• Sonuç bulunamadı

B. Sınırlandırmanın Sınırları

III. SUÇ İŞLENMESİNİN ÖNLENMESİ

Suç işlenmesinin önlenmesi kavramı, 1982 Anayasasına, 2001 tarihli anayasa değişiklileri ile girmiş olan ve kaynağını AİHS’den alan bir kavramdır. Anayasamızda her bir temel hakkın düzenlendiği maddede, hangi sebeplerle sınırlandırılacağı da belirtilmiştir. Suç işlenmesinin önlenmesi kavramı da, temel hakların sınırlandırılması için başvurulan, 1982 Anayasasındaki tabir ile “ilgili

46 Handyside/ Birleşik Krallık davası, Başvuru No: 5493/72, Karar Tarihi: 07/12/1976;

ÇAVUŞOĞLU, s. 52.

47 ÇAVUŞOĞLU, s. 52, 53. 48 KILKELY, s.25.

maddelerde belirtilen sebepler” arasında sayılmaktadır. 1982 Anayasasında, özel hayatın gizliliği (md.20), konut dokunulmazlığı (md.21), haberleşme hürriyeti (md.22), dernek kurma hürriyeti (md.33), toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (md.34), sendika kurma hakkı (md.51), düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti (md.26), basın hürriyeti (md.27) ve seyahat hürriyetinin (md.23) düzenlendiği maddelerde, belirtilen diğer sebeplerin yanı sıra suç işlenmesini önlenmesi sebebi de yer almaktadır. Yani Türk Hukuku’nda bu saydığımız temel hakların suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla sınırlandırılması mümkündür. AİHS’de ise, özel hayatın ve aile hayatının korunması (md.8), ifade özgürlüğü (md.10) ve dernek kurma ve toplantı özgürlüğünün (md.11), suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla sınırlandırılabileceği öngörülmektedir.

Suçun işlenmesinin önlenmesi, suçun risk faktörlerinin ortadan kaldırılması veya suça karşı koruyucu faktörlerin artırılması şeklinde tanımlanmaktadır. Ancak hemen belirtmeliyiz ki, bu tanımlarda söz konusu olan önleme “sosyal önleme” dir. Fakirlik, işsizlik, eğitimsizlik, uyuşturucu bağımlılığı gibi faktörlerin ortadan kaldırılması ve suça meyilli insanların ıslahı gibi sosyal önleme tedbirleri uzun vadede sonuç doğuracak tedbirlerdir. Bu şekilde suçun ortaya çıkmasını engelleyecek tedbirler, devletlerin uyguladığı suç politikaları çerçevesinde yürütülen tedbirlerdir. Suç politikası, toplumun ve her bir bireyin korunmasına, suçlulukla mücadeleye ve suçluluğun engellenmesine yönelmiş devlet tedbirlerinin bütünüdür49. Bunun yanında, iyi bir sosyal politika, en mükemmel bir suç politikasıdır50. Devlet tedbirlerinin yanı sıra, bireysel tutum ve davranışlarda suçun önlenmesinde etkili olmaktadır. Örneğin; bilinçli bir ebeveynin, çocuğuna vereceği kaliteli bir eğitim, onun suçtan uzak durması için etkili bir faktördür. Bu konuda sivil toplum örgütlerinin yapacağı çalışmalar da şüphesiz olumlu sonuç doğurur. Ama daha önce de belirttiğimiz gibi, bu çalışmaların hepsi uzun vadede sonuç doğuracak nitelikte olup, suç oranının azalması için yapılan çalışmalardır. Yakın zamanda işleneceği düşünülen veya

