• Sonuç bulunamadı

Günümüzde itibar getiren aktivitelerden biri haline gelen tüketim, statü ile sıkı bir ilişki kurmaya başlamıştır. Tüketiminin birer “kurtuluş” haline geldiği nesnelerin günümüz toplumunda statüyü sağladığını Baudrillard şöyle izah eder:

“Nesneler sayılarıyla, yinelenmeleriyle, gereksizlikleriyle, biçimlerinin aşırı bolluğuyla, moda oyunuyla, kendilerindeki saf ve basit işlev sınırını aşan her şeyle yalnızca toplumsal özü -statü’yü- yani sadece bazılarına doğumla verilen ve diğerlerinin, tersine bir yazgı yüzünden ulaşamayacakları bir Tanrı lütfunu temsil

ederler. Mirasla (kan bağı ya da kültür olsun) gelen bu meşruluk statü kavramının

temelindedir. Statü toplumda yükselmenin tüm dinamiğine rehberlik eder. Tüm özlemlerin kökeninde, bu doğumdan gelen statü, lütuf ve mükemmellik statüsüne duyulan ideal amaç yatar. Statü, nesneler dünyasını da bırakmaz. Bu çılgınlığa, bir değerin ebediliğini göstermeye ve Tanrının inayeti yoluyla kurtuluşun olmadığı

yerde başarılmış işlerle ve ortaya konmuş yapıtlarla kurtuluşu kanıtlamaya çalışan

bu biblo, gadget, Fetiş dünyasına neden olan da statüdür.” 112

Baudrillard’ın tüketim toplumunda nesnelerin statünün simgesi haline gelmesine yaptığı vurguyu Goffman’ın dikkat çektiği statünün edimsel/performatif yönüne değinerek statün anlamlandırılmasını zenginleştirebiliriz. Bu bağlamda, statünün sahip olunup sergilenebilen maddi bir şey olmadığının altını çizen Goffman, statünün davranış şeklinde belirginleştiğini belirtir. Bunun da farkında olarak ya da olmayarak, kolaylıkla ya da zorlukla yerine getirildiğini ve bu şekilde tasvir edilmesi gerektiğini ifade eder.

“Statü, mevki, sosyal konum, bunların hiçbiri elde edinilebilen ve sergilenebilen maddi nesneler değillerdir; bunlar gereğine uygun olan uyumlu, güzelleştirilmiş iyi eklemlenmiş davranış şekilleridir. Kolaylık ve sakarlıkla, farkındalıkla veya farkında olmadan, kurnazlıkla veya iyi niyetle, insanı hayrete düşürerek gerçekleştirilebilen şey değildir. Yasalaştırılması, canlandırılması ve gerçekleştirilmesi gereken şeydir.” 113

Goffman’ın da dikkat çektiği gibi statü sadece maddelerle elde edilecek bir şey olmayıp, maddeler ötesinde bir anlamı da vardır. Bu

112 Baudrillard, s. 61. 113 Goffman, s. 75.

34

sebepledir ki Weber statü gruplarını saf ekonomik temellerle belirlendiğini ifade ettiği sınıf konumlarının karşısında tanımlar. Statü konumunu bireyin toplumsal konumuna yapılan olumlu ya da olumsuz itibar değerlendirmesi olarak belirten Weber başlangıçta ekonomik durumun statüyü garantilemediğini, mal sahibi olan ve olmayanların aynı statü grubu içerisinde olabileceğini ifade eder. Dolayısıyla ekonomi ile statü arasında doğrudan bağlantı olmadığını ima etmektedir. Diğer yandan statü ile sınıf arasında bazı zamanlarda ilişki olabileceğini var sayar. Bazı durumlarda sınıf durumunun statü getirebileceğini ifade eder. Her ne kadar para statünün karşılığı değilse de bazı durumlarda statünün oluşmasını sağlayabileceğini söyleyen Weber, en sonunda vardığı analizde statüyü ekonomiden ayırmaktadır. Her ne kadar Weber bunu ifade etse de statünün tamamen ekonominin karşısında olmadığını söyleyebiliriz.

Ekonominin karşısına koyduğu statünün belirli bir yaşam tarzı, eğitim, kalıtsal ya da mesleki prestijlerine dayanarak oluştuğunu belirten Weber, bir öğrenci ile bir memurun sınıf pozisyonunun servetlerine göre değiştiğini fakat bunun farklı bir statü sağlamayacağı örneğini vermektedir. Onların yetiştirilmelerinin ve aldıkları eğitimin sonucunda oluşan ortak yaşam tarzları aynı statülere sahip olmaları için, Weber' e göre, geçerli bir sebeptir. Dolayısıyla statüyü ekonomik durumdan daha çok alınan eğitim ve ortak hayat değerleri oluşturur. Sınıflar üretimleri ve mal edinimlerine göre tanımlanırken statü grupları tüketimleri ile katmanlaşırlar zira tüketim belli bir yaşam tarzını ifade eder.114

Bryan S. Turner’a göre Weber statü gruplarının iki özelliğine vurgu yapmaktadır. Bunlardan ilki, statü gruplarının mülk sistemine (estate) dönüştüğü ve statü gruplarının kast grupları gibi ayrı yasal, sosyal ve kültürel ayrıcalıklara göre ayrıldığı durumdur. Bu durumda statü gruplarının ayrıcalıkları yasal ve ekonomik bağışıklıklar şeklinde kristalize olmuştur ve her türlü kontrolden din, yasa ve gelenekler ile korunmaktadır.115

Bu sistemin dışında Turner, Weber’in statü grupları ve statü topluluklarının

114 Giddens ve Held, s. 72.

115 Bryan S. Turner, Status, (Minneapolis: University of Minnesota Press, 1988), s.

35

tarihsel ve sosyal işlevleriyle ilgilendiğini belirtmektedir. Benzer yaşam tarzlarına, ahlak sistemine ve ortak bir dil ya da kültüre sahip olan statü grupları ayrı ve dayanışmacı topluluklar yaratır ki bu topluluklar da var olan kültürel ve toplumsal ayrıcalıklarını korumak ve geliştirmek için organize olurlar.116 Turner bu toplumsal ayrıcalığı korumak için de ortak yaşam

tarzları paylaşan statü gruplarının eğitim mekanizması ile kendilerini yeniden üretmeye çalıştıklarını ifade eder. Turner’ın aktardığına göre Lipset, Veblen ve Weber’in gösterişçi tüketimin sosyal hareketliliği önlemek ve geçmiş yıllarda yükselmiş kişilerin ayrıcalıklarını kurumsallaştırmak işlevi olduğunu ifade etmektedir. Bu nedenle de Lipset, statü gruplarını belirli yaşam tarzları ile tanımlanabilirler diye ifade eder.117

Bourdieu’nün belli bir statüyü yakalamak için özel kulüplere üye olmanın gerekliliğini vurgulaması da bu düşünce ile paraleldir.

Statüyü sadece nesnelerle sağlanabilecek toplumun olumlu değerlendirmesi olarak kısıtlamadan statünün Goffman’ın da belirttiği gibi edimsel yönünün göz önünde tutulması yararlı olacaktır. Bu durum, itibar kazanmak için tüketilen nesne kadar tüketim yolunun da önemini gösterir. Dolayısıyla statünün sağlanmasında Weber’in vurguladığı hayat tarzı, eğitim gibi konular oldukça ön plana çıkar.