• Sonuç bulunamadı

I. BİRİNCİ BÖLÜM: KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

1.2. GİYİM TERCİHİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1.2.3. Tüketim Kültürü

Tüketim, hem fayda yaratma açısından ekonomik bir süreç olarak hem de gösterge ve sembollerin de içinde olduğu, sosyal ve kültürel bir değer süreci olarak tanımlanmaktadır. Kimlik duygusunun gelişiminde etkili olan tüketim, ekonomik olduğu kadar sosyolojik, kültürel ve psikolojik bir olgu olmayı sürdürmektedir (Bocock,1997:10-17). Bu açıdan Tüketim kültürü giyim konusunda bireylerin tercihlerinde etkin bir oynarken, aynı zamanda çeşitli vurgularla tüketimin yinelenmesine destek vermektedir. Bu vurgular içerisinde en önemlisi moda kavramıdır.

Moda tüketiminin sürekliliği için modanın sık sık değişmesi esastır. Fakat kendisini moda rüzgârına kaptırmayan ‘bilinçli’ kişilerin bir giysiyi yıllarca kullanmaları modanın işleyişine terstir. Çünkü modanın aksine kişinin yeni bir elbise almasının nedeni genellikle ancak eskidiğinde, yırtıldığında gerçekleşmektedir. Fakat bir giysiyi eskimeden atmanın anlamı, yani israf, moda açısından önemli değildir. Önemli olan modayı takip etmektir (Abalı, 2009: 133) Modayı takip eden birey kendi bireysel varlığını ispat ederek, toplumsal kabul görme anlamında kişisel psikolojik doyum sağlamış olur.

Tüketim kültürü, tüketicilerin çoğunluğunun yararcı olmayan statü arama, ilgi uyandırma, yenilik arama gibi özelliklerle öne çıkan ürün ve hizmetleri arzuladıkları hatta peşine düşüp, edinip sergiledikleri bir kültürdür (Odabaşı, 2006:45). Bu tanıma göre tüketimin birey tarafından kabullenilmiş ve uygun biçimde yapılması için bireyin harekete geçeceği varsayımıdır. Bireyler tükettikleri mal ya da hizmetler yoluyla kendilerine bir statü edinme ve başkalarını olduğu gibi kendilerini de bu yolla değerlendirme eğilimindedir. Ürünlerin ve hizmetlerin bireylerin insani değerlerinden daha önemli hala geldiği ve ürünlerin kendi içinde bir amaç değil, istenen amaçlara ulaşmak için değer yüklenmiş

27

araçlar haline gelmesi söz konusudur. Bu özellikler bağlamında tüketim kültürü Odabaşı (2006: 46-48) yedi özellikle açıklamaktadır;

1.Tüketici kültürü tüketmenin kültürüdür.

2.Tüketici kültürü “Pazar toplumu” nun kültürüdür.

3.Tüketim kültürü ilk olarak evrensel ve kişisel olmayan niteliklerdir. 4.Tüketim kültürü, özgürlüğü özel yaşam ve özel seçim ile özdeşleştirir. 5.Tüketici ihtiyaçları ilke olarak sınırsız ve doyurulmazdır.

6.Tüketim kültürü post-geleneksel toplumda kimlik ve statü belirlemede ayrıcalıklı bir ortamdır.

7.Tüketim kültürü, çağdaş güç deneyiminde kültürün öneminin artışını temsil eder. Modern toplumlarda, ana sosyal uygulamalar, kültürel değerler, fikirler ve kimlikler tüketimle bağlantılı olarak, tüketim kültürü tanımlanmaktadır. Toplumun baskın değerleri, tek başına tüketim pratikleri ile örgütlenmez, aynı zamanda başka boyutlarıyla da bu pratiklerden elde edilir. Bu açıdan modern toplum; paraya dayalı, metaya sahip olmaya vurgu yapan, hedonist bir toplum olarak özelliği taşımaktadır. Tüketim kültürünün kitle kültürü ile eşanlamlı kullanılmadığını da görmekteyiz. Tüketim kültürünün baskın olduğu toplumda kitlelerin zevkleri ve mevcut pek çok hakları para ile güçlendirilmiştir. Kültür bu anlamda sadece tüketime ve ürünlere indirgenmiştir (Odabaşı,2006: 46-48).