49 DEMİRBAŞ, Timur, Kriminoloji, Seçkin Yayınları, Ankara 2005, 2. bası, s. 48,49.

icrai hareketlerine başlanan suçların önlenmesi hususunda ise, bireysel ve toplumsal olarak kimsenin bir görevi olmadığı kanaatindeyiz. Bu mesele, sadece devletin görevidir. Devlet, bu görevini kolluk kuvvetleri aracılığıyla yerine getirir. Özel kişiler ve kurumların böyle bir yükümlülüğü olmadığı gibi, bu amaçla yapacakları temel hakka müdahale niteliğindeki eylemler (meşru savunma ve zorunluluk halinde yapılanlar hariç) suç teşkil edebilir. Kimse, suç önleme amacıyla bir başkasının konutuna girip arama yapamaz veya bir başkasının telefonlarını dinleyemez. Bunun yanı sıra, sıradan bir vatandaşın işlenmek üzere olan bir suçu önleme sorumluluğu yoktur. Örneğin; işlenmesine ramak kalmış bir cinayete tanık olan sıradan bir vatandaşın, o cinayeti önleme gibi bir yükümlülüğü yoktur. Bu vatandaşın yapacağı iş, kolluk kuvvetlerine durumu bildirmekten öteye gidemez. Kişinin bu yükümlülüğü de TCK’nun 278. maddesinden kaynaklanmaktadır. “Suçu bildirmeme” başlığını taşıyan bu maddeye göre, işlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi veya işlenmiş olmakla birlikte, sebebiyet verdiği neticelerin sınırlandırılması hâlen mümkün bulunan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, cezalandırılır. TCK’nun 279.maddesinde; kamu görevlisinin suçu haber vermemesi, 280. maddesinde ise, sağlık mesleği mensuplarının suçu haber vermemesi suçları düzenlenmiştir. Her üç suç tipi de, bireylere devletin yetkili organlarına suçu bildirme ödevi yüklemektedir. Dolayısıyla bu suç tipleriyle kanun koyucu, söz konusu hükümlerin muhatabı bireyleri, devletin gözetleyen birer organı konumuna getirmektedir.

Suç işlenmesinin önlemesi kavramı; suç riskinin önceden sezilmesi, görülmesi, tanınması, değerlendirilmesi ve bunu ortadan kaldırmak veya azaltmak amacıyla gerekli girişim ve hareketlerin başlatılması olarak da tanımlanabilir. Suçların çeşidi ve yapısal özellikleri dikkate alınarak, önceden tedbirler almak suretiyle suçların işlenmesinin önüne geçilebilir.

B.Önemi

Suçun önlenmesi kuşkusuz çok önemlidir. Suç işlenmesi önlenerek, muhtemel mağdurların hakları korunmuş olmaktadır. Şüphesiz bunun için birilerinin de hakları sınırlandırılmaktadır. Korunmak istenen değer ile müdahale edilen değer kıyaslandığında hangisinin daha ağır bastığına bakılmalı ve buna göre müdahale yoluna gidilmelidir. Örneğin; çok sayıda insanın katıldığı bir festival alanında terör saldırısı yapılmasından şüpheleniliyorsa, bu festival alanına gelen kişilerin kimliklerinin sorulması, üstlerinin ve araçlarının aranması, kişilerin özel hayatının sınırlandırılması anlamına gelse de, festival alanına gelenlerin yaşam hakları korunmaktadır.

Toplumsal huzurun sağlanması açısından da, suçun önlenmesinin önemi büyüktür. Ancak suçun önlenmesine yönelik faaliyetlerin belli bir program dahilinde yapılması gerekir. Bir toplumda suçun önlenmesine dönük olarak hazırlanan programların maliyetinin, suçluyu tekrar topluma kazandırmanın maliyetinden daha düşüktür. Ayrıca suçun, toplumda ve bireyler üzerinde yarattığı olumsuz etkiler göz önüne alındığında, suçluluk konusundaki asıl çabanın suçluluğun önlenmesi üzerinde odaklaşması gerekmektedir51.Organize suçlarla mücadele açısından da suçların önlenmesi önemli bir kavramdır. Daha çok önleme amaçlı müdahaleleri içeren bu kavramdan devlet organları, bastırıcı amaçlı tedbirleri haklı kılmak amacı ile yararlanmışlardır52.

