• Sonuç bulunamadı

Sovyetler Birliği’nin Finlandiya’yı işgali

BÖLÜM 2: 1939 YILI GELİŞMELERİNİN TÜRK BASININDAKİ

2.1. Türkiye’nin Tarafsızlığı Dönemindeki Gelişmelerin Basındaki Yansımaları…. 45

2.2.7. Sovyetler Birliği’nin Finlandiya’yı işgali

Sovyetler Birliği, Estonya, Letonya gibi Baltık devletlerinden istediklerini ikili anlaşmalarla elde ettikten sonra bu coğrafyadaki en büyük devlet olan Finlandiya’ya yönelir Sovyetler öncelikle Finlandiya ile müzakere yapıp, istediklerini anlaşma yoluyla sağlamaya çalışır.

Fin-Sovyet görüşmeleri 12 Ekim 1939’da Kremlin’de başlar ve 14 Kasım’da Sovyetler için başarısızlıkla sona erer. İşin çıkmaza girdiğini göre Sovyet basını ise Finlandiya aleyhine bir kampanya başlatır. Görüşmelerden sonuç çıkmayınca Sovyetler Finlandiya ile arasındaki 1932 tarihli Fin-Sovyet saldırmazlık paktını fesh eder. 30 Kasım sabahı da Sovyet orduları Fin topraklarına saldırmaya başlamıştır (Armaoğlu, 2005:364).

Liddell Hart, Sovyetler Birliği’nin Finlandiya’dan isteklerini üç maddede özetlemiştir. Buna göre, birinci olarak Finlandiya körfezinin her iki yakasına Sovyet topçu birlikleri

yerleştirilecek, Hangö limanı otuz yıllığına Sovyetlere kiralanacaktır. İkinci olarak, Leningrad’ın kara yaklaşma istikametini örtmek ve güvence almak için Karelian Kıstak’ındaki sınır Leningrad’ın topçu menzilinin dışına çıkartılacaktır. Üçüncü olarak ise Petsamo bölgesindeki sınırın yeniden çizilmesi istenmektedir (Hart, 2002:51). Türk basını ise gelişmeleri endişeyle izlemektedir. İki devlet arasındaki görüşmelerin anlaşmayla sona ereceği beklentisi hakimdir. Basın, Sovyetler Birliği’nin savaşa dahil olamamasını umut etmektedir. Ancak Sovyetler Birliği’nin isteklerini silah zoruyla elde etmeyi seçmesi basında büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

Ahmet Şükrü Esmer’e göre Moskova görüşmeleri sırasında Baltık devletlerinin Sovyetlerin garantisini kabul etmek istememelerinin ardında Almanya’nın oyunları yatmaktadır. Ancak Almanya’nın Sovyetlerle tavizkar bir pakt imzalaması Baltık devletleri için tam bir hayal kırıklığı olmuştur. Almanya Baltık topraklarını için Sovyetler ile anlaşma yoluna gidince daha önce Sovyet garantisini reddeden bu devletler teker teker Sovyetler ile karşılıklı yardım paktı imzalamışlardır. Çünkü artık Almanya bu devletleri desteklemekten vazgeçmiştir. Esmer, Sovyetlerin şimdi ise Finlandiya’nın kapısına dayandığını, ancak Sovyetlerin Finlandiya ile olan anlaşmazlığını barış yoluyla anlaşarak yapmak istediğini belirtmektedir (Esmer, “Fillandiya ve Sovyetler”, Ulus Gazetesi, 13 Kasım 1939/3).

Finlandiya görüşmeler sırasında durumun ciddiyeti anladığından Amerika’ya da başvurmuştur. Ancak Amerika başka devletlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklarına karışamayacağını söyleyerek Finlandiya’nın ümitlerini boşa çıkarmıştır. Türk basınında Amerika’nın Fin-Sovyet görüşmelerine katılacağı ve anlaşmazlığı sona erdireceğine yönelik bir beklenti bulunmaktadır. Ancak görüşmelerin olumsuzlukla sonuçlanması ve Sovyetlerin isteklerini silah zoruyla elde etmeye karar vermeleri büyük bir hayal kırıklığı yaratır.

30 Kasım’da Sovyetlerin Fin topraklarına saldırmasıyla birlikte basında da Finlilerin lehine bir kampanya başlatılır:

“Finler, Son Nefeslerine Kadar Çarpışacaklar” (Akşam Gazetesi, 3 Aralık 1939, 7585/1).

“Finler Karelinde Sovyetlerin Bütün Taarruzlarını Püskürttüler” (Ulus Gazetesi, 11 Aralık 1939/1).

