• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: 1940 YILI GELİŞMELERİNİN TÜRK BASININDAKİ

3.10. İtalya’nın Savaşa Dahil Olması

Savaşın başladığı dünden bu yana İtalya’nın savaşa dahil olup, olmayacağına yönelik belirsizlik nihayet sona ermiş ve Fransa’nın yenileceğini gören İtalya, 10 Haziran 1940’da İngiltere ve Fransa’ya savaş ilan etmiştir. Bu süre zarfında zaman zaman bazı tehditli açıklamalarla müttefikleri korkutmaya çalışan ve onları Almanya’nın istediği gibi bir barışa zorlayan İtalya, Fransa’nın kısa bir sürede yenilgiye uğramasından cesaret alarak savaşa dahil olmuştur.

İngiltere’nin Norveç karasularına torpil döşemesi ve Almanya’nın Norveç ve Danimarka’ya saldırmasından hemen sonra İtalya basınından İngiltere ve Fransa’ya karşı hücumlar başlamıştır. İtalya’nın bu saldırgan tavırları Türk basınında endişelere neden olmuştur. Basın, İtalya’nın kuzeydeki çatışmalardan faydalanarak Balkanlara saldırması ihtimalinden söz etmektedir. Ancak genel kanı bu ihtimalin zayıf olduğudur. Aslında İtalya’nın savaşa her an dahil olması fikri herkesin uykularını kaçırmaktadır bu yüzden İtalya’nın savaşa dahil olmayacağının düşünülmesi bir realiteden çok temenniden ibarettir.

Necmeddin Sadak’a göre İtalya’nın bu tarz saldırılarının sebebi, İtalyan politikasının iki yönünden ileri gelmektedir. Bunlar ise karışmamak ve unutulmaya da razı olmamaktır.Sadak, iki taraftan biri yere serilmedikçe İtalya’nın savaşa karışmayacağını düşünür. İtalya’nın bu kadar saldırgan davranması kendisini unutturmamak istemesinden ileri gelmektedir. Sadak’a göre İtalya’nın savaşa dahil olması asla kendi menfaatlerine İtalya’nın bu kadar saldırgan davranması kendisini unutturmamak istemesinden ileri gelmektedir. Sadak’a göre İtalya’nın savaşa dahil olması asla kendi menfaatlerine uymamaktadır. İtalyan ekonomisi zaten savaştan

dolayı büyük zorluklar çekmektedir. Şu ana kadar tarafsız kalarak ticareti de devam ettirebilmiştir ancak savaşa girerse hem ekonomik dengeleri daha çok açık verecek hem de ticaret gelirleri oldukça düşecektir. Sadak, İtalya’nın uzun bir savaşta kendisine yetecek hammaddeye de sahip olmadığını bu yüzden savaşa dahil olmayacağını düşünmektedir (Sadak, “İtalya’nın Siyaseti”, Akşam Gazetesi, 20 Nisan 1940, no.7704/8).

Nadir Nadi de İtalya’nın savaşa dahil olmayacağını düşünmektedir. Ona göre İtalya’nın savaşa dahil olması için iki sebep vardır. Birinci sebep, savaşa girmesinin İtalya’nın kendi menfaatine olmasıdır ikinci sebep ise savaşa girmesi için dışarıdan bir tazyik olmasıdır. Dışarıdan İtalya’ya karşı herhangi bir tazyik de bulunmamaktadır. Almanya’nın İtalya’yı zorlaması için her şeyin kendi aleyhinde gelişmesi gerekir. Nadi, aslında İngiltere ve Fransa’da İtalya’nın Almanya yanında savaşa dahil olmasını ve böylece müttefiklerin iki devletin de hakkından gelmesini isteyen bir zümre olduğunu ancak bu zümrenin İngiltere ve Fransa’yı temsil etmediğini düşünmektedir. Nadir Nadi, İtalya’nın hammaddeden mahrum bir ülke olduğunu bu yüzden uzun bir savaşa dahil olmasının “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”tan başka bir şey olmayacağını düşünür. Nadi yine de İtalya’nın müsait bir zamanı kolladığını o zaman geldiği zaman işe müdahale edeceğini ancak şu anda böyle bir durum olmadığını düşünmektedir (Nadi, “İtalyanın Harbe Girmesi İhtimalleri Karşısında”, Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1940, no.5723/1).