C. Suç İşlenmesinin Önlenmesi Kavramının Kamu Düzeni ve Milli Güvenlik Kavramlarından Farkı

Suç işlenmesinin önlenmesi kavramı, bir tedbirin uygulanması yoluna gidilecekse, çoğu zaman kamu düzeni ve milli güvenlik kavramlarıyla birlikte kullanılır. Temel hakların sınırlandırılması için başvurulan kamu düzeni ve milli güvenlik kavramları ile suç işlenmesini önlenmesi kavramı arasındaki farkı net

51 SARPDAĞ, Mustafa, Çocuk Suçluluğunun Önlenmesi,

İnternet adresi: http://www.caginpolisi.com.tr/63/46-47-48.htm (erişim tarihi: 01.04.2009)

52 ERDEM, Mustafa Ruhan, Ceza Muhakemesinde Organize Suçlulukla Mücadelede Gizli

olarak ortaya koymak bazen mümkün olmayabilir. Çünkü suçun önlenmesi aynı zamanda kamu düzeninin korunmasına hizmet etmekte ya da bir terör saldırısının önlenmesi, suçun önlenmesi anlamına geldiği gibi, milli güvenliğin korunması sonucunu da doğurabilmektedir. Milli güvenlik kavramı, devletin ve ülkenin iç ve dış güvenliğinin korunması konularını içerir. Devlet, ulusal güvenlik gerektirdiğinde savaşta olduğu kadar barışta da özel hayata sınırlamalar getirme hakkına sahiptir53. Çünkü savaş olmasa bile, ulusal güvenlik, içerden ve dışarıdan tehdit altında olabilir. Dış güvenlik, “başka devlet ve kuruluşların emir ve gözetim ve denetimi altında olmama, yabancı devletlerin saldırı tehlikesinden uzak bulunma ve bunlara karşı korunma demektir”54. İç güvenlikten anlaşılması gereken ise, devletin içte, ayaklanma gibi eylemlere karşı korunmasıdır.

Kamu düzeni; belli bir siyasi ve sosyal hukuk düzeninin, düzensizliklere karşı korunmasıdır. Bu koruma ile kastedilen husus, belli bir siyasi iktidar felsefesinin değiştirilememesi, eleştiri ve tartışmalara konu olamaması değil, toplum hayatında karışıklığa yol açacak faaliyetlerin engellenmesidir55. Anayasa Mahkemesi, bu kavramı, devletin emniyet ve asayişini ve kişiler arasındaki ilişkilerde huzuru ve ahlak kurallarına uygunluğu temine yarayan kurum ve kuralların hepsi olarak tanımlamıştır56. Buna göre; içeriği, dış ve iç güvenlikten oluşan ulusal güvenlik kavramı, teknik olarak kamu düzeninden farklı olup, ulusal güvenliğin iç güvenliği ilgilendiren kısmı ile kamu düzeni arasındaki farkın ortaya konulması gerekir. Bu bağlamda iç güvenliği ilgilendiren her olgunun, kamu düzenini bozduğu söylenebilirse de, kamu düzenini bozan her olgu ayrıca ulusal güvenliği bozmayabilir. Diğer bir fark, ulusal güvenliğin; yalnızca halkın değil, ülkenin ve yerleşmiş düzenin devamını sağlayan üst düzeyde hukuki, siyasi ve ekonomik yönlerinin bulunmasıdır. Zaman ve yer açısından da ulusal güvenlik ile kamu düzeni kavramı arasında fark vardır. Genellikle suçlar ve kamu düzenini bozucu faaliyetler, geçici bir süre için ortaya çıkabilir ve devam etmeyebilir. Oysa

53 ERDEM, s. 30.

54 GÖZLER, Kemal, Temel Hak ve Hürriyetler, www.anayasa.gen.tr/temelhakvehürriyetler.htm;

(erişim tarihi:10.01.2010)

55 TANÖR, Bülent, Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Türk Anayasası, Öncü Kitabevi, İstanbul

1991, s.138-140.

