• Sonuç bulunamadı

1.3 Psikoloji ve Konfor

1.3.2 Subjektif Konfor Değerlendirmeleri

1.3.2.4 İncelenen Algılar ve Kullanılan Skalalar

Giysi konforunun subjektif değerlendirilmesi tek bir duyuya bağlı olmadığı, ‘beğenme’ gibi psikolojik faktörlerden de etkilendiği için verilerin alınması için kullanılan araç olan psikolojik skalaların seçimi ölçüm sonucu üzerinde büyük oranda etkilidir. Konforla ilgili devamlı değişen fiziksel uyarıya (stimulus) ait etkili fiziksel özellikler yoktur, konfor algısı monoton bir karaktere sahiptir. Kişiden kişiye farklılık gösteren bu kavram için fiziksel standartlara dayalı bir skala oluşturulması

mümkün değildir. Dahası, konfor psikolojik faktörler de içerdiği için uzman olmayan jüri üyeleri tarafından değerlendirilmesi daha uygundur. Bu durumda da konfor değerlendirmeleri için eğitim ve karmaşık açıklamalardan arınmış basit ve kullanımı kolay skalalar gereklidir (Cardello, 2003).

Yapılan subjektif giyim denemelerinde amaç, kişinin üzerindeki giysi, çevre şartları ve uygulanan aktivite programına bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik algılarının skalalar vasıtasıyla değerlendirilmesini sağlamaktır. Psikolojik skalalar, sosyal bilimler ve pazar araştırmalarında müşterilerin görüşlerinin alınması, eğilim ve tercihlerinin belirlenmesi için sıkça kullanılan bir araçtır. Değerlendirilecek özellik veya nesneye verilen sayılar, o özelliğin derecesinin belirtilmesi için kullanılır ve bu sayılarla reel sayılarla yapılan işlemler yapılamaz (Li, 2001).

Nominal, ordinal, aralık ve oran skalaları olmak üzere dört çeşit ölçüm skalası vardır. Nominalden oran skalalarına doğru gidildikçe kurallar daha sınırlayıcı hale gelir ve skalalar kullanılarak elde edilen sayısal değerlerle yapılabilecek aritmetik işlemlerin de sayısı artar.

• Nominal skalalar objeleri gruplandırmak için kullanılırlar ve sayılar bir grubun ismini temsil eder, birbirlerine karşı üstünlükleri yoktur.

• Ordinal skalalar, objelerin özelliklerinin birbirlerine göre öncelikleri esas alınarak oluşturulur. Bu skalalarla sayılar ve semboller vasıtasıyla bir özelliğin diğerine göre daha öncelikli olduğu belirtilebilir fakat önceliğin derecesi belirtilemez.

• Aralık skalaları, özelliklerin sayısal değerler kullanılarak sıralanmasını sağlar, fakat ordinal skalalardan farklı olarak kategoriler arasında sayısal olarak eşit mesafenin bulunması, değerlendirilen özellikler arasında da aynı oranda farklılıkların bulunduğunu gösterir.

• Oran skalalarında da aralık skalalarına benzer şekilde özelliklerin birbirlerine göre önem dereceleri oransal olarak belirtilebilir ve bu skalalar anlamlı sıfır değerine sahiptir. Aralık ve oran skalalarıyla elde edilen sonuçlara tüm istatistiksel metotlar uygulanabilir (Li, 2001).

Giysi konforuyla ilgili yapılan çalışmalarda farklı aşamalarda dört tür skala da kullanılmaktadır. Giysiyle ilgili farklı algıların derecelendirilmesi için aralık skalaları en yaygın kullanılan türdür. Oran skalaları da daha çok cihazlarla yapılan fiziksel özelliklerin ölçüm sonuçları için kullanılmaktadır.

Kişilerin bir obje veya özellik hakkında direkt tepkilerinin ölçümü için kullanılan davranış skalaları, davranış bileşenlerinden tek bir boyutun ölçümüne yarayan sınıflama skalalarından oluşmaktadır. Bu skalayı uygulayan bir araştırmacı, kişilerin bir objeyle ilgili genel davranışı, bir objenin belirli bir davranışa hangi oranda sahip olduğu, bir davranışla ilgili hisleri ve bir davranışa verilen önem derecesi gibi bilgileri edinebilmektedir. Sınıflama skalaları karşılaştırmalı ve karşılaştırmasız olarak da iki gruba ayrılmaktadır.

