• Sonuç bulunamadı

1.1 Stres ve Tükenmişliğin Tanımı

1.1.2 Tükenmişlik

Tükenmişlik kavramı uzun zamandır gündemde olan kişisel bir olgu olarak algılanmıştır. Son yıllarda ise sosyal bir olgu olarak algılanmaya başlanmıştır.

Tükenmişliğin çok önemli bir sosyal ve kişisel problem olduğu bilinmektedir. Bu konunun sebepleri ve aşamaları hakkında çok fazla tartışma ve kuşku vardır. Bu nedenle çok fazla deneysel çalışma yapılmıştır (Maslach,1993:21,Maslahc ve Leiter,1999:275)

Tükenmişlik sendromu; Maslach ve Jackson (1981) tarafından, duygusal tükenme duygularının artışı olarak tanımlanmıştır. Bir başka görüşe göre; diğer insanlar hakkındaki duyguların, alaycı ve olumsuz tutumların gelişmesidir. Üçüncü bir görüşte ise kişinin kendisini, özellikle de birileriyle çalışma konusunda, olumsuz değerlendirme eğilimidir. Shirom (1989), tükenmişliğin tek içeriğinin, bireysel enerji kaynaklarının azaltılması (tüketilmesi) ile ilgili olduğunu ileri sürmüştür.

Özellikle tükenmişlik fiziksel yorgunluğun, duygusal tükenmenin ve bilişsel bezginliğin bir birleşimidir. Tükenmişlik değişik parçalardan oluşan, tükenmişlik şiddetinin farklı derecelerindeki tüm duyguların ifade edildiği karmaşık bir yapıdır

(akt;Friedman,1993:1035). Aynı zamanda tükenmişlik; bitkinlik, siliklik ve yetersizlik belirtileri ile ilişkili olan, iş yerindeki kronik strese bağlı olarak ortaya çıkan duygusal ve kişisel bir tepkidir (Maslach, Schufeli ve Leiter, 2001:396). Bu durum, yüksek motivasyona sahip, çok çalışan ve idealleri olan kişilerde ve insanlarla etkileşim içinde bulunan yönetici ve çalışanlarda daha fazla görülmektedir. Tükenmişlik bir strese tepki tipidir (Edmonson ve Thompson,2000:5, Perlman ve Hartman,1982:283). Goddard ve Goddard’ın yaptıkları bir çalışma sonucunda işi bırakma niyeti ile tükenmişlik envanterinin üç alt boyutu arasında çok anlamlı ve önlemli bir ilişki bulunmuştur. Bu çalışmada çıkan sonuç diğer ülkelerde alarm verici şekilde rapor edilmiş olan yüksek derecede eğitim mesleklerinde işi bırakmayı açıklama konusunda gerçekçi bir açıklama getirmektedir (Goddard,2006:61).

Tükenmişlik; iş yerinde zayıflık, karamsarlık, yetersizlik gibi duyguları içeren bir psikolojik sendromdur (Maslach, Leiter, 2000:358). Tükenmişlik sadece akademik değil, popüler ve sosyal bir konudur. Đşin fiziksel ve psikolojik koşulları kaliteli olmalıdır. Bu sadece bireysel olarak çalışanın değil, bu kişinin etkilediği herkes için önemlidir (Maslach,1998:63). Bireylerin işleri gereği karşılaştıkları insanlara karşı duyarsızlaşmaları, duygusal yönden kendilerini tükenmiş hissetmeleri ve kişisel başarı ve yeterlilik duygularının azalması şeklinde ortaya çıkan tükenmişlik (burnout) daha çok “insan-işi” yapılan mesleklerde görülen bir olgudur (Ergin 1992:143).

