• Sonuç bulunamadı

CUMHURBAġKANI ĠSMET ĠNÖNÜ’NÜN 19 MAYIS BAYRAMI KONUġMASI VE YANKILARI KONUġMASI VE YANKILARI

CUMHURĠYET DÖNEMĠ TÜRKÇÜLÜK OLAYLARININ KISACA DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

D) CUMHURBAġKANI ĠSMET ĠNÖNÜ’NÜN 19 MAYIS BAYRAMI KONUġMASI VE YANKILARI KONUġMASI VE YANKILARI

19 Mayıs 1944 tarihli Ġsmet Ġnönü’nün nutku Ģu Ģekildedir:

“…Türk milliyetçisiyiz, fakat memleketimizde ırkçılık prensibinin düşmanıyız.

Memleketimizde politika garezleri için uydurulan ırkçılık önderlerinin çok acıklı faciaları hatıralarımızda canlıdır. l9l2 senelerinde Rumeli'de tutunmak için tırnaklarıyla kayalara yapışarak son gayretlerini sarf eden Türk erlerine Arnavut Priştineli Hasan ve Derviş Hima ile beraber arkadan hücum tertipleyenlerin Türk ırkçı politikacısı olduğu, Büyük Millet Meclisinde ispat olunmuştur. "Politika icabı" diye tefsir etmekten en ufak bir güçlük çekmeyen bu adamlar, sözlerine inanıp daha büyük bir felâkete uğradığımız zaman gene "Politika İcabıdır" diyerek yeni bir fesat prensibi yaratmakta geri kalmayacaklardır.

Köy Enstitülerinde, her çeşit okullarımızda, müesseselerimizde, ordumuzda müşterek vatanın ülkülerini Türk çocuklarına, eşit adalet ve şefkat hisleriyle vermeye çalışıyoruz. Onları büyük cumhuriyet potasında kaynatıp meydana Türk vatanseveri çıkarmaya uğraşıyoruz. Vatandaşlarım emin olabilirler ki muvaffakiyetlerimiz esaslıdır ve gelecek zamanda daha göz alıcı olacaktır.

Türk milliyetçiliği içinde vatan çocuklarının temiz ülkülü ve vatan fikirli olarak birbirine dayanan sağlam bir millet olması, erişilmez ve yanlış bir hayal değildir. Bunun doğru bir fikir ve erişilir bir hedef olduğunu, elle tutulur ve gözle görülür neticeleriyle tamamıyla alıyoruz. Şimdi insaf ediniz. Türk vatandaşı yetiştirmek için bütün iyi şartlan özünde toplamış olan bu feyizli yolu bırakır da, ırkçıların milleti bin bir parçaya ayıracak fesatlı ve nifaklı zehirlerine cemiyeti kaptırır mıyız?

Turancılık fikri, yine son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisidir. Bu bakımdan cumhuriyeti iyi anlamak lâzımdır. Millî kurtuluş sona erdiği gün, yalnız Sovyetlerle dostluk ve bütün komşularımız eski düşmanlıklarının bütün

75

hatıralarını canlı olarak zihinlerinde tutuyorlardı. Herkesin kafasında, biraz derman bulursak sergüzeşti, saldırıcı bir siyasete kendimizi kaptıracağımız fikri yaşıyordu. Cumhuriyet kuvvetli bir medeniyet yaşayışının şartlarından bir esaslısını, milletler ailesi içinde bir emniyet havasının mevcut olmasında görmüştür. İmparatorluktan son zamanlarda ayrılmış olan komşularıyla da iyi ve samimî komşuluk şartlarının temin edilmiş olmasını, milletin saadeti için lüzumlu saymıştır.

Görülüyor ki, millî politikamız memleket dışında sergüzeşt aramak zihniyetinden tamamen uzaktır. Asıl mühim olan da bunun bir zaruret politikası değil, bir anlayış ve bir inanış politikası olmasıdır. Ancak bu inanışa vardıktan sonradır ki, etrafımızda bulunan milletleri daha yakından tanımak imkânlarını bulduk. Nereden zarar gelir ve nereden zarar gelmez, bunu ayırt etmek için zihinlerimizde ayarlı ölçüler hâsıl oldu. İçerde milletin hayrı ve saadeti için çalışma ve dışarıya karşı milletin emniyet ve müdafaası için lâzım olan tedbirler, salim ölçülerle gözümüzün önünde belirdi. Ve nihayet asırlar ve asırlar süren köklü düşmanlıklar yerine, yirmi sene gibi kısa bir müddette hürmet ve itimat duygularının uyanmasına imkân verdi.

