nitelemektedir. Sançar; “Fedakârlık ve feragat ruhu; benliğini cemiyet yolunda hiçe sayabilmek büyüklüğü; Ģahsi kazancı, mevki ve Ģöhreti ayaklar altına alabilmek hüneridir. Onun içindir ki fedakârlık ve feragat ruhuna ancak büyük yaratılıĢlı milletlerin fertleri arasında rastlamak mümkündür… Yüksek yaradılıĢlı ve ruhlu olmayan insanda hakim düĢünce “Ģahsi menfaat“ tır. Fedakârlık ve feragat ruhunda ise “ġahsi Menfaat“ sıfırdır… Atalarımız; kafalarındaki zekâyı, bileklerindeki gücü ve hüneri, damarlarındaki kanı ve gönüllerindeki imanı hep cemiyet için kullanarak en ulu yurtseverler, en eĢsiz kahramanlar, en güçlü askerler ve enbüyük ahlak sahibi olurlarken, tarih sayfalarına fedakârlık ve feragat ruhununda parlak örneklerini geçirmiĢlerdir… diyen Sançar tarihimize ait Gök Türk prensi olan KürĢad‟ın tahta Holuku‟yu geçirmek için Çin sarayını kırk kiĢiyle basmasını ve KürĢad‟ın Holuku için değil de kendi içinde bu savaĢın içine girebileceğini fakat girmeyiĢi örneğini vermektedir. Yine aynı Ģekilde Tuğrul ve Çağrı beyleri ve yakın tarihimizden Namık Kemal‟i örnek vererek, özellikle Namık kemal‟in hürriyetçi fikirler nedeniyle yıllarca sürgün yaĢamayıp fikirlerini savunma uğruna bunları göze almasaydı, çok rahat ve bol bir hayat Ģartları sürecek oluĢunu aktarmıĢtır. Bu isimleri

9

171

fedakârlık ve feragat ruhlarından dolayı Türk cihan tarihinin yüksek ruhlu insanları olarak kabul etmektedir. 10

Türk tarihinde milliyetçik anlayıĢına bir örnekleme Mızrakoğlu Tevhit takma adıyla yazılmıĢ “Mete‟nin Fazileti“ baĢlıklı yazıdır. Mete‟yi Türk Milletine ilk Ģekil veren insan olarak niteleyen yazar, Türk milletini bir arada toplayana kadar çok fedakârlık yaptığını ve çok acı çektiğini aktarmıĢtır. Tunguzlar hükümdarının Mete‟den önce atını sonra zevcesini istemesi uğruna savaĢa girmemek için milletini tehlikeye sokmayarak isteklerini yerine getirmiĢ, fakat Tunguz hükümdarının ülke topraklarından Tunguzlar sınırında bulunan çok kıraç bir toprağı istemesi üzerine veremeyeceğini çünkü o toprağın milletine ait olduğunu bildirerek savaĢa girmesindeki kahramanlığı aktarmıĢtır.11

Milliyet ideali, önce gayri müslim tebaa arasında ardından, Araplar ve Arnavutlar arasında, en sonra Türkler arasında yayılmaya baĢladı. Aslında Türkler devletlerinin dağılmaması sebebiyle millilik fikrine uzak durmuĢ olsalar da bunun sebebi var olan devleti tehlikeden uzak tutmaktı. Bu yüzden “ Türklük yok Osmanlılık var“12

Ģeklinde fikir aydınlar arasında devam etmiĢ kurtuluĢ savaĢı ve cumhuriyet kurulduktan sonra aralarda serpinti Ģeklinde çeĢitli aydınların söylemlerinde az çok yer almıĢtır.“Tanzimat‟tan sonra ortaya çıkan ve MeĢrutiyet sıralarında büyük bir mevki kazanmıĢ olan “Ġmparatorluğumuzun sınırları içindeki ırkları ve dinleri ayrı bütün milletleri bir tek millet saymak“ fikri yani Osmanlıcılık, dünyada rastlanabilecek en büyük ham hayallerden birisi idi.“ ġeklinde Nejdet Sançar‟ın “Ömer Seyfeddin ve Osmanlıcılık Fikri“ adlı Orhun‟un 13. sayısın da, Ömer Seyfeddin ve Osmanlıcılık fikrini ele aldığı bir yazısı vardır. Sançar bu yazıyla, Osmanlıcılık fikrini Türk Milliyetçiliği karĢısında bir hainlik göstergesi saymaktadır. Osmanlıcılık fikri ve bu dönemlerde Osmanlıcılık karĢısında Türk Milliyetçiliğinin ululuğunu ispat etmiĢ kabul ettiği Ömer Seyfettin‟in biri büyük biri küçük olan hikâyesini kıstas alarak Osmanlıcılık fikrine bakıĢ açısını ele almıĢtır.