Tull ve Hawkins’e göre (1993) tanımlı sınıflama skalaları oluşturulurken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Bunlar aşağıda sıralanmıştır:

• Kategorileri temsil eden tanımlayıcı sıfatlar ve bu sıfatların derecelendirilme biçimi kişilerin tepkilerini etkiler.

• Skaladaki kategori sayısı amaca ve ölçülen özelliğe göre belirlenir. Tek bir sonuç için birden fazla skaladan elde edilecek sonuçlar toplanacaksa beş noktalı skalanın uygun olduğu belirtilmiştir. Skalaların uygulanacağı kişiler konuyla ilgili veya bilgi sahibi iseler kategori sayısı dokuza kadar çıkarılabilir.

• Dengeli veya dengesiz skalaların kullanımına, değerlendirilecek özelliğe ve testin uygulanacağı grubun davranışlarının dağılımına göre karar verilir. Dengeli bir skalada eşit sayıda olumlu ve olumsuz kategori vardır.

• Dengeli skalaların oluşturulmasında tek veya çift sayıda kategori oluşturulması da karar verilmesi gereken bir konudur. Normalde, kişilerin ‘nötr’ bir hisse sahip olabilecekleri özelliklerin değerlendirilmesinde tek kategori sayısı kullanılır.

• Sınırlandırılmış ve sınırlandırılmamış skala kullanımına da skalanın uygulandığı topluluğun değerlendirilen özellik hakkında bilgi sahibi olup olmamasına göre karar verilir. Kişilerin konu hakkında fikirlerinin olmadığı

durumda skalanın orta kategorilerini kullanma eğiliminde olurlar ve bu durumda da merkezi eğilim ve varyans değerleri gerçeği yansıtmaz. Bu yüzden, skalanın uygulandığı topluluğun konu hakkında bilgi sahibi olduğundan emin olunmadığı sürece sınırlandırılmamış skalaların kullanımı daha uygundur (Li, 2001).

En çok bilinen ve kullanılan subjektif konfor değerlendirme skalaları, Hollies’in şiddet/büyüklük ifade etmek amacıyla kullandığı tanımlı sınıflama skalası (kısmen, hafif, kesinlikle, tamamen) ve Gagge ve arkadaşlarının ortaya koyduğu, konfor algısını değerlendiren skaladır (konforlu, hafif konforsuz, konforsuz, çok konforsuz). Sınıflama skalalarının yaygın olarak kullanılmalarının sebebi, basit ve kullanışlı olmaları, uzmanlar tarafından kullanılmasının kolay olması ve yüksek güvenilirlikleridir (Cardello ve ark., 2003). Tanımlı sınıflama skalalarında kullanılacak kategori sayılarıyla ilgili farklı araştırmacılar farklı görüşler ortaya koymuşlardır. Burgard’a göre (1990), beşten az kategori ayırıcılık hassasiyetinde kayba yol açtığı için kategori sayısının 7-9 arasında olması uygundur, daha yüksek olmasında da bir sakınca yoktur (Cardello ve ark., 2003). Searle’in (1990) bu konuda yaptığı tespitler ise kişilerin skalalarda uç noktaları kullanmama eğiliminde oldukları ve çok sayıda kategoriden oluşan skalaların ayırıcılıklarının yüksek fakat kategoriler arasındaki mesafelerin eşit tutulmasının zor olduğudur. Sayısal değerlere ek olarak bölümlerin tanımlayıcı kelimelerle (sıfat) adlandırıldığı durumda da kişilerin sayılardan çok kelimeler üzerinde yoğunlaştığı gözlenmiştir. Mesafalerin eşit olarak ayarlanamadığı durumda bu tip skalalar aralık skalaları olarak değil de ordinal skala olarak tanımlanabilir. Bu durum, verilere uygulanabilecek istatistiksel yöntemler açısından da sınırlamalar yaratır (parameterik yerine non-parametrik yöntemlerin kullanımı) ve algının değişim aralığı ve frekansı kategori skala derecelendirmelerini önemli oranda etkiler (Cardello ve ark., 2003).

