• Sonuç bulunamadı

1.7. Sportif Giysilik Olarak Kullanılan Hammaddeler ve Kumaş Yapıları

1.8.1 Subjektif Termal Konfor Değerlendirmeleri Konusundaki Çalışmalar

1.8.1.3 Subjektif Giyim Denemeleri ile İlgili Çalışmalar

Giysilerin termal konfor performanslarının belirlenmesi için kontrollü çevre şartlarında veya normal giyim ortamlarında çok büyük gruplarla veya az sayıda kişiden oluşan kişisel ve fizyolojik özellikleri benzer gruplarla subjektif giyim denemeleri gerçekleştirilmektedir. Bu metot uygulaması zor ve yüksek maliyetli olmasına karşın bir kumaş veya giysinin konfor performansı konusundaki ölçümlerin gerçeği hangi oranda yansıttığının belirlenebilmesi için tek yöntemdir. Litearatürde farklı özelliklerdeki giysilerle yapılmış çok sayıdaki giyim denemesi ile ilgili çalışmada farklı çevresel şartlar (ortamın sıcaklık, bağıl nem ve hava hızı) ve aktivite seviyelerinde giysilerin termal konfor performanslarının belirlenmesine yönelik ölçümler yapılmaktadır. Bu ölçümler, kumaş ve giysi özelliklerinin yanında subjektif hislerle ilgili değerlendirmeleri ve vücutta meydana gelen fizyolojik değişimleri (deri

yüzey ve mikroklima sıcaklıkları, rektal sıcaklık, mikroklima bağıl nemi, nabız oranı, terleme oranı, ter içeriğinin analizi, vb.) kapsar.

Subjektif giyim denemelerinde kişilerin algılarını ifade etmeleri için kullanılacak sıfatların belirlenmesiyle ilgili çok sayıda çalışma yapılmıştır. Miller (1996), bir kişinin zihninde aynı anda birbirinden bağımsız 5-7 olayı canlandırabildiğini iddia etmiştir. Diğer yandan Martens (1986), duyusal verilerin analizinde, verilerdeki gerekli bilginin 1-3 farklı boyut tarafından kapsandığını ortaya koymuştur. Bu bulgulara dayanılarak, kişinin duyusal algılarının 5-9 bağımsız boyuta indirgenebileceği sonucu çıkarılabilir (Wong, 2002). Bu sonuçtan yola çıkılarak, kişilerin termal konforla ilgili algılarının daha az sayıda grup altında toplanması gerektiği belirtilebilir.

Araştırmacılar giysilerin termal, rutubetle ilgili, dokunsal, tutum ve estetik özelliklerine dayanan birçok sıfat belirlemişlerdir. Li’ye göre (2001), tecrübelerden elde edilen bu veriler, araştırmalar için önemli bir kaynak olmakla birlikte sıradan tüketicilerin algılarını ifade etmek için kendi aralarında kullandıkları tanımlayıcı sıfatların da konfor değerlendirme çalışmalarında göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Çalışmalar, farklı coğrafi bölgelerde yaşayan farklı insanlar için bu sıfatların farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Tanımlayıcı sıfatların uygun konfor alt gruplarına göre sınıflandırılmasıyla ilgili bir çalışmada Li ve arkadaşları (1998), İngiltere, Çin ve Amerika’da yaşayan tüketicilerin giysilerle ilgili psikolojik duyusal tepkilerini incelemişlerdir. Çalışma sonucu elde edilen sıfatlardan seçilen 26 adedini dokunsal, rutubetle ilgili, basınçla ilgili ve termal olmak üzere dört temel duyusal algı grubu altında toplamışlardır. Ayrıca araştırma sonuçlarına göre farklı giysi grupları (yazlık, kışlık ve sportif) için veya farklı coğrafi bölgelerden elde edilen tanımlayıcı sıfatlar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar mevcuttur. Hollies ve arkadaşları (1965-1989), yaptıkları subjektif giyim denemelerinde, hafif veya ağır terleme durumunda ve terlemeyi takip eden hafif ısınma ve üşüme durumlarında kuvvetli duyusal algıların ortaya çıktığını gözlemişlerdir. Giyim denemelerinde her deneğin bu tanımlayıcılardan birini kullanma veya yeni bir tanımlayıcı ekleme seçeneği bulunmaktadır. Sonuçta, en fazla kullanılan duyusal tanımlayıcıların rahat