Muharrem Fevzi Togay ise Balkanlardaki savaş tehlikesine değinmektedir. Togay’a göre, Balkanlar için en büyük tehlike, İngiltere ve Fransa’nın kuzeyle meşgul olurken İtalya’nın Akdeniz’de savaşa dahil olmasıdır. Togay, son zamanlarda İtalya basınının tazyiklerinin arttırmasının tehlike yarattığını ancak İngiltere’nin Akdeniz’deki filosunu arttıracağı tehdidinden sonra İtalya’nın geri adım atıp, lisanını değiştirmesinin şimdilik Balkanlar için savaş tehlikesini ortadan kaldırdığını söyler (Togay, “Balkanlarda Harb Tehlikesi”, Cumhuriyet Gazetesi, 18 Nisan 1940, no.5723/2). Cumhuriyet Gazetesinin “Hem Nalına Hem Mıhına” adlı köşesindeki isimsiz yazıda ise savaşın gidişatının İtalya’yı nasıl etkileyeceğine farklı bir bakış açısı getirilmektedir:

“İtalya,müttefiklere karşı harbe girerse ne kar edecektir ? Harbi müttefikler kazanırsa İtalyanın hali harabdır : Almanya kazanırsa, bütün Avrupaya hakim olacak azgın bir Nazi Almanyası, İtalyayı da vurarak Adriyatik denizine inecek, İtalyan çizmesinin koncunu koparacaktır. O zaman, böyle muzaffer bir Almanyayı durdurmak İtalyanın işi değildir. İtalya, bu kumarda kazansa da kayıpda, kaybetse de kayıptadır. Sinyor Mussolini gibi akıllı ve realist bir devlet adamı, bu hatayı işleyecek midir ? Tıkır tıkır para kazanan ve refah yüzü görmeğe başlayan İtalyan milletini, müthiş bir belaya sokacak mıdır ? Bize kalırsa İtalya, silah şakırdatarak harbe girecekmiş gibi yapıp müttefiklerden bazı tavizler almak suretiyle bitaraf kalacaktır” (“Hem Nalına Hem Mıhına”, Cumhuriyet Gazetesi, 19 Nisan 1940, no.5724/3).

Ahmet Şükrü Esmer, İtalya’nın savaşa katılma ihtimaline daha ihtiyatlı yaklaşmaktadır. Esmer, bu buhran döneminde her an ne olacağının bilinmediğini, bu yüzden İtalya’nın da savaşa katılıp, katılmayacağının bilinemeyeceğini söylemektedir. Ahmet Şükrü Esmer’e göre İtalya’nın şimdiki saldırmalarının temel sebebi savaşa girme tehdidiyle müttefikleri korkutarak kendi adına menfaatler elde etmek istemesidir. Esmer, İtalya’nın bir gün savaşa dahil olacağını ancak bu durumun müttefiklerin yenilgiye uğramasından sonra olacağını düşünmektedir (Esmer, “İtalya’nın Vaziyeti”, Ulus Gazetesi, 17 Nisan 1940/3).

İtalya ile müttefikler arasındaki son gerginlik Akdeniz’de meydana gelmiştir. İtalya’nın Akdeniz’de askerlerini çoğaltması bir buhran ortaya çıkarmış ve İngiltere İtalya’ya gözdağı vermek için Akdeniz’e filosunu yollamıştır. Akdeniz’deki gergin ortam basında da endişeyle karşılanmış, İtalya’nın savaşa dahil olacağına yönelik şüpheler çoğalmıştır. Ancak basında mayıs ayındaki yazılara baktığımız da hala İtalya’nın savaşa dahil olmayacağına yönelik ümitlerin olduğu, özellikle de Mussolini’nin akıllı bir devlet adamı olarak savaşa girmeye taraftar olmadığına yönelik yazılar yer almıştır.

Falih Rıfkı Atay, 7 Mayıs1940’taki yazısında İtalya’nın bundan sonra iki türlü hareket edebileceğini söylemektedir. Atay’a göre İtalya ya Sovyetlerin Lehistan ve Baltık denizinde yaptığı gibi müttefiklerle savaşa girmeden, Yugoslavya ve Yunanistan aleyhine emrivakiler yapacak ya da doğrudan doğruya Almanya’nın yanında savaşa

girecektir. Atay, yazısını Mussolini’nin realist ve basiretli bir şef olduğunu Almanya’yı çıkmazdan kurtarmak için savaşa girmeyi düşünmeyeceğini temenni etmektedir (Atay, “İtalyan Buhranı Hakkında Mülahazalar”, Ulus Gazetesi, 7 Mayıs 1940/5).