ulusal güvenliği bozan faaliyetler genellikle uzun süreli, devamlı, içten ve dıştan tehlike ve eylemler olarak görülür57. Suçların artması, kamu düzeninin

bozulmasına sebep olabilir. Ancak kamu düzenini bozan her faaliyet, suç teşkil etmez. Suç teşkil eden her faaliyet de milli güvenlik açısından tehlike oluşturmaz. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi gereğince; hangi eylemlerin suç olduğu, hangilerinin olmadığı belirlidir. Oysa kamu düzenini bozacak veya milli güvenliği tehlikeye sokacak eylemlerin, önceden tek tek sayılarak tespit edilmesi mümkün değildir. Kısaca bu kavramlar bazen birbiriyle iç içe geçmiş gibi görünse de, birbirlerinin yerine ikame edilerek temel hakların sınırlandırılması yoluna gidilmemelidir58.

D. Suç İşlenmesinin Önlenmesinde Kolluğun Rolü

Suçla mücadele amacıyla telefon dinleme, parmak izi toplanması, önleme amaçlı arama gibi çeşitli tedbirlere başvurulmaktadır. Suçları önleme, suça el koyma, suçluyu ve suç alet edevatını ele geçirme, delilleri toplama, suçlarla mücadele etme, toplumda kanun hâkimiyetini, huzur ve güveni sağlama görevini yapan birimlerin tamamına kolluk ismi verilmektedir59. Kolluk, genel ve özel kolluk olmak üzere ikiye ayrılır. Genel kolluk, polis ve jandarmadır. Özel kolluk ise, özel kanunlara göre kurulan ve belli alanlarda hizmet yapan kuvvetlerdir60.

Kolluk faaliyetleri; suçun işlenmesi öncesi aşamalarda yapılan önleyici, caydırıcı, koruyucu ve düzenleyici kolluk hizmetlerini kapsadığı gibi, suçun işlenmesinden sonra suçun aydınlatılmasına yönelik olarak yapılan soruşturma işlemlerini de kapsar. Birinci aşamada görev yapan kolluğa; suç öncesi kolluk veya idari kolluk adı verilirken, ikinci aşamada görev yapan kolluğa ise adli kolluk adı verilmektedir61. İdari kolluk; kamu düzenini ve kamunun güvenliğini

57 TEZCAN/ ERDEM/ SANCAKTAR, s. 265.

58 GÖZLER, Kemal, Temel Hak ve Hürriyetler, www.anayasa.gen.tr/temelhakvehürriyetler.htm;

(erişim tarihi:10.01.2010)

59 BIÇAK, Vahit/ ŞAFAK, Ali, Ceza Muhakemesi Hukuku ve Polis, Roma Yayınları, 4.bası,

Ankara 2005, s.91.

60 TOROSLU, Nevzat/ FEYZİOĞLU, Metin, Ceza Muhakemesi Hukuku, Savaş Yayınevi,

Ankara 2006, s.260.

temin etmekle görevli olan kolluk kuvvetleridir. Kolluk, idari görevini yerine getirirken, karakollar kurar, devriye gezdirir veya kontrol noktası kurarak asayişi sağlar. Önleme görevi çerçevesinde ise, umuma açık yerlerde arama ve kimlik kontrolleri yapılabilir, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde ve mitinglerinde intizamı sağlayarak olayları önler ve sabıkaları izler. Suç işlendiğinde, şüphelenilen kişileri kontrol altında tutar, hasta, kimsesiz, aciz ve yolda kalan kişilere yardım ederek yol gösterir. Adli kolluk ise; suç işlenmesi üzerine olaya elkoyan ve suçun iz ve delillerini tespit eden, Cumhuriyet Savcıları adına soruşturmayı yürüterek şüpheli ile suç delillerini adli mercilere gönderen kolluk kuvvetleridir. Adli kolluk hizmetlerini, karakoldan ayrılmış bir bölüm yürütür62.

