• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: İÇME SUYU KAVRAMI VE KAPSAMI

1.2. Suyun Önemi

1.2.2. Suyun İnsan Sağlığı Açısından Önemi

Dünyanın % 80’i, insan vücudunun % 70’i, kanın % 90’ı, beynin % 75’i sudan oluşmaktadır. Su, bütün canlı organizmalar için (oksijenden sonra) var olmanın temel şartıdır. Dünyanın dışındaki gezegenlerde hayat belirtisi olarak ilk bakılan, o gezegende suyun olup olmadığıdır. Bilim insanlarına göre asidik atmosfer yapısına sahip gezegenlerde bile suyun izlerine rastlamak hayat belirtisi olabileceğine dair önemli bir göstergedir (www.yupilife.com.tr).

İnsan vücudunun yaklaşık olarak 2/3'si sudan oluşmaktadır. Yetişkin insan organizmasının % 62-67’si, çocuk organizmasının % 80’i, üç aylık bir fetüsün ise % 95’i sudur. İnsan vücudundaki suyun % 60’ı hücre içerisinde, geriye kalan kısmı ise dokular arası sıvı ve kanda bulunur. Bu yüzden vücut suyunun yetişkinler için % 20, çocuklar için % 5-10 dolayında azalması ölümcül sonuçlara neden olabilir (hbogm.meb.gov.tr, 3).

Su, bir besin maddesi olmasının yanı sıra, içerisinde bulundurduğu mineral ve bileşiklerle insan vücudundaki her türlü biyokimyasal reaksiyonların gerçekleşmesinde etkin rol oynamaktadır. Su, vücudun pH dengesinin korunmasından başlayarak, hücrelerdeki moleküllere ve organellere dağılma ortamı oluşturmasına; besinlerin, artık maddelerin ilgili yerlere taşınmasına kadar pek çok görevde yer almaktadır (Akın, Akın, 2007: 107). Suyun canlı vücudundaki işlevleri şunlardır (Köksal, 1):

“Hücre ve dokuların yapılarının korunması

Fizyolojik fonksiyonların yerine getirilmesi

Hücre ve dokuların beslenmesi için gerekli unsurların taşınması

Hücre ve dokuların metabolizma artıklarının vücut dışına atılması

İnsan vücudu sürekli su kaybeder ve günlük kaybedilen su miktarı ortalama 2,5-3 litre civarındadır. İnsanın su kaybına bağlı olarak herhangi bir sağlık sorunu yaşamaması için günlük olarak kaybedilen bu miktarın yerine konulması gerekmektedir (Tosun, 2005: 2).

Susamak tiroit bezinin ulaştırdığı bir mesaj olup hücrelerin sulanmaya ihtiyacı olduğunu aktarır. İhtiyaç duyulan suyun miktarı kişinin beden yapısı, kişinin psikolojisi ve yaşadığı ortama göre farklılık gösterebilir. Sağlıklı bir kişinin ortalama olarak vücut ağırlığının her bir kilogramı için 40 ml (70 kg’lık biri için günde 2,5 lt) su içmesi gerekmektedir. İçilen suyun miktarı kadar kalitesi de sağlık açısından önem arz etmektedir (www.yupilife.com.tr). Yetişkin bir insan günlük fizyolojik su ihtiyacı olan yaklaşık 2,5 litrenin % 50’si içeceklerden, % 35’i yiyeceklerden, % 15’i ise metabolizma sırasındaki kimyasal tepkimelerden sağlamaktadır (Tümer, Birinci, Yıldırım, 2011: 12).

Canlılar için değerli bir doğal kaynak olan suyun kıtlığı dünya üzerindeki bazı bölgelerde sosyal ve ekonomik bir tehdit olarak ortaya çıkmaya başlamıştır (Gül, Akpınar, 2012: 252). Gelişmekte olan ülkelerde atık suların % 90-95, endüstriyel atıkların ise % 70’i arıtma işlemlerinden geçirilmemektedir. Bu durum ise temiz su kaynaklarının giderek azalmasına yol açmaktadır. Birleşik Milletlere göre toplam dünya nüfusunun yaklaşık yarısı kirlenmiş su kaynaklarından istifade etmeye devam etmektedir (TUSİAD, 2008a: 12). Her yıl dünya çapında 5 milyon insan sağlığa zararlı su tüketiminden kaynaklanan hastalıklar yüzünden hayatını kaybetmektedir. Sağlığa zararlı su, bağışıklık sistemleri gelişmemiş olduğundan özellikle çocuklar için, büyük bir risk oluşturmaktadır (Gül, Akpınar, 2012: 252).