ve sıcak (snug), gevşek (loose), ağır (heavy), hafif (lightweight), sıkı (stiff), staticky (statik elektriklenme nedeniyle vücuda sarmalanan), sıvı absorblamayan (non- absorbent), soğuk (cold), soğuk ve nemli (clammy), yaş (damp), yapışkan (clingy), picky (karıncalandıran), pürüzlü (rough), tırmalayan (scratchy) olduğu gözlenmiştir. Araştırmacılar daha sonra uzun yıllar boyunca elde ettikleri verileri, non-parametrik blok analizi metodunu kullanarak dokunsal ve nemle ilgili olmak üzere iki grupta toplamışlardır. Li ve arkadaşlarının (1988) subjektif konfor algısı ile kumaş fiziksel özellikleri arasındaki ilişkileri ortaya koymak için yaptığı psiko-fizyolojik giyim denemelerinde farklı liflerden üretilmiş t-shirtler kullanılmıştır. Giyim denemelerinde, iki farklı çevre şartında 19 farklı duyusal sıfat kullanılarak termal- ıslak, dokunsal ve basınçla ilgili olmak üzere konforun üç temel duyusal bileşeni hakkındaki subjektif görüşler kaydedilmiştir. Araştırmacılar, kanonik korelasyon analizi metodunu kullanarak on fiziksel faktör ve üç psikolojik duyusal faktör arasındaki ilişkileri incelemiştir (Wong, 2002).

De Dear ve ark. (1989) ortam havasının bağıl nemindeki değişimin termal konfor üzerindeki etkilerini termal manken ve giyim denemeleri aracılığıyla inceledikleri çalışmalarında, bağıl nem değişimlerine bağlı olarak sıvının yün giysiler tarafından absorbsiyon veya desorbsiyonu ile meydana gelen ısı değişimlerinin % 37-42 ‘sinin kişinin hissedilir ısıl dengesi üzerinde etkili olduğunu ortaya koymuşlardır. Özellikle yünlü giysilerin giyildiği durumda deri yüzey sıcaklığındaki değişimin maksimum olduğunu gözlemişlerdir. Sonuçta, Gagge’in modelinin sabit çevresel şartlarda kişinin termal konfor durumunun açıklanması için yeterli olduğu, fakat değişken şartlar için bu modelin geçerli olamayacağı sonucuna varmışlardır (Li, 2001).

Searle’ün (1990) pamuklu, ipek ve polyester; poliamid ve karışımlarından üretilmiş elbise şeklindeki iç çamaşırlarının termal konfor performanslarını incelediği çalışmasının giyim denemeleri bölümünde elde edilen veriler ile hammadde, model ve aktivite seviyesinin termal konfor üzerindeki etkileriyle ilgili sonuçlar ortaya konmuştur. Ayrıca farklı liflerin ve özellikle modifiye poliamid liflerinin ter absorblama ve dokunsal açıdan özelliklerinin incelenmesi ile liflerin beklenen performansa sahip olup olmadıkları test edilmiştir. 54 katılımcıdan elde

edilen sonuçlarla kişilerin giysi performansları konusundaki ayırıcılıkları ile ilgili anlamlı sonuçlara ulaşılmıştır.

Ha ve arkadaşlarının (1999) yaptığı çalışmanın amacı, kumaşların hava geçirgenliği ve nem absorbsiyon özelliklerinin deri yüzey sıcaklığı ve oluşan terin buharlaşmasına bağlı olarak mikroklima bağıl nem değerinin değişimi gibi fizyolojik parametreler üzerindeki etkilerinin araştırılmasıdır. Farklı geçirgenlik ve nem absorbsiyon özelliklerine sahip poliester ve pamuk giysilerle yapılan subjektif giyim denemelerinden elde edilen veriler, önkol testi ve termal manken ölçümlerinden elde edilen subjektif, fizyolojik ve objektif verilerle birleştirilerek kumaş özellikleri ve sahip oldukları termal konfor performanslarıyla ilgili sonuçlar ortaya konmuştur. Bu çalışma için elde edilen en ilginç sonuç, pamuklu giyside sırt bölgesindeki kumaş yüzey sıcaklığının PES giysilere göre yüksek olmasıdır. Kwon ve arkadaşları (1988) ise benzer bir çalışmada higroskobik ve hidrofobik yapıdaki kumaşların fizyolojik parametreler üzerindeki etkilerini farklı hava hız değerlerinde uyguladıkları subjektif giyim denemeleri ile incelemişlerdir.