Kolluğun belirtilen bu görevleri, kolluk teşkilatını düzenleyen kanunların ilgili maddelerinde sayılmıştır. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun 2. maddesinde Polisin genel emniyetle ilgili görevleri iki kısma ayrılarak sayılmıştır. Birincisi, “Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere, Hükümet emirlerine ve kamu

düzenine uygun olmayan hareketlerin işlenmesinden önce bu kanun hükümleri dairesinde önünü almak”; ikincisi, “ İşlenmiş olan bir suç hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda yazılı görevleri yapmak”dır.

Benzer bir düzenleme ise Jandarma Teşkilat, Görev Ve Yetkileri Kanunu’nun 7. maddesinde mevcuttur. Maddenin a ve b bendinde jandarmanın idari ve adli görevleri düzenlenmiştir.

Suçla mücadelede en önemli aktör, kolluk kuvvetleridir. Kolluk kuvvetlerinin, suçla mücadelede daha etkin bir rol oynayabilmesi için yetkilerinin yeterli olması gereklidir. Ancak, bu yapılırken temel haklardan ödün vermemek gerekir. Türkiye’de, son yıllarda, demokratikleşme adına kolluğun yetkileri daraltılmakta, kişilerin hak ve özgürlük alanı genişletilmektedir. Kolluk; suç ve suçlularla mücadelede daha etkili hale getirilmeli, bu yapılırken de kolluğun kişi

62 YENİSEY, Feridun, Hazırlık Soruşturması ve Polis, Beta Yayınları, 2. bası, İstanbul 1991,

hak ve özgürlük alanına müdahale etmesini engellemek için de gerekli olan hukuki ve sosyal tedbirler alınmalıdır63.

Kolluğun suçlularla ve suçla mücadele ederken daha etkin olabilmesi için yeterli teknolojik desteğin sağlanması gerekmektedir. Teknolojinin imkânlarından suçlularda da faydalanmaktadırlar. Özellikle örgütlü suçlar, faillerin kendi aralarında, devamlı iletişim içinde olmalarını gerektirir. Bu bakımdan kolluk kuvvetleri de bu iletişimi tespit edecek teknolojik donanıma sahip olmalıdırlar. Gerçekten de suçların aydınlatılmasında ve suçun önlenmesinde, telefon dinleme ve sokaklara kameralı güvenlik sistemi kurulması gibi teknoloji destekli tedbirler çok etkili olmaktadırlar. Bu tedbirler, özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyeti gibi temel haklarla yakından ilgili olduğundan, kolluğun bu tedbirlere başvurmasının gelişigüzel ve keyfi olması düşünülemez. Kolluğun bu konudaki yetkilerinin çerçevesi, hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde net olarak çizilmelidir.

Suçu soruşturma görevi ile önleme görevi arasındaki sınırı belirlemek kolay değildir. Bununla birlikte, örneğin bir gösteri yürüyüşünde şiddet kullanılmışsa, soruşturma görevinin başladığına şüphe yoktur. Bu durumda failler yakalanacak, deliller korunacak ve makul süre içinde yargılama yapılacaktır. Buna karşılık suç işlemeyi meslek haline getirmiş olan kişilerin, yeni bir suç işlemeden önce yakalanmalarında, önleme görevi söz konusudur64.

Suç öncesi görevde, adından da anlaşılacağı üzere henüz suç işlenmemiştir. Yapılacak araştırmalar sonucu toplanacak bilgiler ile suç işlenmesinin önüne geçilmeye çalışılır. Bir toplumu, tamamıyla suçtan arındırmak mümkün olmasa da amaç, suç işlenmesini çok zor bir hale getirmek veya suçu ortaya çıkaran koşulları denetim altına almaktır. Bu amaca ulaşmak için de, bilgiye ihtiyaç vardır. Bu tür bilgi toplama (istihbarat faaliyetleri), kolluğun önleme görevinden kaynaklanır. Bu aşamadaki bilgi toplama faaliyetlerini de, bu nedenle önleyici, idari, bir başka