Turancılar, Türk milletini bütün komşularıyla onulmaz bir surette derhâl düşman yapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine Türk milletinin mukadderatını kaptırmamak için elbette cumhuriyetin, bütün tedbirlerini kullanacağız. Fesatçılar, genç çocukları ve saf vatandaşları aldatan fikirlerini millet karşısında açıktan açığa münakaşa edemeyeceğimizi sanmışlardır. Aldanmışlardır ve daha çok aldanacaklardır.

Şimdi vatandaşlarımdan iki suale zihinlerinde cevap bulmalarını isteyeceğim: Irkçılar ve Turancılar gizli tertipler ve teşkillere başvurmuşlardır. Niçin? Kandaşları arasında gizli fesat tertipleriyle fikirleri memlekette yürür mü? Hele doğudan, batıdan ülkeler gizli Turan cemiyetiyle zapt olunur mu?

Bunlar o şeylerdir ki, ancak devletin kanunları ve esas teşkilatı ayakaltına alındıktan sonra başlanabilir. Şu hâlde yaldızlı fikirler perdesi altında doğrudan doğruya cumhuriyetin, Büyük Millet Meclisi’nin mevcudiyeti aleyhinde

76

teşebbüsler karşısındayız. Tertipçiler, on yaşında çocuklarımızdan bize kadar derece derece, perde perde hepimizi aldatmak iddiasındadırlar.

Vatandaşlarıma ikinci sualimi soruyorum: Dünya olaylarının bugünkü durumunda Türkiye'nin ırkçı ve Turancı olması lâzım geldiğini iddia edenler, hangi millete faydalı, kimlerin maksadına yararlıdırlar? Türk milletine yalnız belâ ve felâket getirecek olan bu fikirleri yürütmek isteyenlerin Türk milletine hiçbir hizmetleri olamayacağı muhakkaktır. Bu hareketlerden yalnız yabancılar faydalanabilirler. Fesatçılar, yabancılara bilerek mi hizmet ediyorlar? Yabancılar, fesatçıları idare edecek kadar yakından münasebette midirler? Bunları hüküm olarak kestirmek bugün mümkün değildir. Ama yabancıya hizmet kasti ve yabancının ilişiği hiçbir zaman meydana çıkmasa dahi hareketlerin, Türk milletine, Türk vatanına zararlı olması ve bunlardan yalnız yabancıların faydalanmış olması söz götürmez bir hakikattir.

Vatandaşlarım! Emin olabilirsiniz ki vatanımızı bu yeni fesatlara karşı da kudretle müdafaa edeceğiz...111

Türkiye Cumhuriyeti en yüksek söz sahibi “Milli ġef “i, Türkiye Cumhuriyetinin CumhurbaĢkanı Ġsmet Ġnönü, bu nutukla, devletin resmi yeni politikasını ve yeni dönemde Türkçülere karĢı takınacağı tavrı ortaya koymuĢtur. Ġnönü bu nutukta, Irkçılık-Turancılık hakkında görüĢler ortaya koyarak, Türkçülere ağır ithamlarda bulunmuĢ ve Sovyetlere net mesajlar vermiĢtir. Bu nutukta dikkati çeken diğer bir husussa, nutuk içerisinde komünist ve solcu faaliyetlere karĢı hiçbir tutumun takınılmamıĢ olmasıdır. 19 Mayıs sebebiyle salıverilmeyi bekleyen tutuklu Türkçü gençler, hayal kırıklığına uğrayacaklar ve aksine onları zor günlerin beklediğini anlayacaklardır.112

Bu olayların cereyan etmesi sırasında Ġsmet Ġnönü‟nün müdahalede bulunması ideolojik yanıltmalar meydana getirmiĢtir. 19 Mayıs 1944 nutku Türk Milliyetçilerini “Maceracı Turancı, Nazi ideolojili ırkçı ve darbeye hazırlanan

111 Irkçılık-Turancılık, Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları: 4, Maarif Matbaası, Ankara, 1944, s. 3–9

