• Sonuç bulunamadı

2.4 Neo-Liberal Dönemde Spor

2.4.3. Spor Liseleri

Bu dönemde spor endüstrisine eğitimli insan kaynağı yetiştiren, ülkedeki spor altyapısını kuvvetlendiren Spor Akademileri çoğalarak devam etmiş, yurt genelinde 70’in üzerinde üniversitede sporcu ve spor yöneticisi yetiştiren bölüm açılmıştır. Bu dönemde devlet çekirdekten sporcu yetiştirmenin önemini göz önüne alarak 2005’ten itibaren Spor Liseleri açmaya başlamıştır. 2017 itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 67 adet Spor Lisesi eğitim vermektedir. 2017’den itibaren Olimpik sporlarda branşlaşmaya gidilecek yeni bir sistem deneyecek olan Milli Eğitim Bakanlığı, 8 lisede branşlaşmaya başlayacaktır (“Tematik Spor” 2017).

Türkiye’deki spor eğitimi ve insan kaynağı konusunda milli formayı 85 kez giyerek ülkemizi temsil etmiş eski milli hentbolcu, Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümünden mezun 22 senelik bir beden eğitimi öğretmeni olan Tülin Şensoy’la yüzyüze görüşme yapılmıştır (Şensoy 2017). Tülin Şensoy aynı zamanda okul hentbol takımı antrenörlüğü yapmak için antrenörlük belgesine sahiptir. 2010-2013 yılları arasında stadyumlarda kutlanan ilçe 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tören komutanlığı, 2014-2015 eğitim öğretim yılında İlçe Tören Koordinatörlüğü görevlerinde bulunmuştur. Tülin Şensoy’la yapılan görüşmede alınan bilgilere göre

bugün spor lisesi dışındaki düz lise seviyesinde okullarda haftada 2 ders (80 dakika) beden eğitimi dersi bulunmaktadır. 2017 beden eğitimi müfredatında, düzeni sağlamak ve organizasyonu kolaylaştırmak üzere yapılan “düzen alıştırmalarının” dışında, kültür fizik ve ata sporlarımızın tanıtımı ve uygulaması konularının yer aldığını belirtmiştir. Ayrıca yeni bir uygulamayla federasyonu olan tüm spor branşları beden eğitimi derslerinde konu olarak işlenebilmeye başlanmıştır. Okulun fiziki şartlarının uygunluğuna göre bu spor branşlarına dönemlik yoğunlaşmalar yapılması esnekliği getirilmiştir. Şensoy, yeni yapılan okul binalarında kapalı spor salonu imkanına özen gösterilmeye çalışılsa da, okul binalarının büyük çoğunluğunun fiziki şartlarının beden eğitimi dersleri ve spor için zorlu koşullar içerdiğini belirtmiştir. Kapalı salon eksikliği, açık hava alanlarının beton zemin oluşu, bunlara ek olarak yaşanan malzeme eksiklikleri bir çok okulda verimli eğitim yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bir “Spor Akademisi” mezunu olarak Tülin Şensoy, bugün Spor Akademisi sayısının yükseldiğini, buna karşılık sporla özel olarak ilgilenmeyen, spor yapmayan öğrencilerin de bu okullara girebildiğini, bunun da yetişen sporcu, antrenör ve spor yöneticisi kalitesine, mezunların spor branşları ve ilgili alanlarda çalışıp çalışmayacağına etki ettiğini belirtmiştir.

Değerlendirme

Türkiye’de son 150 yıldır sporu doğrudan etkiyen 4 tema bulunmaktadır ve her temanın baskın olduğu dönem farklı dinamikler içermektedir. Spor ülkemizde “modernleşmeyle” birlikte girmiş, bu ilk dönemde gönüllülük ilkesiyle gelişip kurumlaşmaya başlamıştır. 1930’lardan itibaren devletin müdahalesine maruz kalan spor, “devletçiliğin” hakim olduğu bu ikinci dönemde devletin hareket alanı haline gelmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında nesilleri fiziksel ve ruhsal olarak şekillendiren bir araç olarak kullanılmış, buna rağmen o dönem yayılmaya çalışılan spor yapma alışkanlığı topluma yerleştirilememiştir.

Sporda “profesyonelleşmeyle” birlikte başlayan üçüncü dönemde, 1950’lerden itibaren 1980’lere dek devletin spor yönetiminde kademli olarak serbestleşme politikaları benimsenmiştir. Profesyonellikle birlikte izleyici sporları ilgi kazanmış, 1970’lerden

itibaren, federasyonların ve spor kulüplerinin üstündeki devlet kontrolünün de yumuşamaya başlaması ve profesyonelliğin yayılmasıyla izleyici sporları popüler kültürün içine girmeye başlamıştır. Bu dönem içinde devlet “sporu” “gençlik” ile birlikte ele almıştır. Sporda devletçiliğin baskın olduğu dönemde başlayan sporla gençliği şekillendirme anlayışı, 1960’lardan itibaren devletin spor yönetiminde sporu yine gençlikle birlikte ele alması olarak yansımıştır.

