• Sonuç bulunamadı

1980 yılında hali hazırda var olan seçkinleri yükselen seçkinlerden ayıran yaşam tarzı ve tüketimin oluşturulmasını anlamak için Bourdieu’nün habitus kavramını incelemek çok anlamlı olacaktır. Bourdieu’nün oyun metaforunu kullanacak olursak, farklı kapitaller ile alanda süren oyunlar sırasında karşılaşılan durumlar sonucunda bireyler ortak yatkınlıklar edindiklerini ifade edebiliriz. Bu yatkınlıklar oyun esnasında hesaplanmadan, bilinçsizce oluşur ve içselleştirilir. Bourdieu bu içselleştirilmiş yatkınlıklar bütününü habitus olarak tanımlamaktadır.

Bourdieu habitusü yapılandıran yapı olmasının yanı sıra yapılanmış bir yapıdır diye de nitelendirir ve habitusün sadece ayrıştırılabilir pratik ve işler yaratmakla kalmayıp algılama ve takdir etme şemalarının sistemi olmasına da dikkat çeker. Bu yüzden de Bourdieu’ye göre bir bireyin tüm davranış kalıpları ya da benzer durumlarda bir grup bireyin ürettiği pratikler hem sistematik hem de aynı şemaların uygulamasının sonucu oluşur. Dolayısıyla benzer davranış kalıplarının uygulanmasıyla her pratikler bütünü diğer yaşam tarzlarını yaratan pratiklerden de kendilerini ayırırlar.90

Bu sebeple içselleştirilmiş yatkınlıklar bütünü olarak habitus, pratikleri ayırıp takdir edebilir ve bu doğrultuda onları sınıflandırabilir. 91

Habitusün pratik ve ürünleri sınıf ayrımlarına göre sınıflandırabilme kapasitesi aynı zamanda sermayenin hacim ve kompozisyonu ile yaşam tarzlarının ayırt edici yanları arasında bağ kurabilmeyi olanaklı kılar.92

Belirli hacim ve kompozisyonda sermaye sahibi bireyler, habituslerin aynı ya da benzer olmasından ötürü, belirli yaşam tarzlarını oluşturmaya eğilimli olurlar.

Bourdieu habitusün pratikleri sınıflandırabilme kapasitesinin yanı sıra pratiklerin yaratımında da önemli yer tuttuğunun altını çizmektedir. Farklı toplumsal uzamdaki konumlar farklı habitusleri yarattığı gibi farklı habituslerin de farklı pratikler yarattığını söyler. Bourdieu habitus için “tıpkı kendilerini üreten konumlar gibi, habitusler de farklılaşmış; ama aynı

90 Pierre Bourdieu, La Distinction: Critique Sociale du Jugement, (Lonrai: Les

Édition, 1979), s. 186. Bu kitaptan yapılan çeviriler bana aittir.

91 A.g.e., ss. 189-90. 92 A.g.e., ss. 191-92.

28

zamanda farklılaştırıcıdırlar. Ayrışmış, ayrıdırlar; ama aynı zamanda ayrımlar getirirler: Farklı farklılaşma ilkelerini hayata geçirir ya da ortak farklılaşma ilkelerini farklı biçimde kullanırlar.” ifadelerini kullanır.93

İçselleştirilmiş yatkınlıklar bütünü olarak habitusün “…özel bir eyleyicinin ya da bir eyleyiciler sınıfının… pratikleriyle mallarını/varlıklarını birleştiren bir tarz birliğini aktarabilen” kavram olduğuna dikkat çeken Bourdieu, habitusün “…bir konumun içkin ve bağıntısal özelliklerini bütünleşik bir hayat tarzında, yani insanlar, mekanlar ve pratiklerle ilgili bütünleşik bir tercihler dizisini dile getiren can verici ve birleştirici köken...” olduğunu ifade eder. 94

Ancak Bourdieu toplumsal uzamdaki bir konumun içkin bağıntısal özelliklerinin zaman içerisinde değiştiğinin altını çizer. Bu bağlamda “…zamanın belli bir anında ve olabilecek mal ve pratik arzının belirli bir durumunda, herhangi bir gruba (soylular, samuraylar ya da işçiler, memurlar) ait olabilecek özellikleri o gruba içkin ve zorunlu özelliklere dönüştürmemeye dikkat etmek gerekir. Böylece tüm toplumların her anında, bir toplumsal konumlar kümesiyle karşı karşıya kalırız” ifadesi onun statik, değişmeyen, toplumsal konumlar, kümeler çizip onlara öz yüklemediğini gösterir.95

Habitusün yatkınlıklar yaratıp bireylerin pratiklerini etkilemesinin yanı sıra pratikleri etkileyen sosyal çerçeveye (social setting) vurgu yapan Erving Goffman bireyin davranışlarını oluştururken izlediği içsel dinamiklere değinir. Goffman’a göre bireylerin ilk karşılaştıkları kişiler hakkında bilgi edinmek istemesinin, bu doğrultuda karşısındakinin sosyoekonomik statüsünü, kendini tanıtımını, duruşunu, sözlerini, giyimini incelemesinin sebebini bireylerin kendilerinden beklenilen davranışını tahmin etmek olduğunu ifade eder. Bu sayede birey istenen davranışı (desired response) sergileyebileceğini belirtir. Kişinin davranışlarını oluştururken geçmişteki deneyimlerinden yararlandığı gibi içinde bulunulan sosyal çerçevede bulunabilecek kişilerin özelliklerini de göz önüne aldığını belirten Goffman kimi durumlarda bireylerin karşısındakinin sağladığı