Yeterli miktarda içme suyunun tedarik edilmesi etkili bir sağlık müdahalesi iken aynı zamanda güvenilir içme suyuna olan erişim de temel bir insan hakkıdır. Yetersiz içme suyu ise sadece daha fazla hastalık ve ölümle sonuçlanmakla kalmaz

aynı zamanda sağlık alanında daha fazla maliyete, iş verimliliğinin düşmesine, okullara daha az kayıt yapılmasına ve neticede yoksulluğa neden olmaktadır. Bu yüzden, güvenilir içme suyu temel sağlık hizmetlerinin vazgeçilmez bir unsurudur ve bu yoksulluğun giderilmesi zorunludur. Kirli içme suyu gelişmekte olan ülkelerde genellikle büyük bir sağlık tehdidi olarak kabul edilir ve çoğu ölümcül hastalık bununla özdeşleştirilmektedir (Ahmad, Haq, Sattar, 2010: 1).

Sağlık açısından uygun bir suyun en önemli niteliği bakteriyolojik niteliği olup içme ve kullanma sularının kesinlikle hastalık yapan mikroorganizmaları içermemesi gerekir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından içme ve kullanma suları ile ilişkili hastalıklar dört ana grupta toplanmaktadır. Bu hastalık grupları Tablo 4’te incelenmiştir (Köksal, 5).

Tablo 4. İçme ve Kullanma Suları ile Oluşan Hastalıklar

HASTALIK GRUBU HASTALIKLAR(Etkenler)

Hastalık etkeninin suya karışması ile oluşan hastalıklar

 Tifo (s.typhii)

 Paratifo (s.paratyphii)  Kolera (V.cholera)

 Enfeksiyöz Hepatit (Hepatit A Virüsü)

 Basilli Dizanteri (Shigella Bakterileri)

 Amipli Dizanteri (E.hystolitica)

Suyun yetersizliği sonucu oluşan hastalıklar

 Askariyazis (A.lumbricoides)  Uyuz(Scabies)

 Trahom (C.trachomatis)  Basilli Dizanteri (Shigella

Bakterileri)

 İmpetigo (S.pyogenes, S.aureus)  Konjonktivit (Mastadenovirus)

Suda yaşayan canlılar yolu ile oluşan hastalıklar

 Salmonellozis (Midyelerde salmonelya bakterileri)

 Şistozomiyazis (Salyangozlarda şistomoza yumurtaları)

Su ile ilişkili vektörler ile oluşan hastalıklar

 Tripanozomiyazis  Sıtma (Plasmodiumlar)  Sarı Yangı

 Onkoserkaziozis (Kaynak: Köksal, 5-6)

Tablo 4’te de görüldüğü gibi direkt olarak sudan kaynağını alan hastalıkların etkenleri çeşitli yollarla suya karışmaktadır. Bu suyu tüketenlerde de

hastalık ortaya çıkmaktadır. Bu grup hastalıklardan korunmak için suların bakteriyolojik açıdan temiz tutulması ve suların arıtma ve dezenfeksiyon işlemlerinden geçirildikten sonra kullanılması gerekmektedir (Köksal, 6).

İkinci grupta ise suyun yetersizliği sonucu oluşan hastalıklar yer almaktadır. Genel olarak bu gruptaki hastalıklar suyun yetersiz bulunması nedeniyle gerekli hijyenik şartların sağlanamaması sonucu oluşmaktadırlar. Bu hastalıklardan korunmadaki en önemli etken, suyun yeterli miktarda sağlanmasıdır (Köksal, 6).