Ruckman ve arkadaşları (1999), bir giysi sisteminin termal konforunun artırılması amacıyla yaptıkları çalışmalarında termal konforu etkileyen parametreler arasında müdahale edilebilecek tek parametrenin giysi sistemi özellikleri olmasından yola çıkmışlardır. Araştırmacılar gerçekleştirdikleri giyim denemeleri sonucunda su buharı geçirgenlik değerleri düşük kumaşlardan üretilmiş ceketlerin omuz ve yan dikişleri üzerinde oluşturulan fermuarlı açıklıkların zorlanmış taşınım nedeniyle sıcaklık artışını engellediğini tespit etmişlerdir. Çalışmada ayrıca termal konforun artırılması amacıyla piyasada satılan giysi modellerinde en fazla uygulanan açıklık türleriyle ilgili de bilgi verilmiştir. Araştırma sonucunda en yaygın kullanılan açıklık oluşturma yöntemlerinin vücudun farklı bölgelerinde oluşturulan fermuarlı açıklıklar olduğu, bunu sırttan havalandırma ve havalandırma cepleri uygulamalarının takip ettiği tespit edilmiştir.

Zhang ve arkadaşları (2002) giyim denemeleri ve kumaş fiziksel ölçümlerinden oluşan çalışmalarında, giysiyi oluşturan kumaşın hava geçirgenliği ve hava hızının

kişilerin fizyolojileri üzerindeki etkilerini araştırmışlardır. Fizyolojik değişimlerin belirlenmesi için yedi farklı vücut noktasından alınan deri yüzey sıcaklık değerleri, rektal sıcaklık, mikroklima sıcaklık ve bağıl nem değerleri, terleme miktarı ve laktik asit konsantrasyonu gibi parametreler incelenmiştir.

Barker’ın (2002), dokuma veya dokusuz yüzey ameliyat önlüklerini incelediği çalışması objektif ve subjektif ölçümleri içermektedir. Objektif kumaş ölçümlerini tasarladığı terleyen sıcak levha sisteminde gerçekleştirdiği çalışmanın giyim denemeleri bölümünde kişilerin genel konfor, sıcak/soğuk ve yumuşaklık hisleriyle ilgili değerlendirmeleri yedili skala kullanarak yapmaları istenmiştir. İncelenen giysi özelliklerini en iyi ifade eden 11 tanımlayıcı sıfat seçilmiştir. Bu tanımlayıcıların negatif olmaları tercih edilmiştir. Her bir sıfat ise ayrı ayrı beşli skala ile değerlendirilmiştir.

Cardello ve arkadaşlarının (2003), askeri giysilik kumaşların tutum özellikleri ile duyusal ve mekanik özelliklerinin algılanan konfor üzerindeki etkilerinin belirlenmesi için yaptığı bir çalışmada, tüm giysi tipleri için güvenilir ve tekrarlanabilir sonuçlar verdiği belirtilen CALM skalası ortaya konmuştur. Skala, ‘konforlu’ ve ‘konforsuz’ sıfatlarının önüne getirilen tanımlayıcılarla sıfatların şiddetlerinin değiştirilmesiyle oluşturulmuştur. Belirlenen sıfatları kişilerin anlama düzeyinin belirlenmesi ve en çok kullanılan tanımlayıcıların seçilmesi için kişilerin karışık haldeki tanımlayıcıları (43 adet) sıralamaları istenmiş ve kişiler tarafından belirlenen sıra numarası varyasyonu en düşük tanımlayıcılar seçilerek daha küçük bir skala oluşturulmuştur. Çalışmada, farklı subjektif testler ve hazırlanan senaryolarla ilgili ortaya çıkan algıların CALM skalasıyla test edilmesiyle skalanın güvenilirliği de test edilmiştir. Tüketicilerden elde edilen tanımlayıcı sıfatlara dayanan veriler ve konforla ilgili veriler, kumaşların KESF ölçüm sonuçlarıyla birleştirilmiş ve çoklu regresyon analizleri ile tüketici konforunun subjektif ve objektif veriler vasıtasıyla tahmin edilmesi sağlanmıştır.