Bu problemleri ortadan kaldıran ve değerlendirmeyi oransal olarak yapan skala ise S.S. Stevens tarafından ortaya koyulmuştur. Bu sistemde ise kişiler, algılarını yansıtan değerleri kendileri belirlerler. Stevens, bu skala sistemini ‘büyüklük/şiddet tahmini’ olarak adlandırmıştır ve bu sistem, sınıflama skalalarındaki

derecelendirmede bir üst sınırın bulunmasından kaynaklanan dezavantajı ortadan kaldırmıştır. Dahası, ‘büyüklük tahmini’ skalalarında duyunun gerçek bir ‘sıfır noktası’ bulunduğu ve tüm değerlendirmeler karşılaştırmalı olarak yapıldığı için elde edilen veriler oransaldır ve bu verilerin parametrik analizi mümkündür. Bu teknik subjektif algıların değerlendirilebilmesine olanak tanımasına karşın değerlendirmeler karşılaştırmalı olarak yapıldığı için uzun periyod aralıklarıyla yapılacak değerlendirmeler için uygun bir yöntem değildir. Dahası, bu metodun kullanılabilmesi için detaylı açıklama, istatistiksel analizi için verilerin normalizasyonu gereklidir. Son yıllarda geliştirilen ‘adlandırılmış (labeled) büyüklük skalaları’ (semantik veya sınıflama oran skalaları olarak da adlandırılırlar) ile bu sınırlama ortadan kaldırılmıştır. Bu skalalar görsel analog veya ‘çizgi’ skala formunu alırlar ve algının büyüklüğünü gösteren ve oransal skalayı tanımlayan kelimelerle birlikte kullanılırlar (Cardello ve ark., 2003)..

Wong’un (2002) çalışmasında giyim denemelerinin farklı aşamalarında alınacak sıcaklık ve ıslaklık his değerlendirmeleri için kullanılan skala Şekil 1.8’de görülmektedir.

Şekil 1.8 Termal ve ıslaklıkla ilgili hislerin değerlendirilmesi için kullanılan karşılaştırmasız, dengesiz, sınırlandırılmış bir sınıflama skalası (Wong, 2002)

Tüketici tercihlerinin ve ürünler arasında ayırt edebilme yeteneklerinin ölçümü için çiftli karşılaştırmalı değerlendirme metodu da kullanılabilmektedir. Çiftli karşılaştırmalar, bu metotlar içerisinde konfor çalışmalarında en fazla kullanılanıdır. Belirli bir grup ürün veya özellik için seçim söz konusu olduğunda kullanılan bu

yöntemde tüm ikili gruplar karşılaştırma için dikkate alınmalıdır. Test sayısının yüksek olduğu durumlarda bu metodun uygulanması için kapsam daraltılarak ikili karşılaştırmalar az sayıda özellik veya obje için uygulanabilmektedir (Li, 2001).

Öncelik sıralama skalaları konfor davranışlarıyla ilgili tercihlerin ölçümü için kullanılan, kişilerin obje veya özellikleri belirli kriterlere göre sıraladığı bir ölçüm yöntemidir. İkili karşılaştırmalarda olduğu gibi bu metot da karşılaştırmaya dayanır ve sonuçları, üzerinde çalışılan ürün aralığıyla sınırlıdır. İkili karşılaştırmalara göre daha az zaman alır ve uygulama için kişilere sunulan talimatlar daha anlaşılırdır. Bu metodun en önemli dezavantajı, birçok istatistiksel metodun bu yöntemle elde edilen ordinal verilere uygulanamamasıdır. Sıralama skalaları daha da geliştirilip kişilerin birden fazla objeye karşı davranışlarının ölçümü için daha karmaşık bir düzenlemeyle de kullanılabilmektedir. Farklı skalalardan elde edilen veriler, tek bir davranışla ilgili sonuca ulaşmak için de birleştirilebilmektedir.

Duyusal tepkilerle ilgili yapılan araştırmalarda kullanılan bir başka yöntem de anlamsal diferansiyel skalalardır (semantic differantial scales). Bu metot Osgood ve arkadaşları tarafından (1957) kelimelerin anlamlarını inceleme esasına dayalı olarak ortaya konmuştur. Metot için, birbirinin zıt anlamlısı veya biri nötr biri uç noktayı temsil eden kelime çiftlerinden oluşan çift kutuplu bir dizi sıralama skalası oluşturulmaktadır. Çift kutuplu bu kelimeler arası 5-7 arasında tanımlanmış kategoriye ayrılmaktadır. Birbirinin zıttı tanımlayıcılar kullanıldığında orta nokta nötr algıyı ifade etmektedir (Li, 2001). Giyim denemeleri sırasında kullanılan anlamsal diferansiyel skalaya bir örnek Şekil 1.9’da verilmiştir.

