• Sonuç bulunamadı

Sultan Süleyman Handegar’ın İran’a Gelmesi ve Onun İle Muharebeler

2.4. MERHAMET-U GUFRAN-I MEÂB I ÂLİYİN-İ AŞYAN ŞAH TAHMASB

2.4.3. Sultan Süleyman Handegar’ın İran’a Gelmesi ve Onun İle Muharebeler

hizmeti zamanında fazlası ile yükselip Vekilü’d-Devle ve sahib-i ihtiyar olan Çuha Sultan’ı, diğer emirler ona haset edip öldürdü. Bunun üzerine Çuha Sultan ile bir olan nankör Ulema Tekelu kendisinin de öldürüleceğinden korkarak Rum’a kaçtı. Rumları delalete düşürdü. Sultan Süleyman’ında aç gözlülük yapmasıyla veziriazam İbrahim Paşa’yı nankör Ulema’nın rehberliğinde, onlara 70.000 kişi verip156F

157

öncü olarak gönderdi. Kendisi ise ardından hareket ederek Erdebil tarafına yola koyuldu. Vilayetlerin çoğunu yönetimine alarak ilerledi. Bu esnada Mâverâünnehir’in fethi ile meşgul olan Nevvab-ı Şah-ı Cennet Mekân, bu haberin ulaşması üzerine fethi hemen durdurdu. Beklemeksizin hızlıca Horasan’dan hareket ederek göçten göçe, Irak’a doğru hareket etti. Bu haberin Sultan Süleyman’a ulaşması ile o da tüm hızıyla bu haberi İbrahim Paşa’ya ulaştırdı.

Kızılbaşlar, Kazvin’e ulaştığında, hızlıca hareket ettikleri için atlarının eyerleri bozulmuş ve orduları dağılmış bir haldeydi. Bu sebeple Kazvin’de bir kaç gün durakladılar. Birlikleri dağılmış olan ordudan sadece 7.000 kişi geriye kalmıştı. ( Şah Tahmasb ) Behram Mirza ve Elkas Mirza’ya ordu vererek Hüseyin Han Şamlu ile birlikte Tebriz’e gitmelerini istedi. Kendisi ise onların arkasından hareket etti. Handegar’ın hareket ettiği haberi

155Astane nüshası: 964. 156 Cehenneme gitti. 157Milli: 80.000 kişi.

Ebher’de157 F

158 ona ulaştı. Miyanec menzilinde, Kızıl Ozan nehrinin kenarında, iki grup

karşılaşıp savaştılar. Savaşta zor durumda kalan Behram Mirza dağa çekilmek zorunda kaldı. Onun yardıma Koh Kiluye hâkimi Elvend Han Afşar geldi. Bunu gören ve etrafa dağılan askerlerde, onun yardımına geldiler. Böylece, Behram Mirza dağdan inip orduya ulaşabildi.

Şah Tahmasb’ın “oğlu” lakabını verdiği Muhammed Han, kalbine düşen nifak sebebiyle ordudan yüz çevirip Rumların arasına gitti. Bu sebeple Nevvab-ı Eşref bazı emirlerinden kuşkulanmaya başlayınca birkaç gün hareket etmeyi geciktirdi. Birkaç günlük gecikme sırasında Akrep ayının 13. günü çok fazla kar Sultaniye’de158F

159 yağdı. Kar öyle

şiddetli yağdı ki Rum askerlerinin çadırı karın altında görünmez oldu. O gece çok fazla Rum askeri, karın altında donarak bertaraf oldu. Rumlar da, askerlerini ve malları toplamaya mecalleri kalmadı. Sultan Süleyman, gayrı ihtiyari askerleri olmaksızın geri dönüp Şehrizor yolu üzerinden Musul’a gitti. Nankör Ulema’yı, Zû’l-kadir oğlu ile Tebriz’e gönderdi. Nevvab-ı Cennet Mekânda bu fırsatı, ganimet olarak159 F

160 görmüş, oradan hızlıca Tebriz

yoluna koyulmuştu. Bu esnada Gazi Hanoğlu’da nankörlük yaptı. Bir gece firar ederek Tebriz’e ulaşarak Ulema’ya bu haberi ulaştırdı. Bunun üzerine nankör Ulema, Zû’l- kadiroğlu ile kaçarak Van kalesine geldi.