112

77 tehlikeli militanlar“ olarak ilan etmiĢtir.113

Bu nutuk özellikle Türkçülerin Ġsmet Ġnönü‟ye karĢı, bu günlerde ve ilerde husumetlerin baĢlangıcı olacaktı.114

Dönem itibariyle her Ģey göz önüne alınarak bakılacak olursa, ülkenin “milli Ģefi“ Ġsmet Ġnönü‟nün ağzından çıkan bir söz kanun hükmünde kabul edilirdi. Tabiî ki böyle bir ortam içerisinde basın da hükümetin denetiminde olduğu için Milli ġefin bu nutkuna çeĢitli deliller bulmak ve desteklemek için, kendilerini yükümlü hissedercesine birbirleriyle yarıĢ içerisindeydiler.115

Bu dönem itibariyle bu vakalara bire bir Ģahit olmuĢ olan Alparslan TürkeĢ bu durumu Ģu Ģekilde analiz etmektedir: “Siz istediğiniz kadar haksız yere itham edildiğinizi söyleyiniz. Kendi durumunuzu

113113

Reha Oğuz Türkkan, “44 Olaylarında Doğrular, YanlıĢlar“, Türk Yurdu, Haziran 2002, S. 178, C. 22 s. 34 Türkkan FaĢizmle isnat edilmesine; “bunların yalan isnatlar olduğu, 1946’da Yargıtayın ve II Nolu Sıkıyönetim Mahkemesinin tam beraat kararıyla sabit oldu. Gerçi hukuki aklanma yeterli olmadığı için belirteyim: Yazılarımız ve tutumlarımız, Faşizmle, Nazizm’le ilgimiz olmadığını göstermeye yeter. Hatta 1939’da çıkardığım Ergenekon dergisi her sayısında “Faşizm Tehlikelidir“başlıklı yazılar yazıldığı için hükümetçe, Almanya’yla dostluğu bozuyor iddiasıyla kapatılmıştı.“ ayrıca faĢizme karĢı Ergenekon dergisinde;

“Bütün Türk kanı taşıyanlara!

Tembellik ve rüşveti yurttan kovmayan, bütün varlığıyla cemiyetimizin yükselmesine çalışmayan fert ve zümreleri; daimi ve sinsi propagandasıyla, korkunç tehlikeyi hazırlayan Faşizm’in ve nasyonal sosyalizm’in yayılışına yardım eden fert ve zümreleri, Türkler için ölüm tohumları saçan alçakları hep birlikte geberteceğiz ve yok edeceğiz.“ bu Ģekilde seslenerek faĢizmle mücadeleye çağırmaktadır. Reha Oğuz Türkkan,“KandaĢlarım“, Ergenekon, Sayı:2, Birincikanun 1938, s. 18

114“19 Mayıs 1944'de Milli (!) Şef, Genç-lik ve Spor Bayramı dolayısıyla Ankara'da binlerce gencin ve halkın karşısında mutat nutkunu verdi. Her zaman alkışladıkları nutuklardan birini dinleyecekleri zannıyla stadyuma gelmiş olanlar hayret ve dehşet içinde donmuş olarak, derin bir sessizlikle bu nutku dinlerken işin farkına varmayan bazı ilkokul talebeleri ile tek tük dalkavukların alkışlarındaki hafiflik nutuk söyleyen uğursuz sağıra bir ihtar olabilirdi. Fakat o gün onun bu gibi ihtarları anlamayacak kadar gözü dönmüş, kini kabarmıştı. O gün o, her türlü nezaket, terbiye, utanma sınırının dışına çıkmış, medenî bir millet karşısında konuştuğunu, bir kanun ve insan haklarına saygı asrında yaşadığını, kendisinin (gayrı meşru da olsa) bir Devlet Başkanı mevkiinde bulunduğunu unutmuş, nutkunda sadece kendi ruhunun karanlığını dışarı vurmuş ve gençliğe o bayram gününü zehir etmişti.“ “1944-1945Türkçülük-Turancılık Davası“,Orkun, 2 Kasım 1951, Sayı: 57, s. 9