Devletçilik döneminde halk arasında yayılması, faydacı bir yaklaşımla uygulanıp eğlence aracı olmaması için mücadele edilen spor, futbolda profesyonelliğin kabulüyle bir eğlence aracı olarak ortaya çıkmaya başlamış, dördüncü dönem olan Neo-liberal dönemde, spor endüstrileşmiştir. 1982 Anayasa’sında yer alan “devlet başarılı sporcuyu korur” maddesi ülkede sporcuya yaklaşımın değiştiğinin kanıtıdır. Yavuz bir nesil için herkesin spor yaptığı bir toplum olma prensibinden, “başarılı sporcu” yetiştiren bir toplum olmaya doğru geçiş yapılmıştır. Neo-liberal dönemde sporun endüstrileşmesinin bir ürünü, medya yansımasının bir sonucu olarak sayısı artmış olan milli sporcuların, yerli ve yabancı profesyonel sporcuların bir çoğunun ünlenmeye başladığı ama aralarından sadece bazılarının üstün nitelikleriyle sıyrılarak “Efsane” kabul edildiği tespit edilmiştir.

1982 Anayasası’nda “toplum refahı ve sağlığı için spor” anlayışı da yer almış ancak spor endüstrisine kıyasla ikinci planda kalmış gözükmektedir. Türkiye’de bugün spor dediğimizde, toplum tabanına yayılmış bir spor yapma kültüründen ziyade, izleyici sporlarının, özellikle futbolun ön planda olduğu bir anlayış hakimdir. Ülkenin spor altyapısını güçlendirmek için modernleşme döneminden beri spor eğitimi verecek insan kaynağının yetiştirilmesine önem verilmiştir. Öğretmen okullarında beden terbiyesi öğretmenliği kurslarından 1930’larda kurulan Gazi Eğitim Enstitüsü’nde ilk olarak açılan ve eğitim süresi 3 yıl olan bölümde beden eğitimcileri yetiştirilmeye başlanmıştır. 1974’te açılan ve üniversitelerin Spor Bilimleri Fakültelerini oluşturan Spor Akademileri, sporcu, antrenör, spor yöneticisi konusunda Türkiye’ye insan yetiştirmektedir. Son yıllarda yapılan atılımla çekirdekten sporcu yetiştirme düşüncesiyle spor liseleri açılmaya başlanmıştır. Türkiye gibi gelişen ve genç nüfusa sahip bir ülkede beden eğitimi öğretmeni, lisanslı sporcu sayısı ve olimpik başarılar

çoğalmaktadır ancak neo-liberal dönemde sayıları artan tüm bu eğitim kaynakları ülke sporunda tabana yayılan bir etkiye sebep olamamış gözükmektedir. Çok kısıtlı çevrelerde filizlenen sivil girişimler hesaba katılmazsa spor henüz toplum tabanına yayılabilmiş değildir.

Devletçilik döneminde Cumhuriyet’in ilk büyük projeleri olarak yapılan spor tesisleri, dönemin ideolojisini ve mimari yaklaşımını yansıtan yapılardır. Profesyonellik dönemi boyunca önce 1. Lig maçlarının başlaması, ardından Anadolu şehirlerinden de futbol takımlarının çıkması 2. ve 3. Lig maçlarının organize edilmesi, stadyum ihtiyacını arttırmış, profesyonellik dönemi boyunca devam eden spor tesisi inşaatları süreci başlamıştır. Neo-liberal dönemde ise bir taraftan yerel yönetimler ve devlet eliyle yaptırılan spor tesisleri diğer taraftan izleyici sporlarının ulaştığı endüstriyel boyut, yeni ve yüksek kapasiteli tesis inşaatlarının yapımının önünü açmıştır.

Ülkedeki spor mirasının köklendiği dönemlerin ele alındığı bu bölüm, bu tez çalışmasının amacı olan Türkiye’de modern sporların miraslaştırılmasının incelenebilinmesi için olgusal veriyi sağlamıştır. Takip eden bölümde Türkiye’de modern sporların miraslaştırılmasının bileşenlerini anlayabilmek için bu veriler ışığında yapılan tarihsel ve toplumsal bir analiz çalışmasına yer verilecek Türkiye’de modern sporların miraslaştırılma süreç ve dinamikleri ele alınacaktır.