Mayıs ayında İtalya’nın Berlin’deki sefirini değiştirmesi Fransa’nın endişelerini daha da arttırmıştır. Yeni sefir Alman yanlısıdır bu yüzden Fransa, İtalya’nın daha çok Almanya’ya kaydığını düşünmektedir. Türk basını ise Fransa ile aynı görüşte değildir. Nadir Nadi, Fransa’nın bu düşüncede yanıldığını düşünmektedir. Nadi’ye göre İtalya’nın yeni Berlin sefiri ne kadar Alman taraftarı da olsa onun göreve getirilmesiyle İtalya’nın savaşa dahil olması arasında bir sebep-sonuç ilişkisi bulunmamaktadır. Nadi, İtalya’nın ancak Almanya’nın zaferini gördüğünde savaşa gireceğini düşünmektedir (Nadi, “İtalyanın Yeni Berlin Sefiri”, Cumhuriyet Gazetesi, 2 Mayıs 1940, no.5737/5).

Cumhuriyet Gazetesinin 7 Mayıs’taki sayısında “Hem Nalına Hem Mıhına” isimli köşedeki isimsiz yazıda İtalya’nın 1914’te akıllılık yapıp Almanya’nın karşısında savaştığı ve şimdi Almanya’nın yanında savaşa girerek 25 sene önce bindiği dalı kesmeyeceği belirtilmiştir. Mussolini realist bir siyasetçidir, savaşa girerse tüm yükün kendi üzerine kalacağını bilmektedir. Çünkü denizden ablukaya alınacaktır ve bu ablukadan kurtulmak için yeterli stoğa sahip değildir. Elindeki stoklarla birkaç ayda zafer temin edemezse hezimete uğraması kaçınılmazdır (“Hem Nalına Hem Mıhına”, Cumhuriyet Gazetesi, 7 Mayıs 1940, no.5742/3).

Haziran ayına gelindiğinde basının İtalya konusundaki ümitleri artık bitmiştir. İtalya’nın her an savaşa gireceği düşünülmektedir. Paris’in bombalandığı günlerde Fransa’dan da ümidini yitiren basın İtalya’nın Fransa’daki gelişmelere göre savaşa dahil olmasını beklemektedir.

Necmeddin Sadak, İtalya’nın önce Almanya ile birlikte barış taarruzunda bulunacağını eğer bunu başaramazsa Almanya’nın yanında savaşa girerek Fransa’ya saldıracağını düşünmektedir. Sadak’a göre İtalya’nın hala savaşa girmemesindeki en önemli etkenlerden birisi Amerika’dır. Çünkü İtalya savaşa girerse Amerika’nın da

müttefiklerin yanında savaşa girmesinden endişe etmektedir (Sadak, “İtalya Niçin Hala Harbe Girmiyor”, Akşam Gazetesi, 3 Haziran 1940, no.7765 /5).

Nihayet 10 Haziran’da İtalya, İngiltere ve Fransa’ya savaş açtığı zaman basın büyük bir hayal kırıklığı yaşamaktadır. Ancak Fransa henüz teslim olmamıştır ve bu yüzden basın İngiltere ve Fransa’nın donanmalarının gücüyle İtalya’yı kolaylıkla saf dışı edeceğine inanmaktadır. Fransa’nın teslim olmasıyla birlikte basının da bu konudaki umutları azalır.