115 Özdoğan, age, s.90 Ġsmet Ġnönü‟nün 19 Mayıs nutkundan sonra birçoğu maarif Vekâleti tarafından Irkçılık-Turancılık adıyla toplanarak yayınlanmıĢtır. Irkçılık-Turancılık, Türk Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları: 4, Maarif Matbaası, Ankara, 1944 dönemin gazeteleri yazarları tarafından Ģu baĢyazılardır: Necmettin Sadak, “Milli ġefin Millete Büyük Dersi“, AkĢam, 21 Mayıs 1944; Zekeriya Sertel, “Cumhur Reisimizin Gençliğe Hitabesi Hakkında“, Tan, 20 Mayıs 1944; Asım Us, “Türk Siyasetinin Siyasi Amentüsü“, Vakit, 21 Mayıs 1944; Asım Us,“Gizli Turan Cemiyeti ġeklinde Bir Fesat ġebekesi“, Vakit, 25 Mayıs 1944; Nadir Nadi, “Türk Milletinin Sesi“; Ahmet Emin Yalman,“ Aklın Aydın Yolunda“, Vatan, 19 Mayıs 1944, Falih Rıfkı Atay, “Cumhuru reisimizin Nutku“, Ulus, 21 Mayıs 1944; Hüseyin Cahit Yalçın, “Turancılık Hareketi“, Tanin, 19 Mayıs 1944, Peyami Safa, “Ġsmet Ġnönü‟nün Nutku“, Tasvir-i Efkar, 20 Mayıs 1944 1940 yıllardan itibaren Turancı yayınlara karĢı karĢıt fikirlerini savunan Tan Gazetesi 21–30 Mayıs Tarihleri arasında davanın seyri itibariyle “Menfi Yüzlerini TeĢhir“ amacıyla “Kendi Ağızlarından Ġç Yüzleri“ baĢlığı adı altında bir yazı dizisi de yayınlamıĢtır.

78

kamuoyuna açıklamak için uğraĢınız. Hiçbir gazetede kendinize yer bulmanıza imkân yoktu. Devlet radyosunun kapısının önünden geçmek bile mümkün değildi. Bütün basın ve radyo koro halinde Milli ġef‟in ilan ettiği ithamları tekrarlıyor ve on ikiye beĢ kala Milli ġef‟in dâhiyane tedbirleri sayesinde büyük tehlikelerden memleketin kurtulduğunu ilan ediyorlardı. ġöhret sahibi birçok yazarlar ve büyük ün ve Ģan almıĢ olan birçok düĢünürler de bu engizisyon davranıĢının içindeydiler.“ demektedir. 116

Genel olarak basın üzerindeki etkiye ve denetim hesaba katılacak olursa, Ġnönü‟nün 19 Mayıs konuĢması ve daha sonra basında çıkan değerlendirmeler bu derece tavırlı ve yanlı iken Türkçü gençlerin kendilerini ifade etmeleri olanaksızdı. Gerek 19 Mayıs nutku gerekse 19 Mayıs nutku sonrasında basında çıkan ve lanse edilen çok ağır ithamlar mahkemeye gerek kalmadan zaten hükümlerini vermiĢler ve tutuklu gençlerin mahkemelerini karara bağlayarak mahkûm etmiĢlerdir.

116

79 E) TÜRKÇÜLÜK-TURANCILIK DAVASI

Dönem itibariyle Türkçülerin, birleĢtikleri tek konu vardı; o da Sovyet Rusya‟nın Rusya topraklarında bulunan ırkdaĢlarını ezdiği117

ve Türk birliğinin gerçekleĢmesi için tek sorunun Sovyetlerin olduğu için parçalanmalarını bekleme fikridir. Türkçülerin, kendilerine besledikleri kin derecesine varan öfkeden haberdar olan Sovyetler Birliği Cumhuriyeti de bu gibi Türkçü fikirlerin kendilerine zarar vereceğinin farkındaydılar.

II. Dünya SavaĢı boyunca Türkiye-Rusya iliĢkileri ise savaĢta Rusya‟nın Alman ordusuna karĢı üstünlük sağlamasıyla Türkiye, politikasını savaĢın gidiĢatına göre değiĢtirmiĢtir. Tabii ki Türkçülere ağır Ģekilde sert bir politika izlenmiĢ ve Rusya karĢısında sempati kazanma uğraĢı içerisine girilmiĢtir. Nitekim Türkçülüğü savunanlar ve Türk birliğine inananlar çeĢitli uydurma bahanelerle takibata uğramıĢlar ve tutuklanmıĢlardır. Kamuoyunda büyük gürültü koparılarak yapılan bu tutuklamalar da amaç bu grupları toplamak ve cezalandırmak değildi tabii ki. Tek amaç o günlerin siyasi ortamı itibariyle Sovyetlere Ģirin gözükme çalıĢmasıydı. 3 Mayıs olayları bahane edilerek, bizzat hükümet tarafından gerginleĢtirilen bu olaylar sonunda, Türk ülkesinde Türkçülük fikirlerinin savunulması bir devlet terörü Ģeklinde lanse edilmiĢtir. Türkçülük meselesi “Irkçılık-Turancılık“ davası adını almıĢtır.118