Nevvab-ı Cennet Mekân, bu olaylar üzerine Hüseyin Han’dan şüphelenince onu öldürüp Van kalesinin üzerine yürüdü. Kış mevsimi olmasına rağmen, Van kalesini kuşatma altına aldı. Bu arada İbrahim Paşa’da boş durmayıp, Bağdat hâkimi Muhammed Han Şerefeddinoğlu’na bir elçi grubunu, sayısız vaat ve hediyeler ile göndererek, Handegar’a itaat edip Rum uşağı olmaya davet etti. Bunu kabul etmeyen Şerefeddinoğlu’na karşı Handegar’ın beklediği fırsat Tekelü taifesinden geldi. Çünkü Çuha Sultan’ın öldürülmesinden sonra korkuya kapılan Ulema, ihanet edip Rum’a gitmişti. Ardından Gazi Han Tekelü’da nankörlük yapıp Ulema gibi Rum’a iltica etti. Bağdat’ta yaşayan bahsi edilen bu taife de bu ihanetlerden dolayı cezalandırılmaktan korkup Rum’a itaat etti. Bağdat’ı Rumların yönetimine verdiler. Böylece çaresi kalmayan Şerefeddinoğlu’da gece karanlığından faydalanarak, bir grup ile birlikte hareket etti. Köprüleri harap ettikten sonra

158İran’ın Zencan eyaletinde bulunan bir ilçesidir. 159İran’ın Zencan eyaletinde bulunan bir ilçesidir. 160Beklediği fırsat anlamındadır.

Basra üzerinden kendine tabi’ olanlar ile birlikte firar ederek Dezful’a gitti. Oradan Şiraz’a giderek orduya katıldı.

Diğer yıl Sultan Süleyman’ın ikinci defa gelmesi: Sultan Süleyman 948 yılında

Irak üzerine geldiği vakit Şah-ı Cennet Mekân, Erivan kalesinin etrafına dolaşıyordu. Şah’ın saygın emirlerinden olan Melek Bey Cüveyni, devletin içinde ki münafıkları başka bir grupla birlikte o göç gününde, kalenin etrafında katletti. Zafer kazanan ordusu ile Handegar ile savaşmak için hareket etti. Cezin bölgesinde bir manga Rum askerleri ile karşılaşınca onlarla savaştı. Yapılan savaşta Kızılbaşlar galip geldi ve Sultan Süleyman, hezimete uğrayarak Rum’a geri döndü.

Şah Tahmasb, Behram Mirza’yı bir bölük asker ile Rum askerlerinin takibi için göndermişti. Kendisi de Van kalesine nüzulü eclal buyurdu. Kale halkı, şehri Kızılbaşlara karşı koruyup, savunacak güçleri olmadığı için çaresizce kaçtılar. Sultan Süleyman, Diyarbakır hâkimi Muhammed Paşa’yı nankör Ulema ile birlikte 2.000 yeniçeri ile Van halkının yardımına gönderdi. Yardıma gelen bu grup, yol üzerinde Kızılbaşlar ile karşılaştı. Bu esnada Kızılbaş ordusu ise 2.000 kişiden fazla değildi. Muhammed Paşa, Kızılbaşların azlığı görmüş, kibre kapılarak saf tutarak savaşa başladı. Kızılbaşlar kendi ağalarından yani Allah’ın her kötülüklerden arınmış olan hazreti imamlarından yardım istediler. Ani bir hamle ile ellerini kılıçlarına sarılıp Rumlara saldırdılar. O gün Kızılbaşlar, Rumların çoğunu katledilip bir kısmını esir aldı. Onlardan geriye kalanlar ise savaş meydanından kaçtılar. Bu haber Sultan Süleyman’a ulaşınca üç kez ki ard arda her seferinde Rumlardan bir ordu onların yardımına gönderdi. Ancak her seferinde yenildiler. Rum emirlerinden çoğu esir alındı. Erciş Kalesini o savaşta, güçlü evliya devletinin yönetimine aldılar. Geriye kalan Rum askerleri ise Handegar’a katılıp, amaçlarına ulaşamadan geri döndüler.

Nevvab-ı Cennet Mekânın kardeşi Elkas Mirza’nın aldatması ile Sultan Süleyman’ın üçüncü kez İran’a gelmesi: Elkas Mirza’nın Şirvan valisi ve seçkin

yöneticilerden olduğu günlerde, insan şeytanlardan oluşan fitne grubu, şeytani vesveselerle nefsi batıl hayallere kapılıp devletin mirasına uygun olan salih adamı, ellerine aldılar. İtaat etmeyen fesatçılar ve muhalifler, Şah’ın kardeşini kendi din kardeşleri yaptılar. Bunun farkına varan Nevvab-ı Cennet Mekân, onu askeri makamından uzaklaştırdı. Yaptığı yanlışın farkına varıp karşı koyamayacağını anlayan Elkas Mirza yaptıklarından pişman oldu. Muhterem annesini, Sultan Ahmet Mirza aracılığıyla gönderip, Nevvab-ı Cennet Mekândan affını istediği gibi Gürcistan’ın fethi için götürmesi ricasında bulundu. Şah’ın bunu kabul etmesi üzerine Elkas Mirza, Çerkezler ile savaşa giderek kâfirler ile savaştı.

