• Sonuç bulunamadı

3.2. Toplumsal Konum

3.3.1. Konut Tercihleri

Yaşam tarzı oluşumunda önemli rol oynayan habitus tüketim kalıplarını etkileyen en önemli etmenlerdendir. Tüketilen nesne ve tüketim tarzı ile yaşam tarzımız arasında sıkı bir bağ vardır, yaşam tarzımızı etkileyen en önemli konulardan birisi de yaşanılan konuttur. Bourdieucü bir bakış açısıyla, gerek iç dekorasyonuyla gerekse konutun bulunduğu yerin bireyin ekonomik, kültürel, sosyal kapitallerini yansıttığını ifade edebiliriz.

Konutların yapılış tarzları ve inşa edildiği mekanların rastgele oluşmadığını söyleyebiliriz. 1980 öncesi kentleşme sürecinde etkili olan

101

faktörlerin 1980 sonrası izlenen ekonomi politikalarıyla değişime uğradığını belirten Işık ve Pınarcıoğlu’nun değindiği gibi üst sınıf apartmanlardan müstakil evlere veya korumalı sitelere geçme eğilimini göstermişlerdir. Ev konusundaki bu eğilim mülakat yaptığım kişilerin bir kısmının ev tercihlerinde gözlemlenebilmekteyse de farklı eğilimler de görünmektedir.

U. A. bu eğilim ile paralel olarak insanların artık şehrin merkezinden şehir dışına doğru kaydığını ve bahçeli evi tercih ettiğini, kendisinin ise manzara sebebiyle şu an bulunduğu semte taşındığını şu şekilde belirtir:

Biz ise evimizi bir kez değiştirdik. Sebebi hiçbiri değil. O zaman biz bir eve girmiştik. Nişantaşı’nda altı ay sonra adam bize dedi ki: ‘Ev bana lazım ben oturacağım. Siz çıkın’. Biz de böyle Bebek’te bir ev bulduk. Yani hiç düşünmeden ne okulu ne çocuğu ne bahçeyi hiçbir şeyi düşünmeden buraya girdik. Buraya girdikten sonra başka bir yere gitmek istemedik. Çok severek geldik bu manzaraya. Bu manzaradan da bir yere kıpırdayamadık. O zaman yakın olmayan yer şehir dağıldıkça yakın kaldı. Şimdi daha uzağa gitmeyi göze alamadık. Şimdi insanları evleri genel anlamda bu büyük şehirlerde çok daha geniş eskisine nazaran. Evler. Ev kavramı var. Eskiden ev değil apartman katında otururdu. Herkes şehrin merkezinde oturmayı tercih ederdi. Şimdi ise şehrin merkezinden ziyade dışarılarda apartman katından ziyade büyük bir apartman katında oturacağına bir evde oturmayı tercih ediyor. Bir lokma bahçesi olsun istiyor. U. A. (62, kadın)

Belirtildiği üzere evin semti kadar ev dekorasyonu da hayat tarzı ve tüketim kalıplarında etkilidir. U. A. evden bahsettikten sonra evine yakışan mobilya hakkında bilgi vermektedir:

Biz doğardık, büyürdük. Annelerimizden sonra o mobilyaları kendi evine alırdı insanlar. O mobilyalar devam ederdi. Şimdi öyle değil. Annemin aklı çıkıyor ölürsem bu eşyalar ne olacak diye. Ne yapacaksınız? Ne yapacağız evime sığmaz ki diyorum. Evimin tarzına da uymaz. Eskiden böyle değildi. Söz konusu değildi. Annenden kalan mobilyaları satmak veya vermek veya dağıtmak. Veya ne bileyim antikacıya veya müzayedeciye vermek, birine hediye etmek. Böyle bir şey söz konusu değildi. Ama şimdi böyle değil. E değişti o kavram değişti yani dediğim gibi. U. A (62, kadın)

Işık ve Pınarcıoğlu’nun vurguladığı 1980 öncesi kent içerisinde farklı toplumsal grupların kamusal alanlarda birlikte olabilecekleri noktasına paralel olarak Z. F. eskiden mahalle ortamının insanları birleştirici yönüne dikkat çeker ve günümüz toplumunu eleştirir:

Geniş bir sosyal yaşantımız vardı. Aynı zamanda yörenin insanlarında da kopukluklar yoktu. Tabii biz yöre mahalle okulunda okuduk. Onun verdiği sağlıklı bir şey iş hayatında da büyük faydası var. Çünkü siz tecrit edilmiş gibi sadece belirli bir kesimin içinden çıkıp belirli bir kesimin gittiği okuldan çıkarsanız o ülkenin gerçeklerinden tamamen kopuk yaşarsınız. Bizim devirlerde biz kayak yaparken orada herkesle beraber. Yok, işte okuldayken mahallenin bütün insanlarınla beraber büyüdük. Akşamleyin açık hava sinemasına gittik orada bütün mahalleliyle beraber. Dolayısıyla ayırım belki kültürel düzeyde belirli seçtiğin şeylerde farklılık vardı. Etrafta imkânsız olana yardım etmek göstermeden,

102

herkese aynı baz minimumları sağlamak hiç değilse filan. Zaten natürel şeylerdi ortam içinde. E şimdi tabii onların hepsinin birden terk edilip sadece tüketim toplumu haline gelmek işte bizi bu kadar senedir biraz bir ileri bir geri götürüp duruyor. Z. F. (58, kadın)

Evine değer veren Z. F. ise işinin eviyle olan ilişkisini engellediğini, sevmesine rağmen zamansızlıktan ötürü evini dekore etmeye pek fırsat bulamadığını şu şekilde dile getirmektedir:

Yok, ben değiştirmiyorum evimi bir kere onu söyleyeyim. Bir kere işim değiştirmekle ilgili olduğu için evimi çok değiştirme şeyinde değilim. Vakitsizlikten mi keyfinden mi? Evimi seviyorum olduğu gibi. Eklentiler geliyor. Yani memnunum biraz dizayn şeyler eklemeyi seviyorum ama ona da kendi evimde yapmaya vaktim olmuyor pek. Z. F. (58, kadın)

Ev seçimini iş hayatı yönlendiren D.A. ise İstanbul’daki ev tercihini ve beklentilerini şu şekilde izah etmektedir:

Hayır bizde eşimin iş değiştirmesi işte Londra’ya gittik geldi, Almanya’ya gitti geldi, anneme gittim geri geldim, İsveç konsolosluğuna bir süre oldu tekrar Ankara’ya geri döndüm yani sürekli işler ilgili değişti bizde şehir ve ev. Aynı şehrin içinde illaki değişmedim ben hep şehir değiştirdim. Evet. En sonunda bahçe, köpek, arkada Emirgan korusu falan. Yani hem şehir içi hem şehir dışı gibi onun için oturuyoruz herhalde. İş de değiştirmiyoruz artık ama. D. A. (69, kadın) İş hayatı sebebiyle evini değiştiren, doğayı ev seçimlerinde ön planda tutan kişilerin yanı sıra H. G. ise hobileri sebebiyle evini değiştirmektedir. Diğer kişilerin tercihleri gibi onun tercih ettiği mekan da İstanbul’un yeşil semtlerindedir.

Hiçbiri. Kendi hayat standardımızı ve kalitesini yükseltmek içindir. Bir neydi geldik Bebek de kirada oturduk sonra ev satın alık Tarabya’da oturduk, ondan sonra bu hobilerim gereği bahçe Kemerburgaz’daki, daha büyücekti, yere gittik çünkü plaklarımı koyacağım, shelleri mi koyacağım, bahçeyle mi uğraşacağım. Bu sebeple şeye doğru gittik. Kendi gelişmem açısından. Çocuklara fark etmiyordu şoförler alıp götürüyor zaten onları. Yani o imkânlarımız da oldu. Yani çocuklar otobüsle gitseydi belki bir yerde kalacaktık, öyle bir şey de olmadı ve ya okulları gelip alıyordu. Servis vardı. H. G. (76, erkek)

Şehrin içinde kalmayı tercih etmeyenlerden A. D. ise ev seçimini şu şekilde tarif etmektedir:

Çok büyüktü evimiz, rahat edemiyorduk. Şehrin çok içinde kaldık, göbeğinde kaldık. Daha sakin bir yere taşındık. Site sayılır. A.D.(51, erkek)

Şehir merkezine taşınmak isteyen R. P. ise şehir merkezine köpekleri sebebiyle taşınamadığını şu şekilde ifade etmektedir:

Ben 1973’te evlendim. Şehrin merkezinden babamların evinden Bebek’e gittim. Yıllarca ordaydım. Ondan sonra bir 10 yıldır Yeniköy’de bir evdeyim. Bana şimdi ev büyük geliyor. Ben kaçıyorum şehre geri dönmek istiyorum. Ben de eşim de istiyoruz ama engel var. Engel köpek dört tane bu. O kadar büyük bir ev falan hiç tahammülüm yok şimdi. R.P.(67, erkek)

103

Mülakat yapılan diğer kişiler gibi yeşil olması da ev yeri seçimi için önemli bir sebep olan A. Ş. ev seçiminde ulaşımın kolaylığının etkisini belirtir. Kendi yaşam tarzını yansıttığı evini gündelik pratikleri doğrultusunda düzenlediğini şu şekilde ifade etmektedir:

Şu andaki evimden mesela çok memnunum. Çok merkezde. Yani işte bazı insanları biliyorsunuz yok Kemer Country’dir. Biraz uzaklaşalım işte kafa dinleyelim. Ben de tam tersini düşünürüm. Şehrin içinde olmalıyım. Ben istediğim zaman sinemaya gidebilmeliyim. Ben istediğim zaman işte Bebek’e 15 dakikada inerim. Arnavutköy’e 5 dakikada, Nişantaşı’na 15 dakikada giderim yani. Ulus’ta oturuyorum bir sitenin içerisinde. Site tamamen yeşillik önüm iki tenis kortu ağaçlar şeyler. Evim küçük yani bir şey yok. Bir odam kütüphane, bir yatak odam, bir de salonum var. Bir de kızımın odası var. Yetiyor mutfağımız da büyük. Ya ama küçük mü küçük. Daha fazla ister misin? İstemem. O da başka bir şey. Ama bir odamı mesela kimse İstanbul’da kütüphane olarak biliyorsunuz maalesef kullanmazlar. Ama ben bir odamı sadece kütüphane yaptım. Okuduğum kitaplar mutlaka orada süs olsun diye kitap yoktur zaten hepsi şeydir. İyi filmleri biriktiririm DVD koleksiyonu yaparım. Yani evimde çok mutluyum açıkçası. Günlerce çıkmasam şey yapabilirim vakit geçirebilirim. İşte havuza girmem ama tenis oynarım. Kortum var. Balkonda vakit geçirmeyi çok severim. Yeşilliklerle balkonu kapatırlar onu hiç anlamam. Yani tabii ki herkesin kendi düşüncesi. Orada bir evin içerisinde bir dışarısı her zaman hoş gelir bana. Devamlı çiçek vardır. Evimde çiçekler vardır vazoda. Benim temizliğe gelen kadın abi diyor ben diyor başka kadınları evine gidiyorum bu çiçek yok siz de diyor devamlı çiçek var. Yani ben severim yeşili severim çiçeği severim. A.Ş. (59, erkek)

A. Ş.’nin evi için seçtiği mekan diğer mülakat yapılan kişiler gibi şehrin en prestijli yerlerinden birindedir. A. Ş. yaşam tarzının bir parçası olan ev dışında vaktini geçireceği prestijli semtlere yakın olmasının da ev seçiminde etkili olduğunu vurgulamaktadır:

Evet yani merkezde olmayı her zaman tercih ettim. Yani neticede bir arkadaşımla da buluşacaksam neticede aynı yerlerde buluşuyorsunuz. Ya Bebek’te ya Nişantaşı’nda ya Etiler’de işte onun için de bana şey geliyor yani trafikte gidip gelmek çok o kadar akıllı gelmiyor yani. A.Ş. (59, erkek)