18 Mayıs 1944‟te devlet tarafından resmi bir tebliğ yayınlanmıĢtır. Tebliğ Ģu Ģekilde denilmektedir:

“ Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan ve Zeki Velidi Toğan ile Doktor Hasan

Ferit Cansever’in İstanbul’da evlerinde ve daha bazı yakın arkadaşlarının nezdinde İstanbul Örfi İdare Komutanlığınca aramalar yapılmış ve elde edilen vesikalar tetkik

117

Rusya II. Dünya SavaĢı nedeniyle Kırım Türklerini sınır dıĢı etmiĢtir. Stalin 18 Mayıs 1944 tarihinde aldığı topyekûn sürgün kararıyla 423.100 kiĢi sürgün edilmiĢ ve bunların 195.371 kiĢide yolculuk sırasında hayatını kaybetmiĢtir. Oğuz Çetinoğlu, “Tarihimizde Mayıs Ayı; 18 Mayıs 1944: Kırım Türklerinin Topyekûn Sürgünü, Orkun“, Mayıs 2002, Sayı: 5, s. 37

118

80

edilmişti. Bu vesikaların tetkikinden elde edilen netice ve kanata göre Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’yla müesses bugünkü rejimimize ve vatandaşların hakiki milliyetçilik telakkilerine aykırı umdeleri ve bu umdelere varmak için gizli cemiyetleri, faaliyet programları, teşkilat ve propaganda organları, hatta muhaberelerini gizli tutmağa matuf şifreleri ve parolaları vardır… bu mahiyetteki faaliyet, Teşkilat-ı Esasiye Kanunumuza göre suç vasıflarına haiz olduğundan failleri hakkında salahiyetli adli merciler tarafından kanuni takibat yapılmak üzere işe el konulmuştur.“ 119

Milli ġef, basınında desteğini arkasına aldığı için Türk birliğinden bahseden kim varsa toplatmıĢ ve aynı zamanda Hüseyin Nihal Atsız‟ı tanıyan tanımayan sokakta selam veren vermeyen yakınlık duyan kim varsa Irkçı-Turancı diye toplatmıĢ ve hapse tıkmıĢtır.120

Birçok Türkçü sorgulanmıĢ ve 23 kiĢi hakkında iddianame hazırlanarak gözaltına alınmıĢlardır. Sanıklar 18 Mayıs 1944 tarihli hükümet bildirisinde yer alan suçların yanı sıra “hedeflerine ulaĢmak için devamlı ve sistemli bir faaliyet sarf etmek ve memlekette zararlı ideolojilerini tahakkuk ettirmek yolunda muhtelif

119 Atabay, age, s. 326–327 bkz. Ayın Tarihi, no: 126, Mayıs 1944, s. 21; Orkun, Sayı: 53, 5 Ekim 1951, s. 14 Tebliğin metni şu şekildedir: Son günlerde hükümetçe kapatılan Orhun Mec-muası sahibi Nihal Atsız'la konservatuar öğretmenlerinden Sabahattin Ali'nin Ankara'da görülen muhakemesi sırasında Nihal Atsız lehine yapılan taşkınlıklar dolayısıyla nezaret altına alınmaları zarureti hasıl olan bazı kimseler nezdinde çıkan evrakın verdiği şüphe üzerine Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan ve Zeki Velidi ile Doktor Hasan Ferit Cansever'in İstanbul'da evlerinde ve daha bazı yakın arkadaşları nezdinde İstanbul örfî İdare Komutanlığınca aramalar yapılmış ve elde edilen vesikalar tetkik edilmişti.

Bu vesikaların tetkikinden elde edilen netice ve kanaate göre Teşkilâtı Esasiye kanunuyla müesses bugünkü rejimimize ve vatandaşların hakikî milliyetçilik telâk-kilerine aykırı umdeleri ve bu umdelere varmak için gizli cemiyetleri, faaliyet programları, teşkilât ve propaganda organları, hatta

muhaberelerini gizli tutmaya matuf şifreleri ve parolaları vardır.