İstatistiksel olarak, faktör seviye sayısından daha az sayıda deneyle belirli bir faktörün etkisinin incelenmesi mümkün değildir. Bir konfor değerlendirmesinde

etkin faktörler ve bunlar arasındaki ilişkiler düşünülürse, kişiler tarafından değerlendirilmesi gereken sonsuz sayıda parametre ortaya çıkar. Genelde araştırmacılar faktör seviye sayısındaki bu fazlalıktan kaynaklanan sorunları çözmek için birçok insanın ortak tercihi olan ayırıcı sayılabilecek faktörleri seçmişlerdir. Bazı araştırmacılar da karmaşıklığı azaltmak için faktörleri rastgele seçmişlerdir. Bu kritik parametrenin değerlendirilmesinde kullanılan her iki yaklaşımın da eksik olduğu düşünülmektedir. Sonuç olarak bazı araştırmacılar bu faktörlerin mutlaka birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünerek farklı değerlendirme panelleri ve teknikleri (anket formları, farklı numune tanımlamaları ve farklı psikolojik değerlendirme skalaları) kullanmışlardır. Bazı araştırmacılar da konforun güvenilir bir şekilde değerlendirilmesi için uzman panellerini kullanmışlardır. Bir uzman paneldeki problem, panelin tecrübe seviyesinin tanımlanmasıdır; eski deneyimlerin bugüne ne oranda katkısı olduğu ve değerlendirme anındaki durumunun farklılık göstermesidir (Kılınç, 2004).

Subjektif giyim denemelerinde materyal olarak genellikle doğal ve sentetik lif gruplarını temsil eden pamuk, yün ve poliesterin termal konfor performansları incelenmiştir. Bu liflerin en fazla kullanılan hammaddeler olmalarının yanında bu materyaller temsil ettikleri lif gruplarının performansları hakkında da büyük ölçüde fikir vermeleri termal konfor performansları arasındaki büyük farklılıklar nedeniyle ölçüm yöntemleri arasındaki lişkilerin daha belirgin olarak ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Bu çalışmalardan birinde Li ve arkadaşları (1992) polyester ve yünü tamponlama özellikleri açısından karşılaştırmak amacıyla gerçekleştirdikleri giyim denemeleri sonucunda vücudun üst kısmından kaybedilen ter miktarı açısından polyester ve yünün farklı olmadığını tespit etmişlerdir. Fakat yünün, oluşan teri polyestere göre daha fazla absorbladığı gözlenmiştir. Buna bağlı olarak kişiler yünden yapılmış giysiyi giydiklerinde daha az yapışkanlık ve daha yüksek sıcaklık hissettiklerini belirtmişlerdir. Giyim denemelerine göre belirlenen uygun sınır şartları kullanılarak bu duruma özgü bir birleştirilmiş ısı ve kütle transfer modeli geliştirilmiştir. Li ve Holcombe (1993) bir başka çalışmasında ise poliesterden üretilmiş bir giysinin mikroklima bağıl nemini yünlü giysiye göre daha hızlı

yükselttiği gözlenmiştir. Terlemeden sonra ise giysi ve deri sıcaklık yükselmesinin yünde daha fazla olduğu gözlenmiştir (Wong, 2002).

Wong (2002) giysi konforuyla ilgili yapay sinir ağları ve bulanık mantık gibi yapay zeka teknikleri ile istatistiksel metotları kullanarak kapsamlı bir tahminleme sistemi geliştirdiği çalışmasında veri olarak farklı kumaş ve giysilerin fiziksel özelliklerinin objektif ölçüm sonuçları, farklı çevre şartlarında kişide oluşan fizyolojik ve psikolojik tepkiler ve kişinin subjektif duyusal tepkilerini kullanmıştır. Elde edilen tanımlayıcı sıfatları faktör analizi yöntemini kullanarak konfor alt gruplarına ayırmış ve sonuçta sportif giysilerde genel konfor değerlendirmesini etkileyen faktörlerin rutubet konforu, dokunsal konfor ve termal uygunluk konforu olduğunu belirtmiştir.

Z.Wang (2002), geliştirdiği dinamik ısı ve kütle transfer mekanizmasını ve vücuttaki termoregülasyon mekanizmasını içeren teorik modelinde gerekli verilerin eldesi ve sonucun gerçek verilerle uyumunun araştırılması için giyim denemeleri gerçekleştirmiştir. Giyim denemeleri sırasında deri ve kumaş yüzey sıcaklıkları ile kan basıncı, terleme oranı ve aktivitenin bitiminden sonra titremenin başlaması için geçen süre gibi fizyolojik özellikleri ölçmüştür.