Storlie’ne (1979) göre; tükenmişlik, değişimi imkansız görünen durumların insan ruhuna çizdiklerinin birikimi ile oluşan bir durumdur. Bu bir “mesleksel otizm”dir. Bu kelimesi kelimesine insan ruhunun çöküşüdür (collapse). Kesin etiyolojisinin bilinmediği, sinsi bir süreçtir. Duruma engel olmaya çalışılmaz, bu bazen uyum gibi görülebilir. Yaratıcılık yok olur, daha iyisi için uğraş verilmez. Bu gücün güçsüzlüğe teslim oluşudur. Ne yapılırsa yapılsın, ne kadar sıkı çalışılırsa çalışılsın, durumda bir değişiklik, farklılık yaratılmadığı algısının yarattığı bir teslimiyettir. Tükenmişliğin üzücü yönlerinden biri bunu yaşayan birinin çalıştığı

kişiye uygunsuz davranmasından rahatsızlık duymuyor olmasıdır (akt, Çam,1994:155).

Tükenmişlik, iş ile ilgili olarak kronik ve kişiler arasındaki strese bağlı olarak, bireyin verdiği uzun süreli bir tepkidir. Üç temel bileşenle tanımlanır: karamsarlık, bitkinlik ve yetersizlik. Đş stresi sendromunun aksine, tükenmişlik kişinin iş yerindeki çalışma koşulu ve şartlarına bağlı olarak ortaya çıkan kişisel strestir.

Uzmanlara göre tükenmişlik sadece kişisel düzeyde değil, şirketler düzeyinde de olabilir. Tükenmişliğe sosyal açıdan bakılacak olursa; iş yerindeki stres ve şartların kişilerin sağlığına ve psikolojik durumlarına etkisinin çok büyük olduğu görülebilir (Maslach ve Leiter, 2000:358).

Çalışanlar sıklıkla ortamsal koşullardan olumsuz yönde etkilenirken kendi problemlerinin sebebi olarak hizmeti alanları görürler. Bu tepki “kurbanın suçlanması” diye adlandırılır ve bu “tüm dünyada insanların hak ettiklerini aldıkları” inancından gelişir. Tükenme sendromunun özünde bulunan bir nitelik, çalışanların hizmet alanlarıyla ilgili algısının pozitif ve insancıl kutuptan, negatif ve insancıl olmayan kutba doğru değişmesidir. Bu durumda hizmet alanlar alaycı ve küçültücü bir biçimde ele alınır ve çalışanda hizmet verdiği kişinin insan olarak değeri ve kapasitesinin düşük olduğu kanısı gelişmeye başlar (Tümkaya,1996:18).

Hem klinik hem de sosyal psikologların bakış açısından, başlangıçta tükenmişlik olgusu için bir çerçeve oluşturulmuştur. Klinik boyutta bakıldığında, tükenmişliğin belirtileri ve kişinin ruh sağlığına etkileri incelenmiştir. Sosyal boyutta bakıldığında ise işveren ile müşteri arasındaki tüm ilişkiler mesleki boyutta incelenmektedir. Başlangıçtaki çoğu çalışma tanımlayıcı ve ölçülebilir çalışmalar olup görüşme, vaka örnekleri ve gözlem teknikleri kullanılarak yapılmıştır. Bu çalışmalardan ortaya çıkan pek çok genel yargı bulunmaktadır. Đlk olarak, tükenmişlik yaşayan kişiler için bir profesyonel yardım uygundur ve tükenmişlik iş yüküne verilen genel bir tepki değildir. Đkinci olarak, bu görüşmelerden kişilerde siliklik olduğu ortaya çıkmıştır. Siliklik, kişinin iş yerindeki duygusal stres ile başa çıkamamasından doğmaktadır. Ayrıca araştırmaların görüşme safhasında, kişilerin

ilk görüşmelerde iş yerindeki stres ile ilgili çok şey anlattıkları, iş verenleri ile bir aradayken de beden dilini, sözsüz iletişimi kullandıkları görülmüştür. Bu ilk çalışmalar aslında işveren- çalışan; çalışan- işveren ve aile bireyleri arasındaki ilişkiyi tanımlamakta çok etkili olmuştur. Bu ilişki aynı zamanda kişinin duygusal gerginliğini- duygusal ödülünü ve duygusal stres ile başa çıkma yollarını belirlemek için de çok önemlidir (Maslach, Schufeli ve Leiter, 2001:398).