“Finlerin Büyük Muvaffakiyeti” (Cumhuriyet Gazetesi, 24 Aralık 1939, 5610/1). Fin-Sovyet savaşının ilk ayında Finlandiya’nın Sovyet ordularına önemli bir direnç göstermesi basında memnuniyet oluşturmuştur.

Ahmet Şükrü Esmer’e göre Finlandiya’nın bu direncinin üç önemli nedeni vardır. Birincisi Sovyet Rusya’nın Finlandiya’nın bu derece direnç göstermesini beklememesidir. Esmer, Moskova’nın küçük devletlerin içinde barınan milli hislerini anlayamadığını söylemektedir. Direncin ikinci sebebi olarak da Finlandiyalılar kahramanlıkları, millet olarak azimkar ve çalışkan olmalarını göstermektedir. Esmer’e göre üçüncü sebep ise Finlandiya topraklarının müdafaaya uygun olmasıdır (Esmer, “Fillandiya’nın Mukavemeti”, Ulus Gazetesi, 24 Aralık 1939/3).

Cumhuriyet Gazetesinin 15 Ocak 1940’ taki sayısında “Hem Nalına Hem Mıhına” isimli köşedeki imzasız yazıda da Sovyetlerin muvaffakiyetsizliğinin nedenleri belirtilmektedir. Yazıda Fin topraklarının savunmaya elverişli olmasının ve ulaşım güçlüklerinin yanı sıra Sovyet ordusunun yapısının da taarruza uygun olmadığı söylenmiştir. Buna göre Sovyet ordusu bu zamana kadar kendisine karşı yapılabilecek bir saldırıya karşı müdafaa tedbirleri almıştır ve eğitimi de müdafaa ağırlıklıdır. Şimdi ise Sovyet ordusu taarruz etmektedir ancak askerler buna hazırlıklı değildir. Yazıda ayrıca Sovyet ordusunun, ordu komutanları tarafından doğru bir şekilde sevk ve idare edilmediğinin de altı çizilmektedir (“Hem Nalına Hem Mıhına”, Cumhuriyet Gazetesi, 15 Ocak 1940, no.5632/3).

Nadir Nadi, Finlandiya’nın direnişinde coğrafyasının da avantajı olduğunu ayrıca dışarıdan yardım göreceği beklentisiyle direnişini sürdürdüğünü düşünmektedir. Nadi’ye göre diğer Baltık devletleri, özellikle de İsveç donanması Fin donanmasıyla beraber hareket ederlerse Finlandiya Sovyetlere daha fazla da dayanabilir ancak Nadi bu durumun çok şüpheli olduğunu, komşu ülkelerin Sovyetler ile kapışmaya cesaret etmelerinin zor olduğunu bu yüzden yakın bir zamanda Finlandiya’nın istiklalinin kaybedebileceğini düşünmektedir (Nadi, “Rusya-Fillandiya”, Cumhuriyet Gazetesi, 1 Aralık 1939, no.5587/3).

Sovyetler Birliği’nin Fin topraklarına saldırmasından bu yana bir aydan daha fazla bir süre geçmesine rağmen Sovyetler Birliği’nin bir netice alamamaları basında memnuniyet uyandırır ancak Finlerin mukavemetinin uzun süremeyeceğine yönelik inanç hala devam etmektedir. Sovyetler Birliği ile Finlandiya’nın arasında büyük bir güç farkı bulunmaktadır. Sonuçta Almanya da kendisinden çok daha küçük bir devlet olan Polonya’yı bir ayda parçalamıştır.

1940 yılının ilk aylarında Finlandiya’nın muvaffakiyetine basının ilgisi azalmıştır çünkü bu dönemde basını en çok meşgul eden konu Şubat ayının başında Belgrat’ta yapılacak Balkan Antantı Konseyidir. Ayrıca 1939 yılının son günlerinde Erzincan’da meydana gelen deprem basında büyük yankı uyandırmıştır. Denilebilir ki 1940 yılının ilk iki ayında basının ana gündemi Erzincan depremi ve Balkan Antantı Konseyi olmuştur.

Bu dönemde az sayıda çıkan yazılardan birinde Nadir Nadi şu sözlerle Finlandiya’ya yardım etmeyen Baltık devletlerini eleştirmektedir :

“Baltık memleketlerini müşterek hareketten meneden makul bir sebeb yoktur. Tecavüze uğrayan Fillandiya ile bilfiil işbirliği tesis ettikleri takdirde Almanyanın müdahalesine maruz kalacaklarını ileri sürmek zayıf bir bahanedir. Çünkü, evvela bütün dünyanın tecavüzü ayıbladığı bir devirde Almanyanın ikinci bir hataya düşmesi az muhtemeldir. Sonra daha mühimi, Almanya Baltık memleketleri aleyhine harekete geçtiği zaman bunlar şüphesiz yalnız başlarına kalmıyacaklar, İngiltere ile Fransadan maada belki Amerikanın da kendilerine iltihak ettiğini göreceklerdir.