10 Nejdet Sançar, “Fedakârlık ve Feragat Ruhu“, Orhun, 1 Aralık 1943, Sayı: 12, s. 2-5 11 Mızrakoğlu Tevhit, “Mete’nin Fazileti“, Orhun, 1 Aralık 1943, Sayı: 12, s. 11

12 Ziya Gökalp, TürkleĢmek ĠslamlaĢmak MuasırlaĢmak, Toker Yayınları, Hazırlayan: Yalçın Toker, Ġstanbul, 1988, s. 9

172

Önce Ömer Seyfeddin‟in milliyetçi Ģahsiyetinin üstünlüğünü vurgulayan Sançar, daha sonra Seyfeddin‟in “Eshab-i Keyfimiz“ ve “Hürriyet Bayrakları“ adlı eserinde yer alan Osmanlıcılık fikrinin karĢısında açıkça durduğu bölümleri alarak aktarmaktadır. Bu Ģekilde Osmanlıcılığın Türklüğe verdiği zararı ve fikir olarak hamlığını yani baĢarısızlığını aktararak o günün aydınlarına Ömer Seyfeddin‟i örnek teĢkil ederek zararlı fikirlere bakıĢ açılarının yanlıĢlığına değinmektedir.“Ömer Seyfeddin, yazılarında milliyet ve milliyetçilik fikirlerine çok yer vermesi, kendisinin büyük bir milliyetçi ve Türkçü oluĢundandır. Bir millet için hayati lüzumlardan biri olan milliyetçilik fikri, Ömer Seyfeddin‟in yazı yazdığı çağların Türk hayatında gerektiği kadar ilerlemiĢ bir durumda değildi. ĠĢte o çağın diğer Türk milliyetçileri ile birlikte rahmetli hikâyecimizi de milliyetçilik alanına Ģiddetle çeken bu durum olsa gerektir. O; bir yandan Türklere milli ruh verecek mahiyette hikâyeler yazarken, diğer taraftan da milliyetçilik düĢmanı düĢüncelere karĢı çalıĢmaktan da geri kalmamıĢtır. O çağların Türk milliyetçiliğine ve milletine düĢman en büyük fikri “Osmanlıcılık“ olduğundan, Ömer Seyfeddin de bu fikrin sakatlığını, gülünçlüğünü ve milletimiz için nasıl bir felaket olabileceğini gözlerimizin önüne koymaktan geri kalmamıĢtır… Her milliyetçinin duyacağı muhakkak olan tiksinti ve nefret duyguları ile dolan Ömer Seyfeddin, bu saçma düĢünceyi hicvetmekten geri kalmamıĢ, bu suretle Türk milliyetçiliğine büyük hizmette bulunmuĢtur… Türk milletine sunduğu bu fikirlerin ehemmiyetini anlamak ve bundan dolayı Türkçü edebimizi takdir edebilmek için, bugün bile içimizde yaĢayan bir takım insanların (hem de sözde aydınların) millet meselelerindeki ve millet telakkisindeki basit fikirlerini düĢünmek kâfidir.“13

Ģeklinde kaleme aldığı yazısıyla Nejdet Sançar Ömer Seyfeddin‟in Türk milliyetçiliği tarihindeki yerini vererek Osmanlıcılık akımını milliyetçilik açısından değerlendirmiĢtir.