Tükenmişliğin hem kişisel hem de kurumlar, şirketler bazında ciddi etkileri olmuştur. Bu etkilerden kişilerin ve/veya kurumların en az seviyede etkilenmeleri için çeşitli metotlar geliştirilmiştir. Kimileri tükenmişliği ortaya çıktıktan sonra gidermeye çalışmış, kimileri ise ortaya çıkmadan engellemeye, tükenmişliği çalışmaya dönüştürmeye çalışmıştır. Engelleme için kullanılan yöntemler kişiler, çalışma grupları ve kuruluşlar bazında düzenlenmiştir. Her bir seviyede bu yöntemlerden faydalanan kişilerin sayısı ve tam bir değişme sağlama olanağı değişmektedir. En temel olarak, kurum ve kuruluşların çabasındansa kişinin çabası tükenmişliği engellemek için daha etkilidir. Fakat bu bir ikilemdir; çünkü tükenmişlik üzerinde en etkili faktörler aslında kurum ve kuruluşlarla ilgilidir;

kişilerle değil. Ayrıca, kişisel çabalar iş ortamında çok yeterli olmayabilir; çünkü kişi ortamdaki stres faktörlerine özel hayatındaki kadar hakim değildir. Sonuç olarak; tükenmişliği engellemeye veya ortadan kaldırmaya çalışan her programın kişinin iş ortamı ve iş arkadaşları ile de ilgili yöntemler geliştirmesi gerekir (Maslach, Schufeli ve Leiter, 2001:399).

1.1.3 Maslach (1982) ’a göre tükenmişlik kavramı şunları içermektedir:

 Đnsanlarla çalışan bireyler arasında ortaya çıkabilen duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve azalan kişisel başarı sendromunu,

 Đşlerinde çalışma koşullarının bir sonucu olarak insanlara yardım eden mesleklerdeki bireyler tarafından yaşanan ideal ile enerji ve niyetlerde sürekli bir azalmayı,

 Fiziksel tükenme ve kronik yorgunluk, çaresizlik ve umutsuzluk hisleri ve olumsuz bir benlik kavramı, işe yaşama ve diğer insanlara karşı olumsuz tutumlarla belirginlik kazanan bir fiziksel, duygusal ve zihinsel tükenme durumunu,

 Genellikle rahatsız edici ve duygusal semptomlarla ilişkili, danışanlara ve kendisine yönelik bir uygun olmayan tutumlar sendromunu,

 Đş görenlerin etkinliğini ve kapasitesini önemli ölçüde azaltan bir tükenme, çabuk sinirlenme ve yorgunluk durumu,

 Bireyin kendini tüketmesini,

 Đş ve kişisel yaşamının stresiyle uygun bir şekilde başa çıkmada yetersizliği,

 Can sıkıntısını, istek kaybını, ilgileri ve kapasiteyi değiştirmede yetersizliği,

 Fiziksel ve/veya zihinsel aşırı istek nedeni ile zayıflığı,

 Depresyon ya da ümitsizlikle sonuçlanan yaygın bir anksiyete duygu-durumunu,

 Birey tarafından stresi azaltmada kullanılan uygun olmayan başa çıkma mekanizmalarını,

 Baskısı yüksek çevrelerde çok fazla ve uzun süre çalışılması sonucu oluşan bir koşulu ve

 Đş görenin üretimi ve moralinde düşme ile sonuçlanan ve işteki engellemelerden kaynaklanan kötüye götürücü bir zayıflayan psikolojik koşulu (akt;Abacı,2004:13)

1.2 Tükenmişliğin Üç Alt Boyutu:

Tükenmişlik kavramı üç temel boyut içermektedir. Bunlar; Duygusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı boyutlarıdır.

1.2.1 Duygusal Tükenme (Emotional Exhaustion) :

Duygusal olarak yok olma, yitme ve kişiyi duygusal olarak tatmin eden konuların da yitmesidir. Bunun nedeni; işyerinde çok fazla iş yükü ve kişisel çatışma olmasıdır (Maslach,1998:64).