…Lüks ve refah bu adamları tatlı canlarına düşkün yapmış. -Şimdi rahatımızı bozmıyalım da yarına Allah kerim !

Diyerek gün kazanmağa çalışıyorlar. Fakat bunu yaparken düşünmüyorlar ki, tuttukları yol, kendilerini mütemadiyen derin bir uçuruma doğru sürüklemektedir” (Nadi, “Fillandiyanın Dostları”, Cumhuriyet Gazetesi, 29 Şubat 1940, no.5673/5). Necmeddin Sadak, Finlandiya’nın gösterdiği direncin Almanya’yı da etkilediğini düşünmektedir. Çünkü Almanya, Sovyet kuvvetlerine ilerisi için ihtiyaç duymaktadır. Belki de bahar aylarında yapmayı düşündüğü bir taarruzda diri Sovyet askerlerine

güvenmektedir. Ancak Sovyet ordusunun kış bitmesine rağmen Fin topraklarında başarıya ulaşamaması ve büyük zafiyatlar vermesi Almanya cephesinde şaşkınlığa neden olmuştur. Sadak, Almanya’nın Sovyetler ile Finlandiya arasında barışın sağlaması için yoğun bir mücadeleye girdiğini hatta Finlandiya’yı ikna etmek için İsveç ve Norveç’i de aracı olarak kullandığını söylemektedir. Sadak’a göre Sovyetler ile Finlandiya arasındaki barış sadece Almanya’ya değil diğer İskandinav ülkelerine de yarar sağlayacaktır. Norveç ve İsveç, topraklarını korumanın yolunun Almanya’yı kızdırmamaktan geçtiğini düşünmektedir (Sadak, “Almanyanın Teşebbüsleri”, Akşam Gazetesi, 10 Mart 1940, no.7680/1).

Muharrem Feyzi Togay, Sovyetlerin Finlandiya meselesini askeri kuvvetle ve büyük taarruzlarla halletmekte ısrar edeceğini, siyasi prestijini kurtarmak için kendisine başka bir çare göremediğini söylemektedir. Togay, Sovyetlerin Almanya karşısında gerilemek için Finlandiya meselesini halletmek zorunda olduğunu, Finlandiya karşısında başarıya ulaşamazsa Orta Avrupa’dan ve Balkanlardan geri çekilmek zorunda kalacağını ve buraları Almanya’ya bırakacağını, bu yüzden Finlandiya meselesini sonuna kadar askeri güçle halletmeye çalışacağını söylemektedir (Togay, “Finlandiya Harbi”, Cumhuriyet Gazetesi, 29 Ocak 1940, no.5643/2).

Muharrem Feyzi Togay düşüncelerinde haklıdır. Sovyetler her ne kadar Almanya tarafında gözükse de Almanya’nın hala kendisi için bir tehlike oluşturabileceğini bilmektedir. 1941 yılının Haziran ayında Almanya’nın Sovyetler Birliği’ne saldırıya cesaret etmesinde Sovyetlerin Finlandiya karşısındaki başarısızlığının önemli bir rolü olmuştur.

Finlandiya, Sovyetler Birliği gibi güçlü bir devlete karşı gösterdiği direnişle başta küçük devletler olmak üzere tüm dünyada takdir edilmiştir ancak Finlandiya üç ayı geçkin bir süredir Sovyet taarruzlarını durdurmayı başarsa da daha fazla gücü kalmamıştır. Beklenen son 12 Mart 1940 tarihinde gerçekleşmiş ve Sovyet-Fin barışı imzalanmıştır.

Barış anlaşmasına göre Sovyetler Hangoe limanını kiralayıp burada bir deniz üssüyapacaktır. Bunun dışında Viipuri de dahil olmak üzere bütün Kareli bölgesi,

Balıkçılar yarımadası, Ladoga gölünün bütün sahilleri ve kuzey Fillandiyanın bazı kısımları Sovyet Rusya’ya geçmiştir (Akşam Gazetesi, 13 Mart 1940, 7683/1).

Basın, Sovyet-Fin barışının Fin halkında yarattığı üzüntüyü manşetlerine taşımıştır: “Fin Milleti Barışı Matemle Karşıladı. Hariciye Nazırı Rus Şartlarını Kabule Niçin Mecbur Olduklarını Anlatırken Halk Ağlaşıyordu, Bayraklar Yarıya İndirilmişti” (Cumhuriyet Gazetesi, 14 Mart 1940, 5688/1).