Şekil 1.9 Anlamsal diferansiyel skala (Wong, 2002)

1.4 Termal Konfor

İnsan vücudundaki bütün biyolojik prosesler sıcaklığa bağlıdır, bu yüzden vücudun farklı çevre şartlarına göre uygun sıcaklık ve nem dengesinin korunması hayati öneme sahiptir. İnsanoğlu, temel ihtiyaçları olan barınma ve giyinme karşılandığı sürece diğer canlılardan farklı olarak değişken sıcaklık değerlerine sahip ortamların hemen hemen tümünde yaşayabilme özelliğine sahiptir.

Termal konfor, derinin yüzeyindeki ve alt katmanlarındaki termoreseptörlerden gelen sinyallerin birleşiminden oluşan bir çeşit termoregülasyon sistemidir. ASHRAE (The American Society of Heating, Refrigerating and Air Conditioning Engineers) standartlarına göre ise termal konfor, çevrenin termal şartlarına karşı duyulan memnuniyet olarak ifade edilmiştir (Wang, 2002). Kişinin termal konfor durumu, üzerindeki giysi, çevre şartları ve aktivite düzeyine bağlı olarak değişir. Fanger (1985) termal konforla ilgili ISO 7730 uluslararası standardını ortaya koyarak termal konforun dayandığı temelleri incelemiştir. Standart, toplumun belirli bir kısmının termal konfor açısından kabul edilebilir olarak bulduğu termal şartların belirlenmesi esasına dayanmaktadır. Sıcak veya soğuktan kaynaklanan konforsuzluk PMV ve PPD indeksleri ile ifade edilir. PMV indeksi, ‘tahmin edilen ortalama değerlendirme’ olarak adlandırılır ve vücudun termal durumunun soğuk-sıcak arasında değişen yedili bir skala ile değerlendirilmesiyle tahmin edilmesi için kullanılır. PPD indeksi ise ‘tahmin edilen memnuniyetsizlik oranı’ olarak adlandırılır. Standartta, her iki indeksin birbirlerine göre sahip olması gereken değer

aralıkları konusunda öneriler de mevcuttur. Daha sonraları belirlenen PMV indeksi Gagge ve arkadaşları (1986) tarafından ortamın bağıl nemini veya su buharı basıncını ve giysinin su buharı geçirgenliğini de dikkate alacak şekilde modifiye edilmiştir (Li ve Wong, 2006).

Sheppard, 1913-1923 yılları arasında konforun sağlanması için gerekli şartlarla ilgili yaptığı çalışmalar sonucunda ‘konfor bölgesi’ terimini ortaya koymuştur. 1923’te Houghten ve Yaglau kuru termometre sıcaklığı ve bağıl nemi aynı indekste birleştirerek ‘efektif sıcaklık’ kavramını ortaya koymuşlardır. İlk ‘konfor kartı’ 1924’te ASHVE (American Society of Heating and Ventilating Engineers) tarafından hazırlanmıştır ve bu kart daha sonra bu konuyla ilgili çalışan araştırmacılar tarafından da geliştirilmiştir. ASHRAE’nin (1981) insan yaşamı için gerekli olan çevresel sıcaklık şartlarıyla ilgili düşük aktivite seviyesinde çalışan kişiler üzerinde yazlık ve kışlık giysiler için yaptığı çalışma sonucunda kişilerin %80’inin oyuyla termal olarak kabul edilebilir konfor bölgeleri tespit edilmiştir (Ng, 1999).

Etkin sıcaklık, bir ortamın kişinin düzgün (uniform) olmayan gerçek şartlarda olduğu gibi radyasyon ve konveksiyonla eşit oranda ısı değişimi yaşadığı üniform sıcaklık değeri olarak tanımlanmıştır. Pratikte, etkin sıcaklık, yaklaşık olarak ortalama radyan sıcaklık ve hava sıcaklığının ortalamasına eşittir. Fanger’a göre, giysi tipi ve aktivite seviyesine göre toplumun çoğunluğu tarafından tercih edilen optimum etkin sıcaklık değeri 18-22 °C arasında değişmektedir.