Bireylerde tükenmişlik, birinci boyut olan duygusal tükenmede (emotional exhaustion) bir artış ortaya çıktığı zaman görülmektedir. Çalışanların eskisi gibi kendilerini işe veremedikleri, hizmet götürdükleri kişilerin sorumluluklarını yüklenemedikleri, gerginlik ve engellenme hissettikleri ve duyu kaynaklarının köreldiği durumlar olarak tanımlanmaktadır. En genel semptomu ise ertesi gün işe gitmeme isteği olarak belirtilmektedir (Başaran,1999:24).

Duygusal tükenme; kompleks tükenmişlik sendromunun en açık şekilde gözlenebilen boyutudur. Đnsanlar kendilerinin ya da başkalarının, yıpranma, enerji kaybı, bitkinlik veya yorgunluklarını ifade etmek için bu boyuttan söz etmektedirler (Yıldırım, 2007:1, Tümkaya, 1996:10).

Cordes ve Doughert’na (1993:621) göre; duygusal tükenme, daha çok insanlarla yüz yüze ilişkinin yoğun olduğu sektörlerde çalışanlar üzerinde görülür, kişideki aşırı psikolojik ve duygusal yüklenmeden kaynaklanır. Duygusal tükenme, tükenmişlik sendromunun başlangıcı ve merkezidir. Duygusal yönden yoğun bir çalışma temposu içerisinde bulunan kişi kendini zorlar ve diğer insanların talepleri altında ezilir. Duygusal tükenme bu duruma bir tepkidir. Bu durumdaki bireyler kendilerini, yeni bir güne başlayacak enerjiden yoksun hissederler. Duygusal kaynakları tamamen tükenmiştir, tekrar doldurmak için kaynak bulamazlar (akt;Dursun, 2000:14). Enerji eksikliği ve bireyin duygusal kaynaklarının bittiği hissine kapılmasıyla ortaya çıkan bu duygusal tükenme yorgunluğu yaşayan kişi,

hizmet verdiği kişilere geçmişte olduğu kadar verici ve sorumlu davranamadığını düşünür. Gerginlik ve engellenmişlik duygularıyla yüklü olan birey için ertesi gün yeniden işe gitme zorunluluğu büyük bir endişe kaynağıdır (Dolunay,2001:16).

Duygusal stresin artışı insanlarla yakın ilişki sonucunda ortaya çıktığından dolayı, stresi azaltmaya karşı bir yaklaşım o insanlardan uzaklaşmaktır. Kişi yalnız iş gününün problemleriyle ilgili düşünceleri durdurarak ve fiziksel olarak gevşeyerek gerilimini çözmeye başlayabilir. Diğer bir deyişle kişi streslerin ağır yükünü, geçici bir sosyal izolasyon gibi planlanmış tekniklerle hafifletebilir. En azından kişi stresin doğrudan kaynakları olan hizmet alanları ile bazı ortamlar ve idarecilerden uzaklaşarak dinlenebilir. Bu kısa süreli izinler, psikolojik geri çekilmeler ve uzun tatiller yoluyla başarılabilir (Tümkaya,1996:26).

Duygusal tükenme kişinin ruhen yıpranma duygusu yaşama duygusunu ifade ederken, duyarsızlaşma kişinin hizmet ettiği veya birlikte çalıştığı kişilere karşı olumsuz, katı ve anlayışsız olmasını ifade etmektedir (Naktiyok, 2005:183).

1.2.2 Duyarsızlaşma (Depersonalization) :

Başka insanlara karşı olumsuz ve bitmiş bir halde olma ve ideallerini kaybetmedir. Bunlar da kendini korumak içindir, fakat sonraları bu durum kişiliğini kaybetmeye kadar gider (Maslach,1998:64).

Duyarsızlaşma ise kendinden ve işinden uzaklaşan çalışanların, işe yönelik idealizmlerini ve coşkularını kaybetmesidir. Hizmet verilen kişilere aldırış etmeme, düşmanlık içeren olumsuz tepkilerde bulunma sıklıkla görülen davranış biçimleridir. Đnsanlara nesnelermiş gibi davranmayı ifade eder. Yapılan araştırmalar, duygusal tükenmeyle duyarsızlaşma arasında önemli bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır (Yıldırım, 2007:1, Tümkaya, 1996:10).