93 Bourdieu, Pratik Nedenler, s. 21. 94 A.g.e., s. 17.

29

ipuçlarına göre o kişinin kim olduğunu tahmin etmeye çalıştıktan sonra karşıdaki ne derse onu kabul edebileceğini ekler.96

İchheiser’e katılan Goffman’a göre birey isteyerek ya da istemeyerek eyleminde kendini ifade eder ve diğerleri de onun davranışlarından bir şekilde etkilenir. Bu şekilde davranışların ifade ediciliğinin altını çizen Goffman bireylerin sözsel simge ve davranışları yolu olmak üzere iki şekilde ifadelerini verdiklerini ve yaydıklarını dile getirir. Goffman aktörün davranışlarını seyircilerin birer belirti olarak değerlendirdiklerini ve bu yolla aktörün sözüyle vermek istediği bilgiden daha geniş bir bilgi yaydığını ifade eder. 97Birey sözlerle hilekarlık yapabilirken, davranışları ile de bunu

destekleme ihtiyacı duyar. Bireylerin karşılarındaki hakkında fikir yürütüp sonuç çıkarıp rahatlamaları, kendilerini güvende hissetmeleri karşıdaki kişi hakkında sahip oldukları bilgi miktarı ile sınırlı kalmaktadır.

Goffman bireylerin performanslarının iki uç görüşte değerlendirildiğini ifade eder. Görüşlerden ilki bireylerin davranışlarının “samimi” olduğunu ve gerçekten bireyin kendisini ifade ettiğini kabul ederken diğer görüş bireylerin davranışlarının samimi olmadığını (cynical), kendi çıkarları ve kazanımları için karşısındakini aldattığını kabul ettiğini dile getirir. 98 Bu bağlamda her bir davranış tarzının farklı durumları ifade ettiğini belirten Goffman, Robert Ezra Park’ın kişinin ilk anlamının maske anlamına geldiğini, herkesin her zaman az ya da çok bilinçli bir şekilde rol oynadığını belirten bir sözüne atıfta bulunur. Maskenin, oynadığımız rolün, zamanla gerçek kendimize dönüşebildiğini, bu yol ile kendimize biçtiğimiz rolün bizim ikinci doğamız haline geldiğini belirtir.99 Goffman inanarak yapılan bir performansın zamanla menfaatperest (cynical) hale dönüşebileceğini belirtirken, bazen de inanmayarak yaptığımız bir rolün zamanla samimi bir şekilde yapılabileceğini de ekler.100

Bu şekilde pratiklerin kişisel arka planına dair ayrıntılı analiz yapan Goffman aktör olarak düşündüğü bireyin, rolünü geçerli kılmak için temsil 96 Goffman, s. 1. 97 A.g.e., s. 2. 98 A.g.e., ss. 17-19. 99 A.g.e., s. 19. 100 A.g.e., ss. 20-21.

30

edici aksesuarlara ihtiyaç duyduğunu, dekorun da evinin tanziminden ve diğer lüzumlu aksesuarları yerleştirmeden başladığını ifade eder. Bireyin sahip olduğu statü simgeleri, giyim, cinsiyet, yaş, ırkının gösterdiği farklılıklar, bedeni, konuşma tarzı ve becerisinin ise dekorun tamamlayıcı unsurları olduklarının altını çizen Goffman her ne kadar oyun boyunca dekorlar sabit dursalar da bazı durumlarda farklılıkların oluştuğunu ekler.101

Goffman dekoru görünüş ve davranış olmak üzere iki uyarıcının harekete geçirdiğini dile getirir. Görünüşün aktörün sosyal statüsünün, davranışın ise yaklaşan rolünün haber vericisi olduğunu belirtirken seyircilerin iki uyarıcının arasında oluşan bağda belli bir tutarlılık ve uyum aradıklarını vurgular.102 Sosyal sahnenin bazı bölümleri arasındaki ilişkileri daha iyi anlamak için sahne tarafından verilen bilginin özelliklerinin soyut ve genel olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirtir Goffman.103

Sonuç olarak Bourdieu’nün habitus kavramı zamanın belirli bir noktasında belli bir gruba içkin davranış kalıplarını sunmaktan ziyade yakın çevreden edinilmiş yatkınlıkların içselleştirilmesi olarak görüldüğü takdirde pratiklerin oluşumunda yararlı bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. Zira habitusün pratikleri tamamen belirleyici bir şekilde olmasa da etkilediklerini söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra Goffman’ın vurguladığı gibi bireylerin davranışlarını oluşturmalarında içinde içsel dinamikler de önemli olmakta, birey karşısındaki kişiye göre rolünü oynamaktadır.

Değinildiği üzere tüketim pratikleri bireylerin üretimdeki ilişkilerinden bağımsız, özerk bir alan oluşturmamaktadır. Bu doğrultuda çalışmanın bu bölümünde bireylerin üretim sürecindeki ilişkilerini çeşitli kıstaslara göre inceleyen ve bu minvalde sınıf kavramını açıklayan fikirler tartışılacaktır.