Karmaşık ve hassas bir mekanizmaya sahip olan termoregülasyon sistemi, vücut sıcaklığına bağlı olarak gerekli fizyolojik mekanizmaları devreye sokarak vücudu çok dar bir sıcaklık aralığında dengede tutar. Çevre şartları ve aktivite seviyesine göre termoregülasyon mekanizması üzerinde etkili en önemli parametrelerden birisi vücutla çevre arasında bir kalkan olarak kabul edilebilen giysi sistemidir ve tüm bu karmaşık döngü içerisinde müdahale edilebilecek tek parametre giysi sisteminin özellikleridir. Farklı ortamlar ve giysi sistemleri için termal konforun belirlenmesine yönelik yapılan objektif ve subjektif ölçümler ile etkili parametreler arasındaki ilişkilerin belirlenmesine çalışılmaktadır.

1.4.1 Vücudun Termoregülasyon Mekanizması

Vücudun sıcaklık dengesi biyolojik mekanizmalar tarafından ayarlanır; merkezi ve periferal (sinir sisteminin beyin ve omurilik dışında kalan kısmı) sinir sistemleri devamlı olarak vücuttaki sıcaklığı biyolojik prosesler vasıtasıyla dengede tutabilmek için dalgalanmaları tespit ederler (Li, 2001). İnsan vücudu iç sıcaklığını yaklaşık 37 °C’de, deri yüzey sıcaklığını ise 33.4 °C’de sabit tutmaya çalışır ve bu sıcaklıktaki değişim 4.5 °C’yi aştığında konfor problemleri ortaya çıkar. Çoğu iklim şartlarında vücut sıcaklığı çevre sıcaklığından yüksektir ve vücutta bu sıcaklık farkını muhafaza edecek bir iç ısı kaynağı bulunmalıdır. İhtiyaç duyulan ısı, kas gücü ve diğer vücut fonksiyonları için gerekli kalorinin yakılmasından, yani vücut metabolizmasından temin edilir. İnsan organizmasına yiyecek olarak alınan enerjinin sadece % 15-30’u metabolizma için gerekli aktiviteler için kullanılırken kalan enerji ısı olarak ortaya çıkar. Vücut belirli bir termal dengeye sahip olmalıdır, çünkü ısı kazancı ve kaybı dengede olmazsa vücut sıcaklığındaki ani iniş-çıkışlar konfor problemlerine, hatta hayati tehlikelere neden olabilir (Saville, 2000). Farklı bazı aktiviteler sonucu ortaya çıkan metabolik ısı miktarları Tablo 1.1’de verilmiştir (Searle, 1990). Gagge’in (1967) bir çalışmasında, sabit sıcaklıktaki soğuk ve sıcak ortamlarda kişilerin termal konfor veya nötr sıcaklık hislerine fizyolojik sıcaklık ayarlamasına ihtiyacın olmadığı 28-30 °C sıcaklık değerlerinde sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Soğuk ortamlarda deri yüzey sıcaklığının düşmesi veya sıcak ortamlarda terlemenin gerçekleşmesi konforsuzluğa neden olur. Termal konforsuzluğun kişilerin davranışları üzerinde de tetikleyici etkiye sahip olduğu belirtilmiştir (Li ve Wong, 2006).

Tablo 1.1 Farklı aktiviteler sonucu ortaya çıkan metabolik ısı miktarları (Searle, 1990) Ortaya Çıkan Isı Miktarı

Aktivite

W/m2 Met

Uyuma 40 0,7

Sakin oturma 60 1,0

Rahat olarak ayakta durma 70 1,2

Yürüyüş (0,89 m/s) 115 2,0

Yürüyüş (1,79 m/s) 220 3,8

Klavyede yazı yazma 65 1,1

Ayakta dosyalama/sıralama 80 1,4

Araba kullanma 60-115 1,0-2,0

Makina başındaki ağır iş 235 4,0 Kazma ve kürekle çalışmak 235-280 4,0-4,8

İnsanın termal konforu çok dar bir sıcaklık aralığında söz konusudur. Eğer vücut kontrol altına alabileceğinden daha fazla ısı üretirse veya belirli bir vücut sıcaklığına yetecek kadar ısı üretemezse termal konfor ortadan kalkacaktır. ‘Met’ insan vücudu tarafından üretilen enerjinin, yani ısının bir ölçüsüdür.