Cordes ve Doughert’a (1993:621) göre duygusal tükenmeyi yaşayan kişi, üzerindeki duygusal yükü hafifletmek için kaçış yolunu kullanır. Đnsanlarla olan ilişkilerini işin yapılabilmesi için gerekli olan minimum düzeye indirir. Đnsanları

kafasında kategorize eder, karşılaştığı kişilere klişeleşmiş kalıplara göre davranır.

Bunun sonucunda katı kural ve prensiplere göre hareket eden bir bürokrata dönüşürler. Bunlar duyarsızlaşmanın ilk belirtileridir. Kişi karşısındakine aşağılayıcı ve kaba davranabilir onların rica ve taleplerini göz ardı edebilir veya gerekli yardımı sağlamada başarısız kalabilir. Kişi insanlar hakkında yanlış düşünceler geliştirir. Onlardan nefret eder. Böylece işi gereği karşılaştığı insanlara karşı duyarsızlaşır, onlara insan yerine birer nesneymiş gibi davranır (akt;

Dursun,2000:15). Görülen belirtiler, uzak ve soyut bir dili kullanmak, işten uzak durmak için iş arkadaşları ile uzun süreli konuşmamak ve uygun çözümler getirme ya da yardım etme yerine bürokrat tavrı takınmaktadır. Çalışanların hizmet verdikleri kişilere birer insan yerine, nesne gibi davranmalarıyla kendini gösteren duyarsızlaşma yaşayan insanlar diğerlerini küçültücü bir dil kullanır ve başkalarından sürekli kötülük geleceğini sanma gibi belirtiler gösterir (Dolunay,2001:17, Başaran,1999:24).

1.2.3 Kişisel Başarı Hissi (Personal Accomplishment) :

Đşyerinde başarının ve üretkenliğin azalmasıdır. Bu yetersizlik duygusu depresyon ve iş ile başa çıkma ile de ilişkilidir. Bunun yanı sıra sosyal desteğin alınamaması ve kendini geliştirememesi ile de ilişkili olan bu boyut kişinin kendini değerlendirmesi ile de bağlantılıdır (Maslach,1998:64).

Kişisel başarının azalması duygusal ve fiziksel olarak tükenen, hizmet verdiği insanlara ve kendine yönelik olumsuz bir tutum içine giren kişilerin, yaptıkları işlerin gerektirdiği talepleri yerine getirmekte zorlandıklarından kişisel yeterlilik duygularının azalması olarak tanımlanır (Yıldırım, 2007:1, Tümkaya, 1996:10).

Cordes ve Doughert’a (1993:621) göre başkaları hakkında geliştirdiği olumsuz düşünce tarzı, kişinin kendisi hakkında da negatif düşünmesine yol açar. Kişi, bu düşünce ve yanlış davranışları nedeniyle kendini suçlu hisseder. Kendisi hakkında

“başarısız” hükmünü verir. Đşte bu noktada, tükenmişliğin üçüncü aşaması olan düşük kişisel başarı hissi ortaya çıkar. Đşinde ilerleme kaydetmediğini, hatta gerilediğini düşünen bu tür kişiler kendini suçlu hisseder ve harcadıkları çabanın bir

işe yaramayacağına inanırlar. Bunun sonucunda ise kişi kendine olan saygısını kaybedip, depresyona girebilir (akt; Dursun, 2000:15, Gümüş, 2006:61).

1.3 Tükenmişliğin bileşenleri:

Bitkinlik, karamsarlık ve yetersizlik tükenmişliğin bileşenleri içinde yer almaktadır.