Tüketim modelleri ilk olarak 17. Yüzyılın ikinci yarısında, İngiltere’de farklı bir kapitalist ekonomik yapı içinde ortaya çıkmıştır. Buna karşın, tüketim toplumunun kökenlerinin kronolojik olarak 18.yüzyılda aranması gerektiği ileri sürülmektedir. İnsanların daha çok ev ve bedenlerini süsleyecekleri mal çeşitliliğinin bulunması ve satın alabilme gücünün artması ile 18.yüzyılın ilk yarısı tüketim devriminin gerçekleşmesine neden olmuştur (Bocock, 2005:24).

Tüketim devrimi, modern toplum anlayışını aklın egemenliğiyle karakterize ederek, akla dayalı bir toplum biçimi öne çıkarmıştır. Bu anlayış, maddi ve toplumsal unsurların özünde bireysel etkileşimlerle değer kazandığı ve dolayısıyla tolumun kendi kültürü üretme noktasında bulunduğu modern toplum biçimidir (Gültekin,2001:230-34).

Tüketim kültürü İkinci Dünya savaşından sonra, özellikle son çeyrek asırda, kitlesel düzeyde toplumları etkileyen bir olgu olarak görülmeye başlanmıştır. Bu olgu, tarihsel

28

süreç içinde sürekli şekil değiştirerek ve endüstriyel kapitalizmin üretim modelleri içinde yer alarak varlığını sürdürmüştür (Yanıklar,2006:204).

Modern pazarın oluşumu ile yaratıcılığın ortaya çıkışı, mağaza dekorasyonundan, vitrin görsellerine, farklı formdaki reklam örneklerine kadar tüketici talebini artırıcı semboller kullanılmaya başlanmıştır. Buda moda anlayışındaki sistemin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Tüketme yönelik üretimin geçimlik üretiminin yerini almasına eş zamanlı olarak, bireylerin tüketici olmaları ile ilgili görüşleri hakimiyet kazanmaktadır.

Tüketim, 19.yüzyılda büyük mağazaların kurulması ile tüketici satın alma davranışlarında değişimler oluşturmuştur. 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, daha çok tüketme anlayışı ile gereklerini yerine getiren dünyevi bir inanç sistemine dönüşmüştür. Mikroda büyük alışveriş merkezleri, makroda ise şehir merkezlerince temsil edilen tüketim mecraları bu sistemin sürekliliğini mümkün kılan aracılar olmuştur. Bu aracılar adeta bir mabet, dini katedral misyonu barındırmaktadır.(Yanıklar, 2006: 11-29).

Veblen ve Simmel, toplu tüketim için imal edilmiş olan her şeyi bulabilme imkanı sağlayan alışveriş merkezlerinin kurulmasını, batı toplumlarındaki yaşam tarzlarını farklılaştıran bir unsur olarak değerlendirmektedirler. Bununla beraber, alışveriş merkezlerinin, tüketimi çok seçenekler arası tercih etme yolunda biçimlendirdiğine dikkat çekmişlerdir (Bocock,1997:25).

Tüketim toplumları, serbest piyasa ilişkilerine dayalı olarak modern dünyanın oluşturduğu tüketim ile ilişki olan kültürlerden türemiş ve kapitalist sistemin bir parçası olarak yaşamaya devam etmiştir. Tüketim toplumu, kitlesel üretimle birlikte ortaya çıkan kitlesel tüketime yönelik bir dönem olarak tanımlanmaktadır (Yanıklar,2006:29). Sanayi devrimi ile oluşan “mallar dünyası” bir yandan geniş bir çeşitliliğe ulaşırken, diğer yandan fiyat ve kalitelerine göre de farklılaşmaktadır. Burada vurgulanmak istenen, farklı türdeki malların ortaya çıkışı ile tüketimdeki belirgin seviyedeki artışın söz konusu olmasıdır (İllich, 2001:10-30).

Tüm çevrede nesne, hizmet, maddi malların çoğalmasıyla oluşturulan ve insan ekolojisinin dönüşümü ile meydana gelen aşırı tüketim ve bolluk gerçekliği, nesnelerce kuşatılan enformasyon sistemi ile yaşam alanlarının oluşumu tetiklenmiştir (Baudrillard, 2004:15). Kapitalist üretim, 20.yüzyıl başında, bilimsel yönetim ve fordizm’den toplu üretim ve toplu tüketimin yükselişi aldığı destekli genişleme ile yeni pazarların

29

kurulumuna yardım edip, kamuların tüketicilere dönüştürmesini ve reklam veya diğer medya ortamları yoluyla eğitilmesini teşvik eden bir düzeni oluşturmuştur (Featherstone,2005: 38).

1.2.4. Moda ve Tüketim