Vücuttaki ısıl denge (1) numaralı denklemle ifade edilebilir (Searle, 1990):

M – W = Qsk + Qres (1)

= (C +R + Esk) + (Cres + Eres) Burada;

M = Metabolik enerji üretim oranı (W/m2) W = Yapılan mekanik iş miktarı (W/m2)

Qres = Solunumla kaybedilen toplam ısı miktarı (W/m2) Qsk = Deri yüzeyinden kaybedilen toplam ısı miktarı (W/m2) Cres = Solunum esnasında taşınımla kaybedilen ısı miktarı (W/m2) Eres = Solunum esnasında buharlaşmayla kaybedilen ısı miktarı (W/m2) C + R = Deri yüzeyinde meydana gelen hissedilebilir ısı kaybı (W/m2) Esk = Deri yüzeyinde buharlaşmayla meydana gelen toplam ısı kaybı (W/m2).

Hensel (1981) fizyolojik termoregülasyonu çok sayıda sensör, geri besleme döngüsü ve çıkıştan oluşan karmaşık bir sistem olarak ifade etmiştir. Bu sistemde kontrol değişkeni, birçok sıcaklık değerinin (merkezi sinirsel sıcaklık (Tcn), ekstra merkezi derin vücut sıcaklığı (Tdb) ve deri sıcaklığı (Tsk)) ortak etkisiyle ortaya çıkan bir değerdir. Hensel (2) numaralı denklemle ifade edilen ‘Ağırlıklı Ortalama Vücut

Sıcaklığı’nı (Tmb) pratik amaçlar için kontrol edilebilir bir parametre olarak tanımlamıştır. sk i mb aT aT T = +(1− ) (a<1) (2)

Burada Ti vücut iç sıcaklığını, Tsk ortalama deri sıcaklığını, a ise lineer bir kontrol fonksiyonunda sıcaklıkların bağıl etkilerini gösteren bir ağırlıklandırma oranını ifade eder. Ti için özofagustan yapılan ölçümlerle a için 0.87 ve 0.9’luk değerler önerilmiştir (Li, 2001). Termoregülasyon mekanizması Şekil 1.10’da basit bir şema ile gösterilmiştir.

Şekil 1.10 Termoregülasyon mekanizması (Wang, 2002)

Farklı kontrol aksiyonları için metabolizma, kas hareketi (vasomotion) ve terleme gibi referanslar (veya başlangıç sıcaklıkları) farklılık gösterebilir. Sıcak reseptörler vasıtasıyla ortaya çıkan terleme gibi ısı uzaklaştırma mekanizmaları, soğuk reseptörler tarafından gerçekleştirilen ısı üretim mekanizmalarına göre daha yüksek bir başlangıç sıcaklığı değerine sahip olabilir. Bu yüzden, termoregülasyonun etkili olmadığı bir termal nötrlük noktası mevcuttur.

Termoreseptörler: • Deride • Beyinde Beyin hipotalamusundaki kontrol merkezi Metabolik Değişimler: • Titreme • Dolaşım hareketleri • Terleme

Olası ayar noktası Vücut Bölümleri: • Vücut merkezi • Kaslar • Deri • Kan Isı alımı

Hensel, termal regülasyon mekanizmalarını otomatik, davranışsal ve teknik olmak üzere üç grupta toplamıştır. Otomatik regülasyon, vücut tarafından üretilen ısı veya çevresel şartlardan kaynaklanan sıcaklık dalgalanmalarına tepki verir. Bu işlemde termoreseptörler vasıtasıyla alınan sinyaller sinir yolları vasıtasıyla merkezi sinir sistemine iletilir. Kişilerde davranışlara dayalı olarak meydana gelen termoregülasyon ise termal konforla ilgili bilinçli olarak ortaya çıkan hisler ve duygularla ilgilidir. Davranışsal termoregülasyon otomatik termoregülasyonun devreye girmesi için bir gereksinim ortaya çıkarır. Teknik termoregülasyon ise bu sistemin teknik cihazlarla olan ilişkisini ifade eder; sıcaklığın dengede tutulması yapay sensörler, kontrol üniteleri gibi sistemler yardımıyla da sağlanır (Li, 2001).

1.5 Tekstil Materyallerinde Meydana Gelen Isı ve Kütle Transfer