Çerkez savaşından geri dönen Mirza’yı kırk zatın onu gururlandırması ile Şirvan’da adına sikke bastırıp hutbe okutmak suretiyle isyan etmiş oldu. Bunun üzerine Elkas Mirza daha Şirvan içlerine girmeden Nevvab-ı Eşref, Zû’l-kadirli İbrahim Han’ı, Kukce Sultan Kaçar ve Şahverdi Sultanı bir grup ordu ile hızlıca göndererek Şirvan’ı yönetim altına aldı. Elkas Mirza ise birkaç savaş yaptıysa da yenilerek kaçtı. Onun ordusu, bölük bölük yüce orduya katıldı. Bu yenilginin ardından Hakkı tanımaz Elkas, korkusundan Rum’a giderek Handegar’a sığındı.

Hicri 955/ miladi 1548 yılında Elkas Mirza’nın kışkırtması sonucunda Sultan Süleyman, büyük bir ordu alıp, yanında sayısız tophane ve cezayirhane ile birlikte, Irak üzerine yöneldi. Nevvab-ı Cennet Mekânda Tebriz’den hareket etmeyi buyurduğu vakit İsmail Mirza, Şirvan askerleri, etraftaki yöneticiler ve emirler ile kendi askerleri alıp yüce orduya katıldı. Şah Tahmasb toplanan ordusuna, Tebriz’den çıktıktan sonra Rum sınırına kadar bağları, bahçeleri, tahılları, tarım arazilerini, çimenleri ve otlakları yakmayı emretti. Rumların geçeceği köylerdeki yeşillik bir alan bırakmadıkları gibi insanları da göç ettirerek güvenli yerlere gönderdiler. O bölgelerde ki nehirler ve kuyular ile birlikte her yeri yok ettiler.

Sultan Süleyman’da nankör Elkas’ı 40.000 kişi ile Kızılbaş bölüklerinin üzerine gönderdi. Merend köyü, civarında iki grup karşılaşıp büyük bir savaşa tutuşuldu. O savaşta Ziyadoğlu kahramanca savaşsa da Kızılbaşlar ihtiyatlı davranarak dağa çekildiler. Çünkü Nevvab-ı Cennet Mekân, askerlerin çoğunu etrafı yok etmekle görevlendirdiği için askerlerin çoğu yollardaydı. Kızılbaşlar, etrafa dağılan Rumlardan bulduklarını yakalayıp ya esir alıyor ya da katlediyorlardı. Rumlara yapılanlar öyle bir seviyeye ulaştı ki kendi ordularından 2-3 fersah uzağa gidemediler. Böylece Rumlarda erzak kıtlığı hat safhasına ulaştı. Onlarda kendi atlarının pisliklerini yemeye başladılar.

Sultan Süleyman, bu gelişmeler üzerinde yaptıklarından pişman olup geri dönüş davulunu çaldırdı. Birinci gece ordunun eşyalarını ve ağırlıklarını yükletmek için akşamdan sabaha kadar atının üzerinde bekledi. Ancak haydutlar ve bozguncular, gece karanlığından faydalanarak askerlerini kılıçtan geçirdiler. O gece çok fazla sayıda asker yaralayıp öldürdükleri gibi mallarını da yağmalayıp götürdüler.

O günlerde Tebriz ve çevresinden birçok gariplikler gerçekleşti. O gariplerden bir kaçı şöyle ki, Rumlar, Tebriz bölgesinden gidiyorlarken bir kaç gece gündüz gökyüzü kararmış, şimşekler çakıp, şiddetli rüzgar ile toz topraktan göz gözü göremez hale geldi. Bu

sebeple birçoğu bertaraf olup kalan malları ise yağmalandı. Tebriz bölgesinden çıktıklarında ise hava düzelince de Kızılbaşlar onları takibe başlayıp birçoğunu öldürdüler.

Saldırıya giden Şah Kulu Sultan Afşar ve onun dostları bu saldırıda, yaklaşık 5.000 at, 150.000 koyun, inek, deve ve çok büyük miktarda mal ele geçirerek yüce orduya geldiler. Behram Mirza ve İsmail Mirza da aynı şekilde fetihler yapmış, büyük miktarda mallar ve esirler ele geçirerek orduya geri döndüler.