Bitkinlik, kişinin duygusal ve fiziksel olarak tükendiğini, çöktüğünü hissetmesidir. Çalışanlar eğer kendilerini yenilemezse bitmiş, tükenmiş hissetmeye başlarlar ya da kendilerinde başka biriyle karşılaşacak, onu görecek gücü bulamazlar. Bitkinlik esas olarak, tükenmişliğin bileşenleri içinde en temel stres sebebi olandır (Maslach ve Leiter, 2000:358). Aşırı ve sürekli stres olma durumu insanın vücudunun normal fonksiyonlarını yerine getirmesini engelleyebilir. Eğer stres ile yeterli şekilde baş edebilme mekanizmaları kullanılmaz ise bu aşırı stres durumu insanlarda tükenmişlik durumu yaratabilir. Tükenmişlik yaşanması durumu fiziksel, entelektüel, sosyal, psiko-duygusal, ve spritüel değişimleri de beraberinde getirir (Terry,1997:2).

Karamsarlık ise; olumsuz, ümitsiz durumlar iş ile ilgili idealistliğin kaybolması olarak da tanımlanabilir. Đlk başlarda bir savunma mekanizması olarak kişi “ başarısızlık duygusunu” duygusal olarak yaşar. Fakat bu zarar görme, duygusal çöküntü zamanla insanlardan kaçışa da dönebilir. Karamsarlık, tükenmişliğin bileşenleri içinde genellikle kişi ile ilgili olan özelliklere de bağlıdır (Maslach ve Leiter, 2000:358). Duygusal ve fiziksel yönden tükenen, çalıştığı kişilere ve kendine karşı olumsuz bir tutum içine giren kişiler, mesleklerinin gereklerini yerine getirmekte zorluk çektiklerinden kişisel yeterlilik duyguları azalır (Maslach, Leiter ve Schafeli, 2001: 340).

Yetersizlik işle ilgili olarak başarısızlık ve üretken olamama durumudur.

Đnsanlar zaman zaman iş yerinde başarısızlık, çaresizlik, yetersizlik duygusu yaşayabilirler. Fakat yetersizlik duygusu, daha çok kişinin kendi kendini değerlendirmesi ile ilgilidir (Maslach ve Leiter, 2000:359).

Tükenmişlik duygusunun tanımı ve değerlendirilmesi kişiye bağlıdır. Bu tanımın merkezinde iş yerindeki arkadaşlar, müşteriler, yöneticiler ve kişinin bunlarla ilişkisi olabilir. Bu ilişkiler duygusal ödülün ve tatmin duygusunun kaynağı; iş stresi ile başa çıkmanın yolu olabilir veya tükenmişlik duygusunu en aza indirmeye yardımcı olabilir. Sonuç olarak, tükenmişlik olgusunu ele almak istiyorsak, sadece kişinin zayıflığı olarak değil aynı zamanda kişiyi etkileyen diğer faktörleri de göz önünde bulundurarak ele almalıyız (Maslach ve Leiter, 2000:359).

Đş stresi, yıllar boyunca işin nitelikleri, kişisel durumlar ya da başka faktörlere bağlı olarak değişebilir. Tükenmişlik, uzun süreli stresin olumsuz sonuçlarından birisi olabilir. Bu açıdan bakıldığında, stres yaşanmaya devam ettikçe tükenmişlik, iş saatlerinden sonra da artış göstermektedir (Capel,1991:36).

Belirgin bir kaza veya olay sonrası olan keskin bir stres tepkisinin aksine, tükenmişlik işle ilgili stres durumlarına gittikçe artan bir tepki vermek, artan bir strese girmektir. Tükenmişlik ile, fiziksel bir yıkım ve durumdan ziyade; psikolojik bir sarsıntı ve sürekli olarak psikolojik ve sosyal olgulara maruz kalma kastedilir.

Çünkü tükenmişlik; işyerindeki kişisel strese uzun süreli olarak gösterilen tepkidir ve bu tepki stres olarak kalıcı bir şekilde bireyi etkilemektedir (Maslach ve Leiter, 2000:358).

1.4. Tükenmişliğin Belirtileri:

Bireyler değişik durumlarla karşı karşıya kalmaları ve farklı tutum, algılama, ideoloji, ve hatta demografik değişkenlere sahip olmaları sebepleri ile tükenmişlik olgusuna farklı tepkiler verebilirler (Frıedman,1995:281).