Bunlar memleketin muhtelif mıntıkalarında ve bilhassa her çeşit terbiye müesseselerinde masum gençlerin temiz milliyetçilik ve vatanseverlik duygularını istismar ederek genç nesil arasında kendilerine taraf-tar toplamak ve bu suretle hedeflerine ulaşmak için devamlı ve sistemli bir faaliyet sarf etmekte ve memlekete zararlı ideolojilerini tahakkuk ettirmek yolunda çalışmaktadırlar. Bu mahiyetteki faaliyet, Teşkilâtı Esasiye Kanunumuza aykırı ve Türk Ceza Kanunumuz'a göre suç vasıflarını haiz olduğundan failleri hakkında salahiyetli adlî merciler tarafından kanunî takibat yapılmak üzere işe el konulmuştur. 1944-1945Irkçılık-Turancılık Davası, Orkun,5 Ekim

1951,Sayı:53, s.12

120 Nihal atsız davanın mahiyetini edebi bir dille Ģu Ģekilde aktarır: “1944-1945’te bu memlekette bir dram oynandı. Resmi adı “Irkçılar Turancılar Davası“ olan bu oyun, ürpetici, acıklı bölümleri yanındaki güldürücü, katıltıcı sahneleriyle tam bir asri dramdı“ Hüseyin Nihal Atsız, Türkçülüğe KarĢı Haçlı Seferleri ve Çektiklerimiz, Ġstanbul, 1992, s. 67

81

gruplar halinde çalıĢmak“; “memleketin aleyhine bu gizli cemiyetleri kendi maksatlarına göre tevcih etmek isteyen yabancı teĢekküllerle… fesat ve hıyanet“ içinde olmak… “Hükümeti devirmek için cemiyet kurmak, hükümetin, Büyük Millet Meclisi‟nin manevi Ģahsiyetlerini tahkir, milli menfaatlere muhalif hareket etmek, gayesi devletin TeĢkilat-ı Esasiye Kanunu ile muayyen olan ana vasıflarına muhalif milli hissiyatı sarsmağa, zayıflatmağa matuf propaganda yapmak“ iddiaları da yargılanmaları sırasında isnat edilmiĢtir.121

Alparslan TürkeĢ bu suçlamalara karĢı, iddia makamının sanıklardan sürekli Ģekilde her sorguda ve ifadede “devleti yıkmak için gizli örgüt“ suçlamalarını kabul etmeleri için direktifte bulunduklarını dile getirmiĢtir.122

Gerek siyasi otoritenin kendilerine bakıĢ açıları nedeniyle gerekse iç ve dıĢ siyasetin bu Ģekilde davranılmasını gerektirmesi nedeniyle, Türkçüler gözaltında zor günler geçirmiĢlerdir. Bu Ģekilde olduğu gözaltına alınanların ifade ve hatıralarında mevcuttur. Tabutluk denilen ve tavanlarında beĢ yüzer mumluk ampullerin bulunduğu iĢkence odalarına kapatılmıĢlardır. 123

Alparslan TürkeĢ, o günleri yaĢayan kiĢilerden olması nedeniyle yaĢadıkları o günleri hatıralarında Ģu Ģekilde aktarmıĢtır; “Acımasızca parmaklarımdan birini yakalayıp, tırnağımı çektiler. Aslında ben o görevlilere acıyordum. Yönetim bizi faĢistlikle suçluyor ama, tüm faĢizan yöntemleri kendileri kullanıyorlardı. Ġçimden bu da geçer yahu diyordum. Memurların gözü bir Ģey görmüyordu… Ġçeriye kapatılan insanlar demir prangalarla belinden kolundan duvara bağlanıp ve burada 24 saat, 48 saat hatta daha fazla aç ve susuz bırakıldılar. Bazı sanıkların tabi ihtiyaçları için dahi kapı açılmaz ve büsbütün periĢan duruma düĢmeleri sağlanırdı.“124

Yine o günleri yaĢayan Orhan ġaik Gökyay sorgusu sırasında bu iĢkenceleri Ģu Ģekilde dile getirmiĢtir: “Haziran‟ın en sıcak bir öğle sonunda, kendisi tarafından