Milliyetçilik fikrini Rusya‟da yaĢanan geliĢmeler açısından değerlendiren Prof. Dr. Abdülkadir Ġnan “Milli ġuurun Kudreti“ adlı makalesinde Rusya‟da yaĢanan milliyetçiliğe yöneliĢin Millet olarak Rusya‟ya sağladığı faydayı iĢlemiĢtir. Rusya‟da Sovyetlerin yıkılmasından sonra gerçekleĢen inkılâplarla Sovyetler

13

173

zamanından kalma bir generali övücü eserler ortaya koymak veya menkıbevi ve tarihi kahramanları hakkında sempati göstermek, inkılâp düĢmanlığı sayılıyordu. 1922 yılını takip eden yıllardan sonra “Proleter Kültürü“ teĢkilatına muhalif zümre harekete geçti ve 1931 yılında Komünist Partisinin merkez komitesi bir açıklama yaparak, geçmiĢ kültür ve miraslarını ihmal ettiklerini kabul edecek ve bu “Proletkültçüler tavsiye edilerek halk düĢmanı kabul edilmelerini anlatan Ġnan, Ģu Ģekilde devam etmiĢtir: “Rus milli kültür ve edebiyatının son yirmi beĢ yıllık tarihinde(I. Dünya savaĢ‟ından sonra) bizim için ibretli sayfalar vardır. Bütün bunlar gösteriyor ki bir milletin kuvvetli olması taarruzda baĢarısı ve müdafaada dayanması, kısacası yaĢaması için biricik kuvvet kudret kaynağı milli edebiyat ve geleneklerin yarattığı milli Ģuurdur.“14

“Bizim inkılâpçılığımız milliyetçiliğimizin sınırladığı kutsi alan içindedir. Bilhassa bugünlerde iyice belirtildiği veçhile biz de bütün diğer milletler gibi her Ģeyi milli menfaat ve milliyetçilik gözlüğü ardından görmeye mecburuz. … Milliyetçiliğin en esaslı rüknü ise mazi ve maziden bize miras kalan geleneklerimizdir. ĠĢte biz bu mazinin iyi taraflarını takdir edebildiğimiz, geleneklerimize sadık kaldığımız için…“ Ģeklinde devam eden Külahlıoğlu takma isimli yazıda Tan gazetesine cevap niteliği taĢıyan bir yazı yazılmıĢtır. Tan gazetesinde, M. Akif Ersoy‟un ölüm yıldönümü nedeniyle üniversite gençliğinin mevlit tertip etmesi üzerine laiklik dıĢı Ģeklinde gazete tarafından imzasız bir yazıyla eleĢtirilmiĢtir. Bunun üzerine dergi tarafından bu durum maziye saygısızlık olarak tasvir edilmiĢ ve gazete bu gibi yazılarla protesto edilmiĢtir.15

YüzbaĢı Armstrong‟un “Bozkurt“ adlı eserinde Türkleri “yoksul, sefil“ olarak adlandırmasından yola çıkan Mustafa Hakkı Akansel, yazara acı da olsa hak verdiğini belirtir. Fakat Akansel, yoksulluk bir milletin ilerlemesi zenginleĢmesi için bir engel olamayacağını bildirerek, devlet kademesinde görevli olan insanların bu millet için devlet harcamalarında israflı davranmaları gerektiğini vurgular. Ayrıca yönetim kadrolarında yer alan insanların bu vatanın öz evlatları olmaları gerektiğine

14 Abdülkadir Ġnan, “Milli ġuurun Kudreti“, Orhun, 1 ġubat 1944, Sayı: 14, s.2–4 15

174

de değinen Akansel Ģu Ģekilde devam eder: “O halde, Türkiye‟nin ileri gidebilmesi için, kendini Türk sanan, baĢka bir millete mensup olduğunu bilmeyen, zeki, bilgili, tecrübeli, sert seciyeli, yüksek ahlaklı, yurtsever ve seçkin bir idareciler tabakası meydana getirmek lazımdır.“ Ģeklinde fikirlerini açıklayan Akansel, milliliğin, milli yüksek ve ilerlemiĢ millet olmak için devlet kademesinde yer alan insanların harcama yaparken vicdanlı olmalarının ülke menfaatlerine faydalı olacağı kanısındadır.16

“Köyde Yedi Gün“ adlı Emin Kemal tarafından kaleme alınan yazıda; 28. 10. 1933 tarihinde Trakya‟nın Lala PaĢa Nahiyesi‟nde bir grup gencin yaptığı ziyareti “Biz bayramı öz Türk milleti demek olan köylümüzle beraber yapacağız.“ Ģeklinde aktaran Kemal, milliliğimiz için Türk milletinin asıl özüne yani köylüsünün yanında olması gerekliliğini dile getirmiĢtir. “Türk milleti köylü demektir.“ diyen Kemal, milliliğin köycülük ülküsünde yattığını ve ancak bu Ģekilde gerçekleĢtirileceğini aktarmıĢtır.17