Sultan Süleyman bu seferde çok büyük bir yenilgi aldı. Sultan Süleyman yaklaşık 20.000 Rum’u bu seferde ölü veya esir olarak kaybetti. Geriye kalan askerleri ise korku içinde yaya ve çıplak olarak geri döndü. İstediklerini ele edemeyen Elkas Mirza ise de Şehrizor yolu üzerinden Hemedan’a gitti. Bu haber üzerine Behram Mirza, onun üzerine yürümüş bunu duymasıyla da Kum’a gitti. Kum’da tutunamayan Elkas Mirza ise daha sonra Kum’dan İsfahan’a gitse de İsfahan halkı ona yol vermedi. Nevvab-ı Cennet Mekân Kazvin’e gelmesi üzerine Şiraz tarafına kaçıp Yezd-i Has kalesinde katliamlar yapmasıyla artık hiçbir kale ona geçit vermedi. Elkas Mrza, Şolestan161

Mükerreren, o seferde Kızılbaş gazilerinin eline ganimet olarak geçenler: 7.500 at, 150.000 koyun, 1.000 deve, 500 inek, 330 çadır ve Rum teciri,

yolu üzerinden Bağdat’a gitti. Rumlar, onun elinden bir iş gelmeyeceği anlaması ile onu gafil avlayarak ordusunu yağmaladılar. Askerlerini yaralayıp bir kısmını da öldürdüler. Nihayet Elkas Mirza, sınırlı sayıda askerleri ile Dağıstan’a Serhay nezdine gitti. Nevvab-ı Cennet Mekân bir name Serhay’a yazmasıyla Elkas Mirza’yı Şah Nimetullah Yezdi’yi tutuklayarak bağladı. Ardından Nevvab-ı Eşref’in hizmetine gönderdi. Nevvab-ı Eşref, onu Kahkaha kalesine mahkum etti ki orada Sultan Ahmet Mirza’nın oğlu ile birlikte ölene kadar hapiste kaldılar.

162

Sultan Süleyman’ın Dördüncü Gelişi, Barış Antlaşması Yapılıp Sınırın Belirlenmesi: Sultan Süleyman’ın dördüncü kez gelmesi hicri 961

735 erkek 350 kadın esir, ayrıca süvari ordusu silahları, 150 kabza Rum kılıcı, 330 kabza tüfek ve 212 tane diğer silahlar ellerine geçti.

163

161Şuanki ismi Mamasanidir. Kaçar döneminde ismi değiştirilir.

/ miladi 1554 yılında gerçekleşti. Van hâkimi, fesat ve fitneci İskender Paşa, Van kalesinden gaflete düşüp bir ordu ile Hoy şehri üzerine geldi. Nevvab-ı Cennet Mekânın mülazımı ve Hoy hâkimi Hacı Bey Dunbuli’yi hizmetkârları ve Hoy halk ile birlikte katletti. Bu sebeple Sultan Süleyman

162Avluları kapatmak için kullanılan büyük perde. 163Tahran nüshası: 916.

onu Rum topraklarının Beylerbeyi yaptığını açıkladı. Aynı yıl İskender Paşa, Hüseyin Han Rumlu’nun üzerine yürüdü. Hüseyin Han, savaşı uygun görmeyerek kaleyi savunmaya geçti. İskender Paşa, o saldırı da çok fazla yağma ve katliam yaptı. Bunun ile birlikte önceki yıl Nevvab-ı Cennet Mekân bir elçi Rum’a gönderip ve barış isteğini beyan etmişti. Elçiyi gönderme hareketin tedbirleri, İskender Paşa tarafından savsaklanıp haberi yokmuş gibi davrandı.

İskender Paşa, elçinin geri dönüp haber getirmesini beklemeyip saldırılar da bulundu. Bunu duyan Sultan Süleyman ise açgözlülüğü tutmuş, olumlu bir cevapla vaat ve hediyelerini yazarak elçi ile birlikte gönderdi. Kendisi de hemen ardından Azerbaycan’ı işgal etmek için hareket etti. Bu haberin ulaşmasıyla Nevvab-ı Cennet Mekân, kendi tedbirlerini görüp orduya hareket için emir verdi. Orduyu bölüklere ayırıp, her bölüğü fetih için görevlendirdi. Kendisi Ahlat kalesi üzerine yürüyüp, kaleyi kuşattı. Ordu boş durmayıp etraftaki yerleri fethetti ve her biri fetihlerinde çok fazla mallar, ganimetler yüce orduya getirdiler. Daha sonra bahsi geçen ordu İsmail Mirza ile İskender Paşa’yı cezalandırmak için Rum topraklarına gönderildiği Rumlar tarafından öğrenilmesi ile Yeniçeri askerlerini ve diğer asker olmayanları hazırladılar.