“Muhtelif Finlandiya Şehirlerinde Hazin Bir Muhaceref Başladı. Bir Kilometre Uzunluğunda Bir Kamyon Kafilesi Göz Yaşları Arasında Hangö Şehrinden Ayrıldı” (Ulus Gazetesi, 16 Mart 1940/1).

“Finlandiya Matem İçinde Bayraklar Yarıya İndirildi” (Akşam Gazetesi, 14 Mart 1940, 7684/1).

Türk basını Sovyet-Fin savaşı boyunca takındığı tavrı devam ettirmiş ve barıştan sonra bile Fin halkını övücü yazılar yazılmıştır. Fin ordusunun gösterdiği kahramanlık örneğinden tarafsız devletlerin dersler çıkartması istenmiştir.

Nadir Nadi 14 Mart 1940’taki yazısında Finlandiyalıların kahramanlıklarını şu sözlerle övmektedir :

“Her şeyden önce şurası unutulmamalıdır ki, ruhi ve manevi kıymetlerin cemiyetleri zafa sürüklediği bu karışık devirde Finler,damarların harikulade kudret kaynakları taşıyan bir millet olduklarını ispat etmişler, kendi kendilerine ve insanlığa karşı olan vazifelerini sonuna kadar başarmışlardır”

Nadi, yazısının son cümlelerinde Finlandiya’nın komşularına değinmiş ve onları Finlandiya’ya erkekçe yardım etmemekle suçlamıştır. Nadi’ye eğer komşuları Finlandiya’ya gerekli yardımları yapabilselerdi, bugünkü barış şartları çok daha farklı olurdu” (Nadi, “Finlandiya Vazifesini Yapmıştır”, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Mart 1940, no.5688/1).

Muharrem Feyzi Togay, Sovyetler Birliğinin bu barış anlaşmasıyla siyasi prestijine yeniden kavuştuğunu düşünür. Almanya da artık Rusya’dan alacağı ham madde ve yiyecek ve petrol sevkiyatında sorun yaşamayacaktır. Togay, Sovyet-Fin savaşının

sona ermesiyle beraber Kuzey Avrupa’nın da artık savaş bölgesi olmaktan çıktığını düşünmektedir. Ancak kısa süre sonra Almanya’nın Danimarka ve Norveç’e saldırması bu düşünceyi suya düşürmüştür (Togay, “Fin-Rus Sulhu”, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Mart 1940, no.5688/2).

Necmeddin Sadak, Finlandiya’nın öncekinden daha ağır şartlara sahip bir barış anlaşmasına imza atmasının tek sebebinin artık daha fazla dayanacak gücü kalmamasından ileri geldiğini söylerken İngiltere ve Fransa’ya da eleştirilerde bulunmaktadır. Sadak, İngiltere ve Fransa’nın her ne kadar Finlandiya’ya silah ve mühimmat yardımında bulunmuş olsa da muazzam bir askeri kuvveti göndermemesini eleştirmiştir. Sadak, İngiltere’nin belli bir askeri kuvveti göndermeyi düşündüğünü, bunun için Finlandiya’dan resmi bir yardım talebi beklediğini ancak İsveç ve Norveç’in bu askerleri topraklarından geçirmeyi kabul etmemelerinden dolayı Finlandiya’nın bu yardım teklifini yapmadığını da sözlerine eklemiştir (Sadak, “Tarihe Geçen Bir Kahramanlık Destanı : Finlandiya”, Akşam Gazetesi, 14 Mart 1940, no.7684/1).

Falih Rıfkı Atay, İngiltere ve Fransa’nın her türlü askeri malzemeyi sağlamakla beraber askeri kuvvet gönderme düşüncesinde geç kaldığını söylemektedir. Atay, yine de İngiltere ve Fransa’nın destek askeri birlikler göndermeye hazır olduklarını ancak Finlandiya’nın bunu kabul etmediğini belirtmiştir. Atay, barışın Finlandiya’ya ağır kayıplar verdiğini ancak eğer savaş devam etseydi, İngiltere ve Fransa’nın İsveç ve Norveç’in kararlarını hiçe sayarak bu topraklar üzerinden asker sevkiyatı yapmak zorunda kalacaklarını, bu durumun İsveç ve Norveç’in tarafsızlığını ihlal etmenin dışında Sovyetler Birliği’ne karşı da savaşa girilmesine neden olabileceğini ileri sürmektedir (Atay, “Finlandiya Sulhünden Sonra”, Ulus Gazetesi, 15 Mart 1940/1).