16 Mustafa Hakkı Akansel, “Bir Vicdan Meselesi“, Orhun, 1 Aralık 1943, Sayı: 12, s. 5–6 17

175 B) TÜRKÇÜLÜK

“Türkçülük, Türk milliyetçiliğinin kısa adıdır. Türk milletine mensup olma duygusu ve Ģuurunu; onu bütün değerleriyle birlikte sevme ve yüceltme ülküsünü ifade eder.“ Türkçülüğü, bu Ģekilde açıklayan Ahmet B. Ercilasun, kendi gibi düĢünen, kendi gibi konuĢan ve kendine benzeyen insanları en mutlu en refah Ģekilde yaĢatmak için çalıĢmaya bağlar. Bu benzerlikler sonucunda mensup duygusu ve Ģuuru insanlarda tekâmül edeceğini ve sonucunda mensubu bulunduğumuz toplumu ilerletme ve geliĢtirme yani Ülkünün ortaya çıkacağını belirtir. Ayrıca yazar, Ģuur ve ülküyü milliyetçiliğin iki ana unsuru olarak kabul eder.18

Bu yüzden Türkçülük ve milliyetçilik, ruh ve beden gibi birbirinden ayrılmaz bir bütün olan kavramlardır.19 Türkçülüğü, sistemi içeriği ve programı mahiyetinde ilk inceleyen Ziya Gökalp olmuĢtur.20

Bu yüzden Orhun dergisinde bu fikirlerin devam ettirildiğini görmekteyiz.

Nihal Atsız Türkçülüğün tarifini Orhun dergisinde “Türkçülük“ baĢlıklı makalesiyle Ģu Ģekilde yapmaktadır:“ Türkçülük, Türk Milliyetçiliğinin adıdır… Türkçülük bir ülküdür… Türkçülük büyük Türkelinde Türk uruğunun kayıtsız-Ģartsız hâkimiyeti ve istiklali ile Türklüğün her yönden bütün milletlerden ileri ve üstün olması ülküsüdür.“ Atsız yine aynı yazısında bu ülkünün gerçekleĢmesi için gençlerin buna gönülden inanması gerektiğini ve Türk milletini severek bunun baĢarılabileceğini bildirir. Bunu kendi içinden yetiĢen Türk gençlerinin baĢarmaması halinde baĢka kimse tarafından gerçekleĢtirilemeyeceğini, bunun sebebini de “Türk‟ün Türk‟den baĢka dostu yok“ fikriyle açıklar.

18 Ahmet B. Ercilasun, “Türkçülük ve Gençlik“, Türk Kültürü, Türk Kültürü AraĢtırma Enstitüsü, Mayıs 1990, Yıl XXVIII, Sayı: 325, s. 257

19 ġükrü Elçin, “Türkçülük ve Milliyetçilik“, Türk Kültürü, Türk Kültürü AraĢtırma Enstitüsü, Aralık 1993, Yıl XXXI, Sayı: 368, s. 705

20 Ziya Gökalp “Türkçülüğün Esasları adlı eserinde, Türkçülüğün programını, Dilde Türkçülük, Estetikte Türkçülük, Ahlaki Türkçülük, Hukuki Türkçülük, Dini Türkçülük, Ġktisadi Türkçülük, Siyasi Türkçülük, Felsefi Türkçülük, Ģeklinde sekiz bölümde inceler. Bkz. Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Kum Saati Yayınları, Ġstanbul, Mart 2003, s. 85- 141

176

Türkçülük fikrinin tarifini bu Ģekilde yapan Atsız Türkelinin birleĢik olması fikrinin Türk tarihinde birkaç defa gerçekleĢtiğini hatırlatarak Türkçülüğün çıkıĢ kaynaklarını da açıklamıĢtır:

“I. Kökü çok eski olan ve Türk uruğunun Ģuuraltında yüzyıllardan beri yaĢayan milliyetçiliktir.