Üçüncü grupta yer alan hastalıklar da suda yaşayan canlıların yenmesi sonucu oluşmaktadır. Bu tip hastalıklar midye, salyangoz vb gibi deniz canlılarının yenmesi sonucu oluşan gıda zehirlenmeleridir. Bu tip hastalıklardan korunmada en önemli faktör, enfekte olma şüphesi olan deniz canlılarının yenmemesidir (Köksal, 6).

Su ile bulaşabilen hastalıkların dördüncü grubunda ise yaşamlarının belli bir evrim sürecini su içinde tamamlayan canlıların oluşturduğu hastalıklardır. Bu gruptaki hastalıklardan korunmada en önemli faktör ise durgun su birikintilerinin yok edilmesi, suyun açıkta değil kapalı şebeke sistemi ile taşınması ve bunun yanı sıra sıvı atıklarının kapalı kanalizasyon sistemleri ile taşınmasıdır (Köksal, 6).

Su ile bulaşabilen hastalıkların en önemli grubunu direkt hastalık etkeninin suya karışması sonucu oluşan hastalıklar oluşturmaktadır. Bu hastalıklar özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde yetersiz alt yapı koşulları nedeni ile halen önemli bir sorun olma özelliklerini sürdürmektedirler (Köksal, 6).

Dünya Sağlık Örgütü tarafından su ile ilişkili hastalıkların dünyadaki durumu ve bu hastalıklardan ölenlerin sayısı Tablo 5’te verilmektedir (Köksal, 6).

Tablo 5. Su ile İlişkili Hastalıkların Dünyadaki Durumu

HASTALIK HASTA SAYISI ÖLÜM SAYISI RİSKLİ KİŞİ

Kolera 400 Bin 30-40 Bin ?

Tifo ve Paratifo 1 Milyon 25 Bin ?

İshalli Hastalıklar 1.5 Milyar 4 Milyon 2 Milyar

Poliomyelit 204 Bin 25 Bin ?

Askariyazis 1 Milyar 20 Bin ?

Trahom 6-9 Milyon … 500 Milyon

Şistozomiyazis 200 Milyon 200 Bin 600 Milyon

Sıtma 267 Milyon 1-2 Milyon 2.1 Milyar

Onkoserkiyazis 18 Milyon 20-50 Bin 85-90 Milyon

Afrika Uyku

Hastalığı 200 Bin … 50 Milyon

(Kaynak: Köksal, 6-7).

Tablo 5’te görüldüğü gibi her yıl yaklaşık olarak kolera’dan 30-40 Bin, Tifo ve Paratifo’dan 25 Bin, İshalli hastalıklardan 4 Milyon (özellikle 0-4 yaş çocuklar), Poliomyelit’den 25 Bin, Askariyazis’den 20 Bin, Şistozomiyazis’den 200 Bin, Sıtma’dan 1-2 Milyon ve Onkoserkiyazis’den 20-50 Bin kişi hayatını kaybetmektedir. Ayrıca günümüzde 2 Milyar kişi ishalli hastalıklar, 500 Milyon kişi Trahom, 600 Milyon kişi Şistozomiyazis, 2,1 Milyar kişi Sıtma, 85-90 Milyon kişi Onkoserkiyazis ve 50 Milyon kişi Afrika Uyku Hastalığı açısından risk altında bulunmaktadır (Köksal, 6).

Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre bulaşıcı hastalıkların % 70'i insanlara sulardan bulaşmaktadır ve özellikle kentsel yerleşimin kurulu olduğu bölgelerde kullanılan içme suyu insan sağlığını büyük ölçüde tehdit etmektedir. Çevre kirliliğinin suya karışması halk sağlığına, çevreye ve ekonomiye önemli ölçüde zarar vermektedir. Bu yüzden de bu konu ile ilgili önlemler biran önce etkin hale getirilmelidir (Eren, Bilgiç, Karlı, Miran, 2008: 68). Güvenilir içme suyunu ve sanitasyon hizmetlerini genişletmek, su kaynaklı hastalıklardan olan can kayıplarını kesin ve etkili şekilde azaltabilir. Ayrıca endüstriyel ülkelerde 60 milyarı geçen ekosistem yenileme çalışmaları maliyetinin çoğu bu amaç için kullanılması gerekir (Ifabiyi, 2011: 16).