Falih Rıfkı Atay, İtalya’nın savaşa dahil olarak kendi sonuna hazırladığını söylemektedir. Atay, İtalya’nın başından beri savaşa girmeyi düşündüğünü ama bunu gizlediğini, çünkü hazırlanmak için zamana ihtiyacı olduğunu belirtmiştir. İtalya bugüne kadar hep uygun ortamlarda savaşa girmiştir ama şimdi hata yapmıştır. Atay, İngiliz donanmasının Akdeniz yolunu kapatarak İtalya’yı Afrika’daki, kaynaklarından mahrum edeceğini düşünmektedir. Böylece müttefikler Akdeniz ve Afrika’dan İtalya’yı tasfiye ettikten sonra rahat bir nefes alacaklardır. Atay’a göre İtalya bir kışı daha savaşla geçirmek istemeyecektir. Barışa zorlaması için de Akdeniz’den müttefikleri tasfiye etmesi ve İngiliz adalarını işgal etmesi gerekir ancak bu imkansızdır (Atay, “Afrika ve Akdeniz…”, Ulus Gazetesi, 14 Haziran 1940, s.1 ve 4). Nadir Nadi, İtalya’nın savaşa girişinin dünya kamuoyunda iki kanaat oluşturduğunu söylemektedir. Olaylara hissi olarak bakanlara göre İtalya, zor zamanlar yaşayan Fransa’ya arkadan saldırarak kolay bir zafer elde etmek istemiştir. Realist bir gözle bakanlara göre ise, İtalya bir çıkmazın içine girmiştir. Almanya ile arasındaki Çelik Pakttan dolayı kendi menfaati için belli bir süre kenarda kalmakla beraber sonunda savaşa girmek zorunda kalmıştır. Çünkü İtalya savaşa girmezse, savaş sonunda galip kim olursa olsun çok tehlikeli bir durumun içinde kalacaktır. Müttefikler galip gelirse düşmanı ile anlaşmış bir devleti rahat bırakmayacaktır. Almanya galip gelirse, kendisine verdiği sözü tutmayan eski dostunu cezalandırmak isteyecektir. Nadi, realist gözle bakanların görüşlerini daha kabul edilebilir bulmaktadır (Nadi, “İtalyan Müdahalesinden Sonra Vaziyet”, Cumhuriyet Gazetesi, 13 Haziran 1940,no. 5779/1). İtalya’nın savaşa girmesi komşularını ve Balkan devletlerini tedirgin etmiştir. Mussolini, Sovyet Rusya’nın da tepkisini çekmemek için, savaşa girerken komşularına

güvence vermiştir. Mussolini, hiçbir komşusunu savaşa sürüklemek istemediğini söylemiş ve sözlerini şu sözlerle bağlamıştır :

“İsviçre, Yugoslavya, Türkiye, Mısır ve Yunanistan bu sözlerimi kaydetsinler” (Soysal, 1999:345).

14 Haziran 1940 tarihli Cumhuriyet Gazetesinin “Hem Nalına Hem Mıhına” isimli köşedeki isimsiz yazıda, İtalya’nın komşularına verdiği güvenceden bahsedilmiştir. Yazıda, İtalya’nın bazı devletlere güvence vermesine itimat edilemeyeceği, İtalya’nın İngiltere ve Fransa’yı yenmesi durumunda bu devletlere verdiği güvenceyi umursamayarak onları işgal etmeye başlayacağı belirtilmiştir (“Hem Nalına Hem Mıhına”, Cumhuriyet Gazetesi, 14 Haziran 1940, no.5780/3).

İtalya savaşa girdiği zaman savaş Akdeniz’e sıçradığı için Türkiye’nin de savaşa girmesi gündeme gelmiştir. Bu yüzden 13 Haziran’da İngiliz ve Fransız büyükelçileri Dışişleri bakanı Şükrü Saraçoğlu ile görüşerek Türkiye’nin savaşa girmesini talep etmişlerdir (Yalçın, 2005:452).

Türkiye üç tane hukuki temel üzerinden giderek o zaman için savaşa girmeyi kabul etmemiştir. Birincisi ; üçlü ittifak Türkiye-İngiltere ve Fransa arasında olmuştur ancak Fransa yenilince Türkiye’ye yardım edecek iki ülkeden biri ortadan kalkmıştır. Bu durum da müttefiklerin Türkiye’ye savaşa gir baskısını azaltmıştır. İkincisi ; ittifakın iki numaralı ek protokolüne göre, Sovyet Rusya ile silahlı bir çatışmaya sürüklenmesine neden olabilecek bir eyleme Türkiye zorlanamazdı ve Türkiye savaşa girerse Sovyet saldırısına maruz kalabilirdi. Üçüncüsü ; protokolün 6. maddesi, Türkiye’nin yükümlülüklerinin ancak Fransa ve İngiltere tarafından söz verilen savaş gereçlerinin gelmesinden sonra devreye girecektir. Bu yüzden Türkiye, gerekli yardımı görmeden savaşa girmeye zorlanamayacaktır (Oran ve diğ., 2008:394).