63 ERYILMAZ, M.Bedri, Bir İnsan Hakkı Olarak Korku Duymama Hakkı ve AB Uyum

Yasaları, İnternet adresi:http://www.caginpolisi.com.tr/29/45-46.htm, (erişim tarihi: 01122009)

anlatımla, muhakeme dışı bir faaliyet olarak kabul etmek gerekir. Gerçekten de, suçun önlenmesi açısından kolluğun yapacağı bilgi toplama faaliyetlerinin önemi çok büyüktür. Önleme amaçlı diğer tedbirlerin uygulanabilmesi için dahi kolluğun bilgi sahibi olması gerekir. Kolluk için suçu önleme görevi, suç işleneceğine dair istihbarat elde edildiğinde başlar. Aksi halde, ortada hiçbir bilgi ve emare olmadan suçu önlemek için kişilerin haklarına müdahale edemez. Örneğin belli bir yerde, belli tarihler arasında terörist bir saldırı yapılacağı hususunda istihbarat elde etmişse, o yere giden araçları durdurup önleme araması yapabilir. Ama hiçbir somut dayanağı olmadan, “belki burada suç işlenebilir” diyerek kişileri durdurması ve üstlerini ve araçlarını araması kişilerin seyahat hürriyetinin ve özel hayatının dokunulmazlığı hakkının ihlali olur.

Kolluk, suç işlenmesini önlemek için bilgi toplama faaliyetine başvurduğunda, henüz suç işlememiş bireylerle karşı karşıyadır ve uyguladığı kimi teknikler kişinin hak ve özgürlüklerine bazı sınırlamalar getirebilir. Demokratik bir hukuk devletinde, bu tür uygulamaların, mutlaka yasalarda açıkça düzenlenmiş olması ve hakim kararlarına dayanması gerekir. Ancak doktrinde, bu kişilere müdahale edilebilmesi amacıyla kolluğa, “önlemek için tutma” yetkisi verilmesini savunanlar vardır. Yenisey, bu görüşte olup, bu yetkinin düzenleme yerinin ceza muhakemesi kanunu değil de, kolluk mevzuatı olması gerektiği düşüncesindedir Benzer yönde olmak üzere, tehlike halleri belirmiş kişiler hakkında uygun bazı sosyal savunma tedbirlerini uygulanması için, ceza hukukunun yanında ayrı bir ceza dışı sistemin oluşturulması gerektiğini önerenler de mevcuttur. Bazı yabancı kanunlar, sanığın yeni bir suç işlemesini önleme amacı ile tutuklanabilmesini kabul etmişlerdir 65. Bizim mevzuatımız, buna izin vermemektedir. Bir kişinin gözaltına alınması için, suç işlediğine dair yeterli şüphe; tutuklanması için de suç işlediğine dair kuvvetli şüphe olması gerekmektedir. Hiç kimse, ileride suç işleyeceği şüphesi ile hürriyetinden yoksun bırakılamaz.

Suçu önleme amacı ile polise verilen yetkiler, Polis Vazife Selahiyet Kanunu ve diğer bazı kanunlarda açıkça düzenlenmiştir. PVSK da yer alan önleyici yetkiler şöyle sıralanabilir:

1. Parmak izi ve fotoğraf alma yetkisi (5.md., 17.md-son), 2. Önleme araması yapma yetkisi (9.md.),

3. Önleme amacıyla kimlik sorma ve tespit yetkisi (17/B.md, Ek 3.md.). 4. Önleme amaçlı iletişimin tespiti (ek 7.md.)

PVSK”nun 25. maddesinde ise, polis teşkilatı bulunmayan yerlerde Jandarma Komutanlıklarının da bu kanunda yazılı vazifeleri yapacağı ve yetkileri kullanacağı hükme bağlanmıştır. Zira, 17.12.1983 tarih ve 18254 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Jandarma Teşkilatın Görev ve Yetkileri Yönetmeliği dördüncü kısımda da, zikredilen önleme yetkileri benzer şekilde düzenlenmiştir.