II. Tanzimat‟tan sonra, Avrupa‟daki milliyetçiliklere benzeyen halkçı bir hareketin bizde de tatbik olunmasını isteyen milliyetçilerin hareketi;

III. Devletimizin içindeki yabancı unsurların ihaneti dolayısıyla doğan tepki; IV. Türklerin 200 yıldan beri çektikleri büyük sıkıntılar ve geçirdikleri felaketlerin verdiği uyanıklık.“

Bir milletin yükselmek, ilerlemek için belirli bir ülkü etrafında toplanarak, bu ülkü uğruna çalıĢarak gerçekleĢmesi amacıyla her ferdinin ölümü bile göze almasıyla olabileceğini, zira bu Ģekilde ülkü uğruna fedakârlık yapamayan milletlerin yok olup gideceğini belirten Atsız, bu Ģekilde tarih sayfasından silinmemek için, Türk Milletinin de yapması gereken iĢin “Türkçülük“ fikrine sahip çıkmak olduğu Ģekilde açıklamıĢtır.

Atsız, Türk olmayı Ģu Ģekilde açıklamıĢtır: “Türkler için milliyet her Ģeyden önce kan meselesidir.“ Ģeklinde tarifini yapmıĢtır. Sibirya‟da bulunan bir Saka‟yı, litvanya‟da yaĢayan Kıpçak‟ı da dil olarak farklı olsalar da Türk olarak kabul etmektedir. Fakat Atsız, Türk‟e benzeyenlerin Türk sayılmalarına karĢı gelmektedir. Bu insanları “Türkümsü“ olarak adlandırmaktadır. Bu insanları Türklüğe Türkçülük fikrine zararlı insanlar olarak tanımlayan Atsız, Türklüğe düĢman olanların açıkça düĢmanlıklarını dile getirdiklerini fakat Türkümsülerin bu düĢmanlıklarını, tarihten de misal göstererek düĢmanlıkları gizli olmasından dolayı yalancı ve tehlikeli görmektedir. Atsız, yazısının sonunda Türk olmayı Ģu neticeye bağlamaktadır: “1- Türk olmak için önce kanı Türk olmak lazımdır. 2- Ondan sonra dili Türk olmak lazımdır. 3- ondan sonra dileği Türk olmak lazımdır. Kanı Türk olan fertlerden biri Türk milleti bu günkü melez topluluktan, Ģüphe yok ki, kat kat kuvvetlidir. Bu, kanı Türk olan fertlerin dilerli de Türk olursa (BaĢka bir ihtimale göre hepsi aynı ağızla

177

konuĢan Türkler olursa) o millet daha güçlü bir millet olur. Üstelik bir de bu milletin fertler dilek birliğiyle birbirine bağlı ise, bu ülkücül ( mefkurevi ) bir millet demektir. Sayıca azlık bile olsa dünyanın en güçlü milletidir.“ Nihal Atsız, “Yirminci Asırda Türk Meselesi II Türk Irkı=Türk Milleti” adlı makalesinde Türklüğün tarifini bu Ģekilde yapmıĢtır.21

Türkçülük amacının gerçekleĢmesi için çalıĢmayı yüksek ahlak çerçevesinde ele alan Atsız, fertlerin vazife ahlakı kazanmaları gerekliliğini savunarak, meslek sahibi her ferdin iĢini özümseyerek, severek ve ülkesi için yapması ile sağlanabileceğini iletir ve Ģu Ģekilde devam eder; “Gerçekten Türkçü olmak kolay değildir. Her önüne gelen, Türkçü olamayacağı gibi her Türkçüyüm diyen de Türkçü sayılamaz. Her Türkçü, bulunduğu yerin vazifesini inançla yaparsa Türkçülük ülküsü sağlamlaĢır, Türkçülük güçlenir. Türkçü, bulunduğu yerin vazifelerini arınmıĢ gönül ve inanmıĢ yürekle yapmaktadır.“ diyerek makalesine son vermiĢtir.22

Vazife ahlakına baĢka bir açıdan değinen Mustafa Hakkı Akansel, Türkiye Cumhuriyeti bünyesinde bulunan memurların, devlet bütçesinden harcama yaparken vicdanlı bir Ģekilde davranarak Türk milletin, parasının harcandığının farkında olunması gerektiğini bildirir. Ancak bu Ģekilde vicdanlı memurlar sayesinde bu ülkenin çektiği sıkıntılardan ve fakir millet görünümünden kurtulabileceğine de değinen yazar, ancak fakirliği yaĢayan milletlerin bu Ģekilde vicdanlı memurlar