1.4.1 Sağlık belirtileri:

Bireyin psikolojik durumu göz önünde bulundurularak özellikle iş stresi ve bu stresi tetikleyen faktörler tartışılmalıdır. Stres bireyin karmaşık fiziksel yeterliliğini azaltmakta ve buna bağlı olarak bireyin bilişsel yeterliliği de körelmektedir. Stres bireyin bağışıklık sistemini zayıflatmakta ve bu yüzden bireyin hastalıklara yakalanma oranı artmaktadır. Sadece hastalık olarak değil; örneğin kronik yüksek

tansiyon bireyin stres düzeyi ile ilişkilidir. Deneysel çalışmaların sonuçlarına bakıldığında; iş stresinin bireyin fiziksel sağlığına etkisi (özellikle kalple ilgili) ve psikolojik sağlığına etkisi (yetersizlik duygusu vb) olduğu bulunmuştur. Ayrıca, iş stresinin kişinin; aile ilişkilerinde bozukluk, kişisel olarak kendine zarar verme gibi durumlarda özel hayatına da etkisi vardır (Leiter ve Maslach, 2001:415) Đş stresi, yıllar boyunca işin nitelikleri, kişisel durumlar ya da başka faktörlere bağlı olabilir (Capel,1991:36).

Tükenmişliğin üç bileşeni içinde bitkinlik herkes tarafından kabul edilen stres değişkenlerine en yakın olanı ve en kolay tahmin edilebilenidir. Bitkinlik genel olarak; baş ağrısı, kronik yorgunluk, mide ve bağırsak ağrıları, kaslarda gerginlik, hipertansiyon, soğuk algınlığı, grip ve uyku bozuklukları gibi fiziksel belirtilerle de kendini gösterir. Bu psikolojik-fizyolojik belirtiler aslında sürekli artan stresin belirtisidir. Benzer olarak, bu tür belirtiler tükenmişlik ile madde kullanımı gibi durumlarda da gözlenmiştir (Maslach ve Leiter, 2000:358,Terry,1997:5)

Engellenmişlik hissi ve sinirlilik tükenmişliğin belirgin özelliklerindendir.

Birey kendisini engellenmiş hisseder; çünkü hedeflerine ulaşmaktan alıkonulmuştur. Eğer birey, işi üzerindeki kontrolünü kaybetmiş ya da işini yapmak için gereken kaynaklardan yoksun bir durumdaysa, bu durumda onu hedefine götüren kariyer yolu üzerindeki engelleri de aşamayacaktır. Buna ek olarak birey, beklediği ödülleri de alamıyorsa, kendisini yetersiz hissetmesi hiç te şaşırtıcı olmayacaktır. Harcanan zaman ve çabanın bir sonucu olarak da birey kendisini tükenmiş hissedebilecektir. Bireyin engellenmişlik duygusuna eşlik eden sinirlilik hali; insanlara karşı negatif tepkiler ve işe karşı duyarsızlaşmayı tetikleyecektir. Bu negatif tepkiler için, bir günah keçisi arayışına giren birey, kendi problemleri için diğerlerini suçlamaya başlayacak ve onlara verdikleri tepkiler daha cezalandırıcı ve saldırgan olacaktır. Bununla birlikte, sinirli olan birey işini yapış şekli konusunda daha katı olacak ve kendisini yeni alternatiflere kapatacaktır (Sürgevil,2005:18) .

Tükenmişlik için; zihinsel, fiziksel ve psikolojik belirtiler aslında çok karmaşıktır. Tükenmişliğin, sonradan ortaya çıkan zihinsel yetersizlik ile bağlantılı

olduğu da iddia edilir. Ayrıca tükenmişliğin kaygı, huzursuzluk ve depresyon ile de ilişkili olduğu düşünülmektedir. Fakat, tüm bunlara ek bir hipotez olarak

olduğu da iddia edilir. Ayrıca tükenmişliğin kaygı, huzursuzluk ve depresyon ile de ilişkili olduğu düşünülmektedir. Fakat, tüm bunlara ek bir hipotez olarak

Benzer Belgeler