Devlet, suçların önlenmesinde bir takım yöntemlere müracaat etmektedir. Bu yöntemler, önleyici ve cezalandırıcı olmak üzere iki türlüdür. Etkili bir önlemeden söz edebilmek için, iyi bir suç siyasetinin varlığı gerekir. Bununla birlikte, önleme ne kadar etkili olursa olsun, suç fenomenini ortadan kaldırmaz. Suç işlenince devletin ikinci görevi olan cezalandırma devreye girer66. Cezaların ağır olmasının da suç işlemeyi önleyip önlemeyeceği tartışılır. Bizim de katıldığımız bir görüşe göre, cezaların ağırlığı, suçların önlenmesinde öncelikli faktör değildir. Nitekim cezaların çok ağır olduğu ve hatta ölüm cezasına hükmedildiği ve cezanın infaz edildiği ABD, dünyada en çok suç işlenen ülkelerden birisidir67.

Kişilerin, suç işleme yeteneğinin ve isteğinin engellenmesi veya kısıtlanması, bu konuda elde edilebilecek başarıda büyük önem taşımaktadır. Burada önemli olan nokta, suç için elverişli fırsatların minimum seviyeye indirilmesi, suç kaynaklarının ve şüphelinin zayıflatılması veya mağdurun

66ARTUK, Mehmet Emin, Ceza Kanununun Suç Siyaseti Bilimi Açısından Değerlendirilmesi,

Ceza Hukuku Dergisi, Yıl:1, Sayı:2, Aralık 2006, s.10.

67 HAKERİ, Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, Ankara 2008, 7. bası,

güçlendirilmesidir. Bu yaklaşım, önceden planlanan yasadışı aktivitelerde olduğu gibi, aniden oluşan ve gelişen kavga ve benzeri olayların önlenmesini de içerir. Heyecan, öfke ve alkol gibi nedenlerden dolayı meydana gelebilecek bir olay, polisin çevrede olmasıyla genelde önlenmiş olur. Aradan biraz zaman geçmesiyle birlikte öfke, sinir ve heyecan genelde yerini sağduyuya bırakır ve olay için elverişli ortam kendiliğinden sona erer. Böylece, çıkma olasılığı bulunan, hatta meydana gelmek üzere olan bir suç, polisin yakında bulunmasıyla önlenmiş olur68.

İKİNCİ BÖLÜM

SUÇ İŞLENMESİNİN ÖNLENMESİ AMACININ NORMATİF BOYUTU I. ULUSLARARASI HUKUKTA

A. Genel Olarak

Uluslararası Hukuk, kural olarak, devletlerarasındaki ilişkileri düzenleyen bir hukuk disiplinidir. Bireyin bu hukuk dalı içinde özne olarak tanınması ve buradan hareketle uluslararası mekanizma ve usuller çerçevesinde doğrudan ve bireysel sıfatı ile yer alabilmesi şeklindeki süreç asıl İkinci Dünya Savaşından sonra gelişme göstermiştir69. 26 Haziran 1945’te imzalanan ve 24 Ekim 1945’te yürürlüğe giren BM Antlaşması günümüzde bu derece önemli olan insan hakları açısından tam bir dönüm noktası olmuştur. BM Antlaşması, insan haklarına ve temel hürriyetlerine ırk, cinsiyet, din veya dil ayrımı yapılmaksızın, her şart altında saygı gösterilmesi ve uyulmasını sağlamak amacı ile devletleri milletlerarası bir işbirliğine zorlayarak yeni bir dönem başlamıştır70. Denilebilir ki, insan hakları kavramının uluslararası hukuk düzeyinde genel bir biçimde ele alınması ancak BM Antlaşması ile mümkün olmuştur71.

Bildirinin hukuksal açıdan bağlayıcılık niteliğine sahip olmadığı görüşü de, uzun süreyle, yaygın ve genel kabul bulan bir saptama olmuştur. İşte bu özelliklerden yola çıkarak Bildirinin ayırt edici özelliğinin “yol göstericilik”

Benzer Belgeler