121 Özdoğan, age, s.110–111 bkz. Irkçılarla Turancıların muhakemeleri hakkında Ġstanbul Örfi Ġdare Komutanlığı ilk duruĢmalara ait raporu/ Son Tahkikat Raporu, Ayın Tarihi, 30 Eylül 1944, s. 28

122 TürkeĢ, age, s. 43

123 Mustafa Müftüoğlu, Çankaya’da Kâbus: 3 Mayıs 1944, y.y., Ġstanbul, 1977, s.82–89 124

82

mu‟tena hücre ve ziyaretçilerince tabutluk diye adlandırılan iĢkence odasında, bu, elektrik lambaları altında ıĢıl ıĢıl yanan odada, ayakta beĢ saat bir Ģehrâyîn seyrettim. Buradan bir adım ilerisi değil, fakat on dört asır gerisi görünüyordu: Arabistan Çölü‟nde efendileri tarafından kızgın güneĢ altında kayalara çakılmıĢ çıplak köleler.

Tabii “yirminci asr-ı medeniyette” ham bir tabiat unsuru olan güneĢ yerine, onun göz kamaĢtıran ve kör eden icatlarından biri, elektrik vardı. ĠĢte, Ġstiklâl mücadelesi kazanıldığı ilk yıldan baĢlayarak 11 Mayıs 1944 tarihine kadar, mesleğin çeĢitli kademelerinden, en geniĢ teftiĢ ve murakabeler görerek Devlet Konservatuarı Müdürlüğü‟ne, kayrılarak değil, lâyık olarak getirilmiĢ bir öğretmene reva görülen tahkir budur.“125

O günleri yaĢamıĢ olan diğer sanık Prof. Dr. Reha Oğuz TÜRKKAN iĢkenceleri Ģu Ģekilde aktarmıĢtır: “Kolumdan asılarak bırakıldığım beton dik-tabutun içinde 3 gün 4 gece cehennem azabı çektim. Bayıldım ayıldım. Tepemde binlerce voltluk 4 ampul yanıyordu… ve benden kendi uydurduklarını “Ġfademdir“ diye imzalamamı istediler“126

Bu resmi saldırının en önemli safhalarından birisi tabi ki bu iĢkencelerdir. Bu dava sonuçlanıp Türkçülerin beraat etmesinden sonra, iĢkenceci görevliler aleyhine dava açılmıĢ ve dava mahkûmiyetle sonuçlanmıĢtır. Yani iĢkence yapıldığı mahkemenin kararıyla sabit hale gelmiĢtir. 1950‟de çıkarılan af kanunu sayesinde iĢkence yapan görevliler hapse girmemiĢlerdir.127

Uzun bir gürültü döneminden sonra nihayet Türkçülerin davasına 7 Eylül 1944 tarihinde baĢlanılmıĢtır. Mahkeme heyeti Ģu Ģekilde oluĢturulmuĢtur:

BaĢkan: Tümgeneral Yusuf Ziya Yazgan Üye: Askeri Hâkim Osman Cevdet Erkut

125 “1944 Türkçülük DüĢmanlarının Tertiplediği davada Orhan ġaik Gökyay’ın Sorgusundan Parçalar“ ,Orkun, Sayı 3–4, Nisan-Mayıs 1962, s. 18–19

126Reha Oğuz Türkkan, “3 Mayıs 44’ün Farklı Bir Anlatımı“, Orkun, Mayıs 2005, Sayı: 87, s. 8 127

83 Üye: Süvari Albay Galip Kaan Savcı: Kazım Alöç

Sanıklar ise Ģu Ģekilde oluĢmaktadır:

1. Nihal Atsız, Boğaziçi Lisesi Edebiyat Öğretmeni

2. Alparslan TürkeĢ, Piyade Üsteğmen

3. Orhan ġaik Gökyay, Ankara Konservatuar Direktörlüğünden Vekâlet

Emrinde

4. Zeki Velidi Toğan, İstanbul Üniversitesi Türk Tarih Profesörü

5. Hüseyin Namık Orkun, Gazi Terbiye Enstitüsü Tarih Öğretmeni

6. Hasan Ferit Cansever, Yedek Tabip Yüzbaşı

7. Fethi Tevetoğlu, Tabip Üsteğmen

8. Nejdet Sançar, Balıkesir Lisesi Edebiyat Öğretmeni